Yeni Ticaret Kanunu’ muzun yürürlüğe girmesine bir yıldan az bir süre kaldı. Ama öyle düzenlemeler var ki şimdiden çeşitli hazırlıklar yapmak gerekiyor.
Bunlardan birisinden, bağımsız denetimden, geçen haftaki yazımızda genel hatlarıyla bahsettik. Muhasebe düzeni konusunda da çok önemli değişiklikler geliyor. Bunlardan da bol bol bahsedeceğiz ileride.
Bu gün detaylandıracağımız konu ise ortakların şirkete borçlarıyla ilgili. Hatırlarsanız yine bu köşede yayınlanan “Ortak cari hesaplarına çözüm fırsatında son günler” değinmiştik kısmen bu konuya. Temmuz 2012 de yürürlüğe girecek olan Yeni Türk Ticaret Kanunumuz ortakların sermaye artırımından doğacak borçlar dışında şirkete borçlanmalarını ve şirketin fonlarını kullanmalarını kesin olarak yasaklıyor.
Bu yasak şirketlerin yöneticileri için de geçerli. Yöneticiler ve yakınları da şirkete borçlanamayacaklar. Kanun bu yasağa uymayanlar için ağır yaptırımlar öngörüyor. Düzenlemelere aykırı olarak şirkete borçlananlar, üç yüz günden az olmamak üzere adli para cezasıyla cezalandırılacaklar. Bunun tek istisnası, ticari alışverişten doğan borçlar. Eğer ortağın ayrı bir ticari işletmesi varsa ve bu işletme ortak olduğu şirketle iş ilişkisindeyse elbette ki böyle bir borç ilişkisi olabilecek. Ancak burada da iş ilişkisinin emsal fiyatlara uygun olması şart koşuluyor. Görüldüğü gibi işin şakası yok.
Kanun yürürlüğe girmeden borçların tasfiye edilmesi gerekiyor. Bu düzenleme Yeni Türk Ticaret Kanununda öne çıkan “şeffalık”, “ortalık demokrasisi”, “küçük ortağın korunması” ilkelerinin doğal bir sonucu. Adli bir cezası olmasa da ortakların şirkete borçlu olması mali hukuk açısından da benimsenmiyor. Vergi kanunlarımız da mali yaptırımlarla ortakların şirketin fonlarını kullanmasına engel olmak istiyor.
Peki, ortaklar şirkete neden borçlu olur? Bu sorun genelde KOBİ boyutundaki küçük şirketlerin ya da kurumsal yapıya kavuşmamış aile şirketlerinin sorunudur.
Sorun da bizzat ortaklar tarafından yaratılmaktadır. En önemli neden, şirketin kasasının kendi cebinden farklı görülmemesidir. Şirketin kasası her türlü şahsi ihtiyaç için kullanılır.
Ancak, ortak şirketten “hak ettiği” paraları çekebilir. Hakedilen paralar ise ya kar dağıtımından gelen tutarlar ya da ortağa ödenen maaş ya da huzur hakkıdır. Ancak bu ödemelerin hepsi bir vergi yükü taşıdığı için doğrudan parayı doğrudan kasadan almak daha cazip gelir. Bazen de ortak para bile almasa şirkete borçlanabilir. Bu ise bazı harcamaların belgesiz olarak yapılmasından kaynaklanır. Örneğin çalışanların maaşları gerçek tutarlarıyla gösterilmez ve resmi kısım bankadan gayrı resmi kısım kasadan ödenir ve bu tutarlar çaresiz ortağa borç yazılır. Nedeni ne olursa olsun önümüzdeki dönemde ortakların şirkete borçlanması mümkün olmayacak. Temmuz 2012 gelmeden de mevcut borçların tasfiye edilmesi gerektiğini hatırlatalım. Atilla Dölarslan E.Hesap Uzmanı/YMM/Muhasebe Vergi |