Tarih : 09.02.2011
Esas No : 2010/10221
Karar No : 2011/281
KDVK Md.17/4-g
GEÇİÇİ İLMÜHABER, HİSSE SENEDİNİN YERİNE GEÇER
Hisse  senedi ile geçici ilmühaberin; TTK'da "Hisse Senetleri" başlığı altında  ve aynı kısımda düzenlenmiş olması, geçici ilmühaberin hisse senedi  çıkarılıncaya kadar onun yerini tutması, aynı nitelikleri taşıması,  birbirinin devamı olması ve sahibine aynı hakları sağlaması nedeniyle,  geçici İlmühaberin de vergi hukuku açısından hisse senedi kapsamında  bulunduğu anlamına gelir.
İstemin Özeti: Davacı  şirket adına düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak Aralık/2006  dönemine ilişkin olarak tarh edilen katma değer vergisi ile tekerrür  hükümleri uygulanmak suretiyle % 50 fazla kesilen 1 kat vergi ziyaı  cezasının terkini istemiyle açılan davayı; dosyanın incelen-mesinden;  davacı şirket tarafından, bir kısım şirketlere ait geçici ilmühaber ile  temsil edilen ortaklık payının 07.12.2006 tarihinde iktisap edildiği ve  söz konusu payın (…...) A.Ş.'ye 15.12.2006 tarihinde geçici ilmühaberle  devredildiği ve katma değer vergisi hesaplanmadığı, yapılan İnceleme  sonucu; geçici ilmühaberle yapılan satış ve devirlerin 3065 sayılı Katma  Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-g maddesinde yer alan hisse senedi  sayılamayacağından, bu maddede öngörülen istisnadan  yararlanılama-yacağı, aynı Kanun'un 17/4-r maddesi uyarınca istisnadan  yararlanılması için ise, ortaklık payının şirket aktifinde iki tam yıl  süre ile kalması gerektiği, olayda, söz konusu pay iktisaptan sonra iki  yıl içinde satışa konu edildiğinden, bu bentte öngörülen istisna  hükmünden de yararlanılamaya-cağı yolunda düzenlenen vergi inceleme  raporuna dayanılarak kayıtlı değer ve emsal değerler de göz önüne  alınarak hesaplanan katma değer vergisinin bir kat ve tekerrür hükümleri  uygulanmak suretiyle % 50 fazla
vergi  ziyaı cezalı olarak tarh edildiğinin anlaşıldığı, 3065 sayılı Katma  Değer Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde, Türkiye'de yapılan ticari  faaliyet çerçevesindeki teslim ve hizmetlerin katma değer vergisine tabi  olduğu, 17/4-g maddesinde, külçe altın, külçe gümüş, kıymetli taşlar  (elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, satir, zebercet, inci, kübik,  virconia), döviz, para, damga pulu, değerli kağıtlar, hisse senedi,  tahvil ve metal, plastik, lastik, cam, hurda ve atıkların tesliminin,  17/4-r maddesinde ise, kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel  idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak  hisseleri ile taşınmazların satış suretiyle gerçekleşen devir ve  teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına  karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallinde yapılan  satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin katma değer vergisinden  istisna olduğunun hükme bağlandığı, uyuşmazlığın çözümünün; geçici  ilmühaberin ve hisse senedinin özelliklerinin ve geçici ilmühaberin 3065  sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-g maddesi ya da 17/4-r  maddesi kapsamına girip girmediğinin açıklığa kavuşturulmasına bağlı  olduğu, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun "Hisse Senetleri" başlığı  altındaki 409. maddesinde, hisse senetlerinin hamiline veya nama yazılı  olabileceği, esas mukavelede aksine hüküm bulunmadıkça hisse  senetlerinin nama yazılı olması gerektiği, bedelleri tamamen ödenmemiş  paylar için hamiline yazılı hisse senetleri veya ilmühaber  çıkarılamayacağı, ilmühaberler başlıklı 411. maddesinde ise, nama yazılı  hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarılan ilmühaberlerin nama  yazılı olması gerektiği, bunların devrinin nama yazılı hisse  senetlerinin devrine ait hükümlere tabi olduğu, hamiline yazılı hisse  senetleri yerine tanzim olunan nama yazılı ilmühaberlerin ancak alacağın  devri hakkındaki hükümlere göre devrolunabileceği, şu kadar ki devrin  şirkete karşı ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği  hükmüne yer verildiği, 3065 sayılı Kanun'un 17/4-g maddesinde ise  istisna kapsamının açıkça sayıldığı ve bunlar arasında hisse  senetlerinin ortaklık payı olarak satış, devir ve teslimlerinin katma  değer vergisinden istisna tutulduğu, hisse senedi dışındaki ortaklık  payları (geçici ilmühaber vs.) maddede sayılmadığı, aynı Kanun'un 17/4-r  maddesi ile getirilen düzenlemede ise; hisse senetleri dışındaki  iştirak hissesinin (ortaklık payının geçici ilmühaber ile teslim edilsin  ya da edilmesin) katma değer vergisinden istisna tutulması için iki yıl  şirket aktifinde tutulmuş olma koşulunun getirildiği, olayda, 3065  sayılı Kanun'un 17/4-g maddesinde sayılmayan geçici İlmühaberlerle  temsil edilen ortaklık payının devrinin söz konusu istisna kapsamında  yer almasına hukuki olanak bulunmadığı, vergilendirmede kıyas yoluna  başvurulamayacağı ve kıyas yolu ile bir
konunun  vergiye tabi tutulamayacağı, değiştirilemeyeceği gibi vergilendirme  kapsamı dışına da çıkarılamayacağından aksi uygulamanın verginin  kanuniliği ilkesine ters düşeceğinin açık olduğu, bu itibarla, iktisap  edildikten sonra satışa konu edilen geçici ilmühaberle temsil edilen  ortaklık payı için düzenlenen faturada katma değer vergisi hesaplanması  ve beyan edilmesi gerektiğinden, düzenlenen vergi inceleme raporuna  dayanılarak tarh edilen dava konusu katma değer vergisi ile kesilen  vergi ziyaı cezasının, vergi aslının bir katına ilişkin kısmında  isabetsizlik bulunmadığı, davacı şirketin matraha ilişkin iddialarında  isabet bulunmadığı, öte yandan; söz konusu devir işleminin satış olduğu  ve kayıtlı değer ile emsal değer farkının matraha ilavesinde de  isabetsizlik görülmediği, vergi ziyaı cezasının tekerrür nedeniyle % 50  fazla kesilen kısmına gelince; olayda, tekerrür hükümlerinin  uygulanmasını gerektiren koşulların bulunduğu hususu ortaya  konulmadığından, cezanın bu kısmının terkini icabettiği gerekçesiyle  kısmen kabul eden, kısmen reddeden Vergi Mahkemesinin kararının; davacı  şirket tarafından; hisse senedi ve geçici ilmühaberin eşdeğer olduğu,  232 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde geçici ilmühaberin de hisse  senedi gibi değerlendirildiği, idarenin bu doğrultuda muktezaları  bulunduğu, vergilendirme işleminde matrah hatası yapıldığı, hisse senedi  ve geçici ilmühaberin aynı mahiyette ve aynı kapsamda olduğu yolunda  Yargıtay kararları bulunduğu, olayda biçimsel kalıplara bağlı  kalınmayarak Kanun hükmünün lafzı ve ruhuyla bir bütün olarak  değerlendirilmesi gerektiği,vergi dairesi müdürlüğü tarafından ise;  cezanın da aynen onanması gerektiği ileri sürülerek taraflarca aleyhe  olan hüküm fıkralarının bozulması istenilmektedir.
Karar: Uyuşmazlıkta,  davacı şirket adına düzenlenen vergi inceleme raporuna dayanılarak  2006/Aralık dönemine ilişkin olarak tarh edilen vergi ziyaı cezalı katma  değer vergisinin terkini istemiyle açılan davayı kısmen kabul eden,  kısmen reddeden vergi mahkemesi kararının taraflarca aleyhe olan hüküm  fıkralarının bozulması istenilmektedir. Vergi Dairesi Müdürlüğü  tarafından, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi  kararının tekerrür nedeniyle % 50 fazla kesilen vergi ziyaı cezasına  ilişkin kısmının bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemiştir.
Davacı şirket temyiz istemine gelince;
Dosyanın  incelenmesinden; davacı şirket tarafından, bir kısım şirketlere ait  geçici ilmühaber ile temsil edilen ortaklık payının 07.12.2006 tarihinde  iktisap edildiği ve söz konusu payın (...) A.Ş.'ye 15.12.2006 tarihinde  geçici ilmühaberle devredildiği ve katma değer vergisi hesaplanmadığı,  yapılan vergi incelemesi sonucu; geçici ilmühaberle yapılan satış ve  devirlerin 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 17/4-g maddesinde  yer alan hisse senedi sayılamayacağından, bu maddede öngörülen  istisnadan yararlanılamayacağı, aynı Kanun'un 17/4-r maddesi uyarınca  istisnadan yararlanılması için ise, ortaklık payının şirket aktifinde  iki tam yıl süre kalması gerektiği olayda, söz konusu pay iktisap  edildikten sonra iki yıl geçmeden satışa konu edildiğinden, bu bentte  öngörülen istisna hükmünden de yararlanılamayacağı yolunda düzenlenen  vergi inceleme raporuna dayanılarak emsal değer ve kayıtlı değer dikkate  alınarak hesaplanan katma değer vergisinin bir kat ve tekerrür  nedeniyle % 50 fazla vergi ziyaı cezalı olarak tarh edildiği  anlaşılmaktadır,
3065  sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinde; Türkiye'de yapılan  ticari faaliyet çerçevesindeki teslim ve hizmetlerin katma değer  vergisine tabi olduğu, aynı Kanun'un 5228 sayılı Kanun'la değişik 17/4-g  maddesinde; külçe altın, külçe gümüş, kıymetli taşlar (elmas, pırlanta,  yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci, kübik, virconia), döviz,  para, damga pulu, değerli kağıtlar, hisse senedi, tahvil ile metal,  plastik, lastik, kauçuk, kağıt, cam hurda ve atıkların (hurda metalden  elde edildiği külçeler dahil) tesliminin katma değer vergisinden istisna  olduğu, aynı Kanun'un 5281 sayılı Kanun'la değişik 17/4-r maddesinde  ise, kurumların en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan iştirak  hisseleri ile gayrimenkullerin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve  teslimleri, bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına  karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde  yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimlerinin katma değer  verisinden istisna olduğu hükme bağlanmıştır.
Dava  konusu olayda, uyuşmazlığın çözümü hisse senedi ile geçici ilmühaberin  yasal dayanağı, tanımı, kapsamı ve niteliklerinin ortaya konulmasına  bağlı bulunmaktadır.
Hisse  senetleri ve geçici ilmühaber 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun  "Hisse Senetleri" başlığı altında 399 ve devam eden maddelerinde bir  kısım olarak düzenlenmiş olup, 409. maddesinde; hisse senetlerinin  hamiline veya nama yazılı olabileceği, esas mukavelede aksine hüküm  bulunmadıkça hisse senetlerinin nama yazılı olması gerektiği, bedelleri  tamamen ödenmemiş paylar için hamiline yazılı hisse senetleri veya  ilmühaber çıkarılamayacağı, "İlmühaberler" başlıklı 411. maddesinde ise;  nama yazılı hisse senetlerinin yerini tutmak üzere çıkarılan  ilmühaberlerin nama yazılı olması gerektiği, bunların devrinin nama  yazılı hisse senetlerinin devrine ait hükümlere tabi olduğu, hamiline  yazılı hisse senetleri yerine, tanzim olunan nama yazılı ilmühaberlerin  ancak alacağın devri hakkındaki hükümlere göre devrolunabileceği, şu  kadar ki devrinşirkete karşı ancak ihbar tarihinden itibaren hüküm ifade edeceği hükmü yer almıştır.
Anılan  yasal düzenlemelere göre; hisse senetleri, sermaye şirketlerinde  ortaklık payının karşılığı olarak çıkarılan ve onu temsil eden kıymetli  evrak olup; geçici ilmühaber ise, hisse senedi çıkarılıncaya kadar geçen  sürede hüküm ifade eden, hisse senetlerinin yerini tutmak üzere  çıkarılan ve sahiplerine hisse senedi sahiplerinin haklarını sağlayan  kıymetli evrak niteliği taşımaktadır.
Bu  hükümlere göre hisse senedi ve geçici ilmühaber ayrı iki kıymetli evrak  olarak görülse dahi, birbirinin devamı olan, aynı hakları sağlayan ve  aynı usullere göre çıkarılan, tamamen aynı niteliklere haiz ve birbirini  tamamlayan belgelerdir.
Nitekim,  232 Seri No.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği'nde de, geçici ilmühaberler  anonim şirketler tarafından hisse senetlerinin yerini tutmak üzere  çıkarılan menkul kıymetler olduğundan, ilmühaberlerin elden  çıkarılmasından doğan kazançların vergilendirilmesinde Gelir Vergisi  Kanunu'nun hisse senetlerinin elden çıkarılmasından doğan kazançların  vergilendirilmesine ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği  belirtilmiştir.
Bu  itibarla, hisse senedi ile geçici ilmühaberin; Türk Ticaret Kanunu'nda  "Hisse Senetleri" başlığı altında ve aynı kısımda düzenlenmiş olması,  geçici İlmühaberin hisse senedi çıkarılıncaya kadar onun yerini tutması,  aynı nitelikleri taşıması, birbirinin devamı olması ve sahibine aynı  haklan sağlaması nedeniyle, geçici ilmühaberin de vergi hukuku açısından  hisse senedi kapsamında bulunduğu sonucuna ulaşıldığından, geçici  ilmühaberle yapılan ortaklık payı devrinin, 3065 sayılı Katma Değer  Vergisi Kanunu'nun 17/4-g maddesi kapsamında bulunmadığından bahisle  yapılan cezalı tarhiyatın bu kısmında ve buna karşı açılan davanın bu  kısmını reddeden Vergi Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir.
Açıklanan  nedenlerle, davacı şirket temyiz isteminin kabulüne, vergi dairesi  müdürlüğü temyiz isteminin reddine, Vergi Mahkemesinin kararının; bir  kat vergi ziyaı cezalı kalma değer vergisine ilişkin hüküm fıkrasının  bozulmasına, tekerrür nedeniyle % 50 fazla kesilen vergi ziyaı cezasına  ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına, oybirliği ile karar verildi.
