Yönetmeliğin Vergi Müfettişlerine Hatırlattığı Sorumluluk
Geçtiğimiz günlerde, vergi incelemelerinde uyulacak usul ve esaslar hakkında bir yönetmelik yayınlandı. Son bir yıl içerisinde, vergi incelemeleriyle, vergi inceleme elemanlarının tanım ve niteliklerinde önemli değişiklikler yapıldı. Bu yönetmelikte bu değişiklerin bir parçası.
Yönetmelikle, bir taraftan incelemelerde süreler, tutanak alma gibi bazı teknik konular şekillendiriliyor, ayrıca da incelemelerde uyulacak temel ilkeler belirleniyor.
Ama bana göre tutanağın en önemli yönü inceleme elemanlarının uyacakları kuralların yazılı hale gelmiş olması.
Bu kurallardan bir tanesi var ki, vergi inceleme elemanlarına, yeni unvanlarıyla vergi müfettişlerine pek de uygulamadıkları bir sorumluluklarını hatırlatıyor.
Bahsettiğimiz bu kural ile, vergi incelemesinde amacın, ödenmesi gereken vergi tutarını doğru olarak tespit etmek olduğunu daima göz önünde bulundurmak ve bu çerçevede inceleme sonucunda, gerekmesi halinde, mükellef lehine düzeltmelerin de yapılmasını sağlamak olduğunun altı çiziliyor.
Vergi incelemesinden maksat Vergi Usul Kanunun 134’ncü maddesinde de aynen böyle tanımlanıyor zaten.
Yönetmeliğin bu maddesi ile mükellef lehine düzeltmelerin de incelemenin kapsamında olduğu tekrar hatırlatılmış oluyor müfettişlere.
Kimse kusura bakmasın, doğruya doğru. İncelemelerde bu kurala ne yazık ki pek uyulmuyor. Bu durum mükelleflerin fazlaca mağdur olduğu bir konu. Merak eden varsa tanık olduğum onlarca örnek verebilirim.
Dönemsellik ilkesine dayalı tarhiyatlarda inceleme elemanı konuyu ele almasa da mükellef vergi dairelerine müracaat edip hakkını arayabiliyor. Ama katma değer vergisi açısından vergi dairelerinde böyle bir müracaat kabul de görmüyor.
Bakın size yakın zamandan çok taze bir örnek vereyim.
Bir vergi incelemesinde, inceleme elemanı iki kurum arasında gerçekleşen ödünç mal verme işlemini KDV’ye tabi iki ayrı teslim olarak yorumluyor . İnceleme elemanına göre borç verme işleminde de, iade işleminde de, karşı tarafa fatura düzenlenmeliydi ve KDV hesaplanmalıydı.
Karşı görüşle, ödünç verme işleminin, yani ariyet sözleşmesi niteliğindeki bu işlemin KDV’ye tabi olmadığı da iddia edilebilir. İki görüşte sahiplerince savunulabilir bu işin başka tarafı.
Bizim dikkat çekmek istediğimiz bu tarhiyat yapılırken mükellef hakları bir kenara bırakılarak sadece tek taraflı işlem yapılıyor olması.
İnceleme elemanı her iki kuruma da vergi inceleme raporu yazıyor ve KDV tarhiyatı yapıyor. Ama bir taraf için hesaplanması gerektiğini iddia ettiği KDV’yi diğer taraf açısından indirim KDV olarak ta kabul etmiyor.
Oysa gerek vergi usul kanunu gerekse yönetmelik ona böyle bir görev vermiş durumda yukarıda belirttiğimiz gibi.
Nedir görevi? Zamanında ödenmeyen vergi tutarını tespit etmek. Peki, diyelim ki iddiası haklı. Peki, bu durumda ödenmesi gereken vergi onun hesapladığı gibi mi olacaktı?
Dönelim olayın başına. Bu mükellefler vergi müfettişi gibi düşünmüş olsaydı, ödünç veren bir fatura düzenleyecek, KDV hesaplayacak, ödünç alanda bu vergiyi indirecekti.
Ödünç alınan mal geri iade edilirken, bu kez de, iade eden fatura kesecek, KDV hesaplayacak ve karşı tarafta bu vergiyi indirecekti.
Görüldüğü gibi, toplamda ödenecek bir KDV yok. Ödünç veren vergiyi önce vergi dairesine yatıracaktı ama iade aşamasında kendisine kesilen fatura ile aynı miktarı indirim hakkı kazanacaktı. Ancak bu iki işlem arasındaki dönem için bir gecikmeden bahsedilebilir. Geç ödeme dolayısıyla doğal olarak vergi ziyaı cezası doğacak.
Ödünç alan açısından ise gecikme bile yok. Kendisine kesilen faturadan dolayı önce indirim hakkı kazanacak, iade aşamasında hesapladığı vergi ile de bu tutar sıfırlanacaktı.
Ancak inceleme elemanı her iki taraftan ayrı ayrı vergi istiyor. Bunun vergileme ilke ve adaleti ile en önemlisi Vergi Usul Kanununda tanımlanan vergi incelemesinin amacı ile bağdaşır tarafı yok.
İşte yönetmeliğin anılan maddesinin vergi müfettişlerine bu konudaki sorumluluklarını hatırlatma anlamında çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Atilla DÖLARSLAN
Gözlem Gazetesi