Birçok erkeğin duymaktan bile hoşlanmadığı, tahammül gösteremediği bir konu olduğunu biliyorum. Ama erkeklere rağmen kadınlar çalışma hayatında var olma çabası veriyor. Okudukça verilen mücadeleyi, devletin bu mücadeledeki rolünü göreceksiniz. Son yıllarda kadın emeği iş piyasasında kendini daha çok hissettiriyor, sesleri daha gür çıkıyor. Bu çok hassas konu ile ilgili yazılarımı bir farkındalık oluşturana kadar farklı boyutları ile zaman zaman ele almayı sürdüreceğim.
Konuya en başından giriş yapacak olursak: Kadının çalışma hayatına aktif olarak dâhil olması 1980’li yıllara rastlamaktadır. 1990’lı yıllarda kadınların işgücüne katılım oranı %34,1 iken 2011 yılında bu oran %25,6’ya geriliyor. Kırsal kesimde kadının işgücüne katılımı daha fazla gözükse de bu sizi yanıltmasın. Burada %84 gibi bir oranla ücret almadan kendi tarlalarında çalışan kadınlardan bahsediyor rakamlar. Kente göç eden kadınlarda okuryazarlık ve mesleki bilgi beceri olmaması kadının piyasa şartlarında iş bulmasını bir hayli güçleştirmekte. Böylelikle çalışmayarak “ev kadını” olan kadınlar, işgücüne katılım oranını aşağılara çekmektedir.
Kadınların çalışmaya başladığı dönemi emekleme kabul edersek günümüze geldiğimizde sektörel anlamda çok da fazla bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Zira kadınların en çok rağbet ettiği iş gruplarının başında temizlik, tekstil ve gıda gelmekte. Özellikle tekstil sektörü kayıt dışı istihdamın en yoğun yaşandığı alanlardan biri. Burada kadın istihdamının fazla olması da eklenince sonuç maalesef kadınlar aleyhine oluyor. Konfeksiyon atölyelerinde onlarca çalışanın neredeyse tamamı kadın olduğu halde sigortalı olanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor
İşgücü ihtiyacının mevsimsel olduğu bölgelerde erkeklerin dönem dönem işsiz kalmaları kaçınılmazdır. Bu durumda kadınlar çalışma hayatına girmek zorunda kalarak emek yoğun sektörlerde iş bulabilmektedirler. Kadınlar merdiven altı diye tabir ettiğimiz yerlerde çalışarak ev ekonomisine katkıda bulunup, aile birliğine destek olurken sosyal güvenceden mahrum bırakılmaktadır. Yaşanan ekonomik krizlerde kadının iş hayatındaki varlığı tabiri caizse “bağışıklık sistemi” rolü oynamasına rağmen emeği kendisine ileriye dönük bir kazanç sağlamamaktadır.
Eğitim durumlarına baktığımızda ise bu şekilde çalışma hayatına giren kadınların %62’si ilkokul mezunu. Ev işlerinde gündelikçi olarak her gün farklı bir eve temizliğe giden kadının sosyal güvence talep etmesi oldukça ütopik bir yaklaşım. Çalışma hayatına mecbur kaldığı için itilen bu kadınlardan aynı zamanda evindeki sorumluluklarını -yemek, ütü, çamaşır, çocuk bakımı- hiç aksatmadan yerine getirmesi de bekleniyor. Yani kadın evde ücretsiz, dışarıda sosyal güvencesiz olarak yaşayıp gidiyor. Sanılanın aksine bu durum sadece kırsal alanlarda değil kentleşmenin yoğun olduğu büyük şehirlerde de aynı.
Görülen tablo içinizi karartmasın çünkü kadının çalışma hayatına dâhil edilmesi için son yıllarda birçok yasal düzenleme yapılarak bu durum değiştirilmeye çalışılıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; eğitim düzeyi artan kadının işgücüne katılımı da artmaktadır. Bu nedenle uluslararası kuruluşlar, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları ilgili bakanlıklarla işbirliği yaparak kız çocuklarının eğitime katılma oranlarını artırmak ve eğitimlerini devam ettirebilmeleri için gerekli imkânların sağlanması adına birçok ortak proje yürütmektedir. Yürütülen projelerin devamlılığında hedeflenen amaçlardan biri de kadın emeğine vasıf kazandırarak nitelikli hale dönüştürmek. Yani meslek edindirmek. Kadına yeni istihdam imkânları sağlanabilmesi adına 6111 sayılı kanunda 18 yaşından büyük kadınlardan mesleki yeterlilik belgesi sahiplerinin 48 ay süre ile sigorta primleri işsizlik fonundan karşılanacaktır ibaresi ile kadın istihdamı teşvik edilmiş ve sosyal güvencesi devlet destekli hale gelmiştir. KOSGEB “İş Merkezleri Yoluyla Kadın Girişimciliğinin Desteklenmesi Projesi” kapsamında seçilen pilot illerde “Kadın İş Geliştirme Merkezleri” açılmış olup, kendi işini kurmak isteyen kadın girişimcilere başlangıç desteği sağlanmaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında 17.02.2012 tarihinde imzalanan protokolde mevsimlik gezici tarım işçileri olarak çalışan kadınların çalışma ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi, İŞKUR’a erişimin kolaylaştırılması gibi kadınların ekonomik yaşama katılımlarının artırılması ve güçlendirilmesi hususunda çalışmalar yapılmıştır. 9. Kalkınma Programında (2007-2013) işgücüne katılma oranının %2,1 oranında artırılacağı öngörülerek belirleyici unsurun kadın işgücü olması beklenmektedir.(1) Ayrıca Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne dâhil olma çabaları da kadın istihdamının artırılmasında itici bir role sahiptir.
Kadınların iş hayatına girmesini yüreklendirici bu adımların daha da artması elbette çok umutlandırıcı ancak; yetersiz. Bu konuda atılacak her türlü adımda herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli ki; belirlenen hedefler kâğıt üzerinde başka baharlara kalmasın.
Kaynak:
(1) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Türkiye’de Kadının Durumu, Nisan 2012, Ankara
Zuhal ALEMDAR POLAT
Sosyal Güvenlik Denetmeni
http://calismarehberi.com/kadin-evde-ucretsiz-disarida-sosyal-guvencesiz-makale,80.html