MESLEKTAŞLARIMIZIN 6111,5510 VE 3568 SAYILI KANUNLAR KARŞISINDA SİGORTALI OLMA DURUMLARI:
Meslektaşlarımızın; 6111,5510 ve 3568 Sayılı Kanunlar Karşısında Sigortalı Olma Durumları :
25.02.2011 tarih ve 27857 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı Yasa’nın 33. Maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 53. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “Sigortalının,” ibaresi “Birinci fıkra hükmü saklı olmak üzere sigortalının,” olarak, birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
“Sigortalının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır. Ancak, sigortalılık hallerinin çakışması nedeniyle Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılığı esas alınanlar, yazılı talepte bulunmak ve Kanunun 82 nci maddesine göre belirlenen prime esas kazanç alt sınırı ve üst sınırına ilişkin hükümler saklı olmak kaydıyla, esas alınmayan sigortalılık statüsü kapsamında talep tarihinden itibaren prim ödeyebilirler.
Bu şekilde ödenen primler; iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından sağlanan haklar yönünden, Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde, kısa vadeli sigorta kollarından sağlanan diğer yardımlar ile uzun vadeli sigorta kollarından sağlanan yardımlar yönünden ise Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde değerlendirilir. Bu fıkra hükümlerine göre ödeme talebinde bulunulduğu halde ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen primlerin ödenme hakkı düşer. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi ile aynı maddenin birinci fıkrasının (b)bendindeki diğer sigortalılık statülerine aynı anda tabi olacak şekilde çalışılması durumunda, (b) bendinin (4) numaralı alt bendi dışındaki diğer sigortalılık durumu dikkate alınır.
Değiştirilen bu maddeyle 3568 sayılı Yasamız uyarınca ruhsat alarak bağımsız büro faaliyetinde bulunan veya mesleki şirketlerde imza yetkili olan meslektaşlarımızın aynı zamanda başka bir işyerinde 5510 sayılı Kanun’un 4/a maddesi kapsamında çalışmasının mümkün olup olmayacağına bakacak olursak:
13.06.1989 tarih ve 20194 sayı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanun’unun 50.maddesi uyarınca çıkartılan, 03.01.1990 tarih ve 20391 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren “SM, SMMM ve YMM’lerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” madde 11’de;
“Ruhsat almış olan meslek mensupları, bağımsız olarak tek başına veya ortaklık veyahut şirket kurarak mesleki faaliyette bulunmak istedikleri takdirde; “çalışanlar listesine” kayıt olmak üzere işyerlerinin bağlı olduğu ilgili Odaya başvururlar” denilmiştir.
Aynı yönetmeliğin 44. maddesinde ise;
“SM, SMMM ve YMM’ler gerçek ve tüzel kişilere tabi ve onların işyerlerine bağlı olarak hizmet akdi ile çalışamazlar” denilmiştir.
3568 sayılı Kanunun “Yasaklar” başlıklı 45. Maddesinde ise;
“SM, SMMM bu unvanla, YMM’ ler ise bu unvan ve tasdik yetkisiyle; 2. maddede yazılı işlerin yürütülmesi amacıyla gerçek ve tüzel kişilere tabi ve onların işyerlerine bağlı olarak hizmet akdi ile çalışamazlar, ticari faaliyette bulunamazlar, meslekle ve meslek onuru ile bağdaşmayan işlerle uğraşamazlar…” denilmiştir.
Son olarak Disiplin Yönetmeliği’nin 7-b maddesin de:
“Çalışanlar listesinde kayıtlı bulunan meslek mensuplarınca sahip olunan unvanla Kanunun 2. maddesinde yer alan işlerin yürütülmesi amacıyla gerçek veya tüzel kişilere bağlı ve onların işyerlerine bağımlı olarak açık veya gizli hizmet sözleşmesi ile çalışılması’ durumunda “geçici olarak mesleki faaliyetten alıkoyma cezası verilir denilmiştir.
Tüm bunlardan dolayı;
Çalışanlar listesinde kayıtlı olarak mesleğimizi ifa eden, bağımsız büro faaliyetinde bulunan ortaklık veya mesleki şirketlerde imza yetkileri bulunan meslek mensupları aynı zamanda gerçek ve tüzel kişilerin yanında ve onlara bağlı olarak hizmet akdi ile 5510 sayılı yasanın 4-a kapsamında çalışamazlar.
Aksi durumlarda ilgili yönetmelikler gereği suç işlemiş olurlar.
Anayasa karşısında eşitlik ilkesinden bakacak olursak bu duruma karşımıza 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik kanunumuz çıkıyor;
Bu durum genel hukuk açısından incelendiğinde; 01.06.1989 tarihinde kabul edilen daha sonra 4276 sayılı Kanun’la 20.06.1997´de, 5786 sayılı Kanun’la 26.07.2008 ´de, 5728 sayılı Kanun’la 08.02.2008 de, 5904 sayılı Kanun’la 03.07.2009´da ve 6009 sayılı Kanun’la 01.08.2010´da değişiklikler yapılan 3568 sayılı meslek Yasamız ile 31.5.2006 tarihinde kabul edilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunlarını incelemek gerekir.
Kanunları, konuları ve faaliyet alanları aynı olmak kaydıyla bir diğerine göre hangisi geçerli diye bakılacak olursa sıralama diyebileceğimiz normlar hiyerarşisi denilen bir tablo şekillenmekte olup; her norm geçerliliğini bir üst hukuk normundan almaktadır. Normlar hiyerarşisinin en üstünde evrensel hukuk ilkeleri yer almakta olup; maddelendirme yaptığımızda;
1. Anayasa
2. Usulüne göre yürürlüğe girmiş milletlerarası antlaşmalar
3. Kanun
4. Kanun hükmünde kararname
5. Tüzük
6. Yönetmelik
7. Diğer düzenleyici işlemler
Normların bu şekilde aralarında kurulduğu bağlantının dışında bu doğrultuda yapılabilecek bir diğer ayrım da genel kanun- özel kanun ayrımı olabilecektir. Genel kanunlar toplumun tamamını ilgilendiren genel konulardan çıkarılan yasalardır. (Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu gibi)
Genel olarak düzenlenen hukuk sistemini tamamlayan bu kanunların dışında, her konuda bu şekilde yasalar da çıkarılabilecektir. Her durumun, kuralın dayanağının kanunlara dayanması gereken hukuk devletinde bu yolla hukuk devleti ilkesi doğrultusunda toplumu oluşturan tüm bireylerin, farklı durumlara ilişkin durum ve hakları da güvence altına alınmış olacaktır. Elbette bireylerin haklarını güvenceye almanın yolu sadece yasa çıkarmak değildir, toplumsal uzlaşma ve hoşgörüde gereklidir.
Dolayısıyla mesleki gruplara anayasa ve temel yasalarla tanınmış olan temel haklar korunmak kaydıyla belli hususlarda özel kanunlar da çıkarılmaktadır. Her ayrıntının temel kanunlarda yer alması, düzenlenmesi mümkün olmayıp; farklı durum ve kesimlere ilişkin özel yasalar oluşturulacaktır. (5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Sağlık Hizmetleri Kanunu ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun, Gayrimenkul kiraları hakkında Kanunlar özel kanunlara örnek olarak gösterilebilir.)
Aynı olayı düzenleyen iki ayrı kanun, ikisi de genel veya ikisi de özel nitelikte kanun ise bu durumda sonraki kanunun önceki kanunla düzenlenen hususlarda meydana getirdiği değişiklik çerçevesinde sonraki kanun hükümleri uygulanacaktır. Aynı anda aynı olayı düzenleyen biri genel diğeri özel iki ayrı kanun yürürlükte bulunduğu takdirde, eğer önceki kanun genel, yeni kanun özel ise, bu takdirde olaya özel olan yeni kanun hükümleri uygulanacak; ancak, önceki kanun özel yeni kanun genel ise bu durumda da kanun koyucunun genel yasayı çıkarırken hangi amacı taşıdığına bakmak gerekecektir. Yasa koyucu önceki tarihli özel kanunla düzenlenen hususlarda yeni bir bakış açısıyla sonraki tarihli genel kanunla bir değişiklik öngördüğü takdirde olaya sonraki tarihli genel kanunun uygulanması gerekecektir.
Anayasa Mahkemesi genel uygulaması “Özel kanunlardan yürürlük tarihine göre önceki ve sonraki kanun hükümleri arasında çelişme bulunursa veya öncekinin ele aldığı konuyu sonraki kanun yeni baştan düzenlerse sonraki kanun, önceki kanunu üstü kapalı olarak yürüklükten kaldırır.” Şeklindeki içtihadı ile normlar hiyerarşisinde önceki kanun ve sonraki kanun hususuna açıklık getirmektedir.
Sonuç olarak;
6111 sayılı Yasa’nın 33. Maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 53. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “Sigortalının,” ibaresi “Birinci fıkra hükmü saklı olmak üzere sigortalının,” olarak, birinci fıkrası değişikliği; çalışanlar listesinde kayıtlı olarak mesleğimizi ifa eden, bağımsız büro faaliyetinde bulunan ortaklık veya mesleki şirketlerde imza yetkileri bulunan meslek mensupları hariç 01.03.2011 tarihinden itibaren 5510 sayılı Kanun’un 4-b sigortalılarına 4-a lı çalışarak erken emeklilik avantajı getirmiştir. Ancak 4/b’li çalışan meslek mensupları 4-a sigortalısı olarak çalışamayacaklardır.
Tabi hemen bizim günahımız neydi diye bir soru akla geliyor:
Üzülerek söylemek gerekirse onca işin arasında 6111 sayılı Kanun’un uygulanması için gecesini gündüzüne katan angarya derecesinde iş yükü ile karşı karşıya gelen bağımsız çalışan meslek mensupları bu uygulamadan faydalanamayacağız.
Bizler yıllardır serbest meslek yıpranma İndirimi beklerken iş ve işlemlerini yürüttüğümüz mükelleflerimiz bizden önce emekli olacak, biz ise hala onların çocuklarına ve torunlarına hizmet vermeye devam edeceğiz gibi görünüyor.
Peki, ne yaparız da biz de erken emekli oluruz? Sorusuna cevap ise meslek yasamızda değişiklik olmadığı sürece olmaz ki bu da pek mümkün gözükmüyor zaten.
Yani 4/b ‘li çalışmaya devam arkadaşlar
NEVZAT AKKAYA (SMMM-ASMMMO Y.K.ÜYESİ)
kaynak : http://www.facebook.com/home.php?sk=group_140914259307550&ap=1