
Kamuoyundan gelen yoğun tepkiler neticesinde yeni Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) yer alan bazı düzenlemeler kanun daha yürürlüğe girmeden değişikliğe uğradı. İşletme sahipleri ve yöneticilerinin çekinceleri bulunduğu ve aynı zamanda uygulama zorlukları taşıdığına inandıkları hapis cezaları, ortağın şirketten borç para kullanma, yönetim kurulu üyelik şartları, işletmenin her türlü evrakında bulunması gerekli hususlar, internet sitesi kurulması, denetçi ve denetçi yetkileri, Türkiye muhasebe standartlarına göre defter tutma gibi düzenlemeler 6335 sayılı kanun ile ya tamamen kaldırıldı ya da önemli ölçüde yumuşatıldı düşüncesindeyim. Yapılan bu değişikliğin kamuoyunda neredeyse eski Türk Ticaret Kanunu’na dönüldü gibi bir algı yarattığını da söyleyebiliriz. Ancak yapılan değişikliklerin bir kısmı için özellikle akademik çevrelerde dillendirilmeye başlanan bazı soru işaretlerinin olduğunu görüyoruz.
Bu yazımda da özellikle muhasebe kayıtlarının tutulması ve finansal tabloların oluşturulması ile ilgili konularda hangi kanun hükümlerinin uygulanacağı konusundaki tereddütlere dikkat çekmek istiyorum. Değişiklikler yapılmadan önce yeni TTK’nın 64 ve 88’inci maddeleri uyarınca her tacirin defterlerini Türkiye Muhasebe Standartları’na (TMS) uygun olarak tutması zorunluluğu bulunmakta idi.
Ancak kanunun 1534’üncü maddesine göre de büyük ölçekli sermaye şirketleri ile sermaye piyasasına tabi şirketler, sigorta şirketleri, bankalar, emeklilik şirketleri TMS’ye göre defter tutarken, bunların dışında kalanlar ile küçük ve orta ölçekli sermaye şirketleri yayımlanacak özel KOBİ/TMS’ye göre defterlerini tutacaklardı. Son yapılan değişiklikle (TTK Md. 64) TTK’ya tabi gerçek ve tüzel kişilerin Vergi Usul Kanunu’nun defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleri ve Maliye Bakanlığı düzenlemelerine uymak zorunda oldukları hükmü yer almaktadır. Yine kanunda, TTK’da defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar, değerleme, saklama ve ibraz hükümlerinin Vergi Usul Kanunu ile diğer vergi kanunlarının aynı hususları düzenleyen hükümlerinin uygulanmasına, vergi kanunlarına uygun olarak vergi matrahının tespit edilmesine ve buna yönelik mali tabloların hazırlanmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.
Dolayısıyla bu düzenleme ile TMS’ye göre defter tutulmasından vazgeçilmiş ve eskiden olduğu gibi Vergi Usul Kanunu’na göre defter tutulması uygulamasına geri dönülmüştür. Ancak yazımın giriş bölümünde de belirttiğim gibi bazı akademisyenler TTK’da yer alan bazı maddeleri öne çıkartarak tacirlerin TMS’ye göre defter tutmalarına ilişkin düzenlemelerin hâlâ geçerli olduğu konusunda görüş belirtmektedir. Bu görüşe göre; TTK’nın 66-67’inci maddelerinde yer alan envanter çıkarılmasında kullanılacak yöntemlerin, 68-69 ve 88 ile 514-515’inci maddelerde yer alan mali tabloların düzenlenmesinin,74’üncü maddede yer alan aktifleştirmenin,75’inci maddede yer alan karşılıkların, 72, 76 ve 77’nci maddelerde yer alan hesapların, 78- 81’inci maddelerde yer alan genel değerleme ilkelerinin, varlıklar ve borçların değerlemesinin, iktisap ve üretim değerlerinin, değerlemeyi basitleştirici yöntemlerin TMS’ye uygun olması gerektiğinin kanunda açık olarak yazıldığı belirtilmektedir.
Yine kanunun 514 ila 528’inci maddelerinde anonim şirketlerin finansal tablolarının, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporunda yer alan finansal tabloların TMS’ye uygun olarak hazırlanması gerektiği, bu nedenle de ayrılacak yedek akçe ile dağıtılacak kârın da TMS’ye göre düzenlenmiş finansal tablolar üzerinden yapılması gerektiği belirtilmektedir. Özetle bu görüşe göre bilanço esasına tabi tüm işletmelerin yevmiye kayıtlarını TMS’ye uygun tutmaları, TMS ile vergi kanunlarındaki değerleme farklarının ise verilecek kurumlar veya gelir vergisi beyannamelerinde gösterilmesi gerekmektedir.
Görüleceği üzere, defter kayıtlarının Vergi Usul Kanunu’na mı yoksa TMS’ye göre mi tutulması konusunda uygulamada fikir ayrılığı bulunmaktadır. Muhasebe sistemine dair değişiklikler 1 Ocak.2013 tarihinde yürürlüğe girecek olmakla birlikte işletmelerin geçişe dair hazırlıklarını tamamlayabilmeleri adına Maliye ile Gümrük ve Ticaret Bakanlıklarının bu konuyu kısa sürede açıklığa kavuşturmaları ve belirsizlikleri bir an önce gidermeleri gerektiği kanaatindeyim.
Leon Aslan Coşkun
http://www.fortuneturkey.com/haberdetay.asp?news_id=1310