VERGİ MATRAHINDAKİ AZALMA VERGİ ZİYAI’NA İSARET EDER Mİ?
Giris
Matrah, vergi alacağını hesaplamak amacıyla vergi konusunun indirgendiği teknik-fiziksel veya ekonomik parasal buyukluk olarak tanımlanmaktadır(1). Matrah farkı, olması gereken matrah ile beyan edilen matrah arasındaki muspet farktır. Bir mukellef beyan etmesi gerekenden daha kucuk bir tutarı matrah olarak beyan etmisse, beyan etmesi gereken matrah ile beyan ettiği matrah arasındaki fark matrah farkıdır(2). Oysa vergi farkı, matrah doğru olsa bile, matrahtan yapılacak olan indirim ya da mahsupların yanlıs yapılması, tarifenin yanlıs uygulanması sonucu verginin eksik hesaplanmasıdır(3)..
Genel olarak vergi matrahında azalıs ile vergi ziyaının doğusu birlikte gerceklesir. Ancak aksi de pekala mumkundur. Orneğin, konut satısı yapan bir firmanın beyan ettiği katma değer vergisi (KDV) matrahında herhangi bir yanlıslık olmadığı halde, net alanı 150m2’nin uzerinde olan konutların satıslarını % 1 oranında KDV’ye tabi tutması halinde vergi ziyaı doğmus olacaktır. Tersi bir duruma ornek verecek olursak, KDV matrahının olması gerekenden dusuk olmasına rağmen mukellefin devreden KDV’sinin bulunması halinde, vergi matrahında azalıs gerceklesecek ancak vergi ziyaı doğmayacaktır.
.
Dolayısıyla “vergi matrahında azalma” ile “vergi ziyaı”nın farklı kavramlar olduğu acıktır. Kanunlarda acık bir hukum bulunmadığı muddetce, bu iki kavramdan birini diğerinin yerinekullanmak kanunilik ilkesine aykırı olacaktır. Bununla beraber, “Vergi matrahını azaltacak sekilde cift defter vs.tutmak” VUK uyarınca kacakcılık sucu olarak tanımlanmıs ve soz konusu suc icin hapis cezası(4) ongorulmustur.
.
Vergi Ziyaı Nedir, Nasıl Olusur?
“Vergi ziyaı” bir kabahat olup, bahsi gecen fiil icin ziyaa uğratılan verginin bir katı tutarında idari bir para cezası ongorulmustur. Dolayısıyla, her iki kavram arasında, ozellikle doğurdukları sonuclar acısından, cok buyuk farklar bulunmaktadır. Bu sebeple, Kanun hukmunun lafzına tam olarak nufuz edilerek, doğru bir sekilde yorumlanması ayrı bir onem arz etmektedir(5).
.
Vergi ziyaı kavramı, VUK’un 341. maddesinde asağıdaki sekilde acıklanmıstır: “Vergi ziyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.
Sahsi, medeni haller veya aile durumu hakkında gerçeğe aykırı beyanlar ile veya sair suretlerle verginin noksan tahakkuk ettirilmesine veya haksız yere geri verilmesine sebebiyet vermek de vergi ziyaı hükmündedir.”
Kanun metninden de anlasıldığı uzere, vergi ziyaının iki temel unsuru vardır ve her ikisi birlikte mevcut olmadığı surece vergi ziyaından bahsetmek mumkun değildir. Birinci unsur, mukellefin vergilendirme ile ilgili odevlerini zamanında yerine getirmemesi ya da eksik yerine getirmesidir; ikinci unsur ise birinci unsur sebebiyle verginin zamanında tahakkuk
ettirilmemesi veya gec tahakkuk ettirilmesidir. Bu acıdan vergi ziyaının doğrudan “tahakkuk”a bağlandığını soylemek yanlıs olmayacaktır(6). Vergi ziyaının tahakkuka bağlanmasının iki temel sonucu vardır;
● Vergilendirme ile ilgili odevlerini zamanında ve tam olarak yerine getiren mukellefler tahakkuk eden vergiyi hic/zamanında odemeseler ya da eksik odeseler dahi vergi ziyaı doğmayacaktır.
● Vergilendirme ile ilgili odevlerini zamanında ve/veya tam olarak yerine getirmeyen mukellefler eksik ya da gec tahakkuk eden vergiyi tam ve zamanında odeseler dahi vergi ziyaı doğacaktır.
Gercekten de, her verginin tarh ve tahakkuk zamanı, kendi kanunlarında belirlenmis olup; bir
verginin odenecek safhaya gelmesi icin, once tahakkuk etmesi gerekmekte, tahakkukun ise ya
beyan uzerine kesilen tahakkuk fisi ya da ihbarname esasına gore yapılması lazım gelmektedir.
Bunun dısında yapılan odemeler ise, kanunun aradığı anlamda bir odeme kabul edilmemekte,
alınan para emanet hesabında tutulmaktadır. Tahakkuksuz odemenin bu yonuyle idarenin
tasarrufuna girmemis olmasından hareketle de, tarh ve tahakkuku yaptırılmamıs vergi, odeme
suresi icinde tamamen odenmis dahi olsa, vergi ziyaı doğmus kabul edilmekte ve vergi idaresi
uygulamayı bu sekilde yonlendirmektedir(7).
VUK madde 359/a-1’de vergi matrahında azalmaya yol acacak sekilde cift defter tutma fiili vergi kacakcılığı olarak tanımlanmıstır. Bu bentte yer alan kavramlar incelendiğinde, duzenlemenin vergi ziyaını değil, matrahta azalmayı cezalandırdığı anlasılmaktadır(8).
.
Yuksek yargının iradesi ile akademik gorusler paraleldir. Yargıtay 11.Ceza Dairesi’nin(9) usulune uygun olarak yapılan tebligata rağmen, defter ve belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle, vergi ziyaının olusup olusmadığı ve matrahta azalma olup olmadığı sonuclarına bakılmaksızın verilen mahkumiyet kararını onamıstır.
.
Sonuc
Kanun metninin lisan ve dil bakımından anlamının tesbitine lafzi yorum denmektedir. Buyorum seklinde, kanunların maddelerinin metinleriyle birlikte, kanun koyucu tarafından konulmak sartıyla, yan ve bolum baslıkları ile kenar notlarından da yararlanılır(10).
Vergi Usul Kanunu’nun (VUK) 3. maddesinde de belirtildiği uzere, vergi kanunları lafzı ve ruhu ile hukum ifade eder ve ancak lafzın acık olmadığı hallerde diğer yorum yontemlerine basvurulabilir.
.
Turk vergi hukukunda kanunilik ilkesi katı bir sekilde uygulanmaktadır. Bu cercevede VUK’un 3. maddesi uyarınca genisletici yorum yapılamaz. Dolayısıyla vergi kanunlarının uygulanmasında kelimelerin tasıdıkları anlamlar buyuk onem tasımaktadır. Vergi ziyaı, vergimatrahının azalması ve hazine kaybı kavramları birbirlerine cok benzeyen kavramlar olmakla beraber birbirlerinden ayrıldıkları bazı temel noktalar vardır(11).
.
Vergi matrahındaki azalma ile vergi ziyaı kavramları birbirinden farklıdır. Vergi matrahındaki azalma vergi ziyaını olusturmamakla birlikte her iki fiilde vergi kanunlarının ihlal edilmesi anlamını tasır. Ote yandan, doğurduğu sonuclar ve muhatap olduğu cezai mueyyideleri birbirinden farklıdır.
.
(1) S.Ates OKTAR, “Vergi Hukuku”, Turkmen Kitabevi, 2010, s. 87.
(2) Olcay KOLOTOĞLU, “Matrah Farkı, Vergi Farkı Kavramları ve 5811 Sayılı Kanun Uzerine Bir
Değerlendirme”, Vergi Sorunları Dergisi, Mayıs 2009, Sayı: 248, s. 78.
(3) Elif SONSUZOĞLU, “Kacakcılık Sucunun Olusmasında Vergi Ziyaı Sart mı”, Yaklasım Dergisi, Sayı: 210,Haziran 2010, s. 23.
(4) Soz konusu fiil ile vergi ziyaına sebebiyet verilmesi halinde VUK’un 344.maddesinin 2.fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası 3 kat uygulanacaktır.
(5) Hesap Uzmanı. Ovul COLGEZEN, “3 Kavram: Vergi Ziyaı, Vergi Matrahının Azalması ve Hazine Zararı”,Yaklasım Dergisi, Sayı: 212, Ağustos 2010, s. 120-121.
(6) Tahakkuk, tarh ve tebliğ edilen bir verginin odenmesi gereken asamaya gelmesidir. Beyan uzerinden alınan vergilerde tahakkuk; tahakkuk fisinin duzenlenmesi diğer tarhiyatlarda 30 gunluk yasal hakların (uzlasma talebi, dava acılması veya cezalarda indirme gibi) kullanma suresinin gecirilmesi ile gerceklesir (M. Ali OZYER, “Acıklama ve Orneklerle Vergi Usul Kanunu Uygulaması”, HUD Yayınları, 2008, s. 94).
(7) Gelirler Baskontroloru. M. Nadir ARICA, “Vergi Ziyaı”, Yaklasım Dergisi, Sayı: 19,Temmuz 1994.
(8) Doğan SENYUZ, “Vergi Ceza Hukuku (Vergi Kabahatleri ve Sucları”, Bursa 2008, s.279.
(9) Yargıtay 11.Ceza Dairesi, 01.12.1999, E:1999/6980, K:1999/8295; Yargıtay Kararları Dergisi, C.26, Subat 2000, s. 313.
(10) Serafettin AKSOY, Vergi Hukuku ve Turk Vergi Sistemi, Filiz Kitabevi, 1999, s. 30.
(11) COLGEZEN, agm. s. 121.
SMMM Dursun Ali YAZ
Suadiye Denetim
kaynak: yildirimercan.blogspot.com/