Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefini, kadınların ekonomiye sağlayacağı katkıyı göz ardı ederek gerçekleştirebilir miyiz?Kadın olmadan ne ülkeyi ne de aile ekonomisini büyütmek mümkün.
Bugün Dünya Kadınlar Günü. Bugünlerde kadın sorunları daha bir parlak cümlelerle gündeme geliyor, sonrasındaysa aynı düzen devam edip gidiyor. Kadınlar Günü devam ettiği sürece sorunlar devam ediyor demektir. 8 Mart'ı başka bir gün olarak andığımızda, bileceğiz ki artık kadın sorunu bitmiştir!
Ne yazık ki "kadına şiddet" yine en çok tartışılan konuların başında geliyor. Bu sorun ne zaman aşılır bilinmez. Ancak kadının ekonomi içerisindeki ağırlığını artırmaya yönelik çalışmalara hız verilmesi gerektiği de ortada. Türkiye, kadınların işgücüne katılımını teşvik etmek için 2008 yılından bu yana büyük kaynaklar harcıyor. Amaç kadını istihdamın içine katıp yoksulluğu azaltmak, haneye giren geliri artırmak. Bilindiği gibi, genç ve kadın istihdam edenlere 5 puanlık SGK primi indirimi uygulanıyor. Geride kalan 4 yılda yaklaşık 1 milyon işyeri ya bir genç işsizi ya da kadın işsizi işe alarak teşvikten yararlanmış. Teşvik sayesinde işe girenlerin sayısının ise 6 milyonu aştığı ifade ediliyor. Tabii bunların çok azının kadın olduğunu belirtmekte fayda var.
3 kat artış gerekiyor
Geçen yıl Türkiye'de 22 milyon 594 bin kişi istihdam edilirken, çalışanların 16 milyon 170 binini erkek, 6 milyon 425 binini ise kadın çalışanlar oluşturdu. Kadın çalışanların toplam istihdama oranı sadece yüzde 28'lerde kaldı. Oysa Türkiye nüfusunun hemen hemen yarısı erkek, diğer yarısı da kadınlardan oluşuyor. Kadınların erkeklerle eşit istihdam oranına ulaşabilmesi için istihdamın yaklaşık 3'e katlanması gerekiyor ki bu pek mümkün değil. Türkiye, işte bu oranı yükseltmek için teşviklere devam kararı aldı. Üstelik kadın istihdamına yönelik teşviklerin daha da etkinleştirilmesi düşünülüyor.
Ancak, kadın istihdamını artırmak, dolayısıyla aileleri yoksulluktan kurtarıp refahını artırmak sadece teşviklerle de olmuyor. Kadının çalışma hayatının içine girmesini zorlaştıran bir dizi engel söz konusu. Üretim ve istihdam politikaları, ekonomik krizler, kayıt dışı sektörün büyüklüğü, nüfus artış hızı, kentleşme, toplumun insan kaynağının yetişmesine verdiği önem, iletişim araçlarının kullanımının yaygınlaşması ve toplumsal değer yargıları istihdam artışını sınırlıyor. Türkiye'de kırsal alanda kadının iş gücüne katılımı çok daha yüksek. Çünkü kadın kırsal alandaki işlere daha aşina. Bir anlamda kendi işinde de çalışıyor. Kentteki işler ise yeni yeni meslekleri bilmeyi gerektiriyor.
En büyük 10 ekonomi
Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlardan Türkiye'deki birçok kurumun yaptığı çalışmalarda ortaya çıkan ortak sonuç şu ki, ülkelerin kalkınması, ailelerin refah düzeyinin artıp yoksulluktan kurtulmalarının yolu kadın istihdamından geçiyor. Kadınların iş gücüne katılımı en düşük oranda dahi hane halkı gelirinin yüzde 25 oranında artmasını sağlıyor. Türkiye, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girecekse bu kadınlarla olacak ve çalışan kadın Türkiye'ye sınıf atlatacak.
Bugün Dünya Kadınlar Günü. Bugünlerde kadın sorunları daha bir parlak cümlelerle gündeme geliyor, sonrasındaysa aynı düzen devam edip gidiyor. Kadınlar Günü devam ettiği sürece sorunlar devam ediyor demektir. 8 Mart'ı başka bir gün olarak andığımızda, bileceğiz ki artık kadın sorunu bitmiştir!
Ne yazık ki "kadına şiddet" yine en çok tartışılan konuların başında geliyor. Bu sorun ne zaman aşılır bilinmez. Ancak kadının ekonomi içerisindeki ağırlığını artırmaya yönelik çalışmalara hız verilmesi gerektiği de ortada. Türkiye, kadınların işgücüne katılımını teşvik etmek için 2008 yılından bu yana büyük kaynaklar harcıyor. Amaç kadını istihdamın içine katıp yoksulluğu azaltmak, haneye giren geliri artırmak. Bilindiği gibi, genç ve kadın istihdam edenlere 5 puanlık SGK primi indirimi uygulanıyor. Geride kalan 4 yılda yaklaşık 1 milyon işyeri ya bir genç işsizi ya da kadın işsizi işe alarak teşvikten yararlanmış. Teşvik sayesinde işe girenlerin sayısının ise 6 milyonu aştığı ifade ediliyor. Tabii bunların çok azının kadın olduğunu belirtmekte fayda var.
3 kat artış gerekiyor
Geçen yıl Türkiye'de 22 milyon 594 bin kişi istihdam edilirken, çalışanların 16 milyon 170 binini erkek, 6 milyon 425 binini ise kadın çalışanlar oluşturdu. Kadın çalışanların toplam istihdama oranı sadece yüzde 28'lerde kaldı. Oysa Türkiye nüfusunun hemen hemen yarısı erkek, diğer yarısı da kadınlardan oluşuyor. Kadınların erkeklerle eşit istihdam oranına ulaşabilmesi için istihdamın yaklaşık 3'e katlanması gerekiyor ki bu pek mümkün değil. Türkiye, işte bu oranı yükseltmek için teşviklere devam kararı aldı. Üstelik kadın istihdamına yönelik teşviklerin daha da etkinleştirilmesi düşünülüyor.
Ancak, kadın istihdamını artırmak, dolayısıyla aileleri yoksulluktan kurtarıp refahını artırmak sadece teşviklerle de olmuyor. Kadının çalışma hayatının içine girmesini zorlaştıran bir dizi engel söz konusu. Üretim ve istihdam politikaları, ekonomik krizler, kayıt dışı sektörün büyüklüğü, nüfus artış hızı, kentleşme, toplumun insan kaynağının yetişmesine verdiği önem, iletişim araçlarının kullanımının yaygınlaşması ve toplumsal değer yargıları istihdam artışını sınırlıyor. Türkiye'de kırsal alanda kadının iş gücüne katılımı çok daha yüksek. Çünkü kadın kırsal alandaki işlere daha aşina. Bir anlamda kendi işinde de çalışıyor. Kentteki işler ise yeni yeni meslekleri bilmeyi gerektiriyor.
En büyük 10 ekonomi
Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlardan Türkiye'deki birçok kurumun yaptığı çalışmalarda ortaya çıkan ortak sonuç şu ki, ülkelerin kalkınması, ailelerin refah düzeyinin artıp yoksulluktan kurtulmalarının yolu kadın istihdamından geçiyor. Kadınların iş gücüne katılımı en düşük oranda dahi hane halkı gelirinin yüzde 25 oranında artmasını sağlıyor. Türkiye, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girecekse bu kadınlarla olacak ve çalışan kadın Türkiye'ye sınıf atlatacak.
Erdoğan SÜZER