Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, dünyanın en zayıf büyüme senaryosu ile karşı karşıya olduğunu belirterek, “Türkiye de bundan etkilenecek” dedi.
TÜRKİYE’nin 2001 krizinden çıkış yolunu açan dönemin Devlet Bakanı, Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, dünyanın en zayıf büyüme senaryosu ile karşı karşıya olduğunu belirtirken, Türkiye’nin de bundan etkileneceğini söyledi. Sorunun siyasi olduğunu ve karar alma mekanizmalarının işlemediğini anlatan Derviş, iyimser bir yorumla, Avrupa’daki krizin ise küresel ekonomide nasıl ortak hareket edilmesi gerektiğini ülkelere öğreteceğini söyledi. Washington’da IMF-Dünya Bankası toplantıları sürerken sorularımızı yanıtlayan Kemal Derviş, şu değerlendirmeleri yaptı:
2008’i andıran hava
* Yaşanan çalkantılı durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- 6-8 ay öncesine kıyasla bütün öngörüler çok daha karamsar. Özellikle gelişmiş ülkeler için. Dolayısıyla bu yılki IMF/Dünya Bankası toplantıları, 2008 kadar kötü olmasa bile bazı bakımlardan 2008’i andıran bir hava içinde.
* Daha da kötüleşmesi mümkün mü?
- Büyük negatif büyümeler yok. Ama gelişmiş ülkelerdeki duraklama ciddi. Benim öngörüm ABD ve Avrupa’da büyüme yüzde 1’in ötesine geçemeyecek. Japonya’da zaten büyüme uzun zamandır çok zayıf. IMF de beklentilerini aşağı çekecektir. 2008 finans krizi dışında uzun zamandır görülen en zayıf büyüme senaryosuyla karşı karşıyayız. Belki de sıfır bir büyüme göreceğiz önümüzdeki aylarda.
Devlet desteği çekilince
* O kadar önlem paketine rağmen neden toparlanmadı?
- Toparlanmadı çünkü devlet destekli Keynesçi tedbirler toparlanma havası yarattı. Daha kötü bir küçülmeyi önledi. Fakat bu devlet desteği geri çekilince, özel tüketim ve yatırımdan kâfi bir talep gelmeyince, ekonomi yeniden büyüme ivmesini kaybetti. İşin ciddi tarafı çok düşük, sıfıra yakın faize rağmen oluyor bu. Artık para politikasının daha da destekleyici olması zor. Nominal faizler negatif olamayacağına göre...
Etkilenmemek mümkün değil
* Gelişmekte olan ülkeler etkilenecek mi?
- Etkilenecek. Küçük bir kriz etkilemez. Ama Amerika ve Avrupa’da büyüme sıfıra yaklaşırsa, piyasalarda sorunlar ortaya çıkarsa, gelişmekte olan ülkelerin bundan etkilenmemesi imkansız. Çok büyük rezervleri olan Çin belki en az etkilenir. Ama yavaşlama bütün gelişmekte olan ülkeleri etkileyecek. Bu arada Türkiye’yi de maalesef etkileyecek.
* Türkiye, krizdeki Avrupa’ya ne kadar entegre?
- Türkiye tabii Euro Bölgesi değil ama ihracat ve ithalat açısından bağlı. Finans akımları açısından bağlı. Ama Euro’yu kabul etmiş bir ülke olmadığı için, Euro bölgesindeki birbirine bağlılık derecesi yok.
Yatırım harcamalarına ağırlık verilmeli
KEMAL Derviş, ‘Genel prensiplerden’ söz ederken, bunu “Genel prensipler, bütün gelişmiş ülkeler için geçerli. Şu ülke şu kadar açık versin, ya da sizin için optimal açık yüzde 7 demek yerine, bu yüzde 7’nin bileşimi nedir? Gelirlerin ve giderlerin bileşimine dikkat etmek önemli” diye açıkladı. “Öncelikler neler olmalı” sorusuna Derviş’in yanıtı, “Yatırım harcamalarına öncelik verilmeli. Ve gelir kaleminde de, vergiyi en yüksek gelir gruplarından almak, diğer vergileri artırmamak. Bu da aslında Başkan Obama’nın sunduğu paket. Çok farklı değil. Ama böyle bir paketi Kongre’den geçirmek, şu seçim öncesi havasında zor. Kilitlenme burada” oldu. Derviş, “Aslında Avrupa’yı Euro bölgesi olarak alırsak, bütçe açığı ve borç oranı Amerika’ya kıyasla daha düşük. Ama birlikte hareket edemiyorlar.”
IMF, Keynesçi tutumu bırakıp yapısal soruna eğilse daha iyi olur
KEMAL Derviş, ‘Bu dönemde IMF’de ne değişti’ sorumuza şu yanıtı verdi:
Dikkatli ve muhafazakar olmaktan çok, istihdama, büyümeye de önem veren mali politikaya geçmiş durumda IMF. Bunu Dominique Strauss-Kahn zamanında da yaptı, şimdi onun yerini alan Christine Lagarde da aynı yolda devam ediyor.
Bugün bazı hükümetlere kıyasla IMF daha Keynesçi bir tutum içinde. Fakat IMF’in de daha yapısal sorunlara eğilmesinde yarar var. Örneğin bütçe açığı ne olmalı soruları önemli ama bütçenin yapısına yönelik çalışmalar artmalı. Yatırım mı? Tüketim mi? Yüksek gelir gruplarına yönelik vergi mi, genel vergi mi? Bütçenin bileşenlerine inmeli.
Para sıkıntısı yok esas sorun talepte
KEMAL Derviş, bu dönemde alınabilecek tedbirlere yönelik sorularımıza şu yanıtları verdi:
* Bu dönemde ne gibi enstrümanlar kullanılabilir?
- Parasal politika açısından tahvil alımları mümkün. Ancak parasal politikanın yapabileceği şeyler kısıtlı. Zaten faiz ve paranın çok ciddi bir sorun olduğunu kimse iddia edemez, çünkü büyük şirketler çok büyük likidite üzerinde oturuyor. Bir likidite darlığı yok ortada. Esas sorun talep eksikliği. Borç oranlarını daha da artırmak, gelişmiş ülkelerde ciddi sorunlara yol açabilir. Ancak mali politikanın daha genişlemeci olması gerekiyor.
Tolga TANIŞ
25 Eylül 2011
KAYNAK : http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18820034.asp