Sermayeye eklenmesi gereken fonlar varken nakdi sermaye artışı yapılabilir mi?
Yeni TTK'nın 462'nci maddesi ile iç kaynaklardan sermaye artırımı konusu Türk Ticaret Kanunu'na girmiştir. 462'nci maddenin üçüncü fıkrasında önemli bir düzenlemeye yer verilmiştir. Yazımızın konusunu, sermayeye eklenmesi gereken fonların bulunması halinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımı yapılıp yapılamayacağı meselesi oluşturacaktır.
Yeni TTK'nın 462/3 hükmüne göre, sermayeye eklenmesi gereken fonların bulunması halinde, bu fonlar sermayeye dönüştürülmeden, sermaye taahhüdü yoluyla sermaye artırımı yapılımayacaktır. Bu kural paysahiplerinin korunmasını amaçlayan ve istisnası bulunmayan, bertaraf edilemeyecek emridici bir kuraldır.
Uygulamada bazı şirketlerin, bilançolarında sermayeye eklenebilecek fonları mevcut iken ve bu fonların sermayeye eklenme yolu açıkken, bu işlemi yapmayıp, nakdi sermaye artırımı yaparak ve çoğu zamanda miktarı yüksek tutarak, bazı paysahiplerinin sermaye artırımına katılamamaları nedeniyle bir grup paysahiplerine yarar sağlamaları söz konusu olabilmektedir. İşte yapılan bu düzenleme ile bu durumun engellenmesi amaçlanmıştır. Buna aykırı hareket edilerek, öncelikle nakdi sermaye artışı yapılması halinde işlem geçersiz sayılacaktır.
Bu düzenleme ile, özellikle borsaya kote şirketlerde sık görülebilen bir durum olan öncelikle nakdi sermaye artışına gidilmesi yönteminin yolu kapatılmış olmaktadır. Böylelikle nakdi sermaye artışına katılamayacak paysahipleri korunmuş olmaktadır.
Nakdi sermayeye acil ihtiyaç duyan ve nakdi sermaye artışına gitmek isteyen şirketler ne yapacaktır?
Bu sorunun cevabını da yine Yeni TTK'nın 462/3 hükmünde bulabiliriz. Şirketler aynı anda, hem sermayeye eklenebilecek fonları sermayeye dönüştürebilecek, hem de aynı oranda sermayenin taahhüt edilmesi yoluyla sermaye artırabileceklerdir. Şirketlerin nakdi sermayeye acil ihtiyaç duyması halinde hem fonların sermayeye ilave edilmesi hem de nakdi sermaye artışı yoluna gitmesi mümkün olabilecektir. Bu hükmün uygulanması mahkemenin denetimine tabi olacaktır.
Sermaye artırımı, genel kurul veya yönetim kurulu kararının ve esas sözleşmenin ilgili maddelerinin değişik şeklinin tescil edilmesi ile kesinleşecektir.
Tescil ile o anda mevcut pay sahipleri mevcut paylarının sermayeye oranına göre bedelsiz payları kendiliğinden iktisap ederler. Bedelsiz paylar üzerindeki hak kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz ve bu haktan vazgeçilemez. Böylelikle, iç kaynaklardan ve fonlardan yapılan sermaye artırımlarında bedelsiz payların elde edilmesinin kendiliğinden gerçekleşeceği açıkça belirtilmiştir. Aslında bu düzenleme ile, Yargıtay'ın konuya ilişkin kararaları dikkate alınmıştır.
Bu düzenleme uyarınca, iç kaynaklardan yapılan artırımın kesinleştiği an, eski pay, bedelsiz pay ile donanmış olacaktır. Yani, eski paya bedelsiz paydan oluşan pay ilave edilecektir. Bu ilave işlemi kendiliğinden gerçekleşmektedir.
Yoksa, genel kurul veya yönetim kurulu gibi bir şirket organının, bedelsiz payın kazanılmasına (iktisabına) ilişkin bir karara ihtiyaç yoktur. Kaldı ki, genel kurul ya da yönetim kurulunun böyle bir karar almaya yetkisi de bulunmamaktadır.
Buradaki düzenleme, bedelsiz paya ilişkin eski paya bağlı bir hak olan rüçhan hakkı değildir. Rüçhan hakkı kanunun 461'inci maddesinde düzenlenmiştir ve her pay sahibinin, yeni çıkarılan payları, mevcut paylarının sermayeye oranına göre alma hakkıdır. İki düzenleme birbirinden farklı olup karıştırmamak gerekir.
Sonuç olarak, şirketlerin iç kaynaklarından yapılacak olan sermaye artırımına bağlı olarak paysahiplerinin bedelsiz paylarını elde etmeleri ne sınırlandırılabilir, ne kaldırılabilir ne de bundan vazgeçilebilir. Bu düzenleme pay sahiplerini korumaya yönelik Yeni TTK ile getirilen önemli bir yeniliktir. Yeni TTK'nın yürürlüğe girdiği 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren iç kaynaklardan sermaye artırımı yapılması mümkün iken, bunun yapılmayıp nakdi sermaye artışına gitmek mümkün olmayacaktır. Bu durum daha çok borseye kote şirketlerde olabilmekte idi. Ancak, şirketin tek ortaklı olması (1 Temmuz 2012'den itibaren) ya da sermayenin büyük çoğunluğunun bir kişeye ait olması (diyelimki %99'unun bir kişiye ait olması) gibi durumlarda da, hem nakdi sermaye artırımı hem de iç kaynaklardan yapılması gereken sermaye artırımı birlikte yapılabilecektir. Tabiki bu düzenleme yukarıda da ele aldığımız üzere tüm şirketler için geçerlidir.