ILO raporunun düşündürdükleri, bizdeki işsizler, işsizlik ödeneğiGeçen hafta içerisinde Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO), 2012 Küresel İstihdam Durum Raporu'nu açıkladı. Rapor, çok çarpıcı rakamlara yer vererek işsizliğin giderek en tehlikeli boyutlara ulaştığını açıkladı.
İşsizlikte dünya çapında 200 milyonluk bir birikim meydana gelmiş durumda
İşsizliğin bu denli artmasında şüphesiz ki yaşanan küresel ekonomik krizin etkisi büyük, son üç yıldır ülke ekonomilerinde büyümenin yavaşlaması, devam eden krizin ve ekonomide kötüleşme beklentilerinin etkisiyle, işsizlikte dünya çapında 200 milyonluk bir birikim meydana gelmiş durumda. Bu da krizin başlangıcı itibariyle 27 milyonluk bir artış anlamına geliyor.
Ayrıca önümüzdeki 10 yıl içinde, işsizlik rakamlarının daha da artmaması için dünya genelinde 400 milyon yeni işe ihtiyaç duyulacak.
ILO Raporu; "sürdürülebilir büyümeyi" yaratabilmek için, önümüzdeki 10 yıl içinde 600 milyon yeni iş imkânı sağlanması gerektiğini söylüyor. Böyle bir durumda bile, büyük çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere yaklaşık 900 milyon çalışan ve ailesi, yaşamlarını günlük 2 dolar olan açlık sınırının altında sürdürüyor olacak.
İşsizlikte ortaya çıkan bu artışa karşılık, yeni iş yaratma potansiyelinin bütün ülkelerde giderek zayıfladığına raporda dikkat çekiliyor. Rapora göre, mevcut göstergeler, 2016 yılına kadar dünya işsizlik rakamlarında bir değişiklik olmayacağını ve yüzde 6 seviyelerinde seyretmeye devam edeceğini gösteriyor. Bu da 2012 yılında, fazladan 3 milyonluk işsizlik anlamına geliyor, diğer bir değişle hali hazırdaki 200 milyon işsiz sayısı 2012'de 206 milyona yükselecek. Küresel büyüme yüzde 2' nin altına düşerse, dünya işsizlik rakamları daha da hızlı artış gösterecek ve beklenen taban rakamlarından 4 milyon fazla olarak, 2012'de 204'ün ve beklenen taban rakamlarından 6 milyon fazla olarak 2013'te 209 milyonun üzerine çıkacak. Euro borç krizinin çabuk aşılmasına dayanan daha iyimser bir senaryoya göre ise, 2012 yılında, dünya işsizlik rakamları beklenenin 1 milyon altında çıkabilir. 2012 yılında da 1.7 milyon altında gerçekleşebilir. Böyle bir durum bile, küresel işsizlik rakamlarında büyük değişimlere yol açmaya yeterli olmayacak ve işsizlik yüzde 6 civarlarında seyretmeye devam edecek.
İşsizlik özellikle gençleri etkiliyor
Yine ILO Raporu'na göre; 2011 yılında, yaşları 15-24 arasında değişen 74.8 milyon genç, işsiz durumda. Bu rakam 2007 yılından bu yana 4 milyonluk artış gösterdi. Küresel genç işsizlik oranları yüzde 12.7 civarında. Aynı zamanda, 6.4 milyon genç, iş bulma ümidini kaybetmiş ve dolayısıyla iş piyasasından çıkmış durumda. Hali hazırda işi olan gençlerse, part - time işlerle yetinme ve kısa süreli sözleşmeyle çalışma koşulları ile karşı karşıya.
Türkiye'de işsizlik göstergeleri daha olumlu
Türkiye'de işsizlik krizle birlikte Cumhuriyet tarihinin en üst noktasına taşındı. Yüzde 16 civarında ortaya çıkan işsizlik bugüne kadar görülmemiş bir orandı. Ancak bu oranda bir müddet sonra gerileme yaşanmaya başladı. Bu gerileme bugüne kadar devam etti. En son açıklanan hane halkı işgücü anketine göre işsizlik yüzde 9.1'e düştü. Hatta bir önceki ay açıklanan işsizlik oranı yüzde 8.8.
Bu oranlar özellikle AB ülkeleri ile kıyaslandığında oldukça umut verici. İşsizlik bakımından krizin etkileri, Türkiye açısından diğer ülkelere göre, hafif atlatıldı diyebiliriz.
Türkiye'de işsizlik yapısal özellikler taşıyor
Türkiye'de işsizlik esasen yapısal özellikler taşıyor. Yani AB ülkelerinde ortaya çıkan dönemsel işsizlikten farklı. Her şeyden önce, işgücü piyasasında işçi talep edenle iş isteyen arasında "istenilen nitelik" bazında sorunlar var. Gerçekten de eğitim sisteminin piyasa koşullarını karşılamaktan uzak olması, gelişen teknolojik şartlara uyum sağlayamayan bir işgücü deposunun var olması temel sorun. Bu durum daha çok genç işgücünü etkiliyor. Genç işsizlik oranı son açıklanan istatistiklere göre yüzde 17.4.
Bu nedenle özellikle eğitim sistemimizin günün ihtiyaçlarına uygun şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Ayrıca, mesleki eğitim ve mesleğe yöneltme faaliyetlerine de şiddetle ihtiyaç var.
İşsizlik ödeneği için ayrılan tutarlar yeterli değil
Şu anda Türkiye İstatistik Kurumu'na göre işsiz sayısı 2 milyon 454 bin kişi. Aralık 2011'de ise sadece 174.363 kişiye işsizlik ödeneği ödendi. İşsizlik ödeneği alanların toplam işsizler içindeki oranının bu kadar düşük olmasının bir takım sebepleri var:
İlk olarak, işsizlik ödeneği alabilmek için çalışan kişinin işvereni tarafından işten çıkarılması ya da haklı bir sebebe dayanarak iş sözleşmesini kendisinin sonlandırması gerekiyor. Aslında bu kısıtlayıcı bir koşul. İşsizlik ödeneği için diğer bir koşul da, ödenen primler ile ilgili. İlk olarak işten çıkarılan tarihten önce kesintisiz 120 gün işsizlik sigortası priminin ödenmiş olması gerekiyor. Ayrıca yine işsiz kalınan tarihten önceki son üç yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası priminin yatmış olması gerekiyor.
İşsizlik ödeneği alabilmek için bu prim sürelerini tamamlamak Türkiye gibi işe giriş çıkışların sık yaşandığı bir ülkede gerçekten zor. Bu nedenle prime ilişkin bu süreler biraz yumuşatılırsa, daha çok sayıda işsiz, işsizlik ödeneğinden yararlanabilir. Nitekim son rakamlara göre işsizlik sigortası fonunda 53 milyar 521 milyon TL birikti. Ancak bu paranın Mart 2002 tarihinden 31 Aralık 2011 tarihine kadar toplamda sadece 4 milyar 541 milyon TL'si işsizlik ödeneği için ayrıldı. Bu rakamın artırılmaması için herhangi bir neden yok. Hem böylece bu paralar tam da hak ettiği yere gitmiş olur.
Bir başka seçenek de işsizlik ödeneği miktarını arttırmayıp, işsizlik ödeneği ödenen günlerin sayısını artırmak olabilir. Gerçi bu durum işsizlik süresini uzatır endişesiyle uygulanmak istenmeyebilir. Halen işsiz kalınan tarihten önceki son üç yıl içinde 600 gün prim ödeyenlere 6 ay, 900 gün prim ödeyenlere 8 ay ve 1080 gün prim ödeyenlere de 10 ay işsizlik ödeneği ödeniyor.
İşinde yüksek ücret alanlar için işsizlik ödeneği çok yetersiz
İşsizlik ödeneği ile ilgili bir başka çelişkili durumda işsizlik ödeneği miktarının işteyken alınan son ücretle ilgisinin çok sınırlı olması. Bu konu bilhassa yüksek ücret alanlar için önemli. İşsizlik ödeneğinin en yüksek tutarı brüt asgari ücret tutarının yüzde 80'ini geçemez. Bu durumda yüksek ücret alanla düşük ücret alan arasında işsizlik ödeneği bakımından pek fark kalmıyor.
Yani en son dört aylık prime esas kazançlar ortalaması hesabıyla ücreti 5000 TL olan bir kişi işsiz kaldığında en fazla brüt asgari ücretin yüzde 80'i olan 532 TL.'yi alacak. Bu nedenle son ücrete duyarlı kademeli bir işsizlik ödeneği düzenlemesi yapılması şart gibi.
İşsizler ile ilgili bir başka konu da "gelir testi" ile alakalı.
İşsizlerin gelir testi yaptırmasıyla ilgili olarak kafalar çok karışık. Ancak hemen belirtelim, eğer kişi işsiz ve bakmakla yükümlü olunan kişi değilse, bunların gelir testi yaptırması zorunlu. Haklı olarak bu zorunluluk eleştiriliyor. Çünkü gelir testinde hane halkı toplam gelirinden hareket edildiği ve gelir yerine harcamalar esas alındığı için, işsiz olan bir kişinin geliri, test sonucunda asgari ücretin üçte birinden fazla çıkabilir. Dolayısıyla bu kişi de prim ödemek zorunda kalabilir. Uygulamada ortaya çıkacak bu durum sosyal adalet duygusunun zedelenmesine neden olacaktır.
İşsizlik ödeneği alan kişiler ve bunların bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri ise işsizlik ödeneği süresince otomatikman Genel Sağlık Sigortası kapsamında sağlık hizmetlerini alırlar. Bu nedenle bu durumda olanların gelir testi yaptırmasına gerek yok. İşsizlik ödeneği süresi dolunca bu kişiler de gelir testi yaptıracaklar.
ILO raporunun düşündürdükleri, bizdeki işsizler, işsizlik ödeneği
Prof. Dr. Cem KILIÇ / ÇALIŞMA DÜNYASI
http://www.dunya.com/ilo-raporunun-d%C3%BC%C5%9F%C3%BCnd%C3%BCrd%C3%BCkleri-bizdeki-i%C5%9Fsizler-i%C5%9Fsizlik-%C3%B6dene%C4%9Fi-prof-dr-cem-kili%C3%A7_167_144903_yazar.html?