Hangi firmalar muhasebe standartlarına göre finansal tablolarını oluşturacaktır?
Değerli okurlarımız, Kamu Gözetimi Kurumu 15.11.2012 tarihli durusu ile hangi firmaların münferit ve konsolide finansal tablolarını TMS/TFRS (Türkiye Muhasebe Standartları-Uluslararası Muhasebe Standartları)uyarınca oluşturmaları gerektiğini açıklığa kavuşturmuş oldu.
Bu konuda iki farklı görüş yer almakta idi. Bir görüşe göre, defterler Tek Düzen Hesap Planı, VUK ve TTK hükümleri çerçevesinde tutulsa bile, tüm firmaların finansal tablolarını TMS/TFRS uyarınca oluşturmaları gerekmekteydi.
Tarafımızca dile getirilen diğer görüşe göre ise, tüm firmaların TMS/TFRS uyarınca mali tablolarını oluşturmayacakları, sadece halka açık olan şirketler ve Yeni TTK 1534'üncü maddede belirtilen şirketler ile Yeni TTK uyarınca bağımsız denetime tabi olacak şirketlerin TMS/TFRS uyarınca mali tablolarını oluşturmaları gerekeceği idi. Bu konuda daha önce köşemizde “1 Ocak 2012'den itibaren defterler neye göre tutulacaktır?” diye sormuş ve konuyla ilgili görüşlerimizi dile getirmiştik. Yine, Vergi Sorunları Dergisi'nin Kasım 2012 sayısında konuyu daha detaylı bir şekilde ele almıştık. Öncelikle, konuya ilişkin olarak hem köşemizde, hem makalemizde dile getirdiğimiz görüşümüzü ve sonrasında kamu gözetimi kurumunca yapılan duyuruyu ele alacağız.
Vergi Sorunları Dergisinin Kasım 2012 sayısında dile getirdiğimiz görüş;
“TMS/TFRS uygulamalarında; Tek Düzen Hesap Planı, VUK ve TTK hükümleri çerçevesinde defter kayıtları tutulabilecek, ancak denetime tabi olanlar ve 1534'üncü maddede sayılanlar için mali bilançolar, yıl sonralarında ayrıca TMS/TFRS kurallarına göre düzenlenecektir. Nitekim ülkemizde bu uygulama halka açık ve SPK’ya tabi şirketler tarafından yürütülmekte, bu şirketler için zorunlu olan bağımsız denetim, uluslararası muhasebe standartları ile uyumlu TMS/TFRS’ye göre yapılmaktadır.
TTK’nın 64’üncü maddesinin 5’inci fıkrasında yer alan ve TTK’nın defter tutma, envanter, mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar, değerleme, saklama ve ibraz yükümlülüklerinden; mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar ve değerleme yükümlülüklerini TTK uyarınca denetime tabi olacak firmaların finansal tablolarının oluşturulmasında dikkate alınması gibi bir sonuca ulaşılmaktadır. Aksi türlü, tüm firmalar bakımından bu yükümlülüklerin TTK’ya tabi olanlar için zorunlu olacağının iddia edilmesi söz konusu ise, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nca ortak çıkartılacak tebliğde bu husus açıklığa kavuşturulmalıdır.
Ancak, TTK’ya tabi gerçek ve tüzel kişilerin tamamı için mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar ve değerleme yükümlülüklerinin zorunlu tutulması halinde 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler de anlamını yitirmeyecek midir? Kanaatimizce yitirecektir. Vurgulamak gerekir ki, 64/5’inci fıkranın giriş cümlesi uyarınca, TTK’ya tabi gerçek ve tüzel kişilerin, VUK’un defter tutma ve kayıt zamanıyla ilgili hükümleri ile 175 ve mükerrer 257’nci maddesinde yer alan yetkiye istinaden yapılan düzenlemelere uymak zorundadır. Yeni TTK'nın 64/5’inci fıkranın ikinci cümlesi ise, VUK’a ilişkin bu zorunluluğa vurgu yapmaktadır. Yani TTK uyarınca mali tabloların düzenlenmesi, aktifleştirme, karşılıklar, hesaplar ve değerleme yükümlülüklerinin, VUK’taki zorunlulukları ortadan kaldırmadığını düzenlemektedir.
Tekrardan belirtmek gerekirse, Yeni TTK’nın 64/5’inci fıkrasının ikinci cümlesini TTK uyarınca denetime tabi olacak firmalar için yapılan bir düzenleme gibi algılamak gerektiği kanaatindeyim. Ancak, Maliye Bakanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca ortak çıkarılacak tebliğde bu konu mutlaka açıklığa kavuşturulmaya muhtaçtır.
Denetime tabi olacak firmalar için 6102 sayılı Kanun’un 397’nci maddesi ile Bakanlar Kuruluna verilen yetkiye istinaden Bakanlar Kurulu Kararı Taslak metnine göre, oldukça yüksek kriterler getirilecektir. 200 milyon Türk Lirası (TL) yıllık net satış hasılatı kriteri ile 150 milyon TL aktif büyüklük ve 500 ve üstü çalışan kriteri getirileceği anlaşılmaktadır. Bir şirketin bağımsız denetime tabi tutulabilmesi için bu üç kriterden ikisini sağlamış olması şartı da aranmaktadır. Bu kriterlerden tek başına yıllık net satış hasılatını geçecek firma sayısı İstanbul Sanayi Odasının verilerine göre 2011 yılı en büyük 500 sanayi firmasından yalnızca 384’ü geçecek ve bir şartın daha sağlanması halinde bağımsız denetime tabi olacaktır. Halbuki, Türkiye’de yaklaşık 90 bin civarında anonim şirket ve 750 bin civarında da limited şirket bulunmaktadır.
6102 sayılı Kanun' un 64/5 fıkrasının ikinci cümlesini yukarıda belirttiğimiz gibi ele almamız durumunda tüm şirketler TTK ve VUK uyarınca defter tutacak ve az sayıda bağımsız denetime tabi olacak şirketler ayrıca TMS uyarınca finansal tablo oluşturacaktır. Tersi düşünülecek olur ise, tüm firmalar TMS’ye göre muhasebe tutacak ve finansal tablolarını oluşturacak ve bunları VUK’a göre dönüştürecektir. Bu durum, TTK’ya göre bağımsız denetime tabi olmayan tüm şirketler için daha yüksek bir iş gücü kaybı oluşturmayacak mıdır?
Eğer ki, tüm firmalar bakımından bağımsız denetim getirilmiş olsa ve bütün işlemler TMS uyarınca yapılacak olsa idi bu bir sistem oluşturmuş olacaktı ve küçük çaplı firmaları dışarıda bırakmak kaydı ile olması gereken de aslında bu idi. Ama bundan geri adım atılmış oldu.” şeklinde idi.
Nitekim, Kamu Gözetimi Kurumu 15.11.2012 tarihli durusunda; “Türkiye Muhasebe Standartlarını uygulama kapsamına ilişkin olarak Kurulumuzun 14/11/2012 tarihli toplantısında, Türk Ticaret Kanunu’nun 88'inci ve Geçici 1'inci maddeleri ile 660 sayılı KHK’nın 9'uncu ve Geçici 1'inci maddeleri uyarınca 1/1/2013 tarihi ve sonrasında başlayan hesap dönemlerine ilişkin münferit ve konsolide finansal tabloların hazırlanmasında;
660 sayılı KHK’da belirtilen kamu yararını ilgilendiren kuruluşların, 6102 sayılı Kanunun 397'nci maddesi çerçevesinde Bakanlar Kurulu kararıyla bağımsız denetime tabi olacakların ve aynı Kanunun 1534'üncü maddesinin ikinci fıkrasında sayılan şirketlerin münferit ve konsolide finansal tablolarının hazırlanmasında Türkiye Muhasebe Standartlarını uygulamasına,
Yukarıdaki kapsama dâhil olmayanlar için Kurumca bir belirleme yapılıncaya kadar yürürlükteki mevzuatın uygulanmasının devamına, karar verilmiştir.” şeklinde açıklamaya yer verilmiştir.
Sonuç olarak, tarafımızca da daha önce dile getirildiği üzere, 1 Ocak 2013'ten itibaren oluşturulacak münferit ve konsolide finansal tabloların hazırlanmasında TMS/TFRS'yi dikkate alacak olan firmalar, Yeni TTK'nın 397'nci maddesi çerçevesinde Bakanlar Kurulu kararıyla bağımsız denetime tabi olacaklar ile 1534'üncü maddesinin ikinci fıkrasında sayılan şirketlerdir. Bu kapsama dâhil olmayan firmalar için böyle bir zorunluluk bulunmamaktadır. Bu sistem, daha önce SPK kapsamında bağımsız denetime tabi olan şirketler için de geçerli idi. Dolayısıyla, benzer uygulama devam edecektir.