HİZMET TESPİT DAVALARINDA TANIK İFADELERİNİN DELİL NİTELİĞİ
I- GİRİŞ
"Tanıklık, üçüncü kişilerin (davanın tarafları dışındaki kişilerin), dava ile ilgili bir vakıa hakkında edinmiş oldukları bilgiyi mahkemeye bildirmeleridir”(1). Tarafların kendi davalarında tanık olması(2); tüzel kişinin taraf olduğu bir davada da o tüzel kişinin organı (kanuni temsilcisi) durumundaki kişilerin tanık olarak dinlenmesi mümkün değildir.
.
Tanık, ihtilaf hakkında, fakat ihtilaf dışında bizzat edinmiş olduğu bilgiyi açıklar. Tanık ifadesini taraf ifadesinden ayırmak gerektiği, yükümlü ile muamelede bulunan ve bu yüzden bilgi verme zorunluluğu olan bu kişilerin taraf durumunda oldukları ileri sürülmektedir(3). Oysa uyuşmazlık işveren ile sigortalı veya Kurum ile işveren arasında olduğuna göre bunların dışındakileri taraf olarak kabul etmek mümkün bulunmamaktadır. Bu kişiler ekonomik olgunun taraflarıdır. Ancak dava tarafları değillerdir.
.
Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesinde tanık ifadesinin ispatlama vasıtası olarak kullanılabileceği belirtildiğinden tarh işlemi sırasında tanık ifadelerine başvurulmaktadır.
Sosyal Güvenlik Hukukunda özellikle hizmet tespit davalarında “tanık” olarak, davacı ile beraber çalışmış olan işyeri müdürü, şefi, amiri, ustabaşı, postabaşı gibi yetkililer ile diğer çalışanlar; komşu işyerlerinde çalışanlar ve o işyerini tanıyanlar, gerekirse resen saptanarak dinlenecektir. Sadece tanık ifadelerinin doğrultusunda tespite karar verilmesi söz konusu ise, bu ifadelerin inandırıcı nitelikte olması gerektiğinden, tanıkların dava konusu dönemde davacıyla birlikte çalışıp çalışmadıkları işyeri kayıtları ile teyit edilmeli; davacının çalışması ile ilgili bilgileri tanıkların nasıl elde ettiği belirlenmelidir(4).
Amaç; hizmet tespit davaları kamu düzenini ilgilendirdiğinden tanık beyanlarının sağlığının denetlenmesi, mücerret tanık beyanları ile sınırlı kalınılmama-sıdır(5).
.
II- TANIK İFADELERİNİN DELİL NİTELİĞİ
Yargıtay’ın tanık beyanları ile ilgili öteden beri verdiği kararlara bakıldığında tanık beyanlarının bazı özellikleri taşıması halinde nazara alındığı görülmektedir. Genellikle davacı ile aynı dönem(6) ve aynı işyerinde çalışanlardan(7), müfettiş tutanağında o işyerinde çalıştığı tespit edilenlerden veya aynı çevrede benzer işi yapan başka işverenlerin çalıştırdığı kişilerden(8)(komşu işyerlerinde çalışanlar) veyahutta uyumlu ve samimi olduğu anlaşılan kişilerden(9), olmaları gerekmektedir. Tanık beyanları somut olgulara dayanmalı, soyut düzeyde kalmamalıdır. Bahsedilen sıfatlara haiz tanıkların ifadeleri güçlü delil niteliğindedir(10).
.
Uzun süreye yönelik hizmet tespit davalarında sırf tanık beyanları hizmetlerin tespiti için yeterli sayılmamaktadır(11). Zira uzun süreli çalışmaların tanıkların hafızasında tam ve eksiksiz olarak kalması hayatın normal akışına uygun olmadığından yeterli addedilmez(12). Hizmet tespit davalarında yazılı belgeler veya Kurum müfettiş raporları güçlü delil olduğundan sırf tanık beyanları ile müfettiş raporunun aksi ispat edilemez(13). Yargıtay’ın yerleşmiş içtihadına göre de, tanık ifadeleri ile yazılı belge arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulamaz(14). Ayrıca hizmet tespit davalarında işverence çalışmanın kabulü kesin delil olarak kabul edilemez; zira bu işverenin ikrarı işverenle davacı arasındaki muvazaalı bir ilişkiden kaynaklanıyor olabilir(15).
Tanık ifadeleri takdiri delildir. Hakimi bağlayıcı niteliği yoktur. Son dönemlerde birçok yargı kararında görüleceği üzere mahkemeler artık salt ifadelerine dayalı hizmet kazandırma yönteminden uzak durmaktadır(16). Ancak hüküm tesis edilirken tanık veya tanıkların beyanlarına niçin itibar edilmediğinin açıkça belirtilmesi gerekir.
Tanık ifadesi Sosyal Güvenlik Hukukunda hizmetlerin tespiti için diğer delillerle desteklenmesi halinde delil olarak kabul edilmektedir. Konuyla ilgili mülga 16-318 sayılı Genelge’de; sigortalıların geriye yönelik hizmetlerinin tespiti için, sigortalının öncelikle bahse konu işyerinde çalıştığının fiilen tespit edilmesi gerekmektedir. Bu sayede fiilen tespit edilen sigortalının geriye dönük hizmetlerinin Kurum’ca kabul edilebilmesi için, tanık beyanlarının yanı sıra, geçerli belgelerle, etraftan yapılan soruşturmalarla ve benzeri araştırmalar sonucunda hizmetin o işyerinde geçtiğini doğrulayıcı nitelikte inandırıcı delillerle ortaya konulması gerekmektedir.
.
III- SONUÇ
Hizmet tespiti ile sigortasız sürelerin sigortalı hizmetten saydırılması imkânı çok fazla suiistimal edildiği ve muvazaalı davalar açıldığı için, Yargıtay, soyut tanık beyanlarına ve işverenin ikrarına itibar etmemektedir. Geçmişte bazı işverenlerin işyerlerinin camına “Hizmet tespiti davaları kabul edilir!” şeklinde ilanlar asıp bu işi ticarete döktükleri bile görülmüştür.
.
Tanıkların sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, işyeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabildiği düşünülmeli ve tanıklar buna göre sorgulanmalı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği ile bu beyanlar kontrol edilmeli, mümkün oldukça işyerinde çalışan öteki kişiler ile o işyerinde komşu ve yakın işyerlerinden bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek, tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu, böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak sağlıklı bir biçimde belirlenmelidir(17).
Yazar: Umut TOPCU
Yaklaşım / Ocak 2012 / Sayı: 229