VUK nun 160. maddesi ve 2004/13 sayılı uygulama iç genelgesinin doğurduğu fiili ve hukuki durumlar
Bir işyeri açmak,şirket kurmak çok heyecanlı ve yeni ufuklara yelken açılan bir durum iken,işi terkler ise,işlerin beklenilen gibi olmaması veya sair sebeplerle işin sonlandırması olup pekte hoş karşılanan bir durum değildir
.
Fakat mükellefler,kendiliklerinden veya elde olmayan sebeplerle,işlerini ve işyerlerini terk ettiklerinde,içinde bulundukları durumdan dolayı pekde bağlı oldukları daireye,bir dilekçe vererek (Ferdi mükellefler) işi terk ettiklerini bildirmemekte,şirketlerde ise Türk Ticaret Kanunu hükümlerine uygun olarak fesih ve tasfiye süreçlerini başlatmayarak,işleri olduğu gibi bırakmaktadırlar. Bu ihmaller,aradan geçen zamanda mükelleflere ağır vergisel maliyetlere sebep olmaktadır.
.
Şöyleki,
İşini belirtilen şekilde terk eden mükellef,beyannamelerini vermemekte, faturalarını iptal ettirmemektedir.Ancak bağlı olduğu vergi dairesinin bundan haberi olmadığından dolayı.Daire beyanname verilmediğinden VUK nun 30. maddesine dayalı olarak dönem matrahının resen tayin ve takdiri için takdire gitmekte,dönem matrahları takdir edildikten sonra resen tarh işlemi yapmakta,bu ihbarnameleri tebliğ edemeyince ilanan tebliğ suretiyle tebliği gerçekleştirerek,tarhiyatları ihtilafsız kesinleştirip,tahakkuk işlemini gerçekleştirerek kamu alacağını 6183 sayılı yasa kapsamında takibe almaktadır.Bu işlemler gerçekleştirilirkende aradan çok uzun zamanlar geçmiş olduğundan dolalı vergi üzerinde faiz yükü ağırlaşmakta,tahakkuk işleminden sonra vergi ziyaı cezalarınada gecikme zammı uygulandığından kamu borcu altından kalkılamayacak miktarlara ulaşmaktadır.Bu uygulamalar yapılırken idarenin sebebiyet vermiş olduğu eksik inceleme,araştırma ve tespitlerin faturasıda sonucu itibariyle mükellefin üzerinde kalmaktadır.
.
İdare,6183 sayılı yasa kapsamında kesinleşen kamu alacağının tahsili cihetinde 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde kamu borçlusunu çeşitli yöntemlerle arayarak mükellefe ödeme emri tebliğ etmeye çalışırken,şayet ödeme emri tebliği yapılamaz ise yine ilanen tebliğ yöntemini uygulayarak,bir taraftan yasaya uygun olarak ödeme emri tebliğini gerçekleştirirken bir taraftanda 5 yıllık bir tahsilat zamanaşımı süresi daha kazanmala,kamu alacağının tahsili yönünde 5 yıllık bir takip süresi daha kazanmaktadır.
.
Bütün bu gelişmelerden haberi olmayan mükellef,bir gün gayri menkulleri veya aracı üzerine haciz tatbik edilmiş olduğunu Ayrıca banka hesaplarına elektronik haciz uygulamasıylada karşılaşılabileceği unutulmamalıdır ve hatta aracı üzerine trafikten çekme şerhi konulmuş olması durumunda,trafikte seyrederken trafik polisleri tarafından durdurulup aracı parka çekildiğinde,bunun sebeplerini araştırdığı zaman yukarada açıklanan iş ve işlemlerin yapılmış olmasından dolayı bu işlemlere muhatap olduğunu öğrenmekte ama kimi zaman iş işten geçmiş olmaktadır.
.
Çünki,
Vergi yasalarına göre,mükellefe ihbarname tebliğ edildiğinde,olayı idari yargıya taşıması durumunda öne süreceği birçok gerekçesi olmasına karşılık,olayın ödeme emri aşamasında bu tezler,böyle bir borcun olmadığı,borcun ödendiği ve borcun zamanaşımına uğramış olduğu ile sınırlı olmak üzere 3 gerekçesi kalmakta,haciz aşamasında ise bu gerekçeler yok denecek kadar azalmaktadır.
.
Bütün bu hususları birlikte ve bir arada değerlendirdiğimizde,yerine göre kağıdıda devletten olmak üzere bir işi terk dilekçesi vermenin veya taahhütlü olarak posta vasıtasıyla göndermenin.Bir taraftan idarenin fuzuli iş ve işlem yapmasına sebebiyet vermemek yanında,mükellef açısındada aradan uzun zaman geçtikten sonra yukarıdaki sorunlarla karşılaşmamak bakımından ne kadar önemli olduğunun daha net olarak anlaşıldığı inancındayım.
.
Resen terk işleminde,hukuki,idari ve içtihadi yönden gelinen noktayı ise şu şekilde özetlemek mümkündür.
Daha önceleri , vergi dairesinin resen mükellefiyet terkini konusunda bir yetkisi yoktu, Ancak 4369 sayılı Kanunla Vergi Usul Kanununun 160. maddesine eklenen fıkrayla, resen mükellefiyet terkini işlemleri yapılır hale gelmiş, Anılan fıkra hükmü 5228 sayılı Kanunla değiştirilerek 160. maddeye yeni fıkralar eklenmek suretiyle Vergi idaresinin resen terkin yetkisi dahada genişletilmiştir.
.
Ancak ;Zaman içerisinde,vergi daireleri ile mükellefler arasında resen terkle ilgili bu yasal düzenleme bakımından değişik yorumlama ve uygulamaların meydana gelmiş olmasından dolayı Maliye Bakanlığı idarede uygulama birliğini sağlamaya matuf olarak 21/12/2004 tarih ve 2004/13 Seri Numaralı Uygulama İç Genelgesini yayınlamış olup Vergi İdaresi bakımından bağlayıcılığı tartışmasız olan bu iç genelgede,
.
Ticari, zirai veya mesleki kazanç sahibi gerçek kişiler ve ortaklıklar ile tüzel kişi mükelleflerden, birbirini izleyen iki döneme ait katma değer vergisi beyannamesini vermeyenlerin veya yıllık beyannamelerinin verilmemesi durumunda idare tarafından resen harekete geçilerek işyeri ve ikametgah adreslerinde, ayrıca tüzel kişi mükelleflerin kanuni temsilcilerinin ikametgah adreslerinde, katma değer vergisi beyannamesi verilmeyen son dönemi izleyen ay içerisinde gerekli yoklama işlemleri yapılarak, ilgililerin işlerini ne zaman terk ettikleri, işyerinin yoklama tarihindeki durumu, işyerinde başkaları faaliyet gösteriyorsa hangi tarihten itibaren orada faaliyet gösterdikleri, mükellefin mesleği ile ilgili teşekkül, birlik veya oda kayıtlarında yer alan bilgiler ile işyeri ve ikametgah adreslerinin bulunduğu yer muhtarlık kayıtları araştırılarak, adres değişikliği yapılıp yapılmadığı hususları tespit edileceği,
Yukarıda belirtilen araştırma ve yoklamaların tamamlanmasını takip eden otuz gün içinde mükellefin bilinen adreslerinde, dosyadan sorumlu servis şefinin de katıldığı ikinci bir yoklama yapılarak, ilgilinin bilinen adreslerinde bulunamadığını teyit eden bir yoklama fişi tanzim edileceği,Yapılacak araştırma ve yoklamalar sonucunda, işini terk ettiği tespit edilen, bilinen adreslerinde bulunamayan ve başka bir adreste faaliyetine devam ettiğine dair bilgi edinilemeyen mükelleflerin mükellefiyet kayıtları,ilgili müdür yardımcısının önerisi ve vergi dairesi müdürünün onayı ile terkin edileceği Bu işlemler en geç katma değer vergisi beyannamesi verilmeyen son dönemi izleyen dördüncü ayın sonuna kadar tamamlanacağı,yıllık beyannameler içinde aynı süre ve uygulamaların yapılacağı tamim edilmiş olup . İşlemlerin süresinde ve eksiksiz olarak sonuçlandırılması hususu vergi dairesi müdürleri tarafından takip edileceği tamim edilmiştir.
.
Bütün bu hususları birlikte ve bir arada değerlendirdiğimizde,vergi idaresinin gerek fuzuli iş ve işlem yükünden kurtulmak ve gerekse işini terk etmiş mükellefleri zor durumda bırakacak sonuçlar doğurmamak bakımından.2004/13 sayılı uygulama iç genelgesindeki emir ve talimatları titizlikle takip etmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
.
Zaden idari yargıda,vergi idaresinin bu görevini tam olarak yerine getirilmemesi neticesinde yapılan işlemlerin hukuka uygun olmadığına hükmetmektedir.
.
Şöyleki,
İşini 2007/3. ayında terk etmesine rağmen vergi dairesine bildirimde bulunmayan ve beyannamelerinide vermeyen bir mükellefle ilgili olarak vergi dairesinin,içgenelgede bahsedilen yoklamayı 2008/12. ayında yaparak resen terk işlemini 2008/12. ayı itibariyle yaptıktan sonra 2007/3. ayla 2008/12. ayları arasında mükellef adına beyanname vermediğinden bahisle işlem tesis edilmesi üzerine Yerel mahkeme tarafından verilmiş bulunan 15.12.2010 tarih ve Karar.2010/1764 sayılı kararındaVergi idaresine gerek kanun vegerekse uygulama iç genelgesiyle Verilen bu imkanın şüphesizki idareye bu durumda olan mükelleflerin mükellefiyet terkin TARİHİNİ KEYFİ OLARAK BELİRLEME YETKİSİ VERMEMEKTE OLDUĞU tam tersine belli şartlar dahilinde yapılması gereken işlemleri yapması ve iç genelgede belirtilen süreler içerisinde yapılacak tespitlere göre mükellefiyetin re sen terkini sorumluluğu getirdiği fiili ve hukuki gerçekliği dahilinde hukuka uygunluk denetimini bu esastan yapmak suretiyle
.
Yukarıda anılan iç genelgeye göre,13.3.2007 tarihinde faaliyitine son verdiği anlaşılan davacı ile ilgili olarak katma değer vergisi beyannamesi verilmeyen son dönemi izleyen ay içerisinde YOKLAMA düzenlenerek davacının işyerini ne zaman terk ettiği,işyerinin yoklama tarihindeki durumu,işyerinde başkaları faaliyet gösteriyor ise hangi tarihten itibaren orada faaliyet gösterdikleri,mükellefin mesleği ile ilgili teşekkül,birlik veya oda kayıtlarında yer alan bilgiler ile işyeri ve ikametgah adreslerinin bulunduğu yer MUHTARLIK kayıtları araştırılarak,adres değişikliyi yapıp yapmadığı hususları tespit edilmesi ve yine iç genelgede belirtilen şartlara göre en geç 4 ay içerisinde mükellefiyetinin terkin edilmesi GEREKİRKEN.18.12.2008 tarihi itibariyle yoklama düzenlendiği,bu yoklama ile şirketin herhangi bir faaliyetinin OLMADIĞININ TESPİT EDİLDİĞİ ve bu tarih itibariyle davacının mükellefiyet kaydının TERKİN EDİLDİĞİ ANLAŞILDIĞINDAN BAHİSLE
.
Vergi Usul kanunu ve bu kanunun verdiği yetkiye istinaden Maliye Bakanlığı tarafından düzenlenen İç Genelgeye UYGUN HAREKET ETMEYEN DAVALI İDARENİN,RE SEN TERK İŞLEMİNİ ZAMANINDA YAPMAMASI NEDENİYLE faal olmadığı halde mükellefiyet kaydı terkin edilmeyen DÖNEMLER İÇİN davacı şirket adına elektronik ortamda ve elden verilmeyen beyannameler için usulsüzlük ve ÖZEL USULSÜZLÜK KESİLMESİNDE HUKUKA UYGUNLUK BULUNMADIĞINA karar vermiş olmakla.
.
Vergi dairelerinin 2004/13 sayılı uygulama iç genelgesine göre resen terk işlemlerini kendi istedikleri zamanda değil,beyannamenin verilmediği ayı takip eden aydan itibaren tüm,inceleme,araştırma ve tespitlerini sonuçlandırmak suretiyle en geç 4 ay içerisinde resen terk işlemini gerçekleştirmesi gerektiği sonucuna ulaşmaktayız.
.
Sonuç itibariyle,
Vergi Usul Kanunu işi başlama ve terk hallerinin vergi dairesine duyurulmasını mükellefe bir “ödev” olarak yüklemiş ve “bildirim” esasını getirmiştir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz üzere bildirim esası, özellikle işi terk hallerinde tam olarak problemsiz işleyen bir mekanizma olmadığı açık olduğuna göre.
.
Resen mükellefiyet terkini işlemleri, vergi idaresi tarafından etkin ve doğru bir biçimde işletilmemesinin idari açıdan,vergi inceleme elemanının, takdir komisyonlarının ve vergi dairelerinin iş yükünü arttıracağı ve dolayısıyla verimlerini düşüreceği muhakkaktır. Bu noktada, eski genelgelerde yer alan düzenlemelerinde toplandığı ve 5228 sayılı Kanun ile Vergi Usul Kanununun 160. maddesinde yapılan değişikliklerin izah edildiği 2004/13 Seri Numaralı Uygulama İç Genelgesinin vergi idaresince etkin bir biçimde işletilmesi büyük önem kazanmaktadır.
.
Açıklanan bu fiili,hukuki ve içtihadi durumlardan hareketle,bir şekilde işini terk eden mükelleflerinde idarenin uygulama iç genelgesine göre harekete geçmesini beklemeden,durumlarını açıklayan bir dilekçeyle bağlı bulundukları vergi dairesine müracaat ederek süreci hızlandırmalarınında mümkün olduğu bununda her iki tarafada sayısız fayda sağlayacağınında gözden uzak tutulmaması gerekir.
Esadullah ASLAN - SMMM
İktisadi DAYANIŞMA