“Toplu İş İlişkileri Kanunu” geliyor–3
Toplu İş İlişkileri Kanunu taslağı 28 olan işkolu sayısını 18’e indirmektedir. Bu durum elbette güçlü sendikacılığı beraberinde getirecektir. Ancak işkollarının birleştirilmesinde uygulanan yöntemde bazı tereddütlerimiz olduğunu belirtmemizde yarar var. 2822 sayılı kanunda “işyeri” ve “işletme” olmak üzere iki toplu sözleşme türünden söz edilmiştir ve grup toplu iş sözleşmesine yer verilmemiştir. Taslakta yapılan değişiklikle, fiilen uygulanan grup toplu iş sözleşmeleri yasal statüye kavuşturulmaktadır. Bu değişiklik kanımca isabetlidir.
Taslakla birlikte, mevzuatımızdaki %10 olarak bilinen işkolu barajı binde beş olarak değiştirilmekte, işyeri barajı korunmakta, ayrıca yeni bir baraj olarak %40 işletme barajı da öngörülmektedir. Kanımca taslakta önerilen binde 5 çok küçüktür. %10’dan binde 5 gibi küçük bir rakama birden inilmesi çok ciddi sakınca ve sorunlar getirebilecektir.
Taslakta toplu iş sözleşmesi prosedürü kapsamındaki bazı süreler kaldırılmakta veya kısaltılmaktadır. Sürenin kısa tutulması, gerçek ihtiyaçla örtüşmeyen sorunlu bir durum yaratacaktır.
5982 sayılı Kanunun 7. maddesiyle Anayasanın 53. maddesinin 7. fıkrasında yer alan “Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grev ve lokavtı, genel grev ve lokavt; işyeri işgali, işi yavaşlatma, verimi düşürme ve diğer direnişler yapılamaz” hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. Taslağın grevi tanımlayan 29. maddesi, belirtilen Anayasa değişikliğine paralel olarak yeniden düzenlenmiştir. Uyuşmazlık başladıktan itibaren 60 gün içinde grev kararı alınabilmesi ve aynı süre içinde 6 işgünü önceden bildirmek kaydıyla grev uygulamasının başlatılması öngörülmektedir. Mevcut Kanundaki grev kararı alınması için ön koşul olan altı işgünlük bekleme süresi ile grev kararının bekleme süresinin tamamlanmasından itibaren altı işgünü içinde alınabileceğine ilişkin süre sınırlamasına Taslakta yer verilmemektedir. Aynı durum lokavt için de geçerlidir. Söz konusu sürelerin muhafazası kanımca isabetli olacaktır.
Anayasa, toplu iş uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde tarafların grev ve lokavta başvurabilecekleri kuralını getirmekle birlikte (md. 54/I), grev ve lokavtın yasaklanabileceği durumların ve yerlerin kanunla düzenlenebileceğini ve bu düzenleme kapsamına giren uyuşmazlıkların Yüksek Hakem Kurulu’nca çözümleneceğini belirterek, bazı işler ve yerler için grev yasağı koyabilme olanağını kanun koyucuya tanımıştır.
Taslakla birlikte; 2822 sayılı Kanunun sadece 29. maddesinde yer alan işlerdeki yasaklar hastaneler dahil edilerek korunmaktadır. Diğer yasaklar çıkarılmaktadır. Bakanlar Kurulu’nun erteleme yetkisi de korunmaktadır.
5982 sayılı Kanunun 7. maddesiyle, Anayasanın 54. maddesinin 3. fıkrası kaldırılmıştır. Sözü edilen 3. fıkra, grev sırasında işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucunda, grev uygulanan işyerinde ortaya çıkan maddi zarardan sendikayı sorumlu tutmaktadır. Bu hüküm de, kasıtlı ve kusurlu kişisel davranışlardan, sendika tüzel kişiliğinin sorumlu tutulmasının, ILO’nun 87 Sayılı ILO Sözleşmesi ile uyuşmadığı gerekçesi ile kaldırılmıştır. Söz konusu maddede yapılan değişiklikle sendikanın sorumluluğunun sadece “kusurlu” olması kriterine bağlanması, “kasıtlı” hareketler sonucu oluşan zarardan ise sorumlu tutulmaması, hakkaniyete aykırıdır kanısındayım.
Son olarak, maddede yer alan para cezaları asgari ücret ile ilişkilendirilmiştir. Kanımca ceza miktarlarının belirlenmesinde İş Kanununda benimsenen yöntemin esas alınması isabetli olacaktır.
Serkan ODAMAN
kaynak :http://www.gozlemgazetesi.com/yazarlar/serkan-odaman/506-toplu-is-iliskileri-kanunu-geliyor3.html