Bu kadar tesadüf olabilir mi?
Devlet bir toplumun hizmet organizasyonudur. Diğer bir deyişle, devlet vatandaşı için vardır ve onların varlığından başka ulvi bir varlığı ve amacı yoktur. Gerek vergi idaresinin organizasyonunda, gerek vergi idaresinin mükelleflerle ilişkilerinde, gerekse vergilerin hazırlanması ve uygulamaya konulması aşamalarında bu ilke gözden uzak tutulmamalıdır."
Maliye Müfettişi Zeki Gündüz'ün 1989 tarihli görüş ve öneri raporunun giriş cümlesi.
Değerli DÜNYA okurları, Maliye Teftiş Kurulu, Hesap Uzmanları Kurulu ve Gelirler Kontrolörlüğü bir kanun hükmünde kararname ile kaldırıldı ve vergi denetmenleri ile birlikte bu üç kurulun mensupları yeni oluşturulan Vergi Müfettişliği Kurulu'na geçirildi. Böylelikle Türkiye'de tüm vergi denetimi tek çatı altında toplandı.
Eski bir mensubu olmam hasebiyle mesleki ve kişisel gelişimimde önemli rolü olan "Maliye Teftiş Kurulu" ile ilgili ben de bir şeyler paylaşma, tarihe bir not düşme gereği hissediyorum.
Kurulda, yazılı ve sözlü sınavlardan sonra aynı tarihte işe başlatılan gruba "promosyon" denir. Promosyonlar (bu ifade aynı dönemde askerlik yapanlar için kullanılan "tertip"e benzetilebilir) kendi içinde gerek eğitim, gerekse çok küçük detaylarda (giyim-kuşam, davranış) birbirine çeki düzen verme ve iç denetçi rolü oynar. Hedef her zaman ve koşulda en başta bir "beyefendi" gibi davranma koşullanmasını oluşturmaktır.
Üç sene süren muavinlik (çıraklık) döneminin sonunda bir hafta suren yazılı ve sözlü sınavlar şeklinde "yeterlik" sınavına girilir. Bu sınavlar "doktora" sınavlarına benzetilebilir.
Kıdemlilere seslenişte kullanılan "üstat" (usta) kelimesi de devletin tüm kurullarında yaygın bir şekilde kullanılan bir seslenme biçimi haline gelmiştir.
Teftiş Kurulu "kurum yaratma", "kurumu koruma", "ekip yaratma", "ekip yönetme" kültürü üzerine kurulmuştur. Temel ortak değer, "kişi", "adam" olmaktır. Tek başına, her türlü çetrefil konunun üstesinden gelme, hangi işte odaklanılırsa kısa sürede o konunun uzmanı haline gelebilme yetisi geliştirilmeye çalışılır. Bu nedenle müfettişler bulundukları yere çok çabuk uyum sağlar ve içinde bulundukları kurumu ileri taşımaya dönük önemli katkılar sunarlar.
"Müfettişin mesaisi olmaz" ilk öğrendiğimiz kavramdı. 22 yaşımdayken müfettiş muavini olarak yaptığımız bir denetim sırasında altı ay sureyle ilk dolmuşla (sabah 6) işe gidip son dolmuşla da (gece 12) işten döndüğüm saatleri unutamam. Beni bu kadar motive eden neydi diye düşündüğümde, kurulun yarattığı "iklim" ve bana yarattığı "bağımsızlık alanı" diyebilirim.
İşinizi yaparken danışma veya varsa hukuki değerlendirme hatalarınıza işaret edilmesi çerçevesi dışında işinize karışılamayacağını bilmek, işinizi yaparken kanunlar ve vicdanınız dışında bir baskı hissetmemek büyük bir sorumluluktu.
Genç yaşta alınan böylesi büyük sorumluluk hepimizi çok çabuk olgunlaştırdı. Bize verilen görevleri icra ederken, çoğu zaman ortamın en genci olmamıza rağmen, sorunların üstesinden, bize aktarılan kurum kültürü ve çoğu zaman tek başına sorunları çözme zorunluluğunun yarattığı ivme sayesinde gelebildik. Üstat-muavin (usta-çırak) ilişkisi, süratle kurum kültürünün ve bilgi birikiminin bizlere aktarılmasında çok önemli rol oynadı.
Hemen belirteyim ki ben "Heyet"e (Maliye Teftiş Kurulu) girdiğimden (1984) beri "üç kurulun birleştirilmesi" hep gündemdeydi. Üç kurul arasında bir rekabet ve çekişme olduğu, üç kurulun Maliye Bakanlığı'nda her yere hakim oldukları, bu üç kurulun denetimlerin harmonizasyonu ve tek elden planlanmasına engel teşkil ettikleri, Gelir İdaresi'ni dikkate almadıkları vb. bir sürü eleştiri hep vardı. Nedense tüm maliye bakanları kurulları birleştirme konusunu seslendirdi ama gerçekleştiremedi. Engel olan gizli-masonik veya uluslararası bir güç falan da yoktu. Tek nedenin bir sure sonra bu konudaki fikirlerinin değişmesi olduğunu düşünüyorum.
Kurulların birleştirilmesi konusu, özel sektörde, denetim kurumunun siyasi iradenin etkisinden bağımsızlaştırılması gerektiği ileri sürülerek tartışıldı ve taraftar buldu. Devlet içinde, halktan bir dönem bu aygıtı yönetme yetkisi almış hükümetlerden bağımsız olmanın ne demek olduğunu, hiç anlayamadım.
Siyasi amaçlı vergi denetimlerinden kasıt da, hükümetlerin vergiyi, vergi incelemelerini bir tehdit, sindirme, işe el koyma, sermayenin veya sektörün kontrolü ve el değiştirme aracı olarak kullanması şeklinde tanımlanabilir. Son yıllarda bazı merkezi denetim elemanlarınca yapılan vergi incelemeleri, gazetelerde yapılan yorumlarda, siyasi amaçlı incelemeler olarak değerlendirildi ve bu durum iş aleminde korku yarattı.
Ancak varılan nokta yapılan tüm işleri hukukilik çerçevesi içinde ele alma dışında düşünemeyen ve davranamayan bir okulun yok edilmesi olmuştur.
Üç kurulun vergi denetimi konusunda bir model önerisi ile gelememeleri, oluşturulan model önerilerinde kendilerini model dışı tutma çabaları da yeni modelde üç kurulun da devre dışı kalmalarına, onlara rağmen yeni modelin oluşturulmasına sebep olmuş olabilir.
Teftiş Kurulu'nda yetişmiş çok değişik alanlarda başarılı olmuş insanların sayısına baktığımızda bunun tesadüflerle açıklanamayacağını düşünüyorum. Teftiş Kurulu'nun gerek işe alim kriterleri ve seçim şekli, gerekse adam yetiştirme metotları mutlaka irdelenmelidir. Bu hava bozulduğunda, oluşturulan yeni kurumda aynı anlayışın sürdürülmesinin çok güç olacağını, belki de zaten istenmediğini düşünmek istemiyorum. Aslında sadece Maliye Teftiş Kurulu değil, bir hafta sonu kararnamesi ile kapatılan üç kurumun da başarısının nedenlerinin üniversitelerce araştırılması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
İyi çalışan modeller örnek alınır. Kurumların varsa iyi çalıştırılması için aksayan yönleri düzeltilir." Yeniçeri ocağı" gibi bir kalemde kapatılmayı gerektirecek ne birikti bu kadar?
Teftiş Kurulu'nun görev ve yetkilerinin, geçmişte gördüğü fonksiyonlarını daha iyi görebilmesi için gerekli olan "araç"lardan sadece biri olan vergi inceleme yetkisine indirgenmesi, nasıl bir eksiklik yaratacak ve bu eksiklik nasıl giderilecek, umarım hesaplanmıştır.
Teftiş Kurulu'nda her renkten insana rastlamak mümkündür ve bu çeşitlilik kabul görür, sorgulanmaz, rahatsızlık yaratmazdı. Türkiye'nin tüm renkleri Teftiş Kurulu bünyesinde her dönem yaşam imkanı bulabilmiştir. Bugün hem iktidar partisinin hem ana muhalefet partisinin grup başkanvekilleri ne tesadüftür ki eski maliye müfettişleridir.
Bugün yapılana tarihsel ve teorik bir altyapı arayanlar, şuan genel temayül çerçevesinde, Teftiş Kurulu'nu devleti fetiş haline getirip, vatandaşı adeta devletin kölesi gibi gören anlayışın fethedilecek son kalelerinden biri olarak gösterme gayretiyle, sığ sınıflama ve değerlendirmeler yapıyor, Teftiş Kurulu'nun uzun geçmişini bir zaaf gibi gösterme gayretine giriyorlar.
Köklü devletlerde kök diye gördüğümüz, imrendiğimiz şeylerin başında yüzyılları geçen kurumları gelmiyor mu?
Teftiş Kurulu da bir tekâmül ocağı idi. Birey keşfeden, ona gelişim ve potansiyelini açığa çıkarma imkanı veren bir ocak.
Genç müfettişler, en çok, heyetteki görevlerinden sonra yeni geçtikleri kurumlarda, varsa, kendilerinden daha önce o kuruma intisap etmiş müfettişlerin kendilerini yalnız bıraktıklarından, destek olmadıklarından yakınırlar. Oysa müfettişlerin güçleri bu davranışlarından gelir. Dahil oldukları kurumlar da ekipçilik, grupçuluk yapmamaya çalışırlar.
Ancak genç müfettişler başlangıçta bu durumdan şikayet babında "Müfettiş müfettişin kurdudur." deyimini kullanarak şikayetlerini dile getirseler de, kendileri de bir süre sonra aynı şekilde davranmaya, bulundukları yerdeki kaynakları en iyi şekilde kullanmaya çalışırlar.
Teftiş Kurulu kurum olarak kapatılsa da ekol olarak artık kapatılamaz. Teftiş Kurulu ekolünden gelenler için içinde bulundukları her kurum ve organizasyon artık bir "Teftiş Kurulu"dur. Yapılacak araştırma, doktora tezleri, çalışmalar ve bu ekolden yetişmiş kişilerin yaşam tavırları ile her yer artık "Teftiş Kurulu"dur.
Ancak yine de temennimiz bu ekolun tekrar ihya edilerek yaşamını sürdürebileceği, kimliğini koruyabileceği, hizmetine devam edebileceği bir imkan yaratılmasıdır.
Askerlikte var olan çok beğendiğim bir deyişi paylaşayım: "Allah kumandanları her dediğini onaylayacak kurmaylardan korusun." Devlette de aynı duayı hükümetler ve hükümetlerin atadığı yöneticiler için sürekli etmekte fayda var: "Allah tüm yöneticilere, kendilerine hukuki düzenlemeler çerçevesinde direnebilecek kalitede çalışanlar versin." Şu veya bu şekilde bu kalitede adam yetiştirebilen kurumları kaldırmak hiç bir vadede kimseye, devlete ve millete fayda sağlamaz ve eninde sonunda bu yanlıştan dönülecek, bir şekilde Teftiş Kurulu yeniden ihya edilecektir.
Kaynak: Dünya Gazetesi Zeki Gündüz