Ülkemizde esnaf ve tacir ayırımı hususunda zaman zaman sıkıntılar yaşanmaktadır. Oysa, 5362 sayılı “Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu”nda, 6102 sayılı yeni “Türk Ticaret Kanunu”nda, 5174 sayılı, “Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu”nda konu hakkında hükümlere yer verilmiştir.
Şimdi bu Kanunlar çerçevesince esnaf ve tacirin tanımlarına bakalım:
Esnafın tanımı:
5362 sayılı “Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu”nun; Tanımlar başlıklı 3’üncü maddesinin (a) bendinde; “Esnaf ve sanatkâr: İster gezici ister sabit bir mekânda bulunsun, Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu'nca belirlenen esnaf ve sanatkâr meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler,”
6102 sayılı, “Türk Ticaret Kanunu”nun; “Esnaf” başlıklı 15’inci maddesi;
“ İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11’inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.“ şeklindedir.
Tacirin tanımı:
6102 sayılı, “Türk Ticaret Kanunu” taciri; gerçek kişiler (Md.12, 13,14) ve tüzel kişiler (Md.16) olmak üzere ikiye ayırarak tarif etmiştir.
I - Gerçek kişiler:
1. Genel olarak
(1) Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir.
(2) Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır.
(3) Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyi niyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.
Aynı Kanunun 13’üncü maddesinde;
2. Küçük ve kısıtlılar
“Küçük ve kısıtlılara ait ticari işletmeyi bunların adına işleten yasal temsilci, tacir sayılmaz. Tacir sıfatı, temsil edilene aittir. Ancak, yasal temsilci ceza hükümlerinin uygulanması yönünden tacir gibi sorumlu olur.” hükmü bulunur.
Kanunun 14’üncü maddesinde;
3. Ticaret yapmaktan menedilenler
“(1) Kişisel durumları ya da yaptığı işlerin niteliği nedeniyle yahut meslek ve görevleri dolayısıyla, kanundan veya bir yargı kararından doğan bir yasağa aykırı bir şekilde ya da başka bir kişinin veya resmî bir makamın iznine gerek olmasına rağmen izin veya onay almadan bir ticari işletmeyi işleten kişi de tacir sayılır.
(2) Birinci fıkraya aykırı hareketin doğurduğu hukuki, cezai ve disipline ilişkin sorumluluk saklıdır.” denmektedir.
II - Tüzel kişiler
“(1) Ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.
(2) Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri ile kamu yararına çalışan dernekler ve gelirinin yarısından fazlasını kamu görevi niteliğindeki işlere harcayan vakıflar, bir ticari işletmeyi, ister doğrudan doğruya ister kamu hukuku hükümlerine göre yönetilen ve işletilen bir tüzel kişi eliyle işletsinler, kendileri tacir sayılmazlar.” hükmü yer almaktadır.
5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu'nun; “Odalara kayıt zorunluluğu” başlıklı 9’uncu maddesi; “Ticaret siciline kayıtlı tacirler ve 5’inci maddeye göre sanayici ve deniz taciri sıfatını haiz tüm gerçek ve tüzel kişiler ile bunların şubeleri ve fabrikaları, bulundukları yerdeki odaya kaydolmak zorundadırlar.” der. Maddenin ilerleyen bölümlerinde; sanayicilerin ve deniz ticaretiyle uğraşanların oda kayıtlarından bahseder.
Buraya kadar meslek kuruluşları kanunu ile Türk Ticaret Kanunu açısından esnaf ve tacirin tanımlarını aktardık.
Konuyu bir de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu açısından değerlendirelim.
Söz konusu Kanunun; Tüccar sınıflar başlıklı 176’ncı maddesinde, tüccarlar, defter tutma bakımından iki sınıfa ayrılmıştır. Buna göre; I’ inci sınıf tüccarlar, bilanço esasına göre;
II’nci sınıf tüccarlar, işletme hesabı esasına göre defter tutarlar.
Demek ki, esnaf tanımına girenlerin işletme hesabına göre, tacir tanımına girenler bilanço esasına göre defter tutmaları gerekmektedir.
Yine aynı Kanunun “Birinci sınıf tüccarlar” başlıklı 177’nci maddesinde, alış-satış ve gayri safi iş hasılatı bakımından rakamsal kıstaslar getirilmiştir.
Bu maddeye göre;
1- Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan ve yıllık alımlarının tutarı 2011 yılı için 129.000 TL’yi veya satışlarının tutarı 180.000 TL’yi aşanlar,
2 - Birinci bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşıp da bir yıl içinde elde ettikleri gayri safi iş hasılatı 70.000 TL’yi aşanlar;
3- 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı, işlerin birlikte yapılması halinde 2 numaralı bentte yazılı iş hasılatının beş katı ile yıllık satış tutarının toplamı 129.000 TL’yi aşanlar;
4 - Her türlü ticaret şirketleri (adi şirketler iştigal nevileri yukarıdaki bentlerden hangisine giriyorsa o bent hükmüne tabidir.);
5 - Kurumlar Vergisine tabi olan diğer tüzel kişiler (Bunlardan işlerinin icabı bilanço esasına göre defter tutmalarına imkân veya lüzum görülmeyenlerin, işletme hesabına göre defter tutmalarına Maliye Bakanlığı'nca müsaade edilir.
6. İhtiyari olarak bilanço esasına göre defter tutmayı tercih edenler,
bilanço esasına göre defter tutmakla yükümlü kılınmıştır. Burada ince bir nokta da var ki onu belirtmeden geçemeyiz. (Devam edecek)
Engin MALAY
Yenigün Gazetesi
twitter.com/vergivekanunla
http://vergikanunhaberleri.blogspot.com/