İşveren Vekili İşe İade Davası Açabilir mi?Çalışma hayatında işçi olmalarına rağmen işin, işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde işveren gibi hareket eden kimselere sıkça rastlanmaktadır. Bazı hallerde işverenin yönetim yetkisini doğrudan kullanması mümkün olamamaktadır.
.
Bu nedenle işverenler, işin sevk ve idaresi ile ilgili yönetim yetkilerini konularında uzman ve işçi olarak çalıştırılan kişilerle paylaşma ihtiyacı hissederler. Kendilerine yönetim yetkisi verilmiş olan bu kişilere işveren vekili denilmektedir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur.
4857 sayılı İK. Madde 2 de işveren vekili; “İşveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir. İşveren vekilinin bu sıfatla işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumludur. Şeklinde tanımlanmıştır.
Buna göre işveren vekili sayılmak için “işveren adına hareket etmek” ve “işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev almak” olmak üzere iki unsurun gerçekleşmesi gerekir.
İşin ve işyerinin yönetiminde görev alan, işveren adına hareket eden kişilerin birden çok sayıda olabileceği gibi, bunlardan işyerinde en yüksek emir verme yetkisine sahip olanı veya olanları işveren vekili saymak gerektiği düşünülebilir.
4857 sayılı İK Feshin geçerli sebebe dayandırılması başlıklı 18. Maddesinin son fıkrasında “İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin son fıkrası uygulanmaz”. Denilmektedir.
Buna göre her işveren vekili değil, sadece işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idareden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri iş güvencesi hükümlerinin kapsamı dışındadır.
Yani, İşyeri düzeyinde işveren vekilinin iş güvencesi kapsamında tutulması; “işçiyi alma ve çıkarma” yetkisinin olup olmamasına bağlıdır.
4857 sayılı İş Kanununun 18.maddesinin son fıkrasına göre işyerinin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisine sahip olması halinde iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır.
İşveren vekili, bu işlemlerde tek yetkili olmalı ve yetkinin kullanımı ile işçinin işe alınması veya işten çıkarılması işlemi gerçekleşmiş olmalıdır. Üst amirlerin onayı ile işe alma veya fesih işlemi gerçekleşecekse yahut işlemler başka bir yetkilinin imzası ile birlikte yapılmakta ise yetkinin tek başına kullanıldığından söz edilemeyecektir.
İşveren Vekili İş Güvencesi Kapsamı Dışındadır.
(T.C.YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ E. 2007/602 K. 2007/9465 T. 5.4.2007)
• İŞVEREN VEKİLİ ( Davacının İşletmenin Bütününü Sevk ve İdare Eden İşveren Vekili Konumunda Bulunduğu Dikkate Alınarak "İşe İade" Davası Açamayacağı)
• GENEL MÜDÜR YARDIMCISI ( Davacının İşletmenin Bütününü Sevk ve İdare Eden İşveren Vekili Konumunda Bulunduğu Dikkate Alınarak "İşe İade" Davası Açamayacağı )
• İŞE İADE DAVASI ( Genel Müdüre Vekalet Yetkisi Bulunan Davacının İşletmenin Bütününü Sevk ve İdare Eden İşveren Vekili Konumunda Bulunduğu Dikkate Alınarak "İşe İade" Davası Açamayacağı )
4857/m.18/son
ÖZET : İşyerinde genel müdür yardımcısı olarak görev yapan ve genel müdüre vekalet yetkisi bulunan davacının işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili konumunda bulunduğu dikkate alınarak "işe iade" davası açamayacağı sonucuna varılmalıdır.
DAVA : Davacı, işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteğin kabulüne karar vermiştir. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
.
KARAR : Dosya içerisinde mevcut davacı ile ilgili görev tanım belgesinde davacının işletmenin teknik işlerden sorumlu genel müdür yardımcısı olduğu ve genel müdüre vekalet yetkisinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Davacı bu konumu ile işletmenin bütünü sevk ve idare eden işveren vekili genel müdürün yardımcısı durumundadır. Bu nedenle 4857 Sayılı Yasanın l8/son bendinde belirtilen iş güvencesi kapsamı dışındaki personel niteliğindedir. Bu nedenle davacının işe iade isteğinin reddi gerekirken kabulü hatalıdır. Dairemizce 4857 Sayılı Yasanın 20/3 maddesi uyarınca aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçe ile;
1- Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA ,
2- Davanın REDDİNE,
3- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4- Davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca takdir edilen 450 YTL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- Davalı tarafından peşin yatırılan temyiz harcının isteği halinde kendisine iadesine kesin olarak, 05.04.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
------ ------ ------
(9. Hukuk Dairesi 2004/5246 E., 2004/18891 K.)
· İŞ AKTİNİN FESHİ
· İŞVEREN VEKİLİ
"ÖZET"
İŞYERİNİN BÜTÜNÜNÜ SEVK VE İDARE EDEN VE İŞÇİYİ İŞE ALMA VE ÇIKARMA YETKİSİ
BULUNAN İŞVEREN VEKİLLERİ, İŞ GÜVENCESİ KAPMASI DIŞINDADIR.
"İçtihat Metni"
Davacı, işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, davayı reddetmiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Davacı davalı işyerinde personel müdürü olarak 12.5.2003 - 14.12.2003 tarihleri arasında iş sözleşmesi İle çalışırken 4857 sayılı İş Kanununun 17. maddesi uyarınca ihbar öneline ait ücreti peşin ödenmek kaydıyla işverence feshedilmiştir.
Davacı 7.1.2004 tarihinde bir aylık süre içinde feshin geçersizliği ve işe iade davası açmıştır.
Mahkemece davacının personel müdürü ve işveren vekili olması nedeniyle iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
4857 sayılı iş Kanununun 18/son maddesinde işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi İşe alma ve çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri örneğin fabrika müdürleri iş güvencesi kapsamı dışında bırakılmıştır. Davacının tek başına işçiyi işe alma ve çıkarma yetkisi bulunmadığı gibi işyerinin bütününü sevk ve idare yetkisi de bulunmamaktadır.
Davacı süresiz iş sözleşmesi ile çalıştığından ihbar tazminatı ödenmek suretiyle işten çıkarılmıştır.
Öte yandan fesih bildiriminde fesih sebebi açık ve kesin bir şekilde bildirilmediğinden fesih geçersiz olarak kabul edilmelidir.
Bu durumda davacının işe iadesine karar vermek gerekirken yazılı şekilde davanın reddi hatalı olup kararın bozularak ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda gösterilen gerekçelerle,
1-Kocaeli İkinci İş Mahkemesinin 10.2.2004 tarih ve 2004/62-54 sayılı kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,
2-Davanın kısmen kabulüyle feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine,
3-Davacı süresi İçinde işverene başvurduğunda kararın kesinleşmesine kadar en çok dört
aylık süre içinde doğmuş bulunan ücret ve diğer hakların ödenmesi gerektiğinin tespitine
ödenmiş ihbar tazminatının mahsubuna,
4-Davacının kıdemi ve fesih şekli göz önüne alınmak süresi içinde işverene başvuruda bulunduğu taktirde işe başlatılmaması halinde, ödenecek tazminatın dört aylık ücreti,
tutarında olduğunun belirlenmesine,
5-Harç alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 300.000.000 TL. vekalet ücretinin
davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
7-Davacının yaptığı 46.100.000 TL. mahkeme masrafının davalıdan alınıp davacıya
verilmesine kesin olarak, 20.9.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Mehmet Fatih GELERİ
İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı
fatihgeleri@gmail.com
http://muhasebenet.net/haber.php?haber_id=1032