Ölüm Aylıkları Muvaazalı Boşnma Nedeniyle Mi Kesiyor?
GİRİŞ:
Anayasa Mahkemesi tarafından son alınan kararla anlaşmalı (muvazaalı) boşanma nedeniyle yetim aylıklarının kesilmesi Anayasa’ya uygun bulunmuştur. Sıklıkla tartışma konusu olan bu konunun hukuki alt yapısı sosyal güvenlik mevzuatı uygulamalarıyla ele alınması yerinde olacaktır.
HUKUKEN MUVAAZALI BOŞANMA
Kamuoyunda “anlaşmalı boşanma” olarak bilinen; Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan aylık veya gelir almak amacıyla eşinden boşanarak aynı evde yaşamaya devam etme hali uygulamasıyla ülkemizde sıklıkla karşılaşılmaktadır. Aslında “anlaşmalı boşanma” ifadesi ile “muvazaalı boşanma” ifadesinin birbirini karşıladığı söylenebilir. Keza “muvazaa” kelime anlamı olarak “danışıklı işlem” anlamına gelmektedir (1). Danışıklı ya da anlaşmalı ifadelerinin her ikisinin de aynı anlama geldiği söylemek yanlış olmayacaktır.
Muvazaalı ya da anlaşmalı boşanma hukuken oldukça ciddi bir durumdur. Yargıtay uygulamada kesinleşmiş bir boşanma kararına karşı Sosyal Güvenlik Kurumu’nun eğer ortada muvazaalı bir boşanma olduğu iddiası varsa yargılamanın iadesi yoluna gidebileceğine hükmetmektedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre; Herkesin, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzenince korunamayacağını, bütün hakların kullanılmasında dürüstlük kuralına uyulmasının zorunlu olduğu, dürüstlük kuralının ise, bir kimseden namuslu dürüst bir insan olarak beklenen davranışı ifade ettiği, hak sahiplerinin haklarını kullanmada tümüyle serbest olmadıkları gibi hakların bunların tanınmasındaki amaca uygun olarak kullanılmasının gerektiği ve bir hakkın amacına aykırı olarak kullanılmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı için o hakkın kötüye kullanılmış sayılacağı düşünülecektir.
Gerek bir hakkın kötüye kullanılıp kullanılmadığını anlamak ve gerekse bu hakkı sağlayan kanun hükmünün yorumlanması için dürüstlük kuralına bakılması gerektiği, bu durumda hakkın kötüye kullanılmasının engellenmesinin her şeyden önce kötüye kullanılan hakka dayanan taleplerin veya savunmaların nazara alınmaması şeklinde gerçekleşeceği, hakların iktisabındaki “iyi niyetin” rolüne bakıldığında ise; iyi niyetin kanunun koruduğu şahısta aranacağı, iyi niyetin koruyucu etki yaptığı ilişkide birey başka şahıslar tarafından temsil edilmiş ise veya bu ilişkiye birden çok şahıs aynı oranda katılıyorsa hem temsil edilenin hem de temsilcinin ayrı ayrı iyi niyetinin aranacağı, bu kıstasların temel hukuk ilkeleri olduğu ve somut her olayın bu ilkeler doğrultusunda değerlendirilmesi gerektiği söylenebilecektir.
Diğer taraftan “Kanuna karşı hile” kavramının, bir emredici hukuk kuralına aykırı bir fiile veya hukuki işleme uygulanacak yaptırımı bertaraf etmek için hukuken caiz olan başka yollara başvurarak aynı hukuki sonuca ulaşmak olarak kısaca özetlenebileceği, kanuna karşı hilenin yaptırımının ise, hile ile amaçlanan kanuni korumadan mahrum olunması yani bu yolla elde edilmek istenen amacın gerçekleşmesinin önlenmesi şeklinde olması gerektiği, “Muvazaa”nın ise; tarafların, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan bir işlem yapmaları, fakat görünürdeki bu işlemin kendi aralarında geçerli olmayacağı konusunda anlaşmaları şeklinde tanımlanabileceği, bir başka ifade ile kişilerin aslında yapmak istemedikleri bir hukuki işlemi yapıyor gibi gözükmeleri ya da yaptıkları bir hukuki işlemi üçüncü kişileri kandırmak için başka şekilde yapmış göstermeleri şeklinde ortaya çıktığı, gerçeğinden yola çıkarak ele alınmaktadır.
SOSYAL GÜVENLİK YÖNÜNDEN MUVAAZALI BOŞANMA
Sosyal güvenlik açısından, çalışan eşin çalışmayanın sosyal güvencesini sağlaması, ölüm halinde ise hak sahibi olunarak sağ kalan eşin ölen eşinden dolayı aylık almaya devam etmesi, evlilik akdinin bir gereğidir. Evlilik akdinin boşanma ile sona ermesi halinde bu yasal koruma ortadan kalkacak olup, ancak eşlerin önceki eşlerinden ya da anne-babalarından dolayı aylık alma hakları var ise bu hakları gereği kendilerine kurumca aylık bağlanacak, eğer böyle bir hakları yok ise boşanma ile eşlerinden dolayı sahip oldukları sosyal güvenceyi de kaybedeceklerdir.
İşte bu noktada son yıllarda sıkça başvurulan bir yol olarak eşler, gerçekte boşanma iradeleri olmadığı halde sırf ekonomik zorluklar nedeni ile resmi nikâhın sağladığı tüm yasal haklardan feragat ettikleri bilinci ile istemeden de olsa karşılıklı anlaşarak muvazaalı olarak boşanmakta ve yaşamlarına aynen kaldıkları yerden karı koca olarak devam ettirdikleri halde, evlilik akitlerini resmi olarak sona erdirerek yasanın kendilerine ancak boşanma halinde tanıdığı haklardan yararlanmak için müracaat ederek aylık talebinde bulunmaktadırlar.
Uygulamada bu tür bir durumla karşılaşıldığında öncelikli olarak ortada gerçek bir boşanma olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Bu konuda ise boşanmanın anlaşmalı olup olmadığına, dava sırasında eşler arasında yaşanan nafaka, tazminat vs. sonuçlara ilişkin tutumlara bakılarak bir karine teşkil edebilecek veriler elde edilebilecektir (2).
ÖLÜM AYLIKLARININ KESİLMESİ
Sosyal güvenlik haklarından yararlanmak adına muvazaalı boşanma yapmak şüphesiz çokça başvurulan bir yol iken ölüm aylıkları 5510 sayılı Yasa’nın 56 ıncı maddesine dayanılarak kesilmektedir. Söz konusu maddede; “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” hükmü bulunmaktadır. Bu hükme göre; boşanma sonrasında eşlerin aynı evde yaşamaya devam etmesi halinde boşanmanın muvazaalı olup olmadığına bakılmaksızın aylık kesilecektir.
Burada özellikle belirtmek gerekir ki yasa koyucu “boşandığı eşiyle” tabirini kullanmıştır. Boşanan eşin bir başkası ile birlikte yaşaması haline herhangi bir düzenleme yapmamıştır. Bu nedenle boşanılan eş dışında başka biriyle birlikte yaşama halinde ölüm aylığının kesilmesi söz konusu değildir. İki durum arasındaki “ahlaki çelişki” dikkat çekicidir.
56 ıncı Madde hükmünde geçen ve aylıkların kesilmesi için can alıcı nokta olan “fiilen birlikte yaşama” kavramı da zaman zaman tartışma konusu olmakta ve itiraz davalarına konu edilmektedir. Buna göre eşlerin fiilen birlikte yaşadıklarının tespiti için yalnızca aynı hanede oturmaları yeterli görülmemekte, karı koca hayatının var olmadığı iddia edilmektedir. Ancak bu tür iddialar genellikle hatalı davrandığının anlaşılmasından dolayı zarara uğranılacağının tahmininden
doğan savunma iradesinden kaynaklanmaktadır. Nitekim bu konuda yargı son noktayı koymuş ve eşlerin birlikte yaşamları yöntemince araştırılarak tespit edilmesinin ölüm aylıklarının kesilmesi için yeterli olacağına karar vermiştir.
SONUÇ:
Muvazaalı boşanma nedeniyle yetim aylıklarının kesilmesi konusu kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmektedir. Aslında muvazaalı boşanma tespiti belli kriterlere bağlı olan ve boşanmanın yok sayılmasına kadar varılabilecek hukuki bir durumdur. Ölüm aylıkları ise Sosyal Güvenlik Kurumunca 5510 sayılı Kanunun 56 ıncı maddesine dayanılarak boşanan eşlerin fiilen birlikte yaşamaya devam etmeleri nedeniyle kesilmektedir. Fiilen yaşama konusu zaman zaman tartışma konusu yapılsa da eşlerin birlikte yaşadığının yöntemince araştırılarak ortaya konması halinde aylıkların kesileceğini karara bağlayarak yargı son noktayı koymuştur.
Kaynaklar:
(1) http://www.hukukrehberi.net/Page.aspx?PageID=102
(2) http://www.yaklasim.com/mevzuat/dergi/makaleler/20090213704.htm
http://calismarehberi.com/olum-ayliklari-muvaazali-bosnma-nedeniyle-mi-kesiyor-makale,78.html
Hilmi ERCAN
Sosyal Güvenlik Denetmeni