İŞ KAZASINDA YARALANMA VE ZAMANAŞIMI BAŞLANGICI
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2009/14718 E. ve 2010/5951 K. sayılı 25.05.2010 tarihli kararı özetle davacının iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda; davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle 56.952.41 TL maddi ve manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi ve de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma yapılarak Yüksek Mahkemece aşağıdaki gibi sonuca varılmıştır
Davacının 04.11.1993 günü iş kazası geçirdiği 03.01.1994 tarihine kadar tedavi gördüğü ve 04.01.1994 tarihinden itibaren çalışabileceğine karar verildiği, iş kazası sonucu sürekli işgöremezlik nedeniyle gelir bağlanması için yargılama sırasında davacı tarafından yapılan başvuru üzerine 19.01.2004 tarihinden itibaren sürekli iş göremezlik geliri bağlandığı, davacının 16.01.2009 tarihli dilekçe ile maddi tazminat istemini ıslah yoluyla artırması üzerine davalı tarafça süresinde zaman aşımı defiinde bulunulduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık bu tür davalarda B.K.'nun 125. maddesi gereğince uygulanmakta olan 10 yıllık zaman aşımı süresinin hangi tarihte başlatılması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
Uygulama ve öğretide kabul edildiği üzere, zamanaşımı failin ve zararın öğrenildiği tarihten başlatılmalıdır. Zarar görenin zararı öğrenmesi demek, zararın varlığı, mahiyeti ve esaslı unsurları hakkında bir dava açma ve davanın gerekçelerini göstermeye elverişli bütün hal ve şartları öğrenmiş olması demektir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zarar, ancak bakım ve tedavi sonucunda düzenlenen hekim raporuyla belirli bir açıklığa kavuşur. Bedensel zararın gelişim, gösterdiği durumlarda zamanaşımına başlangıç olarak hastalık seyrinin yani gelişimin tamamlandığı tarihin esas alınması gerekir. Somut olayda sağ el 1. parmağı kesilen davacı bakımından değişen ve gelişen bir durumun olmadığı 04.01.1994 tarihinden itibaren çalışabileceğine ilişkin raporla birlikte zararın öğrenildiği ortadadır.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 87. maddesinde yer alan "Müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez." biçimindeki düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesinden sonra eldeki davada davacı ıslah dilekçesi olarak nitelendirdiği istem dilekçesi ile asıl dava dilekçesindeki talep sonucunu artırmıştır. Davacının ıslah dilekçesinde ileri sürdüğü, istemin sonucunun artırılması şeklinde olsa da, yeni bir dava niteliğindedir. O halde ıslah dilekçesiyle artırılan talep için yeni bir dava da ileri sürülmesi gereken tüm itiraz ve defiilerin ileri sürülmesi mümkündür. Hal böyle olunca, davacı tarafından 16.01.2009 tarihinde maddi tazminattın ıslahen artırılması üzerine, süresi içerisinde davalı tarafından ileri sürülen zamanaşımı definin kabul edilerek ıslahen artırılan miktara ilişkin maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, ıslahen artırılan miktarı da kapsar biçimde maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
İş Hukuku Enstitüsü