Genç işsizliği böyle artarsa sosyal güvenlik zarar görecek
Türkiye'de genç bir nüfus yapısının olduğu, bu yapının ülke için avantaj yarattığı sürekli olarak söyleniyor. Sosyal Güvenlik Reformu yapılırken genç nüfus nedeniyle "demografik fırsat penceresine" sahip olduğumuz, böylece bu nüfus sosyal güvenlik sistemine girerse, sosyal güvenlikte "kara delik" olarak adlandırılan açıkların kapatılacağı hep vurgulandı. Ayrıca, genç nüfusun sürekli olarak kalmayacağı, yapılan tahminlere göre, 2035'ten sonra nüfusun yaşlanacağının da altı çiziliyor.
Aslında, genç nüfusun belirtilen bu demografik gelişimine bağlı olarak emeklilik yaşında 2036 yılından sonra kademeli olarak artış yapıldı ve 2048 yılında kadın - erkek fark etmeksizin, her sigortalının 65 yaşında emekli olması kabul edildi.
Ancak, sosyal güvenlik reformunun üzerinden yaklaşık altı yıl geçmesine rağmen, genç istihdamında arzu edilen oranlara yaklaşılamadı. Hatta, genç işsizlik oranlarında da istikrarlı bir artış söz konusu. Eğer genç işsizlikte var olan bu artış trendi önümüzdeki yıllarda da devam ederse, kayıtdışılıkla mücadele ile sağlanan sigortalı artışına rağmen, sosyal güvenlik gelir-gider dengesinde önemli bozulmalar yaşanabilir.
2012 Eylül ayı verilerine göre; 15-24 yaş grubunda 11 milyon 585 bin kişi yer alıyor. Bu yaş grubundaki 11 milyon 585 bin kişiden 4 milyon 703 bini işgücü içerisinde, 6 milyon 882 bini ise işgücüne dahil değil. Bununla beraber, işgücünde yer alan 4 milyon 703 bin kişinin 3 milyon 858 bini istihdamda, 845 bini işsiz. Yani genç işsizlik oranı %18. Geçen yıl aynı dönemdeki genç işsizlik oranı ise %17,3. Bir yıl içerisinde genç işsizlik oranındaki artış endişe verici boyutta.
Genç işsizliği konusunda önemli bir de kavram bulunmakta. "Atalet Oranı" olarak ifade edilen bu durum genç işsizliği konusunda oldukça önemli sonuçlar ortaya çıkarıyor.
Atalet Oranı; Genç nüfus içerisinde yer alıp, ne eğitime devam edip, ne istihdamda bulunup, ne de herhangi bir staj veya mesleki eğitim programına devam edenlerin genç nüfusa oranı.
Bu oran bakımından, ülkeler arası bir karşılaştırma yapacak olursak; OECD ülkelerinde 2010 yılı atalet oranı %12.8, Avrupa Birliğinde atalet oranı %12,4 olarak belirlenmiş. Türkiye'de ise 2011 yılı için atalet oranı %24 olarak gerçekleşti.
Genç işsizliği ile ilgili bir başka konu da gençlerin işgücüne dâhil olmamaları ile ilgili. Yani, ne istihdamda ne de işsiz olarak bulunmaları ile alakalı. Bu alandaki oranlara göre; 15-24 yaş arasındaki gençlerin işgücüne dâhil olmama nedenlerinin dağılımı şu şekilde:
İş bulma ümidi olmadığı için iş aramayanlar: %3
Ev işleri ile meşgul: %23.7
Öğrenci: %58.6
İş aramayıp çalışmaya hazır olanlar: %5
Bütün bu sonuçlardan sonra ortaya çıkan tablo, Türkiye'de gençlere istihdam imkânlarının yeterince sunulamadığı ve genç işsizliğinin giderek artış eğiliminde olacağı.
Neticede konuyu sosyal güvenlik yönünden de ele alırsak, genç istihdamının yaratılamaması önümüzdeki yıllarda sosyal güvenlik gelir - gider dengesini oldukça zorlayacak gibi.
Tabloda da görüldüğü gibi, gelir - gider dengesi açısından açığın 2013 yılı için 25 milyar TL'ye çıkacağı tahmin ediliyor. 2012 yılı için doğrudan bütçe transferi 62 milyar 906 milyon TL iken, bu rakamın 2013 yılında 72 milyar 881 milyon TL'ye çıkacağı öngörülüyor. Ancak, konu ile ilgili uzmanlara göre bu rakamın 80 milyar TL'yi bulması da oldukça olası.
Bütün bu oranlar ve rakamlar çerçevesinde yapılması gereken tek şey var; daha fazla işgücünü istihdama katmak, özellikle gençleri.
Genç işsizliği açısından sorunun birçok sebebi var elbette fakat bunlara hiç girmeden, nitelikli ve eğitimli bir genç nesil yaratılır. Bunu düşünmekte fayda var.
Prof. Dr. Cem KILIÇ
http://www.dunya.com/genc-issizligi-boyle-artarsa-sosyal-guvenlik-zarar-gorecek-150607yy.htm