Son 6 yıllık süreçte Türkiye ekonomisinin makro göstergeleri hem geçmiş yıllarla hem de diğer büyük ekonomilerle kıyaslandığında oldukça önemli iyileşmeler göstermekle birlikte, işsizlik oranının belli bir eşiğin altına düşürülememesi ve cari açık sorununun artarak devam etmesi, genel iyileşmeyi gölgeleyen iki unsur olarak dikkat çekiyor.
Bir taraftan büyüme konusunda Euro bölgesine ve BRICK ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Kore) hariç diğer belli başlı ekonomilere kıyasla başarılı bir performans gösterirken, istihdam yaratma konusunda aynı ölçüde başarılı olamayışımız, diğer taraftan tutar ve oran olarak sürekli büyüyen cari açığımız nedeniyle sıcak para ile finanse ettiğimiz büyümenin sürdürülebilirliğine ilişkin endişeler ekonomimizin yumuşak karnı olarak görülmektedir.
Hükümet içindeki bazı bakanlar da dahil olmak üzere, bahse konu sıkıntıların ana nedeni olarak aşırı değerli Türk Lirasına işaret eden çok sayıda ekonomist bulunmaktadır. Aşırı değerli Türk Lirası’nın ekonomiye verdiği zararlar ifade edilirken konuya genellikle “ihracatçılar” açısından yaklaşılmakta, aşırı değerli TL’nin ihraç ürünlerimizi pahalı hale getirerek ihracatımızın önünü kestiği ifade edilmektedir. Diğer taraftan son altı yılda ihracat ve ithalat rakamlarımıza baktığımızda bahsedilen ölçüde bir olumsuzluğun görünmemesi, hatta ihracatımızın rekor üzerine rekor kırması da bu konudaki şikâyetler ile çelişkili bir durum ortaya çıkarmıştır.
Kur politikasını analiz etmek doğru teşhis şansını artırıyor
Oysa yukarıdaki denklemin içerisine Euro/USD kur gelişmelerini ve geleneksel ihraç pazarlarımızın yapısını kattığımızda olan biteni daha net anlama ve olumsuzlukları daha sağlıklı teşhis etme şansı bulmaktayız. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda 2004’ten bu yana izlenen kur politikasının ihracat rakamlarını azaltmamakla birlikte ihracatçılar için üretim yapan yurt içi imalatçılar üzerindeki olumsuz etkilerini ve cari açığı büyütmedeki etkisini daha net görmemiz mümkün olmaktadır.
Sorunu daha sağlıklı ortaya koyabilmek açısından tipik iki Türk ihracatçısı Bay A ve Bay B üzerinden konuyu örnekleyerek anlatmak yararlı olacaktır. Örneklere geçmeden önce ülkemizin toplam ihracatının önemli bir bölümünü Euro bölgesine yaptığını ve örneklerin buna uygun oluşturulduğunu belirtmekte fayda var.
Buna göre;
Bay A, yurt içinden sağladığı hammaddeleri, fabrikasında işleyerek Euro bölgesine ihraç eden bir müteşebbistir. Bay A’nın tüm maliyetleri TL cinsinden oluşmakta ve sattığı ürünün fiyatını her yıl Euro cinsinden %1,5 artırma imkanı bulunmaktadır. 2003 yılında Bay A ortalama %25 kâr marjı ile ihracat yapmaktadır. Bay A döviz kurlarını izlememekte, düz ve çapraz kurlardan bağımsız olarak yurt içinden girdi satın alarak faaliyetini yürütmektedir. Bay A’nın üretim maliyetleri her yıl ortalama TÜFE artışı ile paralel artmaktadır. Buna göre Bay A’nın 2004 – Temmuz 2010 dönemleri arası maliyetleri-satış fiyatı ve kârlılığı aşağıdaki tabloda yer aldığı gibi olacaktır:
Bir taraftan büyüme konusunda Euro bölgesine ve BRICK ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Kore) hariç diğer belli başlı ekonomilere kıyasla başarılı bir performans gösterirken, istihdam yaratma konusunda aynı ölçüde başarılı olamayışımız, diğer taraftan tutar ve oran olarak sürekli büyüyen cari açığımız nedeniyle sıcak para ile finanse ettiğimiz büyümenin sürdürülebilirliğine ilişkin endişeler ekonomimizin yumuşak karnı olarak görülmektedir.
Hükümet içindeki bazı bakanlar da dahil olmak üzere, bahse konu sıkıntıların ana nedeni olarak aşırı değerli Türk Lirasına işaret eden çok sayıda ekonomist bulunmaktadır. Aşırı değerli Türk Lirası’nın ekonomiye verdiği zararlar ifade edilirken konuya genellikle “ihracatçılar” açısından yaklaşılmakta, aşırı değerli TL’nin ihraç ürünlerimizi pahalı hale getirerek ihracatımızın önünü kestiği ifade edilmektedir. Diğer taraftan son altı yılda ihracat ve ithalat rakamlarımıza baktığımızda bahsedilen ölçüde bir olumsuzluğun görünmemesi, hatta ihracatımızın rekor üzerine rekor kırması da bu konudaki şikâyetler ile çelişkili bir durum ortaya çıkarmıştır.
Kur politikasını analiz etmek doğru teşhis şansını artırıyor
Oysa yukarıdaki denklemin içerisine Euro/USD kur gelişmelerini ve geleneksel ihraç pazarlarımızın yapısını kattığımızda olan biteni daha net anlama ve olumsuzlukları daha sağlıklı teşhis etme şansı bulmaktayız. Konuya bu açıdan yaklaştığımızda 2004’ten bu yana izlenen kur politikasının ihracat rakamlarını azaltmamakla birlikte ihracatçılar için üretim yapan yurt içi imalatçılar üzerindeki olumsuz etkilerini ve cari açığı büyütmedeki etkisini daha net görmemiz mümkün olmaktadır.
Sorunu daha sağlıklı ortaya koyabilmek açısından tipik iki Türk ihracatçısı Bay A ve Bay B üzerinden konuyu örnekleyerek anlatmak yararlı olacaktır. Örneklere geçmeden önce ülkemizin toplam ihracatının önemli bir bölümünü Euro bölgesine yaptığını ve örneklerin buna uygun oluşturulduğunu belirtmekte fayda var.
Buna göre;
Bay A, yurt içinden sağladığı hammaddeleri, fabrikasında işleyerek Euro bölgesine ihraç eden bir müteşebbistir. Bay A’nın tüm maliyetleri TL cinsinden oluşmakta ve sattığı ürünün fiyatını her yıl Euro cinsinden %1,5 artırma imkanı bulunmaktadır. 2003 yılında Bay A ortalama %25 kâr marjı ile ihracat yapmaktadır. Bay A döviz kurlarını izlememekte, düz ve çapraz kurlardan bağımsız olarak yurt içinden girdi satın alarak faaliyetini yürütmektedir. Bay A’nın üretim maliyetleri her yıl ortalama TÜFE artışı ile paralel artmaktadır. Buna göre Bay A’nın 2004 – Temmuz 2010 dönemleri arası maliyetleri-satış fiyatı ve kârlılığı aşağıdaki tabloda yer aldığı gibi olacaktır:
Yıllar | Euro/TL | TÜFE | Maliyet (TL) | Maliyet Euro | Satış Fiyatı Euro | Kâr Euro | Kâr TL |
2004 | 1,83 | 100,00 TL | 54,54 € | 68,44 € | $13,90 | 25,49 TL | |
2005 | 1,59 | 7,72% | 107,72 TL | 67,73 € | 69,47 € | $1,73 | 2,76 TL |
2006 | 1,85 | 9,65% | 118,11 TL | 63,65 € | 70,51 € | $6,86 | 12,73 TL |
2007 | 1,71 | 8,39% | 128,02 TL | 74,63 € | 71,57 € | -$3,07 | -5,26 TL |
2008 | 2,13 | 10,06% | 140,90 TL | 66,09 € | 72,64 € | $6,55 | 13,96 TL |
2009 | 2,15 | 6,53% | 150,11 TL | 69,59 € | 73,73 € | $4,14 | 8,92 TL |
Tem.10 | 1,92 | 5,00% | 157,61 TL | 81,91 € | 74,84 € | -$7,08 | -13,62 TL |
Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere; Bay A 2004 yılında 100 TL’ye mal edip, %25 kâr ile 125 TL karşılığı (68,44 Euro) sattığı ürününü, girdilerini Türkiye’den sağlayarak ve yılda %1,5 oranında fiyat artırarak satmaya devam ettiğinde mali durumu sürekli olarak kötüleşmiştir. Bay A’nın mevcut faaliyet sonucu ile, örneğin banka kredilerini geri ödemek zorunda olduğunu varsaydığımızda, gelirindeki büyük düşüş sonucu önemli zorluklarla karşılaştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bahse konu 2004-2010 dönemleri arasında Bay A tarzı ihracatçılar ya piyasadan çekilmiş, ya da düşen kârlılıklarını telafi etmek için verimliliklerini artırmak zorunda kalmışlardır.
Verimlilik artırma ise, gerek hammadde kullanımında ve/veya fiyatlarında düşüş/tasarruf sağlamak, gerekse işgücü verimliliğinde artış sağlamak ve reel ücretleri düşürmek yoluyla mümkün olabilir. Normalde pozitif yönde atılmış adımlar olmakla birlikte, bahsedilen verimlilik artışlarını sağlamak Bay A ve Türkiye ekonomisi açısından bir kazanç olamamış, kurların hareketlerinden dolayı, sağlanan verimlilik artışları büyük oranda yurt dışındaki alıcılara/tüketicilere aktarılmak zorunda kalınmıştır. Bay A’nın Euro bölgesindeki bu dezavantajını Dolar bölgesi ülkelerine ihracat yaparak telafi etme şansı da olmamıştır. Aynı kârlılık ve maliyet koşullarında Bay A ihracatlarını Dolar bölgesine yapmış olsaydı, aynı dönemde karşılaştığı tablo aşağıdaki gibi olacaktı:
Yıllar | USD | TÜFE | Maliyet (TL) | Maliyet USD | Satış Fiyatı USD | Kar USD | Kar TL |
2004 | 1,3421 | 100,00 TL | $74,51 | $100,00 | $25,49 | 34,21 TL | |
2005 | 1,343 | 7,72% | 107,72 TL | $80,21 | $101,50 | $21,29 | 28,59 TL |
2006 | 1,4056 | 9,65% | 118,11 TL | $84,03 | $103,02 | $18,99 | 26,69 TL |
2007 | 1,1647 | 8,39% | 128,02 TL | $109,92 | $104,57 | -$5,35 | -6,23 TL |
2008 | 1,5123 | 10,06% | 140,90 TL | $93,17 | $106,14 | $12,96 | 19,61 TL |
2009 | 1,5057 | 6,53% | 150,11 TL | $99,69 | $107,73 | $8,04 | 12,10 TL |
Tem.10 | 1,5032 | 5,00% | 157,61 TL | $104,85 | $109,34 | $4,49 | 6,76 TL |
Bay A’nın Dolar bölgesine ihracat yapması durumunda mali durumu Euro bölgesine ihracata göre daha iyi görünmekle birlikte, brüt karı hem Dolar hem TL cinsinden sürekli olarak düşmüştür. Ancak, Türkiye özelinde bir çok ihracatçının ağırlıklı olarak Euro bölgesine satış yaptığı dikkate alındığında, birinci tablonun daha gerçekçi olduğunu söyleyebiliriz.
Yerli girdi kullanan ihracatçı avantajlı!
Aynı dönemde, Bay A ile aynı malı üreten ve aynı pazarlara satan, fakat kurların durumunu dikkate alarak girdilerini USD cinsinden mal satan ülkelerden ithal edip ürünlerini yine Euro bölgesine pazarlayan Bay B’nin durumuna baktığımızda çok daha farklı bir sonuçla karşılaşmaktayız. Buna göre, ana girdilerini USD cinsinden ithal ederek Euro bölgesine ihracat yapan Bay B’nin kârlılığı aşağıdaki gibi olmuştur: (USD ve Euro fiyat artışlarının yıllık %1,5 olduğu varsayılmıştır).
Yıllar | Euro/USD | Euro Enfl. | Maliyet (USD) | Satış Fiyatı (Euro) | Satış Fiyatı USD | Kar USD | Kar TL |
2004 | 1,3662 | $74,51 | 73,20 € | $100,00 | $25,49 | 34,21 TL | |
2005 | 1,1842 | 1,50% | $76,00 | 74,29 € | $87,98 | $11,98 | 16,09 TL |
2006 | 1,3202 | 1,50% | $77,52 | 75,41 € | $99,55 | $22,03 | 30,97 TL |
2007 | 1,4728 | 1,50% | $79,07 | 76,54 € | $112,73 | $33,66 | 39,20 TL |
2008 | 1,4097 | 1,50% | $80,65 | 77,69 € | $109,52 | $28,86 | 43,65 TL |
2009 | 1,4325 | 1,50% | $82,27 | 78,85 € | $112,96 | $30,69 | 46,21 TL |
Tem.10 | 1,28 | 1,50% | $83,91 | 80,04 € | $102,45 | $18,53 | 27,86 TL |
Yukarıdaki tabloların karşılaştırılmasından, 2004 yılından bu yana izlenen kur politikası sonucu tamamen yerli girdi kullanarak ihracata yönelik çalışan işletmelerin, ithal girdi kullanan işletmelere nazaran ne derece dezavantajlı olduğu görülmektedir. Yerli girdi kullanan ihracatçının ve bu ihracatçıya girdi sağlayan yerli üreticilerin rekabet şansı ancak verimliliği arttırmak ve maliyetlerini düşürmek ve bu kazanımın tamamını yurt dışı alıcıya aktarmak ile mümkün olabilecektir. Ancak, fiiliyatta bu durumdaki ihracatçıların çok önemli bir bölümü Bay B gibi davranarak, ithal girdilere yönelmiştir.
Gerçekte olan bitene baktığımızda da bu etkiyi çok açık görebilmekteyiz. Tekstil sektöründe bahsedilen etki sonucu, AB subvansiyonu ile desteklenen Yunanistan pamuğunu dolar cinsinden satın alarak Euro bölgesine ihracat yapan işletmelere iplik ve kumaş üreten şirketlerin sayısı giderek artmıştır. Nitekim ülkemizin pamuk üretimi 2004 yılında 2.455.071 ton iken, 2009 yılında bu rakam 1.725.000 ton olmuştur. Üstelik üretimde düşüş yaşandığı bu dönemde dekar başına verim 384 kg’dan 411 kg’a çıkmıştır. (www.tuik.gov.tr)
Bunun anlamı, bu sektörde önemli sayıda istihdam kaybı yaşanmış olmasıdır. Benzer durum Beyaz/Kahverengi eşya ve otomotiv sanayii alanında gözlemlenebilir. Genellikle USD cinsinden Uzak Doğu ülkelerinden ithal edilen malzeme ve yedek parçaların montajına dayanan yerli sanayimiz, ürettiği ürünleri Euro bölgesine ihraç etmeyi tercih etmiştir. Dolayısıyla izlenen kur politikasının bir sonucu olarak bir taraftan ihracatımız ve ithalatımız, dolayısıyla büyümemiz artarken, diğer taraftan geleneksel olarak ihracatçılar için üretim yapan yerli üreticilerin faaliyet hacmi daralmıştır.
İstihdam sorunu toplumsal barışı tehdit edebilir
İhracatçılar özelinde örneklediğimiz bu durum aslında ekonominin geneli için de büyük ölçüde söylenebilir. Kur avantajından yararlanmak isteyen birçok yerli firma ithal girdilere yönelmiştir. Yurt içinde tüketilen tekstil, deri mamulleri bu hususta akla gelen ilk örneklerdir.
Normalde yukarıda bahsedilen mekanizma Türkiye ekonomisinin tarihinde geçmişte daha kısa dönemli olarak zaman zaman yaşanmış, ancak hemen her defasında bu sistemin yurt dışı kaynaklarla finanse edilmesi gereğinden dolayı, “döviz kıtlığı” kaynaklı krizlerle son bulmuştur. Bu defa farklı olan şey, 2004 yılından bu yana uluslararası konjonktürün etkisiyle bir döviz bolluğu yaşamamızdır.
2004-2008 arası dönemde dünyadaki ekonomik iyimserlik ve büyüme kaynaklı parasal genişleme, globalizasyon fırtınası ile birlikte özelleştirilen kamu işletmelerine ve yurt dışı ortaklıklara açılan özel sektöre doğrudan yabancı yatırımları artırmıştır. 2008 sonrasında yaşadığımız global kriz ise, ABD ve EU kaynaklı kurtarma planları sayesinde daha önce görülmemiş ölçüde bir Dolar ve Euro emisyonu yaşanmasına yol açtığından, büyümeyi canlandıramayan bu ekonomiler yerine, güçlü iç talep ile büyümeyi sürdürebilen Türkiye, Brezilya, Kore, Çin gibi ülkelere sıcak para girişinin sürmesine neden olmuştur. Ödemeler dengesi ve döviz fiyatını baskılaması açısından olumlu görünen bu mekanizma, yukarıda değindiğimiz üzere istihdam üzerinde önemli olumsuzlukların sürmesinin de garantisi gibi görünmektedir.
Kısa ve orta vadede yukarıda özetlenen modelin (ithal girdiye dayanan ihracat/yerli üretim ve yüksek cari açık) finansman kaynaklı bir krize girmesi pek olası görünmemektedir. Ancak, işsizlik oranında bir iyileşme sağlanamaması ileride “toplumsal barışı” tehdit edecek riskleri beraberinde getirecektir. Daha önce denediğimiz bu sistem genellikle “finansman” kaynaklı krizlerle son bulurken, artan döviz kurları yerli üretimi kısa sürede tekrar canlandırmış ve sosyal patlamaları önlemiştir. Bu defa yaşanması riski bulunan “istihdam” kaynaklı bir kriz, ki bu krizin ilk etkilerini ekonomik alanda değil sosyal alanda yaşarız, süresi ve sonuçları itibariyle diğer krizlerimizden daha ağır olacaktır.
Son dönemde hükümetin özellikle kamu kurumlarına 100 binlerle ifade edilen yeni memur alım açıklamaları belki de istihdam artışı sağlayamayan ekonomiyi bu şekilde rahatlatma planı olabilir. Ancak, bu tip “sürdürülebilir olmayan” önlemlerin eldeki sorunun çözümüne kalıcı bir cevap olamayacağını düşünmekteyim.
Sonuç olarak, istihdam yaratamayan büyümenin mekanizması açık olmakla birlikte, bu mekanizmadan yararlanarak kalıcı bir “istihdam yaratan” modele nasıl geçiş sağlayacağımız konusu henüz net olarak ortaya konulamamıştır.
Kaan Korkmaz
E.Hesap Uzmanı/YMM
kaankorkmaz@altinbas.com muhasebevergi.
E.Hesap Uzmanı/YMM
kaankorkmaz@altinbas.com muhasebevergi.
http://vergikanunhaberleri.blogspot.com/