Taşeronluk (alt işveren) yeni yasal düzenleme, nasıl?
Taşeronluk, 4857 sayılı İş Yasası ile yapılan düzenlemede ki adıyla, "alt işverenlik", günümüzde çalışma ilişkilerinde en fazla sorun yaratan, uyuşmazlık konusu olduğu gibi, yargıda bir çok dava konusuna neden olan bir uygulamadır.
TAŞERONLUK (ALT İŞVEREN) YENİ YASAL DÜZENLEME, NASIL ?
Çalışma ilişkilerinde, özellikle inşaat işkolunda, işkolunun özelliği olarak, yaygın uygulama alanıdır. Ancak, taşeron uygulamaları, 1980 sonrası, kıdem tazminatı yükümlülüğünü azaltma, daha düşük ücretle çalıştırma, toplu iş sözleşmesi uygulamasının dışında kalma ve zorunlu istihdamdan kaçınmak için, hızla uygulama alanı bularak, tüm işkollarına yayılmıştır.
Günümüzde ise, asıl önemli olan ve gözardı edilen, fazla değerlendirilip, eleştirilmeyen, kabul edilen bir olgu haline dönüşen sonuç. En yaygın şekilde her alanda, genişleyerek, taşeronluk uygulamasının en büyük işvereni ise, DEVLET'in olmasıdır.
2003'e gelinen süreçte, taşeronluk uygulamasını, yargı kararları da dikkate alınarak, ileri sürülen görüşler, tasarı taslaklarına yansıtılmıştı. TBMM'nde tasarı görüşülürken, kabul edilen bu konuya ilişkin madde, yeniden görüşülmek üzere karar verilip, madde içeriğinde değişiklik yapılarak, kabul edilmiştir. Ancak bu düzenleme de, gereksinimlere yanıt veremediği gibi, yeni karmaşalara yol açmıştır. Daha sonra, bu bu düzenlemede de yapılan değişiklik ve çıkartılan Yönetmelik ise, konuya ilişkin uyuşmazlıkları daha da arttırmıştır.
Bir kaç senedir, bu madde ile ilgili, yani 4857 sayılı yasayla getirilen tanımı ile, asıl işveren- alt işveren ilişkilerinin yeniden düzenleneceği ve taşeronluğun azaltılacağı belirtilmektedir. Ancak gerçeklik bunun tam tersidir. Alt işveren ilişkisi, başta devlet kesiminde olmak üzere, her geçen gün artarak sürmektedir.
Öte yandan, yeni çıkan yasalarla, bu uygulama daha da artacaktır. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın, yılbaşından itibaren daha geniş uygulama alanı bulmasıyla, yeni bir çok sorunlar ortaya çıkmaya başlayacaktır. Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası'nın da çıkması ve yeni yıldan itibaren uygulama alanı bulmasıyla da, bu sorun ve uyuşmazlıklar, bir başka alana da yansıyarak, bu yasalar açısından da bir dizi sorunlara yol açacaktır.
Ve bu aşamada, konu yeniden gündeme getirilmiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, geçtiğimiz günlerde, İş Yasası gereği oluşturulan, sosyal tarafların katılımı ile "Üçlü Danışma Kurulu"nu toplayarak, konuyu görüşmüşlerdir. Ortada, değerlendireceğimiz bir metin yoktur. Bakanlık, hazırladıkları taslak çalışmasını, bu toplantıda görüşmeye açmıştır. Kamu oyu, sadece Bakanın açıklamaları çerçevesinde bilgi sahibi olmaktadır.
Şimdi öncelikle şu soruyu soralım. Cevabını alamayacağımız iki soruyu.
1. Çalışma Bakanı, Bakanlığının kuruluş yasasında bulunan, Çalışma Meclisi toplayarak, böylesine önemli bir konuyu, sosyal taraflarla birlikte, kamu oyu önünde görüşmekten ve tartışmaktan neden kaçınmaktadır?
2. Başbakan, yasa gereği üç ayda bir toplanması gereken, sonra Anayasa gereği olan ve üç yıla yaklaşan süredir toplantıya çağrılmayan Ekonomik ve Sosyal Konsey'i toplantıya çağırıp, bu konuyu neden orada görüşülmemektedir. Ekonomik ve Sosyal Konsey de, bu konular görüşülmeyecekse, Ekonomik ve Sosyal Konsey neden vardır.
Yine bilindiği gibi bu konuda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı dışında, başka bakanlar da açıklama yapmakta ve onların söylem ve beklentileri arasında da farklılıklar olduğu görülmektedir.
Bu gerçeklikler karşısında, diyelim ki, Bakanlık bir Tasarı hazırladı ve kamu oyuna sundu. Bakanlar Kurulu'nda görüşülürken değişikliğe uğramayacakmıdır. Diyelim ki TBMM e geldi, Komisyonlarda, AK Parti Milletvekillerinin önergeleri ile değişikliğe uğramayacakmıdır. Genel Kurul da görüşülme sürecinde, bu uygulamadan etkileneceklerin istemleri doğrultusunda, yine Ak Parti Milletvekillerinin önegeleri ile değişikliğe tekrar uğramayacakmıdır. Bunların hepsine cevabımız ise evet olacaktır.
O zaman, yasal sosyal diyalog platformlarına işlerlik kazandırıp, kamu oyu önü önünde tartışarak, bir tasarı oluşturmak daha iyi olmaz mı ? Bu yöntemle, fazla değişikliğe uğramadan, yasalaşması daha uygun olmaz mı ? Bu şekilde çıkacak yasanın, yaşama geçmesi, yani uygulanması, sorunları çözme ve de uyuşmazlıkları azaltma konusunda başarılı olmaz mı ? Olur tabii. Ama niye bu yol izlenmemektedir, bu soruya verebilecek cevap var mı ?
Şimdiden söyleyebiliriz. 2012 yi kapatırken yeniden gündeme gelen bu konu ile 2013 de de, aktarılanları izlemeye devam edeceğiz. Yasa çıkarsa, şimdiden belirtelim. Sorunlar çözülmeyecek, daha da karmaşık hale gelip, uygulama da uyuşmazlıklar artacaktır.
10 yıla yaklaşan süreçte uygulama hep böyle olmuştur. Gün birlik yaşayanlar, geleceği ne kurabilir ne de, gelecekte yaşarlar.
Gördüğünüz gibi, yapılan çalışmanın içeriği üzerine konuşmadık. Çünkü bilmiyoruz. Çünkü açıklanmıyor. Ortada bir metin yok. Çünkü, bazı Bakanlar konuya ilişkin farklı açıklamalarda bulunuyorlar. O zaman neyi tartışıyoruz?
Kamu oyu önünde de daha tutarlı olmak zorundayız. O yüzden dikkat edelim.
1.- Ortaya çıkıp, biz taşeronluğu kaldıracağız diye atıp tutmayalım. O zaman sorarlar. Ayna ya bak. Senin yönetiminde, senin işyerinde ya da yakının işyerinde, taşeron çalıştırılmıyor mu diye, bu soruları o zaman nasıl yanıtlayacaksınız.
2.- Yapılan bu çalışmaların içinde olacaksınız, çalışmalar yapılırken neye karşı çıktığınızı, kamu oyu önünde açıklamayacaksınız, sonra da yasa çıkma aşamasında, ya da çıktığında, gelen tepkiler üzerine, karşı çıkmaya başlayacaksınız. Bu davranışta etik olmuyor.
3.- Bu çalışmaların içinde olma olanağınız varken, bu süreçte bazı düzeltmeler yaptırabilme olasılığı az da olsa varken, çalışmalara katılmayacaksınız. Sonra da bunu, sadece eleştirmekle yetineceksiniz. Bu da sorumluluktan kaçma kolaycılığı olmuyor mu?
Önümüzdeki gündem belirlenmeye başlandı.
Asıl işveren-alt işveren ilişkileri üzerine tartışacağız. Sonra bununla birlikte esnek çalışma modelleri gündeme gelmeye başlayacak. Arkasından da, kıdem tazminatı gelirse şaşırmayalım.
Bu süreçte, düzenlemeleri yürürlüğe girecek olan, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile yeni çıkan Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası'nın uygulaması başlar başlamaz, çıkacak sorunları, gündemin arkasına atmayı da başarmış olacağız.
İstanbul'da AVM inşaatında, çalışan işçilerin kaldığı, ÇADIR yangınında ölenler ile ilgili, tanrıdan rahmet ve baş sağlığı dileklerimiz devam edecek. Bir kaç gün önce, Samsun'da meydana gelen, vinç halatının kopması sonrasında, altında kalan ve ölen 5 işçi içinde, tanrıdan rahmet ve başsağlığı dileklerimizi sürdüreceğiz. Ve bu işçilerin, TAŞERON işçisi olduğu gerçeği karşısında, taşeronluk nerede ve nasıl olacak. Taşeronluk ilişkisinde, çalışma ilişkilerini nasıl düzenleyeceğiz. Bunları tartışmayacağız.
Biz bunları hak ediyormuyuz?
http://www.acikgazete.com/editorden/2012/11/27/taseronluk-alt-isveren-yeni-yasal-duzenleme-nasil.htm