Fatura’nın gerek eski ve gerekse yeni Türk Ticaret Kanun’larında tanımı yapılmamıştır.
6762 sayılı Türk Ticaret Yasası’nın 23. maddesinin birinci fıkrasında Fatura ile ilgili olacak “Ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut menfaat temin etmiş olan tacirden, diğer taraf kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bununda faturada gösterilmesini isteyebilir” hükmü bulunmaktadır. 13.01.2011 tarihinde kabul edilen 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanun’unun 21/1 maddesine de eski metin günümüz Türkçesine çevrilerek “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” İfadeleri ile geçmiştir. Görüldüğü üzere iki metin arasında bir farklılık bulunmamaktadır.
Fatura Vergi Usul Yasası’nın ise 229-232 maddelerinde hüküm altına alınmıştır.
Vergi Usul Yasası’nın 229. maddesinde “Fatura, Satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır” şeklinde açıklanmaktadır.
24.12.2003 Tarih ve 25326 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu’nun 27.06.2003 Tarih ve E:2001/1, K:2003/1 sayılı kararında ise Fatura; “Ticari satışlarda satıcı tarafından alıcıya verilen ve satılan malın miktarını, vasıflarını, ölçüsünü, fiyatını ve sair hususları veya ifa edilmiş hizmetleri gösteren hesap pusulası olup, ticari belge niteliğindedir” şeklinde belirtilmiştir.
Bütün bu bilgiler çerçevesinde biz faturayı; “satıcı ile müşteri arasında meydana gelen ticari bir ilişkiyi ispat etmeye yarayan ve hukuki niteliği olan bir belgedir” şeklinde tanımlamaktayız.
Faturanın konu edildiği Türk Ticaret ve Vergi Usul Kanun’larındaki hükümlere dayanılarak yapılan tarifler ışığında, bir faturanın düzenlenebilmesi için; Satıcı tarafından müşterisine bir emtia satılmış veya bir hizmetin sunulmuş olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla bir faturanın düzenlenebilmesi için her şeyden önce taraflar arasında yani satıcı ile müşteri arasında akdi bir iş ilişkisi olmalıdır. Bu akdi iş ilişkisi sözlü ya da yazılı olabilir, ancak şurası muhakkaktır ki, satıcı tarafından müşteriye aralarında yaptıkları anlaşma çerçevesinde ve bu anlaşmada gösterilen şartlar çerçevesinde bir mal verilmiş ya da hizmet sunulmuştur.
Taraflar arasında bir mal alım satımı veya hizmet sunumu ile ilgili olarak sözlü ya da yazılı bir sözleşme yapılmış ve satıcı bu sözleşmenin gereğini ifa ederken müşterisine sunmuş olduğu mal ya da hizmetle ilgili açıklamaları yazdığı bir belgeyi yani faturayı satmış olduğu mal ya da sunmuş olduğu hizmet ile beraber ya da bu sunumları yapmasından itibaren (Vergi Usul Yasası’nın 231/5 maddesi gereğince) 7 gün içinde müşterisine vermektedir.
Bu açıklamamızdan, diğer bir anlatımla ticari faaliyetin bu şekilde devam etmesinden anlaşılacağı üzere fatura taraflar arasında yapılan anlaşma ile beraber değil, fakat bu anlaşmaya dayanılarak oluşan ifa ile beraber düzenlenen bir ticari belge hüviyetindedir.
Fatura, alınan emtia veya yaptırılan bir iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı gösteren ticari belge niteliğinde olduğuna göre, Türk Ticaret Kanunu’nun 23/1 maddesi hükümlerine göre müşteri bedeli ödenmiş ise bunun faturada gösterilmesini isteyebilmektedir. Ticaret Kanunumuzun kabul edildiği 1956 yılında yazılan ve halen yürürlükte olan bu metin (yeni Türk Ticaret Kanunu’nda da aynen korunmuştur.) bugün bize eskimiş ve günün şartlarına uymuyormuş gibi gelse de, dinamik ve gelişen ekonomik şartlara göre uyum sağlayan ticari piyasada, faturanın düzenlenmesi anında bedelinin ödenmiş olup olmadığı, faturanın üzerinde satıcı tarafından belli edilmektedir.
Yürürlükte bulunan hiçbir mevzuatta açık/kapalı fatura ile ilgili açıklama bulunmamaktadır. Faturanın bedelinin ödenip ödenmediğinin faturanın üzerinde belirtilmesi noktasında her ne kadar mevzuatımızda yer almasa da Ticaret Kanunu’nun daki örf ve adet maddesi hükümleri çerçevesinde yaratılan teamül sayesinde açık/kapalı fatura anlayışı kabul edilmiştir.
Ticari hayatımızda,
- “Açık Fatura” deyimi, bedeli ödenmemiş fatura,
- “Kapalı Fatura” deyimi, bedeli ödenmiş fatura
anlamında kullanılmaktadır.
Bir fatura düzenlendiği zaman Vergi Usul Yasası’nın 231. maddesi hükümlerine göre faturanın baş tarafında iş sahibinin veya namına imzaya yetkili olanların imzasının bulunması gerekir. Bu fatura Vergi Usul Yasası’nın 229. maddesine göre müşterinin borçlandığı meblağı göstermektedir. Bu iki ifadeyi ve yasa hükmünü dikkate alarak düşündüğümüzde, bir faturanın düzenlenerek baş tarafının iş sahibi veya adına yetkili kimselerin imzası ile müşteriye verilmesi halinde, bu fatura müşterinin borçlandığı meblağı göstermektedir. Yani bedeli satıcı tarafından tahsil edilmemiştir. Piyasa düzenindeki ifadesi ile bu fatura, açık faturadır.Faturanın alt kısmının satıcı veya adına yetkili kimselerce imzalanması müessesenin kaşesinin vurulması ve bedeli alınmıştır ifadesinin yazılarak tarih atılması ile faturanın bedelinin satıcı tarafından tahsil edilmesi hali oluşmuştur. Bu durumdaki fatura, kapalı faturadır. Kapalı fatura, diğer bir anlamı ile makbuz niteliği de taşımaktadır. Satıcı, satmış olduğu malın veya sunmuş olduğu hizmetin bedelini aldığını beyan etmektedir.
Teamül Kararı,
Ankara Ticaret Odası tarafından alınan 21.12.1948 tarih ve 6 no.lu teamül kararı özeti aşağıya çıkarılmıştır.“Ticarethane tarafından satışı yapılan mallara ait fatura muhteviyatı alıcı tarafından ödendiğinde, bayi tarafından faturanın altına damga pulu yapıştırılarak tarih, ticarethane klişe ve mührü ile birlikte selahiyattar olan tarafından imza edilerek pul iptal olunur. Bu şekildeki faturaya bedeli alınmış (kapanmış, akide edilmiş) fatura denir. Bedeli alınmıştır kaydını ihtiva etmeyen faturada damga pulu üzerine ticarethane klişe veya mührü ve selahiyetli olanın imzası mevcut olduğu takdirde, bu kaydın mevcut olmaması bir hüküm ifade etmez. Yani fatura bedeli ödenmiş, akide edilmiş sayılır.”
Ankara Ticaret Odası tarafından 1948 yılında alınan bu karar ile açık/kapalı fatura konusunda bir teamül oluşmuştur.
Sayın Vehbi KOÇ’un (1934-36,1938-54) Başkanı olduğu Ankara Ticaret Odası 1948 yılında bu sorunu görüp, piyasaları düzenleyici bir karar ile uzun yıllar geçerliliğini koruyacak teamüle imza atmıştır.
Burada Sayın Vehbi KOÇ’un ileri görüşlülüğüne hayran kalmamak olanaksız.
Ankara Ticaret Odası tarafından 1948 yılında alınan bu karar Türk Ticaret Kanunu’nun Ticari Örf ve Adet başlıklı 2. Maddesine dayanmaktadır.
Ticari Örf ve Adet
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 2. Ticari Örf ve adet başlıklı 2. Maddesinde örf ve adet “Kanunda aksine bir hüküm yoksa teamül, ticari örf ve adet olarak kabul edildiği tesbit edilmedikçe hükme esas olamaz. Şu kadar ki; irade beyanlarının tefsirinde teamüllerin dahi nazara alınması esası mahfuzdur.Bir bölgeye veya bir ticaret şubesine mahsus olan ticari örf ve adetler umumi olanlara tercih olunur. İlgililer aynı bölgede bulunmadıkları takdirde, kanun veya mukavelede aksine hüküm olmadıkça, ifa yerindeki ticari örf ve adet tatbik olunur.
Tacir sıfatını haiz olmıyanlar hakkında ticari örf ve adet, ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde tatbik olunur.”
Şeklinde açıklanmaktadır.
13.01.2011 tarihinde kabul edilen 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanun’unda da Ticari Örf ve Adet gene 2. Maddede yer almaktadır. Ve, “ (1) Kanunda aksine bir hüküm yoksa, ticari örf ve âdet olarak kabul edildiği belirlenmedikçe, teamül, mahkemenin yargısına esas olamaz. Ancak, irade açıklamalarının yorumunda teamüller de dikkate alınır.(2) Bir bölgeye veya bir ticaret dalına özgü ticari örf ve âdetler genel olanlara üstün tutulur. İlgililer aynı bölgede değillerse, kanunda veya sözleşmede aksi öngörülmedikçe, ifa yerindeki ticari örf ve âdet uygulanır.(3) Ticari örf ve âdet, tacir sıfatını haiz bulunmayanlar hakkında ancak onlar tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği takdirde uygulanır.”Şeklinde açıklanmaktadır.
Açık/Kapalı fatura konusunda Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın görüşü;Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul Ticaret Odası’na hitaben yazılan 03.04.2009 tarih ve 1879 sayılı yazıda
“Bilindiği üzere, Türk Ticaret Kanununda '"açık fatura" ve "kapalı fatura" konuları hakkında herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kavramlar "ticari örf ve adet" hukukunun gelişimiyle doğmuştur. Buna göre, peşin olan satışlarla veresiye satışları birbirinden ayırt etmek üzere başlatılan "açık fatura" ve "kapalı fatura" uygulamaları zaman içerisinde bir örf ve adet kuralı halini almıştır,
Bu kapsamda. Bakanlığımıza yapılan başvurularda; açık faturadan. fatura bedelinin
ödenmediği, kapalı faturadan ise; fatura bedelinin ödendiği anlaşılması gerektiği hususundaki örf ve adet talepleri Bakanlığımızca uygun görülmüştür. Nitekim, Yargıtay'ın bir çok kararında açık fatura - kapalı fatura kavramı kabul edilmiş, açık faturanın bedelinin ödenmediğine, kapalı faturanın da bedelinin ödendiğine karine teşkil edeceği görüşü benimsenmiştir.“ görüşüne yer verilmektedir.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın söz konusu yazısında belirttiği görüşler çok açık ve hiçbir yoruma ihtiyaç göstermeyecek kadar netdir. Bakanlık burada Türk Ticaret Kanunu’nun “Örf ve Adet” hükümleri çerçevesinde konuyu açıklık getirmenin yanında Bakanlığında kendisine yapılan başvurularda açık faturadan, fatura bedelinin ödenmediği, kapalı faturadan ise fatura bedelinin ödendiğini kabul ettiği ve bu kendisine yapılan müracaatları kabul ettiği belirtmektedir.
Yargıtay Kararları;
- Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 31.01.2005 tarih ve E: 2004/12416, K: 2005/1100 sayılı kararının özeti şu şekildedir. “İcra takibine dayanak faturanın incelenmesinde faturanın kapalı fatura niteliğinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Faturanın kapalı olarak düzenlenmesi, faturaya konu mal ve hizmetin bedelinin tahsil edildiğine karine teşkil eder. Faturanın kapalı olarak düzenlenmesi ve davalının savunması birlikte değerlendirildiğinde fatura konusu bedelin ödenmediğini ispat etmek yükümlülüğünün davacıda bulunduğunun kabulü zorunludur. İspat yükü davacıda olduğu için de, kendisine ispat yükü düşmeyen davalının teklif ettiği yeminde hukuki sonuç doğurmaz.” Kaynak: http://www.diaport.com.tr/PublicPages/DiaDetails.aspx?diaf=0090213_021320051241601100as&vType=0- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 15.09.1997 tarih ve Esas No: 1997/5184Karar No: 1997/5705 sayılı kararının özeti şu şekildedir. “ Davacı satıcı, davalı alıcının almış olduğu ekmek bedelini ödemediğini ileri sürmüş ve davalı da, faturalarla bedelin ödendiğini savunmuştur. Taraflar delillerini ibraz etmiş ve incelenen belgelerin suret olduğu anlaşılmıştır. Taraflar bu delillere dayanmış olmasına göre,delillerin asılları getirtilmeli ve faturaların kapalı olup olmadığı belirlenmelidir. Kapalı fatura ibrazı halinde, bu faturaların davalı alıcı tarafından ödendiğinin kabulü gerekir. Aksi halde, yani faturalar açık ise,bu taktirde de, satış bedelinin ödenmediğinin kabulü ile ispat külfetinin davalıya düştüğünün kabulü zorunlu olur.”
Kaynak: http://www.diaport.com.tr/PublicPages/DiaDetails.aspx?diaf=0090211_021119970518405705as&vType=0
- Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 04.07.2005 tarih ve E: 2004/12464, K: 2005/7503 sayılı kararının özeti şu şekildedir. “ Dava, itirazın iptali talebine ilişkindir. Davacı, mal sattığını, ancak bedelinin ödenmediğini savunmuştur. Davalı ise, bedeli ödediğini, bunun kanıtının da kapalı fatura olduğunu savunmuştur. Kapalı fatura var ise ödemeye karine teşkil eder. Açıklanan hususlar üzerinde durulmadan yazılı gerekçe ile davanın reddi hatalıdır.”
Kaynak: http://www.diaport.com.tr/PublicPages/DiaDetails.aspx?diaf=0090219_021920051246407503as&vType=0
- Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.03.2003 Tarih ve E: 2002/10276, K: 2003/2400 sayılı kararının özeti şu şekildedir. Davacı vekili, müvekkili şirketin işleteni bulunduğu aracın, 05.01.2000 - 20.01.2000 tarihleri arasında davalı şirkete konfirme usulüyle kiralandığını, aracın davalının kiraya verdiği Metin C. isimli şahsın kullanımında iken maddi hasarlı trafik kazası yaparak hasarlandığını belirterek, araç hasar bedeli, araç kiralama bedeli, kazanç kaybı tutarı ile değer kaybı olmak üzere, 2.057.674.000.-TL toplam alacağın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Taraflar arasındaki 102.000.000.-TL'lik araç kira sözleşmesine ilişkin kiralayan davacı tarafından kiracı davalı adına düzenlenen 07.02.2000 tarihli fatura kapalı olarak düzenlenmiş olup, ödendiğine karine teşkil etmektedir. Bu durumda ispat külfeti davacıya düşmekte olup ödenmediğini davacı kanıtlamalıdır. Mahkemece yukarıda açıklanan husus gözetilerek davacı tarafa söz konusu faturanın ödenmediği iddiasını ispat olanağı tanınarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken, taraf ticari defterlerinin sahipleri leh veya aleyhlerine delil olma nitelikleri dahi değerlendirilip tartışılmadan, noksan inceleme sonucu araç kiralama bedelinin de hüküm altına alınması doğru görülmemiştir.
Kaynak : http://www.diaport.com.tr/PublicPages/DiaDetails.aspx?diaf=0090211_021120031027602400as&vType=0
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.02.2004 tarih E: 2004/11 – 69, K: 2004/91 sayılı kararı yukarıya özetini aldığımız, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 17.03.2003 Tarih ve E: 2002/10276, K: 2003/2400 sayılı kararı ile ilgili bulunmaktadır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi tarafından bozulan karara karşı olarak yerel Mahkeme kararında direnmiştir. Konu Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gitmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.02.2004 tarih E: 2004/11 – 69, K: 2004/91 sayılı kararının özeti şu şekilde dir. Taraflar arasındaki araç kira sözleşmesine ilişkin kiralayan tarafından kiracı adına düzenlenen fatura kapalı olarak düzenlendiğinden, bu durum fatura bedelinin ödendiğine karine teşkil eder. Bu itibarla ispat külfeti kiralayana düşmekte olup faturanın ödenmediğini kiralayan kanıtlamalıdır. Ayrıca taraf ticari defterlerinin sahipleri leh veya aleyhlerine delil olma nitelikleri de değerlendirilip tartışılmalıdır.
Kaynak : http://www.diaport.com.tr/PublicPages/DiaDetails.aspx?diaf=0090299_0299200400091as&vType=0
TİCARİ HAYATIMIZDAKİ UYGULAMA
Ticari hayatımızda hala bir açık/kapalı fatura sorunu devam etmektedir. Müesseseleşmiş, teşkilat yapılarını tamamlamış firmalarda bu kaidelere uyulmasına karşın, ticari hayatımızın adet olarak çoğunluğunu oluşturan işletmeler tarafından açık/kapalı fatura konusunda oluşan bu teamüle uyulmamaktadır.
Ankara Ticaret Odası tarafından alınan ve çok uzun yıllardır uygulamada bulunan bu teamül kararının hala birçok küçük tacir tarafından duyulmamış olması,
Küçük sermayeler ile oluşan ve çoğunluğunu tek şahıs işletmelerinin KOBİ’lerin oluşturduğu ticari dünyanın büyük olması,
Küçük işyeri sahiplerinin ticari hayatın usul ve kurallarına hakim olmamaları,
Şirketleşmenin oldukça yaygın olmasına karşın, bu şirketlerin de gene küçük işletmeler görünümünden kurtulmamış olması,
Ticari hayatın çoğunluğunu oluşturan işletmelerin müstakil muhasebe düzenlerinin bulunmaması nedeni ile faturaları kendilerinin düzenlemeleri,
Ticari hayatımızı oluşturan işletmelerin aile işletmesi hüviyetinden kurtulmamış olmaları dolayısıyla müesseseleşmemiş olmaları,
Gibi birçok sebep açık/kapalı fatura düzeninin oturmamasına etken olmuştur ve olmaya da devam etmektedir.
Bu uygulamanın ticari hayatta oturmaması sonucunda küçük işletme sahipleri, KOBİ görünümünde ki firmalar çok büyük zararlara uğramaktadır.
Mahkemelerimizde çok fazla açık/kapalı fatura sorunundan doğan davalar bulunmaktadır. Yukarıya aldığımız birkaç Yargıtay Kararında da bu husus açıkça belli olmaktadır.
SONUÇ
Yukarına belirtmiş olduğumuz
- Ankara Ticaret Odasının 1948 tarihli teamül kararı, - Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın İstanbul Ticaret Odası’na hitaben yazdığı 03.04.2009 tarih ve 1879 sayılı yazı,
- Yargıtay’ın açık /kapalı fatura ile ilgili kararları
Doğrultusunda ,
Bir faturanın tanzimi sırasında fatura sahibinin veya yetkilendireceği kişinin faturanın üst kısmını imzalaması ve damgalaması durumunda bu faturanın ödenmemiş fatura olduğu ve açık fatura olarak nitelendirildiği, Bir faturanın tanzimi sırasında fatura sahibinin veya yetkilendireceği kişinin faturanın alt kısmını imzalaması ve damgalaması durumunda bu faturanın ödenmiş fatura olduğu ve kapalı fatura olarak nitelendirildiği,
Hususu oturmuş olup uygulamada da geçerlidir.
Ancak bu hususlar yurdumuzun her yerinde ticaret ile uğraşanlar tarafından duyulmamış ve tam anlamı ile uygulanmamaktadır.
Yapılması gereken açık / kapalı fatura ayırımının bütün ticari kesimlere duyurulması ve uygulanmasının sağlanmasıdır.
Kaynak: www.MuhasebeTR.com Rüknettin KUMKALE
Yeminli Mali Müşavir
rkumkale@yahoo.com
twitter.com/vergivekanunla
http://vergikanunhaberleri.blogspot.com/