Vergi uygulamalarıyla ilgili olarak son dönemde verilen bazı özelgeler
Vergi Usul Kanunu’nun 413. maddesi çerçevesinde, vergi durumları ve vergi uygulanması bakımından tereddüt edilen konular hakkında Gelir İdaresinden açıklama (özelge) istenebilmektedir.
Özelge talepleri için başvurular, Vergi Dairesi Başkanlığı bulunan illerde bu birimlere, bulunmayan illerde ise Defterdarlıklara yapılmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığı merkezine doğrudan başvurma olanağı yoktur.
Özelge başvuruları, özelge talep formu ile yapılabilmekte, başvurulan birimler tarafından hazırlanan özelge taslağı GİB merkezine onay için gönderilmekte, onay süreci Özelge Komisyonu onayı ile sonuçlanmaktadır. Özelge Komisyonunca onaylanan özelgeler, otomasyon sistemi üzerinden yetkili birimlere aktarılmakta ve yetkili birimce imzalanarak özelge talep eden mükellefe gönderilmektedir.
Onaylanan özelgeler Gelir İdaresinin bütün yetkili birimlerinin görebildikleri bir havuza atılmakta ve özelge havuzunda örneği oluşan özelgeler için merkeze tekrar onaya gönderilmemektedir.
Gelir İdaresince verilen özelgelerden özelliği olması nedeniyle seçilmiş olan bir kısmı zaman zaman Vergi Bültenlerine konu edilmektedir.
Son zamanlarda verilen özelgelerden önemli bazılarının özeti aşağıda yer almaktadır.
1. Kurumlar Vergisi Kanunu
Sermaye azaltımı suretiyle ortaklara dağıtılacak kaynakların her bir sermaye unsuru açısından kurumlar vergisi ve gelir vergisi karşısındaki durumu
(08.08.2012 tarih ve 741 sayılı özelge)
Sermaye azaltımının, ortaklar tarafından nakden veya aynen yapılan ödemelerden kaynaklanması halinde, ortakların esas olarak işletmeye koydukları sermayeyi Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde geri almış olmaları nedeniyle mükellefiyet statüsüne bakılmaksızın vergilendirme işlemi yapılmayacaktır.
Yapılacak sermaye azaltımının;
- Öncelikle, kurumlar vergisine ve vergi sonrası dağıtılan kazancın ise kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak hesaplardan karşılanması
- Devamında, sadece kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulacak hesapların kullanılması,
- Son olarak ise, işletmeden çekilmesi halinde vergilendirilmeyecek olan ayni ve nakdi sermayenin işletmeden çekildiğinin kabulü
gerekmektedir.
Bu açıklamalara göre;
- Öncelikle, sermayeye eklenmiş olan enflasyon düzeltmesi farklarının, yeniden değerleme değer artış fonunun, maddi duran varlıklar yeniden değerleme artış fonunun, iştirakler yeniden değerleme artışlarının ve maliyet artış fonunun şirketin sermaye azaltımı yapması sebebiyle işletmeden çekildiğinin kabulü ve işletmeden çekilen tutarların öncelikle kurumlar vergisine, vergi sonrası dağıtılan kazancın da elde edenin hukuki niteliğine göre kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması,
- Daha sonra, önceki yıllarda şirket sermayesine eklenmiş olan geçmiş yıl kârlarının, yasal yedeklerin ve mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun geçici 28. maddesinde belirtilen şartlar dahilinde sermayeye eklenen iştirak satış kazancının işletmeden çekildiğinin kabulü ve işletmeden çekilen tutarların elde edenin hukuki niteliğine göre kâr dağıtımına bağlı vergi kesintisine tabi tutulması,
- Son olarak da, şirket ortakları tarafından nakden veya aynen konulan sermayenin işletmeden çekildiğinin kabulü ve bu tutar üzerinden vergi hesaplanmaması ve stopaj yapılmaması
gerekmektedir.
Cins tashihi geç yapılan binanın satışında kurumlar vergisi istisnası
(07.08.2012 tarih ve 817 sayılı özelge)
Arsa üzerinde inşa edilen ve aktife kaydedilen yeni binanın, en az iki tam yıl süreyle aktifinizde bulunduktan sonra satılması halinde, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde belirtilen şartlarla söz konusu istisnadan faydalanılabilecektir.
İnşa edilen binanın cins tashihinin çeşitli nedenlerle tapuya tescilinin geç yapılmış olması durumunda, yapı inşaatı ruhsatı, vergi dairesi tespiti veya resmi kurum kayıtlarından birisi ile tevsik edilmek şartıyla, satılan binanın iki yıllık aktifte bulundurulma süresinin başlangıç tarihi olarak, inşaatın tamamlandığı ve bina olarak kullanılmaya başlandığı tarih esas alınabilecektir.
Öte yandan, yeni inşa edilen binanın aktifte iki yıl bulunma süresinin tespitinde, arsa üzerinde daha önce bulunan ve yeni bina inşaatı için yıktırılan apartmanın aktifte bulunduğu sürenin dikkate alınması mümkün değildir.
Hindistan’da mukim firmaya verilen depolama hizmeti nedeniyle yapılan ödemelerden tevkifat yapılıp yapılmayacağı
(17.08.2012 tarih ve 82 sayılı özelge)
Hindistan mukimi firmaya Türkiye’de verilen depoculuk hizmetleri karşılığı elde edilen gelirin vergileme hakkı yalnızca Türkiye’ye aittir. Türkiye’de verilen depoculuk hizmetinden elde edilen kazançların Hindistan makamlarınca vergilendirilebilmesi için şirketin ticari faaliyetini Hindistan’da sahip olduğu bir işyeri vasıtasıyla gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Türkiye ile Hindistan Arasında Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının 5. maddesi çerçevesinde, şirketin Hindistan’da işyeri oluşmaması durumunda, Hindistan mukimi şirkete Türkiye’de verilen depoculuk hizmetlerinin vergilemeye hakkı Türkiye’ye ait olup, Hindistan’ın vergileme hakkı bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Anlaşmanın "Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi" başlıklı 22. maddesi hükmüne göre, Anlaşmanın ilgili maddeleri çerçevesinde Hindistan’a vergi alma hakkının verilmediği durumda, Hindistan’da kesinti yoluyla ödenen bu verginin Türkiye’de muaf tutulması ve/veya mahsup edilmesi imkânı bulunmamaktadır. Bu durumda, Anlaşma hükümlerine aykırı bir şekilde Hindistan’da ödenen verginin Hindistan Vergi İdaresi’nden iadesini talep edebilecektir. Bu talebin uygun bulunmaması durumunda ise, ihtilaflı konu Hindistan’da yetkili mahkemeler nezdinde dava konusu yapılabileceği gibi Anlaşmanın "Karşılıklı Anlaşma Usulü"ne ilişkin 25. maddesi hükümleri çerçevesinde Gelir İdaresi Başkanlığına da iletilebilecektir.
İndirimli kurumlar vergisinin uygulanacağı kazanç
(13.08.2012 tarih ve 392 sayılı özelge)
Bakanlar Kuruluna tanınan yetki çerçevesinde belirlenen ve Hazine Müsteşarlığı tarafından teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren yatırıma katkı tutarına ulaşıncaya kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulacaktır. İndirimli kurumlar vergisi oranı yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımdan elde edilen kazanca uygulanacak olup bu kapsamda kazancın oluşmadığı durumlarda diğer faaliyetlerden elde edilen kazançlara indirimli oran uygulanması söz konusu değildir.
Özelge talep formun ekinde yer alan yatırım teşvik belgesinin incelenmesinden yapılan yatırımın komple yeni yatırım olduğu ve yatırımın konusunu da depolama ve ambarlama hizmetlerinin oluşturduğu anlaşılmıştır.
Buna göre, komple yeni yatırım kapsamında yapılan soğuk hava depolarının kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren bu depolarda diğer kişi ya da kurumlara verilen depolama ve ambarlama hizmetlerinden elde edilen kazançlara indirimli kurumlar vergisi oranı uygulanması mümkün olup mevcut faaliyet olan yaş sebze ve meyve ticaretinden elde edilen kazanca ise indirimli oran uygulanması mümkün değildir.
Yapılmakta olan yatırımın kısmi bölünmeye konu olup olmayacağı
(16.08.2012 tarih ve 22 sayılı özelge)
Şirket aktifinde yapılmakta olan yatırımlar hesabında takip edilen “Elektrik Enerjisi Baraj Yapımı" işinin, üretim veya hizmet işletmesi olarak kabul edilerek Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19/3-(b) maddesi çerçevesinde kısmi bölünme kapsamında tam mükellef bir sermaye şirketine ayni sermaye olarak konulması mümkün değildir.
Mahkeme kararı sonucu ödenen harcın hangi dönemde gider yazılacağı
(16.08.2012 tarih ve 779 sayılı özelge)
Ticari kazancın tespitinde "tahakkuk esası ilkesi" ve "dönemsellik ilkesi" olmak üzere iki temel ilke geçerlidir. Tahakkuk esası ilkesinde, gelir veya giderin miktar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağının veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gereklidir. Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalinin sağlanmasıdır.
Buna göre, Belediye tarafından şirket adına tahakkuk ettirilen kaynak suyu harçlarının, fiilen ödendiği tarihler itibariyle ilgili geçici ve kurumlar vergisi dönemlerinde Gelir Vergisi Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendi uyarınca kurum kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkündür.
Öte yandan, kaynak harçlarına ilişkin varsa faizler ile cezaların kurum kazancının tespitinde indirim konusu yapılması mümkün değildir.
Ortaklar adına kayıtlı arsanın 2010 yılında kurulan Şirkete ayni sermaye olarak konulması halinde 2009 yılında arsa için yapılan masrafların gider veya maliyet unsuru olarak dikkate alınamayacağı
(13.08.2012 tarih ve 2513 sayılı özelge)
Türk Ticaret Kanunu uyarınca tespit yapılıp değerlenen ve şirket ortaklarınca ayni sermaye olarak konulan arsa ile ilgili olarak daha önce ortaklarca yapılan harcamalar, şirkete ait gider niteliğinde olmaması ve şirket adına belgelendirilmemesi nedeniyle kurumlar vergisi matrahından indirilemez.
Ayrıca, bu harcamalar dolayısıyla yüklenilen katma değer vergisinin şirket tarafından indirim konusu yapılması veya kurumlar vergisi matrahından indirilmesi de mümkün değildir.
Türkiye’de bulunan tam mükellef bir şirketin yurt dışındaki şubesiyle yapılan sözleşme gereğince yurt dışında yapılan inşaat işinden elde edilen kazancın kurumlar vergisinden istisna olup olmadığı
(13.08.2012 tarih ve 2512 sayılı özelge)
Yurt dışında yapılan ancak diğer ülkede vergi mükellefiyeti olmadığı için genel merkezden faturalanan işten elde edilen ve Türkiye’deki genel sonuç hesaplarına intikal ettirilen kazançların, hak edişler için genel merkezden kesilecek faturalara söz konusu tahsilatın yurt dışında yapılan inşaat işi ile ilgili olduğu hususunda şerh düşülmesi şartıyla, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5.i maddesinin birinci fıkrasının (h) bendine göre kurumlar vergisinden istisna edilmesi mümkün bulunmaktadır. Söz konusu kazanç, elde edildiği dönemde geçici vergi beyannamesinde de beyan edilerek istisna olarak dikkate alınabilecektir.
Diğer taraftan, bahsi geçen inşaat işi ile ilgili olarak diğer ülkede yapılan ancak belgelendiremeyen harcamaların, bu faaliyetten döviz olarak elde edilen hasılatın binde beşini aşmamak şartıyla gider olarak indirilmesi mümkün bulunmaktadır.
Yurt dışı mukimi firmalardan alınan hizmet karşılığında ve yurt dışında ofis kiralanması karşılığında ödenen bedelin vergilendirilmesi
(17.08.2012 tarih ve 2608 sayılı özelge)
Yurt dışı pazarlarda yeni müşteri teminine yönelik olarak üretimi yapılan malların tanıtılması, pazarlama faaliyetlerinin yapılması, bilinirliğinin artırılması ve marka imajının oluşturulabilmesi için yurt dışında yerleşik olup Türkiye’de temsilciliği ve mükellefiyeti bulunmayan tanıtım, organizasyon ve danışmanlık firmalarından sağlanan hizmetler sermayeden ziyade fikri emeğe, şahsi mesaiye ve özel uzmanlık bilgisine dayanması nedeniyle serbest meslek faaliyeti olarak değerlendirilir. Bu çerçevede, yurt dışında mukim şirketlerden alınan bu hizmetlere istinaden fatura mukabilinde gerçekleştirilen ödemeler üzerinden Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca % 20 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılması gerekir.
Öte yandan, firmanın faaliyet göstermek istediği ülkelerde açacağı irtibat bürosu mahiyetindeki ofisler için yapılacak kira ödemeleri üzerinden Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi uyarınca % 20 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılması gerekmektedir.
Yurt dışından alınan hizmetler için yapılan ödemelerden yapılacak tevkifat
(13.08.2012 tarih ve831 sayılı özelge)
Avusturya mukimi bir teşebbüsün Türkiye’ye gelmeksizin Avusturya’da icra edeceği serbest meslek faaliyetleri dolayısıyla elde edeceği gelirleri vergileme hakkı yalnız Avusturya’ya aittir. Eğer faaliyet Türkiye’de bir işyeri vasıtasıyla icra edilirse veya Türkiye’de herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde 183 günden fazla sürede icra edilirse Türkiye’nin bu gelirleri vergileme hakkı bulunmaktadır. Faaliyetin Türkiye’de bulunan bir işyeri ile herhangi bir bağlantısı olmaksızın, diğer bir ifade ile Türkiye’de bulunan işyerinden tamamen ayrı olarak gerçekleştirilmesi durumunda ise, Türkiye’deki işyerine herhangi bir kazanç atfedilemeyeceği tabiidir.
Avusturya mukimi teşebbüslerin Türkiye’de icra edecekleri serbest meslek faaliyeti, bu teşebbüslerin personelleri vasıtasıyla Türkiye’de yapacakları serbest meslek faaliyetlerini ifade etmekte olup, personellerin Türkiye’ye gelmeksizin icra edecekleri serbest meslek faaliyetlerine ilişkin olarak Avusturya mukimi teşebbüse yapılacak ödemeler üzerinden vergi kesintisi yapılmayacaktır.
Avusturya mukimi teşebbüsün Türkiye’de serbest meslek faaliyeti icrası için kaldığı sürenin herhangi bir kesintisiz 12 aylık dönemde 183 günü aşıp aşmadığının tespitinde; Türkiye’de birden fazla teşebbüse serbest meslek faaliyeti sunuyorsa bu faaliyetlerin tamamı ve hizmetin, Türkiye’ye gönderilen birden fazla personel vasıtasıyla icra edildiği durumda, bunların Türkiye’de toplam kalma süreleri dikkate alınacaktır.
Diğer taraftan, yaptıkları serbest meslek ödemeleri üzerinden vergi tevkifatı yapmak zorunda olan vergi sorumluları, tevkifat yükümlülüğünün doğduğu sırada, istihkak sahibi teşebbüsün icra ettiği hizmetin Türkiye’de kesintisiz 12 aylık dönemde 183 günü aşan süre kadar yapılıp yapılmayacağını bilemeyeceğinden söz konusu ödemeler üzerinden vergi tevkifatını yapmak durumundadırlar.
Bu çerçevede, kendilerine yapılan ödemelerden vergi tevkifatı yapılan teşebbüsler, Anlaşma hükümleri çerçevesinde bu ödemelerin Türkiye’de vergilendirilmemesinin gerektiği durumlarda, bizzat veya vekilleri vasıtasıyla, tevkif edilen vergilerin iadesi için ilgili vergi dairesine başvurabileceklerdir.
Ayrıca, Anlaşma hükümlerinin iç mevzuata göre değişiklik getirdiği durumlarda, Anlaşma hükümlerinden yararlanabilmek için anılan Avusturya şirketinin Avusturya’da tam mükellef olduğunun ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede vergilendirildiğinin Avusturya yetkili makamlarından alınacak bir belge ile kanıtlanması ve bu belgenin aslı ile noterce veya Avusturya’daki Türk Konsolosluklarınca tasdik edilen Türkçe tercümesinin bir örneğinin vergi sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz edilmesi gerekmektedir. Mukimlik belgesinin ibraz edilememesi halinde ise ilgili Anlaşma hükümleri yerine iç mevzuat hükümleri uygulanacaktır.
Yurt dışından elde edilen kazançla ilgili olarak ilgili ülkede sonradan tarh edilen vergilerin mahsubu
(14.08.2012 tarih ve 185 sayılı özelge)
Amerika Birleşik Devletleri vergi idaresi tarafından 2012 yılında tarh edilen ve ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergilerin; Amerika Birleşik Devletlerinde mukim iştirakten 2009 ve 2010 yıllarında elde edilen ve brüt tutarları ilgili yıllar kurum kazancının hesaplanmasında dikkate alınan royalty gelirlerine ilişkin olduğunun kanaat verici belgelerle tevsik edilebilmesi halinde, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33. maddesi ve 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yapılan açıklamalar ve sınırlamalar çerçevesinde, 2009 ve 2010 yılı kurumlar vergisi beyannamelerinin düzeltilmesi suretiyle bu dönemlerde mahsubu mümkündür.
Kurumlar vergisi mükellefi olan kooperatif aidatının gelir yazılıp yazılmayacağı
(11.09.2012 tarih ve 842 sayılı özelge)
Kurumlar vergisi mükellefi olan kooperatif tarafından üyelerden toplanan aidatların, vergiye tabi bir kazanç unsuru olarak değerlendirilmesi ve diğer gelirler ile birlikte hasılata dahil edilerek, kurum matrahının tespitinde dikkate alınması gerekmektedir.
2. Gelir Vergisi Kanunu
Aynı şahıs tarafından yazılıp oynanan stand-up gösteriden elde edilen kazancın istisna kapsamında olup olmayacağı
(06.08.2012 tarih ve 2450 sayılı özelge)
Stand-up faaliyetine ilişkin senaryoların aynı kişi tarafından yazılması halinde, bu senaryoların, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında eser niteliği taşıdığının Kültür ve Turizm Bakanlığından alınacak yazı ile tevsik edilmesi şartıyla, söz konusu çalışmaların icrasına ilişkin olarak elde edilen hasılata münhasır olmak üzere Gelir Vergisi Kanunu’nun 18. maddesinde yer alan istisnadan faydalanılması mümkün bulunmaktadır. Ancak, oyunculuğa (meddahlık dahil) ilişkin faaliyette bulunulması halinde, bu faaliyet Gelir Vergisi Kanunu’nun 18. maddesinde sayılanlar arasında yer almadığından istisnadan yararlanılması mümkün bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, stand-up faaliyetine ilişkin senaryolara ait çalışmaların istisna kapsamında değerlendirilmesi ve bu çalışmaların Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin birinci fıkrasına istinaden tevkifat yapmak mecburiyetinde olanlarca satın alınması halinde, yapılacak ödemelerden gelir vergisi tevkifatı yapılacak ve istisna kapsamında kalan bu kazançlar için yıllık beyanname verilmeyecek, diğer kazançlar için beyanname verilmesi durumunda ise bu kazançlar beyannameye dâhil edilmeyecektir. Ancak, bir hizmet sözleşmesine bağlı olmaksızın kendi nam ve hesabına yapılacak oyunculuk faaliyeti Gelir Vergisi Kanunu’nun 65. maddesi uyarınca serbest meslek kazancı olmakla birlikte, Kanun’un 18. maddesinde yazılı eser grupları arasında yer almayan bu işler nedeniyle elde edilen serbest meslek kazancının gerçek usulde vergilendirilmesi gerekmektedir.
Öte yandan serbest meslek erbabının, Vergi Usul Kanunu’nun 153. maddesi uyarınca işe başlamayı vergi dairesine bildirme, 172 ve 210. maddeleri uyarınca serbest meslek kazanç defteri tutma, 236. maddesi uyarınca da mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilâtları için serbest meslek makbuzu düzenleme mecburiyeti bulunmaktadır.
Bu nedenle, serbest meslek faaliyetini mutad meslek halinde ifa edenlerin, Vergi Usul Kanunu’nun yukarıda belirtilen hükümlerinde yer alan yükümlülükleri yerine getirmesi gerekmektedir. Ancak, 224 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğinde, münhasıran Gelir Vergisi Kanunu’nun 18. maddesinde belirtilen türden faaliyetlerde bulunan ve eserlerini sadece aynı Kanun’un 94. maddesinde belirtilen kişi veya kurumlara teslim eden serbest meslek erbabından isteyenlerin, defter tasdik ettirme ve tutma ile belge düzenleme zorunluluklarının kaldırıldığı açıklanmıştır.
Bu çerçevede, söz konusu faaliyetin mutad meslek halinde ifa edilmesi ve istisna kapsamındaki eserlerin Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinde sayılanlar dışındakilere de satılması halinde, Vergi Usul Kanunu’nun 153, 172, 210 ve 236. maddeleri uyarınca işe başlama bildiriminde bulunma, serbest meslek kazanç defteri tutma ve serbest meslek makbuzu düzenleme mecburiyeti bulunmaktadır.
Yurt dışında mukim Türk vatandaşının Türkiye’de elde ettiği serbest meslek kazancından tevkifat yapılıp yapılmayacağı
(06.08.2012 tarih ve 2248 sayılı özelge)
Birleşik Krallık mukimi bir kişinin Türkiye’ye gelmeksizin Birleşik Krallık’ta icra edeceği serbest meslek hizmetleri veya benzer nitelikteki diğer faaliyetler dolayısıyla elde edeceği gelirleri vergileme hakkı yalnızca Birleşik Krallığa aittir. Eğer bu hizmet ve faaliyetler Türkiye’de sabit bir yer vasıtasıyla icra edilirse veya kişi Türkiye’de kesintisiz 12 aylık bir dönemde bir veya birkaç seferde 183 gün veya daha fazla kalırsa, Türkiye’nin de bu geliri vergilendirme hakkı bulunmaktadır.
Faaliyetin Türkiye’de icra edilmesi durumunda, yaptıkları serbest meslek ödemeleri üzerinden vergi tevkifatı yapmak zorunda olan vergi sorumluları, tevkifat yükümlülüğünün doğduğu sırada; istihkak sahibi Birleşik Krallık mukimi gerçek kişinin faaliyet icrası amacıyla Türkiye’de kesintisiz 12 aylık bir dönemde toplam 183 günü aşan bir süre kalıp kalmama durumunu bilemeyeceğinden, söz konusu ödemeler üzerinden vergi tevkifatı yapmak durumundadırlar.
Kendilerine yapılan ödemelerden vergi tevkifatı yapılan Birleşik Krallık mukimi kişilerin, anlaşma hükümleri çerçevesinde bu ödemelerin Türkiye’de vergilendirilmemesinin gerektiği durumlarda, bizzat veya vekilleri vasıtasıyla, kesilen vergilerin iadesi için ilgili vergi dairesine başvurabilecektir.
Öte yandan ilgili Ülke ile yapılan Çifte Vergilemenin Önlenmesi Anlaşması çerçevesinde, üretimi yapılan sanat eserlerinin satışı karşılığında elde edilen gelirin gayrimaddi hak bedeli kapsamına giren türden bir gelir olması halinde, Türkiye kaynaklı yapılacak ödemelerde % 10 oranında vergi tevkifatı yapılması gerekmektedir.
Birleşik Krallık mukimi gerçek kişiye yapılacak ödemeler üzerinden Türkiye’nin de vergi alma hakkının bulunduğu durumda Türkiye’de ödenecek vergiler; Anlaşmanın "Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi"ne ilişkin 23. maddesinin birinci fıkrası çerçevesinde Birleşik Krallık’ta mahsup edilebilecektir.
Anlaşma hükümlerinin iç mevzuata göre değişiklik getirdiği durumlarda, Birleşik Krallık mukimlerinin Anlaşma hükümlerinden yararlanabilmeleri için Birleşik Krallık’ta tam mükellef olduklarını ve tüm dünya kazançları üzerinden bu ülkede vergilendirildiklerini, Birleşik Krallık yetkili makamlarından alacakları mukimlik belgesi ile kanıtlamaları ve bu belgenin aslı ile birlikte Türkçe tercümesinin noterce veya Birleşik Krallık’taki Türk Konsolosluklarınca tasdik edilen bir örneğini Türkiye’deki vergi sorumlularına veya ilgili vergi dairesine ibraz etmeleri gerekmektedir.
Serbest bölgede faaliyet gösteren işletmede, yönetim kurulu üyeleri ile ortaklara ödenen ücretlerde ve serbest bölgede fabrika inşaatı işinde çalışan şirket işçilerine ödenen ücretlerde gelir vergisi istisnası
(15.08.2012 tarih ve 58 sayılı özelge)
Serbest bölgede üretim faaliyetinde bulunan mükelleflerin sadece üretime ilişkin istihdam ettikleri personele ödedikleri ücretler gelir vergisinden istisnadır. Yönetim kurulu üyelerinin ve şirket ortaklarının görevleri şirketin idaresi ve temsiline yönelik merkezi görevler olması sebebiyle, bu sıfatları dolayısıyla bu üyelere ve şirket ortaklarına yapılacak ücret ödemelerinin Serbest Bölgeler Kanunu’nda yer alan gelir vergisi istisnasından yararlandırılması mümkün bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Şirketin serbest bölgede yapımına başladığı fabrika inşaatında çalışan işçiler, üretime ilişkin istihdam edilen personel olarak kabul edilemeyeceğinden, söz konusu işçilere yapılan ücret ödemelerine Serbest Bölgeler Kanunu’nda yer alan gelir vergisi istisnasının uygulanması mümkün bulunmamaktadır.
Hekim hizmet sözleşmesinin işveren tarafından tek taraflı feshi nedeniyle kişiye her ay yapılacak olan ödemenin ücret kabul edilmesi
(16.08.2012 tarih ve 153 sayılı özelge)
Dilekçe eki hizmet sözleşmesinin 10. maddesinde; hizmet akdinin haklı ve geçerli bir neden olmaksızın feshi halinde, fesheden tarafın diğer tarafa ayda brüt 7.000 TL. aylık ve beş yılda çalışılan süreyi düşüp çalışılmayan süre kadar her ay cezai şartı ödemeyi kabul ve taahhüt edeceği belirtilmiştir.
Dolayısıyla, hizmet akdine göre çalışması gereken, ancak hizmet sözleşmesinin işveren tarafından fesih edilmesi nedeniyle sözleşme hükmü uyarınca hizmet ifa edilmeksizin sözleşmeden kaynaklanan söz konusu ödemelerin ücret olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, hizmet sözleşmesinin işveren tarafından tek taraflı fesih edilmesi nedeniyle her ay (sözleşmede belirtilen süre boyunca) yapılacak olan ödemenin Gelir Vergisi Kanunu’nun 61. maddesine göre ücret kapsamında değerlendirilerek, aynı kanunun 61, 63, 94, 103 ve 104. maddeleri uyarınca ücret olarak vergilendirilmesi gerekmektedir.
Peşin satış teşvik primi karşılığında düzenlenen faturanın gelir kaydının hangi tarihte yapılacağı
(13.08.2012 tarih ve 338 sayılı özelge)
Tacirler arasındaki faaliyetlerin belgelendirilmesi amacıyla kullanılan faturada tahakkuk esasına bağlı kalınarak düzenlendiğinden, ticari faaliyet içerisinde satılan mal veya yapılan bir hizmet bedeli taraflarca belirlenip faturası düzenlendiğinde gelir veya gider tahakkuk etmiş kabul edilmektedir.
Buna göre; ticari kazancın tespitinde tahakkuk esası cari olduğundan, yapılan işleticilik anlaşması ve protokol gereği 5 yıl süre ile ticari faaliyete destek olmak üzere alınan 125.000-TL + KDV peşin satış teşvik primine ilişkin gelir kaydının fatura tarihi itibariyle yapılması gerekmektedir.
Geçici süre ile yurt dışındaki grup firmasında görevlendirilen personele Türkiye’den ödenen ücretler üzerinden tevkifat yapılıp yapılmayacağı
(14.08.2012 tarih ve 183 sayılı özelge)
Şirket çalışanlarının geçici bir süre ile yurtdışındaki grup şirketlerinde görevlendirilmesi ve bu süre içerisinde ücretlerinin Türkiye’den ödenmesi halinde işçi-işveren ilişkisi devam etmektedir. Bu nedenle, söz konusu çalışanların Gelir Vergisi Kanunu’nun 3. maddesinin 2 numaralı bendi uyarınca tam mükellef sayılması Türkiye içinde ve dışında elde ettiği tüm kazanç ve iratları üzerinden Türkiye’de gelir vergisine tabi tutulması gerekmektedir.
Türkiye ile İspanya arasındaki çifte vergilendirmeyi önleme (ÇVÖ) anlaşması 01.01.2004 tarihinden, Türkiye ile İngiltere arasındaki ÇVÖ anlaşması 01.01.1989 tarihinden, Türkiye ile İrlanda arasındaki ÇVÖ anlaşması 01.01.2011 tarihinden, Türkiye ile Fas arasındaki ÇVÖ anlaşması 01.01.2007 tarihinden, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ÇVÖ anlaşması da 01.01.1998 tarihinden bu yana uygulanmaktadır.
Söz konusu anlaşmaların 4. maddesinde, "Mukim" terimine ve bir gerçek kişinin sözleşmeye taraf iki devletin de mukimi olduğu durumlarda, mukimlik sorununun ne şekilde çözüleceğine ilişkin hükümlere yer verilmiş bulunmaktadır.
Buna göre, bir devletin iç mevzuatında düzenlenen ev, ikametgah veya benzer yapıda herhangi bir kriter nedeniyle o devlette vergi mükellefiyeti altına giren bir gerçek kişi, o devletin mukimi kabul edilebilmektedir. Akit devletlerin iç mevzuatları gereğince kişinin aynı anda sözleşmeye taraf her iki devletin de mukimi olması durumunda ortaya çıkan çifte mukimlik sorunu ise yine anlaşmaların 4. maddesinin 2. fıkrasında yer alan kriterlerin sırasıyla uygulanması suretiyle çözümlenecektir.
Yurt dışında geçici süre ile görevlendirilen çalışanlar ile şirket arasındaki iş akitlerinin devam etmesi ve çalışanların görev süresince ücretlerinin ve sosyal güvenlik ödemelerinin Türkiye’den yapılmaya devam edilmesi nedeniyle, söz konusu çalışanlar iç mevzuatımız hükümleri çerçevesinde ve ilgili ülkelerle olan ÇVÖ anlaşmalarının 4. maddeleri gereğince Türkiye mukimi olarak kabul edilebilecek ve tüm dünya gelirleri üzerinden Türkiye’de vergiye tabi olacaktır.
Çalışanların Türkiye’nin yanı sıra, diğer Akit Devletlerin iç mevzuatlarınca ilgili ülkenin de mukimi olarak kabul edilmesi durumunda kişilerin mukimi olduğu devlet, anlaşmaların 4. maddesinin 2. fıkralarında yer alan kriterlerden önce yer alana öncelik verilmek suretiyle belirlenecektir.
Öte yandan, ÇVÖ anlaşmalarının 15. maddelerinde, ücret gelirlerinin vergilendirilmesine ilişkin hükümler yer almakta olup, maddenin 2. fıkralarında da bir Akit Devlet mukiminin diğer Akit Devlette ifa ettiği hizmetlerin yalnız ilk Akit Devlette vergilendirilebilmesi için gerekli koşullar sıralanmıştır.
Buna göre, çalışanların ÇVÖ anlaşmalarının 4. maddeleri çerçevesinde Türkiye mukimi olduğu tayin edilmişse, bu kişilerin yurt dışında mukim grup şirketlerinde ifa ettiği hizmetler bakımından, anlaşmaların 15/2 maddelerinde yer alan üç koşulun bir arada gerçekleşmesi durumunda vergileme hakkı yalnızca Türkiye’ye ait olacak; şartlardan birinin ihlal edilmesi durumunda ise diğer devletlerin de bu ücret gelirlerinden vergi alma hakkı olacaktır. Böyle bir durumda oluşacak çifte vergilendirme; Amerika Birleşik Devletleri, İrlanda ve İngiltere ÇVÖ Anlaşmalarının 23, İspanya ÇVÖ Anlaşması’nın 22. maddesi uyarınca mahsup; Fas ÇVÖ Anlaşması’nın 22. maddesi uyarınca ise istisna yöntemi ile önlenebilecek olup, bu işlemler gerçekleştirilirken söz konusu maddelerde yapılan açıklamaların dikkate alınması gerekmektedir.
Serbest bölgede faaliyet gösteren firma tarafından sipariş üzerine üretilen ürünlere ilişkin yurt dışı müşterilere düzenlenen faturaların hesaplara dahil edilip edilmeyeceği
(15.08.2012 tarih ve2586 sayılı özelge)
Serbest Bölgede bulunan işyerinde üretilen ürünlerin toplam FOB bedelinin en az % 85’inin yurt dışına ihraç edilmesi kaydıyla, iş yerinde istihdam edilen personele ödenen ücretlerin 1 seri no.lu 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Genel Tebliğinde yapılan açıklamalar çerçevesinde gelir vergisi istisnasından yararlanılması mümkün bulunmaktadır. Yurt dışı müşterilere satışı yapılarak fatura edilen model kalıp bedellerinin mamul üretimi kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmadığından hizmet kapsamında değerlendirilmesi gereken model kalıp bedellerinin FOB bedelinin hesaplanmasına dahil edilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Serbest bölgede faaliyette bulunanların, ana sözleşmesinde yer almayan konularda faaliyet göstermesi durumunda istisna hükmünden yararlanıp yararlanmayacağı
(07.08.2012 tarih ve 2466 sayılı özelge)
Serbest bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin, bu bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar, diğer faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları ise faaliyet ruhsatlarında belirtilen süre ile sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesnadır. Dolayısıyla, faaliyet ruhsatına istinaden Serbest Bölgede gerçekleştirilen üretim faaliyetinden elde edilen kazançlar Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihi içeren yıllık vergileme döneminin sonuna kadar, kiralama ve alım-satım faaliyetlerinden elde edilen kazançlar ise faaliyet ruhsatlarının başlangıç tarihi olan 17.10.1995 tarihinden itibaren 20 yıl süre ile kurumlar vergisinden istisna olacaktır.
Bununla birlikte, eski ruhsatta bulunmayan ancak ana sözleşmede yapılacak değişiklikle serbest bölgede gerçekleştirilecek faaliyetlerin 5084 sayılı Kanun’un 9. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihte ruhsata bağlanmamış olması nedeniyle bu faaliyetlerinden elde edilecek kazançların kurumlar vergisi istisnasına konu edilmesi mümkün değildir.
Öte yandan "imalat" faaliyeti niteliğinden olmayan alım-satım faaliyetleri yeni bir faaliyet ruhsatına bağlansa dahi söz konusu yeni faaliyetlerden elde edilecek kazançlar bu bölgede ürünlerin üretiminden elde edilmemiş olduğundan söz konusu kazançlar dolayısıyla anılan kurumlar vergisi istisnasından yararlanılamayacaktır.
Evde çeşitli sebeplerle biriktirilen eşyaların ticari bir organizasyona dayanmamak şartıyla, internet ve benzeri yollarla bir defaya mahsus olmak üzere satışından doğan kazançların arızi kazanç olarak vergilendirilmesi
(14.08.2012 tarih ve 2568 sayılı özelge)
Ticari bir organizasyona dayanmamak şartıyla, internet yoluyla da olsa öğrencilik yıllarından kalan veya daha önce kullanılan yayın, kitap, elektronik malzeme, bilgisayar ve müzik ürünleri gibi malzemelerin bir defaya mahsus olmak üzere satışından doğan kazançlar arızi kazanç olarak değerlendirilecektir. Dolayısıyla, 2012 yılı içinde bu satıştan doğan kazancın 20.000 TL’ye kadar olan kısmı gelir vergisinden müstesna olduğundan, bu tutarı aşan kısmının yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilerek vergilendirilmesi gerekmektedir.
3. Katma Değer Vergisi Kanunu
İthal edilen malların fiyatında yapılan indirimin ithalatçı tarafından yansıtılmasında vergileme
(07.08.2012 tarih ve 2459 sayılı özelge)
Mal alınan ithalatçı firmanın yurt dışından ithal ettiği hammadde için fiili ithal tarihinden sonra yurtdışındaki firma tarafından kendisine yapılan alış ıskontosu nedeniyle göndereceği "credit note" belgesine istinaden bir fiyat indirimi yapılması durumunda, yapılan indirimler nedeniyle işlemin matrahında değişiklik vuku bulmakta olup, bu değişikliğin KDV Kanunu’nun 35. maddesi hükümlerine göre düzeltilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, malların ithali sırasında ödenen KDV tutarlarının indirim konusu yapıldığı hususu da dikkate alınarak, mal bedelinde meydana gelen değişikliğe paralel olarak indirim tutarları da düzeltilecektir.
Bu düzeltme işlemi, matrahta değişikliğin vuku bulduğu vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesinde fazladan indirilen tutar, "ilave edilecek KDV" satırında beyan edilmek suretiyle yapılacağından, yurtdışındaki satıcı adına fatura düzenlenmesine ve indirim tutarı üzerinden KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır.
İhraç kayıtlı teslim alınan mala ilişkin KDV’nin imalatçı firmaya ödenmesi halinde ödenen KDV’nin kayıtlara alınması
(02.08.2012 tarih ve 797 sayılı özelge)
Süresinden sonra ihraç edilen malların teslimi, ihraç kayıtlı bir mal teslimi olmaktan çıkmış ve mahiyet olarak yurtiçi mal teslimine dönüşmüş olup, daha önce indirim konusu yapılmayan KDV tutarının ihraç kayıtlı teslim edilen malların ihracatı için öngörülen sürenin dolduğu tarihi izleyen vergilendirme döneminde (ancak her halükarda bu vergilendirme dönemini içerisine alan takvim yılı aşılmamak kaydıyla) indirim hesaplarına alınması gerekmektedir. İhraç kayıtlı teslim edilen malların ihracatı için öngörülen sürenin dolduğu tarihte veya en geç bu tarihi içerisine alan takvim yılında indirim hesaplarına alınmayan KDV tutarlarının Kanun’un 29/3. maddesi hükmüne göre indirim konusu yapılaması mümkün değildir.
Öte yandan, yukarıda belirtilen süreler dahilinde indirim hesaplarına alınan ve indirim yoluyla telafi edilemeyen KDV tutarlarının, söz konusu mallar ihraç edilmiş olmak kaydıyla, en erken ihracatın gerçekleştiği vergilendirme döneminde iadesinin talep edilebileceği tabiidir.
KDV Tevkifatı zamanı
(03.08.2012 tarih ve 117 sayılı özelge)
İşleme ait fatura veya benzeri belge izleyen ay içinde düzenlense dahi sorumlu sıfatıyla beyan, işlemin vuku bulduğu dönemin beyan süresi içinde yapılır. Buna göre, Nisan 2012 döneminde yapılan hizmetin bildirimi Mayıs 2012 döneminde yapılmış olsa dahi, sorumlu sıfatıyla beyanın, işlemin vuku bulduğu Nisan 2012 dönemi beyan süresi içinde yapılması gerekmektedir.
Faturalara dahil edilen bahşiş bedellerinin KDV ye tabi olup olmadığı hk.
(09.08.2012 tarih ve 2486 sayılı özelge)
Teslim ve hizmet bedelinden ayrı olarak müşteriler tarafından bir memnuniyet ifadesi olarak ya da örf ve adet gereği bahşiş kutularına nakit olarak bırakılan bahşişler, herhangi bir teslim ya da hizmet bedeli olarak düşünülemeyeceğinden KDV ye tabi bulunmamaktadır.
Ancak, otelde konaklayan turist gruplarını gönderen firmalardan, otel konaklama bedeli ile otelde yapılan hizmetlere ilave olarak tahsil edilen bahşiş bedelleri de yapılan teslim ya da ifa edilen hizmetin matrahına dahil bir unsur olup Kanun’un 24/c maddesi gereğince KDV matrahına dahil edilmesi gerekmektedir.
İthal edilen malın gümrükçe tespit edilen değeri üzerinden hesaplanan KDV’nin indirim konusu yapılması
(14.08.2012 tarih ve 88 sayılı özelge)
İthalatta verginin matrahını oluşturan rakam, malın gümrük vergisi matrahına esas olan kıymeti; malın gümrük vergisinden muaf olması durumunda ise sigorta ve navlun bedelleri dahil (CIF) değerdir. Gümrük beyannamesindeki her türlü masraflar dahil toplam tutar üzerinden hesaplanan KDV hariç bedel dikkate alınarak ithalatta verginin matrahının belirlenmesi, ithal edilen ve yurt içinde satışı gerçekleştirilen mallar için, istatistiki kıymet uygulaması kapsamında gümrük beyannamesindeki KDV matrahı üzerinden gümrükte ödenen KDV’nin genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapılması, indirim yoluyla giderilemeyen KDV’nin ise sonraki döneme devredilmesi gerekmektedir.
İthalde ödenen KDV’nin bir sonraki ay tahakkuk etmesi halinde KDV indirimi
(15.08.2012 tarih ve 2591 sayılı özelge)
Bir önceki aya ilişkin olarak ithal edilen ve faturası bir sonraki ayda düzenlenen elektrik enerjisinin teslimi ile ilgili olarak, gümrük makbuzu üzerinde gösterilen KDV, en erken gümrük makbuzunun kanuni defterlere kaydedildiği dönem beyannamesinde indirim konusu yapılabilir. Ancak, indirim hakkının, her halükarda ithalat işlemi için öngörülen vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşılmamak kaydıyla gümrük makbuzunun yasal defterlere kaydedildiği dönemde kullanılabilir.
Uluslararası taşımacılık faaliyetleri için verilen aracılık hizmetleri
(16.08.2012 tarih ve 778 sayılı özelge)
Organizatör firma olarak ifa edilen uluslararası taşımacılık hizmetleri ile uluslararası taşımacılığı fiilen yapan firmalara bu işle ilgili olarak verilen organizasyon-aracılık hizmetleri KDV Kanunu’nun 14. maddesi kapsamında katma değer vergisinden istisnadır.
Ancak, Türkiye’de başlayıp Türkiye’de biten taşımacılık işleri ile bu işlere yönelik olarak verilen organizasyon-aracılık hizmetlerinin istisna kapsamında değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından bu hizmetler anılan Kanun’un 1/1. maddesi gereğince katma değer vergisine tabidir.
Öte yandan, istisna kapsamındaki taşımacılık ve aracılık hizmetlerinin ifasına yönelik olarak alınan ve KDV’ye tabi bulunan hizmet bedellerinin, işleme ait matraha dahil edilerek ilgili firmalara fatura edilmesi ve yüklenilen vergilerin de KDV Kanunu’nun 32. maddesi çerçevesinde iadesinin talep edilmesi uygun olacaktır.
Söz konusu hizmet bedellerinin aynen aktarılması halinde ise KDV’ye tabi bulunan hizmetler KDV hesaplanarak, KDV’den istisna olan hizmetler ise KDV hesaplanmaksızın ilgili firmalara fatura edilebilecektir.
Ayrıca, KDV Kanunu’nun 17/4-ı maddesinde serbest bölgelerde verilen hizmetlerin KDV’den müstesna olduğu hükme bağlanmış olup, yerli ve yabancı firmaların uluslararası taşımacılık faaliyetlerine ilişkin olarak serbest bölgelerde verilecek hizmet bedelleri üzerinden bu hüküm çerçevesinde KDV hesaplanmayacaktır.
6111 sayılı Kanun kapsamında ödenen KDV’nin indirim konusu yapılıp yapılamayacağı
(13.03.2012 tarih ve 205 sayılı özelge)
2004 yılında Yatırım Teşvik Belgesi kapsamında gerçekleştirilen ithalata ilişkin olup, yatırım mallarının süresinden önce elden çıkartılması nedeniyle tarh edilen ve 2011 yılında 6111 sayılı Kanun hükümlerinden faydalanmak suretiyle ödenen KDV’nin indirime konu edilmesi, vergiyi doğuran olayın vuku bulduğu takvim yılı aşıldığından mümkün değildir.
Yurt dışı mukimi firmalardan alınan hizmet karşılığında ve yurt dışında ofis kiralanması karşılığında ödenen bedelin vergilendirilmesi
(17.08.2012 tarih ve 2608 sayılı özelge)
Yurt dışında yapılan işlemlerle ilgili olarak yurt dışında mukim firmalardan alınan; malların tanıtılması, pazarlama faaliyetlerinin yapılması hizmetleri ile yurt dışında irtibat bürosu mahiyetindeki ofis kiralama hizmetinden yurt dışında faydalanılmış olacağından bu kapsamda ödenen hizmet bedelleri de KDV ye tabi olmayacaktır.
Diğer taraftan, yurt dışında faaliyet gösteren firmalardan alınacak pazarlama ve danışmanlık hizmetlerinden Türkiye’de faydalanılması halinde, söz konusu hizmetler KDV’ye tabi olup, hizmet bedeli üzerinden KDV’nin tamamının sorumlu sıfatıyla tevkif edilerek anılan Tebliğ’de yer alan açıklamalar doğrultusunda 2 No.lu KDV beyannamesi ile beyan edilip ödenmesi gerekmektedir.
4. Vergi Usul Kanunu
İthalatta korunma önlemi çerçevesinde dikkate alınan bedelin maliyet bedeli olarak alınıp alınmayacağı.
(14.08.2012 tarih ve 88 sayılı özelge)
İthal edilen emtianın aktife maliyet bedeli ile alınması gerekmektedir. İthalatta korunma önlemi olan istatistiki kıymet olarak uygulanan tutarın maliyet bedeline eklenmesi mümkün bulunmamaktadır.
Serbest bölgede faaliyet gösteren Şirketin Ba Bs bildiriminde hangi kuru uygulayacağı
(02.08.2012 tarih ve 2406 sayılı özelge)
Serbest Bölgede bulunan şubenin Türkiye veya başka bir ülkeden mal veya hizmet alımında (şirketin merkezinden yapılan alışlar dahil) Serbest Bölge İşlem Formunda yer alan fiili ithalatın gerçekleştiği tarihin dikkate alınması ve ilgili dönemde merkez tarafından yapılan mal/hizmet alış bilgileriyle birleştirilerek Ba bildirim formuna dahil edilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, Serbest Bölgede bulunan şubeden Türkiye’ye ya da başka bir ülkeye yapılan mal ve hizmet satışlarının (şirketin merkezine yapılan satışlar dahil) ise Serbest Bölge İşlem Formunda yer alan fiili ihracatın gerçekleştiği tarihinin dikkate alınarak ilgili dönemde merkez tarafından yapılan mal/hizmet satışına ait olarak düzenlenen belgelerin de eklenmek suretiyle Bs bildirim formuna dahil edilmesi gerekmektedir. İhracat işlemlerinde ise fiili ihracatın gerçekleştiği tarihin dikkate alınması gerekir.
Serbest Bölgede faaliyette bulunan mükelleflerin form Ba-Bs bildirimlerinde işlemin gerçekleştiği günün T.C. Merkez Bankası döviz alış kurunu dikkate almaları gerekmektedir.
Ayrıca, malın gümrük sahasına getirildikten sonra kısım kısım ithalatın gerçekleşmesi durumunda her bir işlemin gerçekleştiği tarih dikkate alınarak, Tebliğde belirtilen haddi aşması halinde Ba bildirimine dahil edilecektir.
Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde; ithal edilen mallar için düzenlenecek Ba bildirim formunda gümrük beyannamesi giriş tarihinin, ihraç edilen mallara ilişkin olarak düzenlenen Bs bildirim formunda fiili ihracatın gerçekleştiği tarihin, serbest bölgede bulunan şubeden yurtiçinde yapılan satış işlemlerinin ise Bs formu ile bildirilmesinde serbest bölge işlem formu tarihi ve tutarının dikkate alınması gerekmektedir.
Tasfiye halinde Ba-Bs bildirimlerinin düzenlenmesi
(17.08.2012 tarih ve 2647 sayılı özelge)
Tasfiyesi devam etmekte olan şirket tarafından verilmesi gereken Ba ve Bs bildirim formlarından tasfiyenin başladığı aya ait bildirim formlarının tasfiye öncesi ve sonrası ayrımı yapmaksızın; tasfiye süresince verilmesi gereken Ba ve Bs bildirim formlarının ise aylık dönemler halinde düzenleyerek verilmesi gerekmektedir.
5. Ar-Ge ve Teknopark Teşvikleri
Teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyet gösteren şirketin oyun programları yazılım faaliyeti
(14.08.2012 tarih ve 2555 sayılı özelge)
4691 sayılı Kanun’da belirtilen şartların taşınması halinde, Teknoloji Geliştirme Bölgesinde yürütülen oyun programları yazılımı faaliyetinden elde edilen kazançların, 1 seri no.lu Tebliğde yer alan açıklamalar çerçevesinde kurumlar vergisinden müstesna tutulması mümkündür.
Öte yandan, Teknoloji Geliştirme Bölgesindeki şubede çalışan araştırmacı, yazılımcı ve destek personelinin bu görevleri ile ilgili ücretleri de 31.12.2023 tarihine kadar gelir vergisinden müstesnadır.
Yukarıda özetlenen özelgeler ile diğer çok sayıda özelgenin tam metnine www.gelirler.gov.tr internet adresinin mevzuat bölümünden ulaşabilirsiniz.
Saygılarımızla,
Recep Bıyık
Mevzuat Eğitim ve Araştırma Başkanı, YMM
http://www.vergiportali.com/Content.aspx?Type=BulletinD&Id=3684