Son günlerde bir "deprem vergisi" tartışmasıdır aldı gidiyor.
Konu Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in, tütün ve sigara kaçakçılığının önlenmesi konusundaki eylem planını açıkladığı basın toplantısında bir soru üzerine, yaptığı açıklama sonrasında biraz daha tartışılır hale geldi. İş deprem vergilerini kim kalıcı hale getirdi noktasına kadar gitti. Bu nedenle o dönemlerde kamuda bu işle ilgili yöneticilik yapmış olan biri olarak konuya açıklık getirme gereği olduğuna inanıyoruz. O nedenle tarihi gelişim sürecini bir kez daha hatırlatmaya çalışacağız.
Adapazarı ve Gölcük başta olmak üzere 1999 yılı Ağustos ayında meydana gelen depremler sonrasında öteden beri deprem vergileri diye anılan vergilerle ilgili bir kanun yapılmıştı. "17/8/1999 ve 12/11/1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile getirilen vergiler:
· Ek Gelir ve Ek Kurumlar Vergisi
· Ek Emlak Vergisi
· Ek Motorlu Taşıtlar Vergisi
· Faiz Vergisi
· Özel İletişim Vergisi
· Özel İşlem Vergisi
Bu vergilerden ek gelir, Ek Kurumlar, Ek Emlak ve Ek Motorlu Taşıtlar vergileri bir defa uygulanmış, yine yalnızca 1/12/1999 tarihinden önce ihraç edilmiş devlet iç borçlanma senetleri üzerinde alınan faiz vergisi de bu senetlerin 2000 yılından sonraki faizleri için uygulanmıştır.
Özel İşlem Vergisi ve Özel İletişim Vergisi önce 2000 yılı sonundan 2002 sonuna kadar, sonra da 2003 yılı başından 2003 yılı sonuna kadar uzatılmıştır. Yani ilk uzatma Koalisyon Hükümeti zamanında, ikinci uzatma da ilk AK Parti Hükümeti zamanında yapılmıştır. 2004 yılı başında yürürlüğe giren 5035 Sayılı Kanun ile Özel İletişim Vergisi "deprem vergisi" kapsamında alınan bir vergi olmaktan çıkarılıp vergi sistemi içerisinde yer alan kalıcı bir vergi haline getirilmiştir.
Bu tarihsel süreçte de görüldüğü gibi deprem vergileri olarak alınan vergiler en son 2003 sonuna kadar uygulanmış, bir kısmı zaten bir defa uygulanıp daha önce yürürlükten kalkmışlardır. Ancak Özel İletişim Vergisi 2004 yılından itibaren deprem vergisi kapsamında alınan bir vergi olmaktan çıkarılıp vergi sistemi içerisinde kalıcı bir yere sahip olmuştur. Kaldı ki, bu vergi de mali disiplinin başarıyla uygulanmasında ülkemizin krizlere karşı daha dayanıklı bir yapıya kavuşmasında ve borç yükünün %40'ın altına gelmesinde gerekli rolü oynamıştır. Vergi gelirlerinin tümünde olduğu gibi bütçenin finansmanı içerisinde yerini almıştır. Bütçe gelirleri ve harcamaları ise Maliye Bakanlığı'nın internet sitesinde ve Kamu Hesapları Bülteni'nde aylık olarak ayrıntılı bir şekilde yayınlanmaktadır.
Ancak, bu vergiye oranı dışında söylenebilecek iki eleştiri konusu vardır. Bunlardan ilki, yurtdışında kullanım bakımından rekabet dezavantajı yaratan roaming konusunda idarece yapılan ve bize göre yasaya uygun düşmeyen görüş değişikliği. İkincisi, vergi kalıcı hale getirilirken düzeltilmeyen gider yazılamama konusudur. Özel iletişim vergisinin; deprem vergileri kapsamında geçici olarak alınmaya başlanıldığı dönem için haklı olan, gider yazılamaması hükmü bu verginin kalıcı hale geldiği dönemde vergi tekniğine aykırı bir durum oluşturmaktadır. Bu vesile ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten talep edilmesi gereken; vergi tekniğine aykırı olan bu hükmün ilk kanun değişikliği fırsatında kaldırılması ve roaming konusundaki idari görüşün tekrar gözden geçirilmesinin sağlanmasıdır.
Depremlerde bu şekilde çok yara almamızın nedeni geleneksel kötü şehircilik anlayışının bir sonucudur. Bunu da bugünden yarına hemen düzeltmek mümkün değildir. Ancak son 9 yıldır başta TOKİ olmak üzere büyükşehir belediyelerinin de gayretiyle şehircilik anlayışında önemli mesafeler alınmıştır. Van depremi vesilesiyle Başbakan Erdoğan konuya ilişkin kararlılığın altını daha kalın bir şekilde çizmiştir. Ümidimiz ve temennimiz bu şekilde tekrar büyük kayıplar vermeden konuya çözüm sağlama zamanının bulunmasıdır.
Osman ARIOĞLU
http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/174115-nereden-cikti-bu-deprem-vergisi-makalesi.aspx