.
Sermayenin Tamamlanmasi Işlemlerinin Türk Ticaret Kanunundaki Yeri
1. GİRİŞ
Bilindiği gibi Türk Ticaret Kanunu'nun 324. maddesinde "Son yıllık bilançodan esas sermayenin yansının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, Yönetim Kurulu derhal toplanarak durumu umumi heyete bildirir. Şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa idare meclisi aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Esas sermayenin üçte ikisi karşılıksız kaldığı takdirde umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde şirket fesh edilmiş sayılır" hükmü yer almaktadır.
.
Bir hesap döneminde büyük miktarda ya da birden fazla dönemde istikrarlı olarak zarar eden firmalann, zamanında tedbir almamalan halinde eninde sonunda sermayelerinin üçte ikisini kaybetmeleri kaçınılmazdır.
.
Zararın, kayıtlı sermayenin üçte ikisini aşması halinde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın sermaye artırımı için başvuran şirketlere, sermaye artış izni vermemesi, işletme sermayesi sıkıntısı çeken firmaları kaybolan sermayelerinin tamamlanması kararını almaya zorlamaktadır.
.
Hatırı sayılır sabit kıymete sahip kurumlar özellikle sanayi kuruluşları, TTK'nun 324. maddesindeki, aktiflerin rayiç bedelle değerlendirilmesi hükmünden yararlanarak yaptıkları yeniden değerleme sonucunda ortaya çıkan yeniden değerleme fonu nedeniyle zararlarını azaltma ve hatta tamamen kapatma olanağına sahip olurken nisbeten az sabit kıymete sahip ticari nitelikteki işletmeler veya hizmet işletmeleri için bu imkan da bulunmamaktadır.
Bu yazımızda, sözkonusu işlemin çeşitli yönlerini ve uygulamada ortaya çıkan sorunların çözümü konusundaki görüşleri¬mizi açıklamak istiyoruz.
.
Bununla uygulamacılara bir ölçüde de olsa yardımcı olmayı amaçlamaktayız.
2. TICARET KANUNU ÇERÇEVESİNDE SERMAYENIN TAMAMLANMASI ZORUNLULUĞU
TTK'nun 324. maddesi hükmünde en son yıllık bilançoya göre, sermayenin yansının karşılıksız kalması halinde, yönetim kurulunca aktif kıymetlerin piyasa değerleri dikkate alınarak, yeniden bir bilanço düzenleneceği, bu bilançoya göre asıl sermayenin üçte ikisinin kaybe¬dildiği saptanırsa, genel kurulca sermayenin tamamlanması karan alınması zorunlu kılınmıştır.
.
Hükümde son yıllık bilanço denildiğine göre, 31 Aralık tarihinde hazırlanan bilançonun esas alınacağı anlaşılmaktadır. Hesap dönemi içerisinde sadece hesapların bakiyesi alınmak suretiyle fiili sayım ve gerekli değerleme ve düzeltmeler yapılmadan düzenlenecek bir bilanço yanıltıcı olabilecektir.
.
Nitekim, uygulamada sermaye artış işlemleri nedeniyle mahkemece tayin edilen bilirkişilerin aylık, 6 aylık geçici bilançoları esas aldıklan ve buna göre kurumları sermaye tamamlama işlemlerine zorladıklan görülmektedir. Geçici bilançolardaki zararlara göre sermayenin tamamlanması işlemine başvurulduğu takdirde, hesap dönemi sonuna kadar ticari faaliyet sonucu elde edilen kârla zarann kapanması halinde, sermayenin tamamlanması işlemine gereksiz yere başvurulmuş olmaktadır.
.
Tabii bunun aksi de mümkündür. 31 Aralık'ta sermayenin üçte ikisinin yitirildiği açıkken, takip eden dönem içinde geçici bilançodaki fıktif ve geçici bir kârlılık nedeniyle zarann kapandığı sanılabilmektedir.
.
Sermayenin yarısının karşılıksız kaldığının ya da sermayenin üçte ikisinin yitirildiğinin hesaplanması sırasında, kanunen kabul edilmeyen giderlerin de indirilmesiyle ulaşılan ticari zarann dikkate alınması gerekmektedir. Doğaldir ki, bu zarardan, kanuni ve ihtiyari ihtiyatlarla dağıtılmamış kârlar ve yeniden değerleme fonu da indirilecektir.
Bu indirimlerden sonraki zararın kayıtlı sermaye ile karşılaştırılması sonucu sermayenin yarısının ya da üçte ikisinin kaybedilip kaybedilmediği karan verilecektir. İlgili madde de yönetim kurulunca düzenlenecek ara bilançoda aktiflerin satış fiyatı ile değerlendirileceği belirtilmiştir. Birçok halde fiilen satılmayan aktiflerin satış fiyatını tespit etmek zordur.
Yönetim kurulunca, kullanılacak emsal ve kriterlerin makul ve kabul edilebilir olması esastır. Sözkonusu değerleme için ilgili mahkemeye başvurularak rayiç bedel tespit ettirilebileceği gibi, bu işlem bağımsız bir bilirkişiye de yaptırılabilir. Şirket aktiflerinin değerlemesinde borsaya kayıtlı menkul kıymetler için borsa değeri, gayrimenkuller için emlak vergisi için belirlenen asgari m2 değerlerinin kullanılabileceği hiç tartışmasızdır.
.
Sözkonusu rayiç bedellerle net defter değerler (yeniden değerlemeye tabi iktisadi kıymetler için yeniden değerlemeden sonraki net aktif değer) arasındaki müspet fark yeniden değerleme fonu olarak bilançonun aktifinde yer alacak, dolayısıyla öz varlığı arttıracaktır.
Bu değerlemenin kanuni defterlere kaydedilmesinin zorunlu olduğunu sanmıyoruz. Tamamen yasal defter kayıtlan dışında, yönetim kurulu kararına göre hazırlanan ve onun tarafından onaylanan bir rapor şeklinde olması bizce yeterlidir.
3. ORTAK KURUM AÇISINDAN SERMAYENİN TAMAMLANMASI
Yukarıdaki bölümde, sermaye tamamlanması işlemini zararlı kurum açısından ele aldık. Ancak, bu işlemin iştiraktaki sermaye payını tamamlamak zorunda olan iştirakçi kurum üzerinde de bir takım etkileri olacaktır.
.
Zararda olan iştirakinde, sermayenin tamamlanması karan alınan iştirakçi kurumun bu karar uyarak, iştirakine koyduğu sermayeye ilave olarak yaptığı ödemelerin ne şekilde değerlendirileceği öteden beri tartışılagelmektedir. Bu konuda hukuki ve teorik tartışmalara katılmak bu yazının amacını aşacağı kanaatinde olduğumuzdan sadece iki görüşü özetlemek ve Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nın bu konudaki görüşünü açıklayan yazısında atıf yapmakla yetineceğiz. Sermayenin tamamlanması için yapılan ödemelerin iştirakçi kurumda doğrudan gider yazılabileceğini savunan görüşe göre, "Sermayenin tamamlanması kavramı, azaltma ve artırma işlemlerinin sonuçla¬rını birlikte içermektedir. Kurum zararım ortaklara aktaran işlem, sermayenin azaltılmasıdır. Bu da, bir kısım pay senetleri¬nin yok edilmesi anlamını taşır." (TTK.
Md. 329) ".... yok edilen pay senetlerinin dönem kazancından düşülmesi bir muhasebe zorunluluğudur" (1). Bu görüşün aksine; ikinci görüş, sözkonusu ödemelerin hisse senetlerinin alış bedeline eklenmesi gerektiğini savunmaktadır. "Biz, hem statik (konsolidasyona izin vermeyen) bilanço hem zarar ödemesinin kazançtan indirilmesi kavramlarının bağdaşmayacağını, zarar ödemesinin dinamik bilanço düzenlemesinde kendiliğinden sonuç hesaplarım etkileyeceğini düşünüyoruz" (2)
.
Bizim görüşümüz de, bugünkü vergi mevzuatı çerçevesinde, ikinci görüş doğrultusunda işlem yapılması gerektiğidir. Açıktır ki, mevzuatın, iştirakçi kuruma iştirakinin zararını indirmesine müsaade etmediğini savunmak bunun gereksiz olduğunu savunmakla aynı şey değildir. Aksine, konsolide bilanço düzenlenmesine izin verecek yasal düzenlemeler yapılarak iştirak zararlarının, indririlmesftıe olanak sağlanmasını yararlı görmekteyiz. Maliye ve Gümrük Bakanlığı'nm konu ile ilgili bir muktezasında "... Sermayenin tamamlanması amacıyla yapılacak ödemenin ise, ortaklık payının korunmasına yönelik bir sermaye tahsisi olarak hisse senetlerinin alış bedeline ekleneceği tabiidir" (3) denilerek, ikinci görüşün savunulduğu anlaşılmaktadır.
.
4. SONUÇ
TTK'nun sermayenin tamamlanması ile ilgili 324. maddesinin uygulanmasında;
1. Kapatılacak zararın ticari bilançoda gösterilen zarar olduğu,
2. Aktif kalemlerin TTK'nun 324. maddesine göre satış fiyatı ile değerlendirilmesi işlemlerinin yıl sonu mali bilançolarında gösterilmemesi,
4. Zararı kapatmak için ödemede bulunan iştirakçi kurumun, bu ödemeyi iştirak hesabına kaydedebileceği fakat doğrudan gider yazamayacağı, görüşündeyiz.
.
Abdullah EKİNCİ
SMMM
abdullahekinci25@gmail.com
http://muhasebenet.net/haber.php?haber_id=1565