
“Kayıt dışı”, ekonomilerin başta gelen sorunlarından biridir. Ülkelerin gelişmişlik düzeylerine bağlı olarak azalır. Bununla birlikte en gelişmiş ülkelerde bile kayıt dışı ekonomi vardır, hatta kimi zaman devlet tarafından desteklenir. Kayıt dışı adeta bir emniyet sibopudur. Kriz zamanlarında ve ekonominin daraldığı anlarda ticaret yapanlara nefes aldırır. Aksi halde ekonominin tamamını kayıt altına alırsanız kendi ipinizi çekmiş olursunuz. Dünyayı saran ekonomik krizde Türkiye’nin az hasarla çıkmasında kayıt dışı ekonominin oranının yüksek olmasının payı büyüktür.
Peki, ticaret yapanları kayıt dışına iten nedir? Tabi ki kayıt altına girdiğinize karşılaşacağınız maddi yaptırım ve yükümlülükler. Ayrıca, devletin kazancınıza ortak olması ama bu bildiğiniz bir ortaklık değil; masraflara ve zararlara karışmayan ama aslan payını her zaman alan büyük ortak.
Bu nedenle ticaret yapmak her babayiğidin harcı değil. Ben buradayım değip vergi dairesine bildirdiniz mi, yolunacak kaz misali kendinizi devlet babanın kollarına teslim etmiş oluyorsunuz; artık bir tüy mü çeker iki tüy mü, yoksa sizi damdazlak mı bırakır orası bilinmez. Muhtasarı, KDV’si, Sigortası, vergisi, algısı boğuşup durursunuz. Birde müşteri çekleriniz vadesinde ödenmeyip sizin ödemeleriniz aksamaya başladı mı, “ben neden ticaret yapıyorum” diye sormaya başlarsınız kendi kendinize. Bu da yetmezmiş gibi, çalıştırdığınız işçilerin sorunları da eklendi mi ticaret yaptığınıza yapacağınıza pişman olursunuz.
Personel çalıştırmanın sorumluluk ve yükümlülüklerinin yanında, sosyal sigorta primi, işsizlik sigortası primi, gelir vergi, damga vergisi vb. mali yükümlülükleri de vardır.
İşverene maliyet 967,75 TL olan bir asgari ücretlinin eline net 570,21 TL geçerken, devlete 397,54 TL vergi ve sigorta primi ödenmektedir. Asgari ücret üzerindeki vergi ve sigorta yükü yüzde 42 gibi yüksek bir orandır. Yüksek ücretle çalışanlarda bu oran daha yukarı çıkmaktadır. İstihdam üzerindeki yüksek mali yükümlülüklerin yanında, ihbar ve kıdem tazminatları da eklenince sigortalı işçi çalıştırmak işverenler için altından kalkılmaz bir yük oluşmaktadır.
Günümüzde izlenen teşvik politikalarına baktığımızda, istihdamı teşvik etmek bir yana âdete cezalandırmaktadır. Hal böyle olunca da ticaret yapanlar kayıt dışına yönelmekte, faturasız işlem yapmakta ve sigortasız işçi çalıştırmakta ya da ücretleri düşük göstermektedirler. Bu durum devletin zarar etmesine yol açtığı gibi aynı zamanda haksız rekabete de yol açmaktadır. Kayıt dışı çalışanlar ve çalıştıranlar Gelir Vergisinden yüzde 15, Kurumlar Vergisinden yüzde 20 kaçırmakta ayrıca Katma Değer Vergisinden genel oranda yüzde 18 avantaj sağlamaktadırlar. Sigortasız işçi çalıştırdıklarında da vergi ve sigorta primi hiç ödememektedirler. Kayıt dışı çalışanlar, her işini kayıt altında yapanlara karşı neredeyse yüzde yüz haksız rekabet avantajı sağlamaktadırlar. Kayıt altında çalışanlar bu şartlarda rekabet edememekte ve bir müddet sonra kepenklerini kapatmak zorunda kalmaktadırlar.
Sonuç olarak, vergi oranlarının ve sigorta primlerinin yüksek olması ticaret yapanları kayıt dışına yöneltmektedir. Bu durum devletin gelir kaybına neden olduğu gibi kayıtlı çalışanlara karşı da haksız rekabete neden olmak da ve ekonomiye ciddi zarar vermektedir. Uygulanan teşvik politikalarının bölgesel ve sektöreler olarak değerlendirilerek daha verimli hale getirilmesi, özellikle istihdam üzerindeki vergi ve sigorta primi oranlarının düşürülmesi ve yasal yükümlülüklerini zamanında yerine getirenlerin teşvik edilmesi kayıt dışılığı makul seviyelere çekmekte etkili olacaktır.
İ. Burak OĞUZ
SMMM
muhasebe.net