Kimi okurlarımın isteğine uyarak, Çek Yasası’nda yapılan değişiklikleri ele almak istiyorum.
Ticaret hayatımız çekten, şair Orhan Veli’nin meşhur Süleyman Efendi’sinin nasırdan çektiği gibi çok çekmiştir. Hukuk sistemimiz, ülkemize özgü bir düzenleme yaparak, hapis cezası yoluyla çek dolaşımını güvence altına almış, ancak sonuçta kurunun yanında yaş da yanmış, kötü niyetli olmayanlar da hapis cezasına çarptırılmışlardır.
5941 sayılı Çek Kanunu’nun bazı maddelerini değiştiren 6273 sayılı yeni yasaya göre, artık karşılıksız çek düzenleyenlere mahkemelerce hapis cezası verilemeyecek; sadece Cumhuriyet Savcıları tarafından 300 TL’den 3000 TL’ye kadar idari para cezası verebilecek.
Düzenlemenin temel gerekçesi, “ekonomik suça ekonomik ceza ilkesi”
Yeni düzenleme sayesinde, hâlen cezaevlerinde yattığı bildirilen 1457 hükümlü / tutuklu salıverilecek (bu yapılıyor) ve mahkemeleri işe boğan on binlerce dava dosyası düşecek. Hâlen kovuşturulan çek davaları hakkında ise hüküm veren mahkemelerce ya da Yargıtay’ca duruşması olarak idari yaptırım kararı verilmesi öngörülüyor.
Bunun yanında, Cumhuriyet Savcıları, “çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı” alma ve bu kararı Merkez Bankası’na bildirmeye de yetkili kılınmış bulunuyor. Savcılar, çekte dolandırıcılık, sahtecilik ya da benzeri suçların işlenmesi halinde de aynı yasak kararını alabilecekler. Provizyonsuz çek keşide edene on yıl çek defteri verilemeyecek.
Yeni dönemde muhatap bankalar karşılıksız çıkan her çek yaprağı için artık 600 TL değil de 1000 TL ödeyecekler ve bu sorumlulukları 2018’e kadar sürecek. (Ancak çek bedeli 1000 TL’nin altında ise sorumluluk, o kadar olacak.) Bir başka düzenleme de bir çek, üzerindeki baskı tarihine göre 5 yıl içinde eğer bankaya ibraz olunmazsa, bankanın çek sorumluluğundan kurtulacak olmasıdır.
Çek defteri (karnesi), bu yılsonuna kadar çıkacak tebliğe uygun şekilde bastırılacak ve her çek yaprağı üzerinde ayrıca çekin baskı tarihi de yer alacak.
Yasal ibraz süresinde ibraz edilerek karşılıksızlık kaşesi yiyen çekler için, 6 ay içinde Kabahatler Kanunu’na göre yetkili Cumhuriyet Savcılıklarına başvurmak gerekiyor. Çeke bağlı alacak hakkı ise, artık altı ay yerine bonolarındaki gibi üç yıllık bir süreçte takip edilebilecek.
“Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı eğer çek bedeli ticari temerrüt faiziyle tamamen ödenirse ya da hak sahibi talebini (şikâyetini) geri alırsa Savcı tarafından kaldırılacak ve durum Merkez Bankası’na bildirilecek Merkez Bankası, üzerinden 10 yıl geçen çek sicilini kendiliğinden silecek.
Çeki karşılıksız çıkan kimse, bu çeki eğer kandırma kastıyla (hileyle) hareket ederek düzenlemişse, TCK’nin “dolandırıcılık“ hükümlerine göre cezalandırılacak, çek düzenleme ve hesap açma yasağına çarptırılacak ve alacağı ceza bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası olacaktır.
Bundan sonra karşılıksız çek kesenler hakkında “adli sicil“ tutulmayacak, sadece Merkez Bankasınca “hukuki sorumluluk ve idari yaptırım“ sicili tutulacaktır.
Yeni düzenleme ile artık hamil ileri vadeli bir çeki, çekin üzerindeki düzenleme tarihinden önce bankaya ödemeye ibraz edemeyecek. Bu kısıtlamanın, 5 yıllık bir süre için 31.12.2017 tarihine kadar ertelendiği görülüyor.
Kanaatimce kötü niyetli çek düzenlemelerinin önünün alınabilmesi bakımından yasaya, dolandırıcılık iddiasının ispatını kolaylaştıracak hükümlerin de konulması yerinde olurdu. Her karşılıksız çek düzenleyen elbette dolandırıcılık kastıyla hareket etmiş sayılamaz. Ancak çeki düzenleyen, eğer çekin vade tarihinde karşılıksız çıkacağını bile bile çek kesmişse, dolandırıcılık kastıyla hareket etmiş sayılmak gerekir. Gelgelelim bu kastın çek alacaklısı tarafından tespiti ve ispatı, ancak çek düzenleyenin bilançosunu görmesiyle mümkün olabilir. Bu nedenle çek düzenleyenin düzenleme anı bilançosu ile ileri vade dönemine ilişkin tahmini bilançosunu Savcılığa ibraz zorunluluğunun yeni yasayla getirilmesi, dolandırıcılık kastının tespit ve ispatını kolaylaştırabilecekti.
Acı gerçek o ki, hapis cezasıyla çeki güvence altına almak art niyetliler için yeterince caydırıcı olamamış, ülkemiz çek suçlularının adeta kol gezdiği bir ülke olmuştur. Bu sonuçta ekonomik koşulların payı kadar, dürüstlük duyarlılığımızın büyük payının olduğu da su götürmez bir gerçek.
“Kazan kazan“ilkesine dayalı bir iş dünyasına ne kadar da çok ihtiyacımız var!
BİLAL EYÜBOĞLU / YENİGÜN
08.02.2012