.
Dokuz Gün Tatil Yaptık, Maaşlar, Vergiler, Sigorta Primleri, Kiralar Dokuz Gün Eksik Ödensin.
.
.
.
Tatil kimin hoşuna gitmez ki, yoğun ve stresli iş ortamından uzaklaşmak, telefonu kapatmak, internet bağlantısını kesip, maillerle boğuşmamak… Herkesin tatile ihtiyacı var, bunun için hafta sonu tatilleri, resmi tatiller, idari tatiller, ücretli çalışanlar için yasal tatiller birer fırsat.
Tabi tatillerin bir de finansal boyutu var, bunu iki açıdan ele almak gerek; “ tatile çıkanlar” ve “tatili finanse edenler”. Daha doğrusu, “işçi ve işveren” açısından tatilin ne anlam ifade ettiğine bakmak gerek.
Ücretli çalışanlar açısından tatil lafı kulağa çok hoş geliyor. Gerek yasal tatiller, gerekse idari tatiller-şartlar sağlandığı takdirde-ücretli olarak yapılıyor. Yani, deniz kenarında tatilin keyfini çıkarırken, ücretiniz ve diğer yasal haklarınız işlemeye devam diyor. Yasal izin haklarına bir şey diyeceğim yok, adı üstünde “hak edilmiş izin”, benim lafım idari tatillere.
Öncelikle şunu söyleyeyim, emek her zaman kutsaldır, ücretli çalışanların yasal haklarının yanındayım ama olaya bir başka pencereden, işveren penceresinden bakmak istiyorum.
İşverenlerin sıkıntılarını anlamak için Dünya’da ve Türkiye’de olup bitenlere bakmak ve şartları ona göre değerlendirmek gerek. İçinde bulunduğumuz ekonomik kriz şartları hepimizin malumu, Amerika Birleşik Devletleri(ABD), Avrupa Birliği(AB), Afrika Ülkeleri ve Çin’deki siyasi ve ekonomik durum tüm dünyayı domino etkisiyle sarsıyor. ABD’de borçlanma tavanının yükseltilmesi sürecindeki siyasi çekişme ve Başkan’ın bu süreci yönetmede yetersiz kalması tüm dünyadaki endişeli bekleyişi haklı çıkardı. Şu günlerde Bank of Amerika’nın 30 bin kişiyi işten çıkaracağı söylentileri ortalığı iyice karıştırmış durumda. Euro bölgesinde de durum iç açıcı değil, İspanya, Portekiz ve Yunanistan’ın ekonomik iflası karşısında AB’nin lokomotif ülkelerinin yetersiz kalması, ardından İtalya’nın kırmızı sinyal vermesi ve Fransa ekonomisi hakkındaki söylentiler, tüm piyasaları sarstı. Euro, Dolar karşısında tarihi değer kaybına uğradı, altın fiyatlarının yükselişi durdurulamıyor, dünya borsaları tarihi düşüşler yaşadı. Afrika ülkelerinin durumu ortada, Libya’nın ardından, sıra Suriye’de. Çin ayrı bir sorun; rekabetçi ekonomi politikaları gelişmiş ekonomileri zorluyor. Bu güne kadar, “gelişmekte olan ülke modeli kalkınma politikaları” izleyen Çin önümüzdeki yıllarda “gelişmiş ülkeler parkuruna” katılacak. Ekonomi politikalarını revize etmediği takdirde yeni bir ekonomik krizin tetikleyicisi olması muhtemel.
Dünya’da bunlar olup biterken Türkiye’de neler oluyor; terör bayram tatili yapmadı, yurdun her bir köşesine ateş düşmediği gün yok! Kandil’e düzenlenen hava harekâtı devam edeceğe benziyor. Trafik kazaları ise teröre rahmet okutacak düzeyde. Hükümetin, Birleşmiş Milletler(BM)’in “Mavi Marmara Raporuna” karşı İsrail ile gemileri yakmasının ekonomik sonuçlarını yakında göreceğiz. Barış ve Demokrasi Partisi(DP)’nin Meclisi boykotu devam ederken, Ankara’da kurultay kararı siyasi ortamı germeye devam ediyor, siyasi krizlerin sonu ekonomik krizle noktalanıyor. Döviz aldı başını gidiyor. Merkez bankası (MB)’nın yaklaşık 1,4 milyar döviz satmasına rağmen yükseliş durmadı. Altın fiyatları tarihin zirvesini yaptı ve daha da tırmanacağa benziyor, borsa tepe taklak. Dövizdeki yükseliş, ithal hammadde ile üretim yapanları fena sarstı. ABD ve AB’nin ekonomik krizi ihracatçıların siparişlerini kesmiş durumda. Bayram tatilinde olmayan para ile eğlenenler yani kredi kartına yüklenenler, şimdiden “asgari ödeme tutarını” hesaplayıp, kara kara düşünmeye başladılar bile.
Dünya’ya ve Türkiye’ye kısa bir göz attıktan sonra konu başlığımıza dönelim, uzun bayram tatilinin faturasını kim ödeyecek? Evet, “siyasi hesaplar ile idari tatil ilan etmek” kolay nasıl olsa sizin cebinizden çıkan yok. Ama tatil dönüşü, kirasını, vergisini, maaşlarını ve çeklerini nasıl ödeyeceğini düşünen oldukça kalabalık bir kesim var, işverenler. Hatta tatilde bile bu hesapları yapmaktan kafaları bir türlü rahat olamayan… Ay’ın üçte biri çalışmadığı halde, devlet sigorta primlerini tam istiyor, vergilerde en ufak bir esneklik yok! İşyeri sahibi ben kiramı zamanında ve tam isterim tatil beni ilgilendirmez diyor! Çalışanların ücret alacakları tartışmasız… Dünya’yı ve Türkiye’yi sarsan ekonomik kriz günlerinde işini yürütmek için canla başla çırpınan işverenler, şimdi kara kara 9 gün çalışmadığı halde ödeyeceği vergileri, sigorta primlerini ve maaşları düşünüyor. Hatta birçoğunun dokuz gün tatil bizim neyimize dediklerini duyar gibiyim.
Bir öneri, bundan sonra idari tatil ilan edilecekse, ücretler üzerindeki işveren sigorta primi ve işsizlik sigortası payı alınmasın! İşverenlerin üzerindeki kira stopajı da alınmasın!
İdari tatilin maliyetini devlet üstlensin!
Not: Burada yer alan görüşler genel değerlendirmelerdir; sübjektif durumlar için mutlaka bir uzman görüşü alınmalıdır.
İ. Burak OĞUZ
S. M. M. M.
burak@noktax.com
kaynak : http://muhasebenet.net/haber.php?haber_id=359