.
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası Uygulaması Başlayacak!
.
Haziran sonunda yayımlanarak yürürlüğe giren, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, kademeli olarak uygulamaya geçecektir. 1.Ocak 2013 den itibaren de, yasa geniş bir uygulama alanı bulacaktır. Ancak uygulamanın başlayabilmesi için, beş aya yaklaşan süreçte, ikincil mevzuat hala yayımlanamamıştır. Bu düzenlemeler olmadan, yasa nasıl uygulanacaktır.
.
Yeni örgütlenme ve toplu iş sözleşmesi sistemi ile ilgili gelişmelere bu hafta biraz ara verelim. O nedenle de, çalışma yaşamını çok yakından ilgilendiren diğer bir konuya, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ilgili, değerlendirmeye geçelim istedim.Yasanın ismi hemen insanı çekiyor ve olumlu bir izlenim bırakıyor. Peki gerçeklik nasıl, bunu belirlemeden de, doğru bir değerlendirme yapamayız. Fazla geriye değil, 2000 li yılların başına dönelim. 1971 yılında yürürlüğe giren, 1475 sayılı İş Yasası'nın, değişikliği çalışmaları yapılıyor. Bu arada da, özellikle işten çıkarmalara karşı "iş güvencesi", çalışma ortamını iyileştirilmesi ve işçilerin sağlığına önem verilmesi için de,"iş sağlığı ve güvenliği" konularında, gelişmelere uygun düzenleme yapılması öngörülüyor.Bu çalışmaların sonucunda da, 1983 yılında, 4857 sayılı İş Yasası çıkartılıp, yürürlüğe konulurken, 1475 sayılı İş Yasası'da, tarihsel dönemini tamamlayıp, yürürlükten kaldırılıyor. 2003 den, 2012'nin yazına gelinen süreçte, yasama ve yürütme, özellikle de yönetimin, bu konuda başarılı bir sınav verdiğini söyleyemeyiz.Şöyle ki; 4857 sayılı İş Yasası ile öngörülen düzenlemeler içinde yer alan, AB müktesebatı çerçevesindeki belgeler, yönetmelik haline getirilirken, yapılan tercüme hataları bir yana, bu düzenlemelerin, birden uygulanmasıyla ilgili olarak, ciddi sıkıntılar ortaya çıkmıştır. İkincil mevzuatın, en önemli düzenlemesi olması gereken, İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin, tüzük mü olacak, yönetmelik mi olacak tercihi ve uygulaması, bu süreçte, yasa değişikliklerine rağmen gerçekleştirilememiştir. İşyeri hekimliği ve iş güvenliği uzmanı istihdamı ve sertifikalandırılması ise, yönetmelik düzeyinde, Danıştay kararları ve yasa değişikliğine rağmen, düzenlemeler uygulanamamış ve boşluk doğmuştur. Bir başka deyişle, açık yüreklilikle belirtebiliriz ki, on yıla yaklaşan sürede, mevzuat bile oluşturulamamıştır.
Bu süreçte yoğun bir şekilde, ayrı yasa çalışmaları sürdürülmüş, kamu oyu da, bu konuda sürekli olarak hazırlanmıştır. Ancak ortaya çıkan metnin içeriği, günümüzdeki sorunları çözme yerine, yeni tartışmaları, da yoğun bir şekilde gündeme getirecektir.
İstanbul'da, 2012 başında AVM inşaatında çalışanların kaldığı, çadırda çıkan yangın sonucu, ölümlerin olması ve oluşan kamu oyu baskısı ile birlikte, konuşulan yasa tasarısı çalışmasını, Bakanlar Kurulu'nca, Hükümet Tasarısı olarak, TBMM'ne sevkini sağlamıştır. TBMM içinde meydana gelen iş kazası sonucu, bir ölüm olayı ile de görüşmeler başlamış ve 6331 sayılı Yasa, 30 6.2012 günlü Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu yasa dört aşamalı olarak, uygulamaya geçecektir. Yasanın yayımlanması sonucu işlerlik sağlaması için, öncelikli düzenleme olan, işyerlerinin 'tehlike sınıfı' ile ilgili düzenlemeyle, işyerlerinin 'risk' grubunun belirlenmesine ilişkin düzenleme ise hala yapılamamıştır. 5 aya yaklaşan bir süredir bu düzenlemelerin bile yapılamamış olması gerçeği, yasanın geleceğinin göstergesi niteliğindedir. Yasanın, yaygın uygulaması, ikinci aşama olarak, 1.1.2013 den itibaren başlayacaktır. Yükümlülüklerin daha geniş kesime yaygınlaştırılması ise 1.7.2013 den itibaren üçüncü aşama olarak başlayacaktır. Dördüncü aşama ise, kamu işyerlerinin de, bu yasa kapsamına alınması, 1.7.2014 den itibaren gerçekleşecektir. Ancak, 2014 deki bu tarihe yaklaşılan süreçte, uygulamanın ertelenmesi olasılığını şimdiden belirtebiliriz.
Hazırlıklı olalım, "Sosyal Güvenlik Sistemi" ile ilgili düzenlemede, neredeyse her ay değişiklikler yapılması gibi, bu yeni getirilen iş sağlığı ve güvenliği sistemi ile de ilgili olarak da, değişiklikler ve ertelemeler gündeme gelebilecektir. Bu yasanın uygulanması ile getirilen cezaları ise, idarenin kendi yükümlülüklerini yerine getirmeden, ceza keserek, bütçe açıklarına katkı sağlamasını da, yaşayarak göreceğiz.
Bu yasa, 1.1.2013 den itibaren, çalışma yaşamını gündeminde daha fazla tartışılmaya başlanacaktır. Getirilen düzenlemelere ilişkin değil bilgilendirmek, daha farkındalık bile yaratılamamıştır. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uygulamanın, günümüzde, kültürünün ve bilincinin geliştirilememiş olması da önemli bir sorundur.
İş kazaları ve ölümlerle, basın ve medyanın gündemine gelen bu konuların, bu çizgiyi aşarak, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasına katkı verecek bir alana sıçraması gerekir.
Son yıllarda, kömür madeni ocaklarında meydana gelen göçükler sonucu, iş kazalarının ölümle sonuçlanmasının, kamu oyuna yansımasının yanı sıra, bunlara yenileri eklenmiştir. Duyarlılığı arttıran, Tuzla da ki, gemi tersanelerinde meydana gelen, ölümle sonuçlanan iş kazaları ve kot taşlama işçilerinin meslek hastalığına tutulması, sadece denetim ve ceza sistemi ile sorunların çözümlenemediği gerçeğini de ortaya koymuştur.
4857 sayılı İş Yasasının tasarı metninde olan, "çalışanların temsilcisi" düzenlemesi, nasıl bir anlayıştır ki, sendika temsilcisine alternatif getiriliyor düşüncesi ile, sendikacıların istemi sonucu, tasarıdan çıkarılmıştır. Bu düzenleme, AB ülkelerinde uzun deneyimler sonucunda, yararı belirlenerek, ortak bir düzenleme haline getirilmiştir. Sendikacılığı önleyici değil, katılım ve örgütlenme kültürünü de yaygınlaştıracağı için, giderek geliştirici bile olabilecektir. Bu kez, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile bu düzenleme yeniden getirilmiştir.
İş sağlığı ve güvenliği, sadece devletin ya da işverenlerin sorunu değildir. Sendikalarında sorunudur. İşçilerinde sorunudur. Birlikte çözümlenecek bir sorundur. Bu duyarlılığın yaratılması bir yana, günümüzde bununla ilgili, farkındalık ve eğitim çalışmalarının eksikliği, yasanın uygulanmasında, en önemli bir eksiklik olarak hala devam etmektedir.
İş sağlığı ve güvenliği kültürünü, toplumsal yaşamımızda geliştirebilmek için, öncelikle bu konuda eğitimlerin gerçekleştirilmesini küçümsemeden, herkesin bu sorumluluğa ortak olması gerekir.
Çok söylenen bir deyim vardır. Ücretin pazarlığı olur, ancak sağlığın pazarlığı olmaz.
Son sözümüz ise, sorunları çözmeyi , erteleyemeyiz ve devredemeyiz. Dikkat.
Bu süreçte yoğun bir şekilde, ayrı yasa çalışmaları sürdürülmüş, kamu oyu da, bu konuda sürekli olarak hazırlanmıştır. Ancak ortaya çıkan metnin içeriği, günümüzdeki sorunları çözme yerine, yeni tartışmaları, da yoğun bir şekilde gündeme getirecektir.
İstanbul'da, 2012 başında AVM inşaatında çalışanların kaldığı, çadırda çıkan yangın sonucu, ölümlerin olması ve oluşan kamu oyu baskısı ile birlikte, konuşulan yasa tasarısı çalışmasını, Bakanlar Kurulu'nca, Hükümet Tasarısı olarak, TBMM'ne sevkini sağlamıştır. TBMM içinde meydana gelen iş kazası sonucu, bir ölüm olayı ile de görüşmeler başlamış ve 6331 sayılı Yasa, 30 6.2012 günlü Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Bu yasa dört aşamalı olarak, uygulamaya geçecektir. Yasanın yayımlanması sonucu işlerlik sağlaması için, öncelikli düzenleme olan, işyerlerinin 'tehlike sınıfı' ile ilgili düzenlemeyle, işyerlerinin 'risk' grubunun belirlenmesine ilişkin düzenleme ise hala yapılamamıştır. 5 aya yaklaşan bir süredir bu düzenlemelerin bile yapılamamış olması gerçeği, yasanın geleceğinin göstergesi niteliğindedir. Yasanın, yaygın uygulaması, ikinci aşama olarak, 1.1.2013 den itibaren başlayacaktır. Yükümlülüklerin daha geniş kesime yaygınlaştırılması ise 1.7.2013 den itibaren üçüncü aşama olarak başlayacaktır. Dördüncü aşama ise, kamu işyerlerinin de, bu yasa kapsamına alınması, 1.7.2014 den itibaren gerçekleşecektir. Ancak, 2014 deki bu tarihe yaklaşılan süreçte, uygulamanın ertelenmesi olasılığını şimdiden belirtebiliriz.
Hazırlıklı olalım, "Sosyal Güvenlik Sistemi" ile ilgili düzenlemede, neredeyse her ay değişiklikler yapılması gibi, bu yeni getirilen iş sağlığı ve güvenliği sistemi ile de ilgili olarak da, değişiklikler ve ertelemeler gündeme gelebilecektir. Bu yasanın uygulanması ile getirilen cezaları ise, idarenin kendi yükümlülüklerini yerine getirmeden, ceza keserek, bütçe açıklarına katkı sağlamasını da, yaşayarak göreceğiz.
Bu yasa, 1.1.2013 den itibaren, çalışma yaşamını gündeminde daha fazla tartışılmaya başlanacaktır. Getirilen düzenlemelere ilişkin değil bilgilendirmek, daha farkındalık bile yaratılamamıştır. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uygulamanın, günümüzde, kültürünün ve bilincinin geliştirilememiş olması da önemli bir sorundur.
İş kazaları ve ölümlerle, basın ve medyanın gündemine gelen bu konuların, bu çizgiyi aşarak, iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşmasına katkı verecek bir alana sıçraması gerekir.
Son yıllarda, kömür madeni ocaklarında meydana gelen göçükler sonucu, iş kazalarının ölümle sonuçlanmasının, kamu oyuna yansımasının yanı sıra, bunlara yenileri eklenmiştir. Duyarlılığı arttıran, Tuzla da ki, gemi tersanelerinde meydana gelen, ölümle sonuçlanan iş kazaları ve kot taşlama işçilerinin meslek hastalığına tutulması, sadece denetim ve ceza sistemi ile sorunların çözümlenemediği gerçeğini de ortaya koymuştur.
4857 sayılı İş Yasasının tasarı metninde olan, "çalışanların temsilcisi" düzenlemesi, nasıl bir anlayıştır ki, sendika temsilcisine alternatif getiriliyor düşüncesi ile, sendikacıların istemi sonucu, tasarıdan çıkarılmıştır. Bu düzenleme, AB ülkelerinde uzun deneyimler sonucunda, yararı belirlenerek, ortak bir düzenleme haline getirilmiştir. Sendikacılığı önleyici değil, katılım ve örgütlenme kültürünü de yaygınlaştıracağı için, giderek geliştirici bile olabilecektir. Bu kez, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile bu düzenleme yeniden getirilmiştir.
İş sağlığı ve güvenliği, sadece devletin ya da işverenlerin sorunu değildir. Sendikalarında sorunudur. İşçilerinde sorunudur. Birlikte çözümlenecek bir sorundur. Bu duyarlılığın yaratılması bir yana, günümüzde bununla ilgili, farkındalık ve eğitim çalışmalarının eksikliği, yasanın uygulanmasında, en önemli bir eksiklik olarak hala devam etmektedir.
İş sağlığı ve güvenliği kültürünü, toplumsal yaşamımızda geliştirebilmek için, öncelikle bu konuda eğitimlerin gerçekleştirilmesini küçümsemeden, herkesin bu sorumluluğa ortak olması gerekir.
Çok söylenen bir deyim vardır. Ücretin pazarlığı olur, ancak sağlığın pazarlığı olmaz.
Son sözümüz ise, sorunları çözmeyi , erteleyemeyiz ve devredemeyiz. Dikkat.
İsmail Bayer