6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun ticari hayatımıza getirdiği en büyük yenilikler olan “Türkiye Finansal Raporlama Standartlarını” uygulama ve “Bağımsız Denetim Zorunluluğu” ile ilgili olarak sayısız toplantıya, konferansa, eğitime katılıyoruz. Hepsinde birbirinden değişik sorular ile karşılaşıyoruz. Ama en çok sorulan soru şu şekilde;
“Şimdi bizim patron, bağımlı veya bağımsız defterini tutan, muhasebesini yöneten Mali Müşavire, tam tasdikini yapan Yeminli Mali Müşavire ve bağımsız denetimini yapan Mali Müşavire olmak üzere üç Mali Müşavire ayrı ayrı paramı verecek ?”
Soru böyle olursa cevap çok memnun etmiyor. Ancak olayı analize eder isek bu mali müşavirler birbirinden farklı işlere hizmet eden uzmanlıkları farklı olan ve işletmeye farklı faydalar sağlayan mali müşavirler bunu doğru bir şekilde anlatırsanız zaten üç değil on beş mali müşavire de para verilir. Gelin dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.
Bağımlı veya Bağımsız defter tutan, muhasebe yöneten Mali Müşavir; Bu gruba giren meslektaşlarımız şirketlerin, işletmelerin can damarı, işletme kaynaklarının yönetilmesinde, işletmenin faaliyetlerinin eskilerin deyimiyle zapturapt altına alınmasında, günlük, haftalık, aylık raporlamaların yapılmasında tabir yerindeyse şirketin yönetilmesinde birer kılavuz olan meslek grubumuz. Şirketlerin olmazsa olmazları belki de konumu tartışılmayan tek arkadaşlarımız.
Tam Tasdik Yapan Yeminli Mali Müşavir; Bu gruba giren meslektaşlarımız ise şirketlerin işletmelerin en önemli risklerinden biri olan vergisel risklerini minimize etmek, değişen ve gelişen iş dünyasının gerçekliklerini vergi kanunları açısından değerlendirerek uyarı ve öneriler ile süreci düzenleyen, belli ölçeğin üzerindeki işletmeler için olmazsa olmaz bir yapı. Bugün birçok işletmenin faydalandığı bu grup meslektaşlarımız, ülkede vergiler kalkmadığı sürece ki bu sonsuza dek demek oluyor. İhtiyaç olunan meslek grubu olarak kalacaktır.
Bağımsız Denetim Yapan Mali Müşavir; Azınlık için olmasa da çoğunluk için yeni bir grup meslektaş, şu an için kendini tanıtma maksat ve gayesi içerisinde faaliyetlerini gösteriyorlar. Bu meslek grubundaki arkadaşlarımız şirketlerin ve işletmelerin mali tablolarının doğru, güvenilir, ihtiyaca uygun, karşılaştırılabilir ve muhasebe standartlarına uyumlu olmasından sorumlu arkadaşlarımız. Yöneticilerimiz patronlarımız, mali tabloların bu özeliklere sahip olmasının kendilerine sağlayacağı faydalardan ne yazık ki habersizler ve yaşamadan da öğrenemeyecekler. Bu sebeple ben burada belki de küçük bir kitapçık hazırlanabilecek kadar fazla olan faydalarının sadece birinden bahsedeceğim.
-/-
30 Haziran 2011’de açıklanan istatistiki verilere göre Türkiye Ekonomisi dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi bu da demek oluyor ki hızla ve süratle dünya ekonomilerine entegre olan bir ekonomiye sahibiz. Bunun doğal sonucu olarak ta gerek mevzuat gerek se işlemler açısından yakınlaşıyoruz. Büyüyen Türk Ekonomisinin en önemli oyuncusu kuşkusuz kredi kuruluşları, kullandırdıkları kaynaklar ile ekonominin büyümedeki birinci katalizörleri ve kredi kuruluşlarının en büyük enstrümanı olan kredi verme şekli ne yazık ki dünya gerçeklerinden çok uzak.
Bankalar henüz şirketlerimizin ekonomik verilerine yani mali tablolarına finansal raporlarına göre kredi limiti belirleyemiyorlar. Verdikleri kredileri çoğunlukla hissedarların kişisel servetlerine dayanan kişisel kefalet ve ipoteklerle veriyorlar. Bu durumun doğal sonucu olarak ta maliyetleri yüksek. Bankalarımız bu nedenle en kısa süre içerisinde Basel II kriterlerinin uygulamaya geçmesini bekliyorlar. Çünkü Basel II uygulamasına geçildiğinde artık kişisel kefalet ve ipotekler yerini şirketlerin bağımsız denetimden geçmiş Türkiye Finansal Raporlama Standartlarına göre hazırlanmış mali tabloları üzerinden şirketlere verilen kredi notlarına bırakacak. Her şirketin bir kredi notu olacak ve nota göre kredi kullanacaklar. Ne fark edecek gelin yapılmış bir çalışma(*) ile bu süreci değerlendirelim.
Aşağıda sunduğumuz tabloda hiçbir teminat ve kefalet vermeden 500.000 TL kredi kullanan bir KOBİ’nin mevcut düzende ve Basel II uygulamaları açısından değerlendirildiğinde Banka açısından yapılacak değerlendirmeler yer alıyor.
Tablonun birinci kısmından görüleceği üzere banka Basel I’e yani şu an yürürlülükte olan kriterlere göre şirketin kredi notu ne olursa olsun 40.000 TL tutarında karşılık ayırmak zorunda kredi notuna göre bir değişim gerçekleşmiyor.
Basel II kriterlerinin her iki yaklaşımında ise ayırması gereken karşılık azalıyor. En iyisine bakar isek “AAA” notuna sahip bir şirket için banka şu anda 500.000 TL kredi için 40.000 TL karşılık ayırırken bu karşılık Basel II kriterlerine göre 1.162 TL’ye kadar düşebiliyor. Bunun doğal sonucu olarakta bankanın maliyetlerini azaltıyor.
Tablonun alt kısmında ise bankanın her müşterisinden % 2,5 kar elde etmesine yönelik hazırlanmış bir faiz hesaplama tablosu bulunuyor. Buradan görüleceği üzere mevcut düzende Bankanın bütün müşterileri 15,66 oranında kredi kullanırken yeni yaklaşımda “AAA” notuna sahip şirketler için bu oran 15,02’ ye düşüyor. “C” notuna sahip şirketler için 16,47’ye kadar yükseliyor.
Bu oran farkları gözünüze az gelebilir ancak dediğimiz gibi bu bankanın tüm müşterilerinden % 2,5 kar elde etmesine yönelik hazırlanmış bir tablo. Banka “AAA” notuna sahip yani kredi dönüş oranı çok yüksek olan müşterileri için tabiki kar marjında da indirime gidecek ve yaptığı bu indirimi kötü nota sahip şirketlere yükleyecektir. Böyle olunca da aradaki 1,45’lik oran makası belki 5-6 lara kadar çıkabilecektir.
Şimdi sesleri duyuyorum Basel II uygulaması beş kez ertelendi, daha 3-5 sene yürürlülüğe girmez. Böyle olunca da bütün bu hesaplamalar oranlar tablolar hikaye olur diyenler var. O kişilerden de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) resmi web sitesine girmelerini ve 08 Mart 2011 tarihli basın açıklamasını okumalarını rica ediyorum. Açıklama çok uzun ben sadece bir paragrafını buraya alıntı yapabileceğim.
“01.07.2011 - 30.06.2012 tarihleri arasında uygulanacak olan, paralel uygulama olarak da adlandırılabilecek bu süreçte bankaların sermaye yeterliliklerinin ölçümüne ilişkin uygulamalarda ve anılan uygulamalar ile ilgili yaptırımlarda, bahsi geçen Taslak hükümleri değil yürürlükteki mevzuat hükümleri esas alınacaktır. Basel-II dokümanları dikkate alınarak hazırlanan Bankaların İç Sistemleri Hakkında Yönetmelik Taslagı ile Bankalarca Kamuya Açıklanacak Finansal Tablolar ile Bunlara _liskin Açıklama ve Dipnotlar Hakkında Teblig Taslagı ise paralel uygulama sürecinin sonunda (30.06.2012), Bankaların Sermaye Yeterliliginin Ölçülmesine ve Degerlendirilmesine _liskin Yönetmelik Taslagı ile bu Taslagın Ekleri ve bu Taslak ile ilgiliTeblig Taslakları ile birlikte yürürlüge konulacaktır.
Açıklamanın tamamını okuyanlar görecektirki geçen Cuma günü 01.07.2011’de uygulama başladı. Bugünden itibaren tabir yerindeyse hergün biraz daha mevcut düzenden uzaklaşacağız ve bir yıllık paralel süre sonucunda geri dönülemez noktaya gelinecek. Basel II hayatımızın bir parçası olacak.
Başladığımız noktaya döner isek Bağımsız Denetim Yapan Mali Müşavirler ne işe yarayacak. İşte sınırsız faydalarından sadece birisi olarak şirketlerin doğru, güvenilir, ihtiyaca uygun, karşılaştırılabilir ve muhasebe standartlarına uyumlu tablolar hazırlamasına, bu tablolar ile hak ettiği ucuz kredileri kullanmasına ve kaliteli hizmet almayan, olması gerekenleri yapmayan şirketlerden bir değil üç beş adım öne geçmesini sağlayacak.
(*) Yrd. Doç. Dr. Mert Ural DEÜ İİBF “Bankalar Açısından KOBİ’lerde BASEL Uygulaması”
Özkan Cengiz
SMMM-Bağımsız Denetçi/Muhasebe Vergi
twitter.com/vergivekanunla
http://vergikanunhaberleri.blogspot.com/