Yeni İş Güvenliği Yasası nasıl olmalıdır? (II) |
Son beş yazımı iş güvenliği konusuna ayırdım. Hiçbir konuya da bu kadar yer vermiş değilim. Esasen, cari açıkla yatıp, enflasyon-faizle kalkanlar buna mana verememiş, olabilir. İşin aslı ile faslını, zarfla mazrufu, ruh ile maddeyi karıştırdığımız lanet olası bir çağın içinden geçiyoruz. Avrupa bari aklını sonuna kadar zorlayarak kendi insanı için bu âlemi yaşanır kılmaya çalışıyor. Biz ise aklı kaybedeli uzun asırlar oldu. Aklını kaybedenlerin zaten dini algılaması da otomatikman gidiyor. Akıl-inanç hattı kopunca, gerisi de çorap söküğü gibi geliyor. Biz yola neden çıkmıştık? Şimdi neredeyiz? Ne arıyorduk? Bulduğumuz ne? Değer miydi? Attığımız taş, ürküttüğümüz kurbağaya değdi mi? 2009 krizini hatırlayın. Hem de kriz ortamında tarihinin en yüksek karlarından birini açıklayan ABD ortaklı Sabancı Grubu'nun Akbank'ı bir gecede yaklaşık 2.000 kişiyi neden işten çıkarsın ki? Bu yazıyı kaleme aldığım Fransa'da makul zarar açıklayamayan şirketin işçi çıkartma hakkı yok. Türkiye'nin vahşi kapitalizminde 'kârdan zarar etmek', emekçiyi kapının önüne koymak için yetiyor. İş güvenliğini angarya görmeye hayde hayde yetiyor. Ve açıklaması da 'özrü kabahatinden büyük' türden: 'Efendim biz başka nasıl rekabet edeceğiz, nasıl sermaye biriktireceğiz?' Elhak doğru, kapitalizm insanın alın teri, gözyaşı, kanı ve ahı üzerinde yükseldi. Şimdi ezip geçtiği insan enkazları bu düzenin ve 'şişko' kedilerinin üzerine çöküyor. ABD, Yunanistan ve şimdi de son dalga İspanya'da. İnsanlığı, 'artık kaybedecek hiçbir şeyi kalmadığı' canavarlaşma noktasına doğru hızla itiyorlar. Kendilerini de yiyecek bir Frenkeştayn geliyor! Yeni İş Güvenliği Yasası'nın nasıl olması gerektiği konusuna devam ediyorum. Perşembe günü sıraladığım 9 teklife ilave olarak son birkaç öneri ile bu seriyi tamamlıyorum. 10. Denetleyen-denetlenen çıkar bağı kopartılmalı: İş sağlığı ve güvenliği sistemi (İSG) denetim-hizmet firmaları ödemelerini hizmet alan firmadan almamalı, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) bünyesinde bu iş için kurulacak 'iş sağlığı ve güvenliği fonu'ndan sağlamalı, firmalar ile menfaat ilişkisi olmaksızın denetim görevlerini özgürce (bağımsız ve tarafsız) yapabilmeleri sağlanmalıdır. 11. SGK primlerinde ödül-ceza, yani risklilik esas alınmalı: İSG firmalarına yapılacak ödemelerin kaynağı olarak SGK primlerinin hesaplanması yeniden düzenlenmeli, kaza riski yüksek firmalar daha yüksek, riski az olanlar daha az prim ödemelidir. Primler yıllık olarak firmanın İSG performansı ve durumuna göre belirlenmeli, iş kazası/meslek hastalığı az olan az, fazla olan da fazla prim ödeyecek şekilde dolaylı bir ödül-ceza sistemi kurulmalıdır. (Bu değerlendirmeleri Sosyal Güvenlik Kurumu'nun yapabilmesi mümkün değilse, iş kazası ve meslek hastalıkları konusunda prim toplamayı bırakmalı, iş kazası ve meslek hastalıkları sigortasını özel sigortalar yapmalıdır.) 12. Denetim firmalarında çalışanların nitelikleri, kullanacakları teçhizat vb. denetim yapacakları işlere uygun olmalıdır. Bu firmaların yasal çerçevesi, yetki ve sorumlulukları gerekli meslekî sorumluluk kapsamında İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'na bağlı mevzuatla belirlenmeli ve sigorta güvencesine alınmalıdır. Yeni yasa işverenler yerine hapse giren iş güvenliği uzmanları ve işyeri hekimleri projesine dönüşmemelidir. 13. Ceremeler, iş sağlığı ve güvenliği fonundan karşılanmalı: Bu sistemin kurulmasının ardından, ölümlü ya da yaralanmalı tüm iş kazalarında, işçilere ya da yakınlarına-mağdurlara yapılacak tazminat ödemeleri oluşturulacak iş sağlığı ve güvenliği fonundan sağlanmalıdır. Bu fon SGK primleri üzerinden kesilecek % 20'lik pay ile oluşturulabilir. Üzerine düşen yasal sorumlulukları yerine getiren işverenlerin yine de olabilecek iş kazaları sonrası hapse düşme, milyonlarca lira tazminat gibi konularla cesaretleri kırılmamalıdır. İbrahim Öztürk http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1267324&title=yeni-is-guvenligi-yasasi-nasil-olmalidir-ii |