"Kıdem tazminatı" konusunda ciddi gelişmeler ve tartışmalar gündemi belirtiyor. Kıdem tazminatını işçinin anayasal hakkı görüp kaldırılmasını eylem nedeni olarak açıklayan işçi kesiminin resmi temsilcilerine karşı, kıdem tazminatının işveren üzerinde önemli bir yük olduğunu ve kıdem maliyetinin düşürülmesi gerektiğini söyleyenlerin de sesi gür çıkıyor
Peki gerçek ne? İlk tespit olarak; "Kıdem tazminatı fonu tasansı ile yeni bir düzenleme yapılarak ödenme şeklinin değiştirilmesi düşünülüyor" demek yanlış olmaz. Şu an "değişiklik ve uygulanma tarihi belli olmayan" sistem hayata geçerse, işçinin kıdem tazminatı, kurulacak kıdem tazminatı fonu ile ödenecek.
Kıdem tazminatı fonu kurulması halinde, işverenler tarafından işçiler adına yüzde 3 veya yüzde 6.5 oranında bu fona ödeme yapılacak ve koşullar sağlandığında da kıdem tazminatı fonundan işçiye ödeme yapılacak. Fon yürürlüğe girerse, bir işyerinde çalışmakta olan işçilerin yürürlük tarihine kadar olan kıdemlerinden işveren sorumlu tutulacak. İş sözleşmesi kıdem tazminatına hak kazandıracak şekilde sona erdiğinde, işveren kıdem tazminatını, kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar olan süre için, ancak işçinin işten ayrılırkenki son ücreti üzerinden ödeyecek.
Fon yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa veya yeniden işe alınan işçiler ile işyerinde çalışmakta olanların yürürlük tarihinden sonraki hizmet sürelerine ilişkin kıdem tazminatları fondan karşılanacak. Dolayısıyla fonun yürürlük tarihinden önceki sürelere ait kıdem tazminatından işverenler sorumlu olacak. İşin emekçiler açısından yaşamsal önemdeki noktalarına gelmeden önce, birkaç yıl önce gündeme gelen kıdem tazminatı fonu tasarısındaki birkaç maddeyi aktarmakta yarar var:
"a) Bağlı oldukları kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı bağlanması, toptan ödeme almak amacıyla hizmet akitlerini feshetmeleri halinde,
b) İşverence hizmet akdinin feshedilmesi durumunda işçinin hak kazandığı yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı veya toptan ödeme almak amacıyla ilgili kuruma veya sandığa başvurması halinde,
c) Adına en az 10 yıl fona prim ödenen işçinin isteği halinde,
d) İşçinin ölümü halinde kanuni mirasçıları, kıdem tazminatına hak kazanırlar. Yaşlılık, emeklilik aylığı almakta iken çalışmaya başlamakla aylığı kesilen ve 506 sayılı Kanun'un 63. maddesinin 1 'inci ve 2'nci fıkralanna göre yeniden hesaplanacak aylık bağlanması için talepte bulunan ve hizmet akdini fesheden işçiye, daha önce tazminat aldığı tarihten sonra fona prim ödenen süreler için de kıdem tazminatı ödenir. Haklarında sosyal güvenlik destek primi ödenenler için sadece malullük aylığı şartlannın gerçekleşmesi veya ölüm halinde" kıdem tazminatı fondan ödenebilecek.
Görüldüğü üzere özellikle sık iş değiştiren, bir yıllık çalışma süresini doldurmadan işten çıkartılan, işyeri iflas ettiği veya ödeme güçlüğüne düştüğü için kıdem tazminatı ödenmeyen veya istifa ettiği için kıdem tazminatı alamayanların bu hakkının güvence altına alınması tabii ki olumlu. Ancak burada eleştirilmesi gereken hususlar da var. Unutulmasın ki; kıdem tazminatı fonu nun yukarıda belirtilen taslakta yer aldığı şekliyle yürürlüğe girdiğinde evlilik, askerlik, 15 yılı ve 3600 günü doldurup emeklilik yaşını bekleme gibi durumlarda kıdem tazminatı ödenmeyecek. Özellikle emekli olduktan sonra sosyal güvenlik destek primi ödeyerek çalışan kişilerin kıdem tazminatı alma haklarının kısıtlanmış olması son dere ce ağır bir karardır.
Aynı şekilde; kıdem tazminatı fonunu çıkartılması halinde, işçinin fondaki alacakları için 4-5 yıl prim ödenmesi yeterli sayılmalı, ayrıca mevcut uygulamada olduğu gibi askerlik, evlilik gibi hususlar da dikkate alınmalıdır. Hele ki işçinin mevcut uygulamada eline geçen bir yıl karşılığında 30 günlük ücretinden daha az bir ödemenin sunulması kabul edilemez bir değişiklik olur. Bir de ülkemizdeki geçmiş fon uygulamalannda yaşanan büyük yanlışları hatırlamakta yarar vardır.
"Konut Edindirme Fonu" ile "Tasarrufu Teşvik Fonumun dramatik sonuçları ortadadır. "İşsizlik Sigortası Fonu"un kullanımındaki amaca aykırı uygulamalar bilinmektedir. Bu anlamda "Kıdem Tazminatı Fonu" yaşama geçerse; geçmiş yıllardaki fon tecrübelerinden hareketle, fonun yönetimi mutlaka ağırlıklı olarak işçi-işveren örgütlerinde olmalı, denetimi ise TÜRMOB'a bağlı meslek mensupları tarafından yapılmalıdır. Son söz olarak işçinin mevcut haklarına dokunmayan, geriletmeyen, çalışma koşulları ile özlük haklarında iyileştirme sağlayacak bir yaklaşım sergilenmeli, toplumsal barışa hizmet edecek bu yaklaşıma herkesin destek vereceği bilinmelidir.
Yahya Arıkan
http://www.yahyaarikan.com/index.php?option=com_content&view=article&id=70&Itemid=95