Yatırım teşvikleri yeniden düzenlenirken
Basında son günlerde yer alan haberlerden, yatırım teşvik mevzuatının gözden geçirildiği ve çalışmaların yıl sonuna kadar tamamlanmasının beklendiği anlaşılmaktadır.
2009 yılında yürürlüğe giren Yatırımlarda Devlet Yardımları mevzuatının, yaklaşık iki yıllık bir uygulama süreci sonunda yeniden gözden geçirilmesi ve varsa aksayan yönlerinin düzeltilmesi bizce de gereklidir.
Bu makalede, yatırımlarda devlet yardımlarının en önemlilerinden birisi olan indirimli kurumlar vergisi uygulamasıyla ilgili sorunlara ve görüşlere yer verilecektir. Diğer teşvik unsurları ise izleyen makalelerde incelenecektir.
Yasal düzenlemeler ve açıklamalar
İndirimli kurumlar vergisi oranıyla ilgili yasal düzenleme Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 32/A maddesinde yer almaktadır.
Yatırımlarda devlet yardımlarının düzenlendiği kararnamede bölgeler itibariyle uygulanacak indirim oranı ve yatırıma katkı oranları belirlenmiş, indirimli kurumlar vergisi ile ilgili olarak kanunda yer alan düzenlemenin ötesinde bir düzenleme esas olarak yapılmamıştır. Benzer şekilde konuyla ilgili olarak yayımlanan tebliğde de kanun ve kararnamede yer alan düzenlemelerden farklı bir açıklama bulunmamaktadır.
İndirimli kurumlar vergisi uygulamasıyla ilgili olarak Gelir İdaresi'nce bugüne kadar yayımlanmış bir tebliğ veya sirküler yoktur. Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulunun, 11 Mart 2011 tarihli Eylem Planıyla, Nisan 2011 sonuna kadar, belirsizliklerin giderilmesi taahhüt edilmişse de bu eylem gerçekleştirilememiştir. İndirimli kurumlar vergisi uygulamasıyla ilgili olarak bugüne kadar tespit edebildiğimiz kadarıyla sadece bir özelge verilmiştir.
İşe Kanun değiştirilerek başlanmalı
İndirimli kurumlar vergisi oranı ile ilgili mevzuat gözden geçirilecekse işe Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 32/A maddesi değiştirilerek başlanmalıdır.
Gelir İdaresi'nin taahhüt etmesine rağmen, uygulamayla ilgili bir tebliğ veya sirküler yayımlamamasının ve tereddütlü konulara ilişkin açıklama yapmaktan kaçınmasının gerekçesinin yasal düzenlemenin yetersizliğinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir.
Yasa hükmü ihtiyacı karşılamaktan uzaktır. Düzenlemenin dili de vergi hukukçularının alışık olduğu jargondan uzaktır.
Bu çerçevede madde yeniden yazılmalı, Gelir İdaresi'nin yorumla dolduramayacağı konular yasada açıkça düzenlenmeli, gereksiz olduğu düşünülen yeniden değerlemeye ilişkin hüküm de maddeden çıkartılmalıdır.
Teşvik yatırım döneminde verilmeli
Yatırımcı için en önemli konulardan birisi, belki de en önemlisi yatırımın finansmanıdır. Yatırım döneminde sağlanmayan, yatırımın kazanç ürettiği döneme ertelenen finansman desteğinin beklenen etkiyi sağlaması söz konusu değildir. Bu çerçevede yatırım desteklerinin yatırım döneminde etkisini gösterecek şekilde sağlanması gerekmektedir.
Anlaşılamayan bir gerekçeyle, indirimli kurumlar vergisi oranı teşvikinin uygulaması, yapılan yatırımdan kazanç elde edilip vergi ödenmeye başlanması sonrasına bırakılmıştır. Bu durum özellikle yenileme yatırımı yapan, belirli bir aktif büyüklüğe ulaşmış işletmelerin, çok uzun yıllar teşvikle sağlanan vergi tasarrufunu elde edememelerine yol açmaktadır. Bu ise teşvik unsurlarının en önemlisinin yatırımlara olan olumlu etkisini aşındırmakta, hatta yok edebilmektedir.
Teşvikten beklenen etkinin gerçekleşmesi umuluyorsa, yatırım indiriminde olduğu gibi, yatırıma başlanmasıyla birlikte ve yapılan yeni yatırımın kazanç üretmesi beklenmeksizin teşvikin uygulanmasına başlanması sağlanmalıdır.
Bölgeler belirlenirken komşu bölgeler de dikkate alınmalıdır
İndirimli kurumlar vergisi oranı teşviki, bölgeler itibariyle farklılaşmakta, birinci bölgeden dördüncü bölgeye doğru teşvik artarak devam etmektedir.
Komşu bölgelerin her birinde desteklenen yatırımlar için, bölge tercihi doğal olarak yatırımın gideceği bölgenin belirlenmesinde en önemli kriterlerden birisi olmaktadır.
Bir yatırım türünün birbirini izleyen iki komşu bölgede (örneğin ikinci ve üçüncü bölgede) desteklenmesi durumunda, bölge tercihi teşvik oranını etkilemekte ancak oran farklılığının çok fazla olmaması, sorun yaratmamaktadır. Yatırımın birbirini izlemeyen iki komşu bölgede (örneğin birinci ve üçüncü bölgede) desteklenmesi durumunda ise teşvik oranı çarpıcı bir şekilde farklılaşmakta, az teşvik öngörülen bölge için ciddi bir tehdit olmaktadır. Böyle bir durumda, komşu bölgelerden az teşvik sağlanan bölgeye, aynı sektörde teşvik sağlanmasının bir anlamı da kalmamaktadır.
Bu çerçevede, yeni teşvik haritası belirlenirken, olabildiğince birbirini izlemeyen bölgelerin komşu olmamasının sağlanmasında yarar bulunmaktadır.
Büyük yatırım tanımı daha esnek yapılmalıdır
Mevcut yasal düzenlemelerle 12 sektörde belli büyüklüğün üzerindeki yatırımlar büyük ölçekli yatırım olarak tanımlanmış ve bu yatırımlara göreceli olarak daha yüksek oranda teşvik sağlanmıştır.
Büyük yatırımlar, başta istihdam, teknoloji ve rekabet açısından özel olarak değerlendirilmesi gereken yatırımlardır. Bu özelliği nedeniyle, tanım konusunda daha esnek bir düzenleme yapılmasında ve yatırım bazında Bakanlar Kuruluna veya ilgili kamu otoritesine yetki verilmesinde yarar olabilir.
Yeni yatırımdan elde edilen kazancın hesaplanması
Yukarıda indirimli kurumlar vergisi oranı teşvikinin yatırımdan elde edilen kazançla sınırlı olmaksızın uygulanması önerilmiştir. Bu nedenle mevcut yasal düzenlemenin, yatırımdan elde edilen kazancın tespitine ilişkin hükümleriyle ilgili sorunlara ve bu konudaki önerilere ayrıntılı olarak girilmeyecek ve birkaç cümleyle yetinilecektir.
Öncelikle, indirimli oranın sadece yatırımdan elde edilen kazanca uygulamasından vazgeçilmemesi durumunda, kazanç tespitine ilişkin açık düzenleme yapılmasına ihtiyaç vardır.
Gelir İdaresi'nce verilen özelgede, yeni yatırımdan elde edilen kazancın hesaplanamadığı durumda, hesaplamada dikkate alınan mevcut sabit kıymet tutarının sabit kıymetlerin amortismanlar düşülmeden önceki değerleri dikkate alınarak hesaplanması gerektiği belirtilmiştir. Bu görüşün yasal düzenlemeye uygun olup olmadığı tartışılabilir. Ancak kesin olan bir konu vardır ki, bu görüş çoğu işletmelerin teşvikle sağlanan vergi tasarrufuna ulaşmalarını olanaksız hale getirmiştir.
Bu nedenle, Gelir İdaresi'nce verilen görüşün yeniden değerlendirilmesinde, görüşte ısrar edilmesi durumunda ise yeni yatırımdan elde edilen kazancın hesaplanmasında, sabit kıymetlerin net defter değerlerin dikkate alınmasını sağlayan bir düzenleme yapılmasında yarar görülmektedir.
Recep BIYIK / VERGİ PORTALI
recep.biyik@tr.pwc.com
23.09.2011 - 08:48
http://www.dunya.com/recep-biyik_106_0_yazar.html