Elbette değil. Hukuka uymak herkesin, devletin, devlet memurlarının da görevi.
Yasaların vatandaşlara sağladığı haklar varsa, bu haklar devletin zarara uğramasına neden oluyorsa bile, bu hakkın yasaya uygun olmayan yöntemlerle vatandaşın elinden alınmaya çalışılmamalı.
Buna en güzel örnek vergilendirmedeki zamanaşımı konusu.
Vergi kanunlarında zamanaşımı denen bir müessese var.
Vergi alacağının doğduğu takvim yılını takip eden yılın başından başlayarak beş yıl içinde tarh ve mükellefe tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Üstelik bu konuda mükellefin başvurusuna da gerek yoktur.
Sebep her ne ise, ister iş yoğunluğundan, ister plansız çalışmaktan, ister geç kalınmaktan kaynaklansın, 5 yıl içinde teknik deyimiyle tarh ve özellikle mükellefe tebliğ edilemeyen vergiler zamanaşımına uğrar.
Yasada, kötü niyetli mükelleflere yönelik önlemler zaten var. Sırf tebliğ edilmesin diye ortadan kaybolanlara yönelik ilanen tebliğ, bilinen adreslerde kapıya çakma, mülki birimlere tebliğ gibi çeşitli tebliğ yöntemleri yasalara konulmuş.
Tamam, kötü niyetlilerle mücadele edilmeli ama idare kendi gecikmesinden kaynaklanan nedenlerle mükellefe yasa verilen zamanaşımı hakkını yasaya uygun olmayan yöntemle vatandaşın elinden de alamamalıdır.
Fakat bu hak gaspı bal gibi de yapılmaktadır.
Zamanaşımı ile ilgili kanun maddesinde vergi matrahının takdiri için vergi dairesince takdir komisyonuna başvurulmasının zamanaşımını keseceği düzenlenmiş.
Eğer mükellef beyanname vermemişse, bulunamıyorsa, defter belgesi yoksa, takdir komisyonları bu noktada devreye girer ve mükellefin iş yaptığı sektör verileri gibi bir sürü kritere göre matrah bu olmalıdır diye bir karar çıkar ve buna göre vergi istenir.
Ama bu düzenleme yasaya uygun olmayan bir şekilde tamamlanamayan vergi incelemelerinde de kullanılıyor.
İnceleme, zamanaşımı süresinde tamamlanamayacaksa, inceleme elemanı vergi dairesine talimat veriyor, vergi dairesi dosyayı takdir komisyonuna sevk ediyor ve zamanaşımı kesilmiş oluyor.
Bu işlem yasanın ruhuna da, düzenlenişine de uygun değil. Takdir komisyonuna verilmiş olan bu yetki inceleme elemanının kendisinde zaten var. Takdir komisyonuna sevkin gerekçesi ne olabilir ki?
Bunu ben demiyorum Maliye Bakanlığı diyor. 149 no.lu Vergi usul kanunu Genel Tebliğinde vergi inceleme elemanlarınca düzenlenen raporlar üzerine, takdir komisyonlarından karar alma zorunluluğu kaldırıldığı açık açık yazıyor.
Zaten yargı organları bu konudaki başvurularda mükellefi haklı buluyor. Mahkemeye başvurup hakkını arayan mükellef davayı kazandı, zamanaşımından yararlandı, yasayı bilmeyen ise ödemek zorunda kaldı.
Biz olayı vergi incelemeleri yönünden ele almaya çalıştık. Takdir komisyonuna sevk yoluyla mükelleflerin haklarının gasp edildiği Anayasa Mahkemesince de tescillendi. Bu şekilde zamanaşımını kesip mükellefler mağdur edildiği için Anayasa Mahkemesi iptal kararı verdi ve yeniden yapılan düzenleme de takdir komisyonlarında geçebilecek süre bir yıl ile sınırlandı.
Bütün bu gelişmelere rağmen günümüzde zaman yönünden başı sıkışan inceleme elemanı takdir komisyonuna sevk formülünü uygulamaya devam ediyor.
Yani bilerek ve isteyerek hukuka karşı geliniyor. Bunu vergi inceleme elemanlarına yasa ile verilen “adil olma” görevi ile bağdaştıramıyorum.
http://www.gozlemgazetesi.com/yazarlar/atilla-dolarslan/573-hukuka-uymak-sadece-vatandasin-gorevi-mi.html