Bir önceki yazımda "Çalıştıkça aylıklar neden düşüyor" başlığını kullanmış, kimlerin hangi şartlarla aylıklarının düştüğünü açıklamıştım.
Aslında konuyu ilk kez dile getirmiyorum. Ancak yazının gazetemizde manşetten verilmesiyle birlikte, telefonlar ve e-postalar da yağmaya başladı. Çalışmaya devam ettikçe ileride bağlanacak aylığın düştüğünü öğrenen okurlarımız, öfkeyle karışık şaşkınlık içinde;· Benim aylığım da düşüyor mu?
· Çalışmak yerine evde mi oturayım?
· Yıllık maaş kaybım ne kadar?
gibi soruları sıralıyorlar.
Evet, 2000 yılından önce çalışmaya başlamış olan SSK'lı ve Bağ-Kur'lular, çalışmaya devam ettikçe aylıkları eriyor. Bu durum, 2008 yılında yürürlüğe giren sosyal güvenlik reformunda gözden kaçan bir durum. 'Gözden kaçan' diyorum çünkü bu sonuç, sosyal güvenlik reformunu yapan siyasi iradenin amacıyla örtüşmüyor. Zira 2008'de yürürlüğe giren reform yapılırken;
· Emeklilik yaşı kademeli olarak 65'e yükseltildi, emeklilik sonrası çalışma şartları zorlaştırıldı. Yani mümkün olduğu kadar insanların uzun yıllar çalışması hedeflendi.
· Reform öncesinde sigortalı olanların kazanılmış hakları -büyük ölçüde-korundu.
· Kayıt dışı istihdamın azaltılması yönünde tedbirler öngörüldü.
Şimdi bu hedeflere ulaşmak için reform yapmış bir siyasi iradeden, çalışmaya ve prim ödemeye devam edenleri cezalandırması beklenebilir mi? Elbette beklenemez ancak reform kanununu (5510 Sayılı Kanun) yazan teknokratların, reformun hedeflerini kanuna tam olarak yansıttıklarını da söyleyemiyoruz.
Eğer sosyal güvenlik reformunun hedefleriyle uyumlu bir düzenleme yapılsaydı, eski sigortalıların çalıştıkları her yıl için emekli aylıklarında artış olması gerekirdi. Oysa şu an tam aksine, çalıştıkları her yıl için 25-30 liralık maaş kaybına uğruyorlar. Bu da insanların ya kayıt dışına çıkmaları ya da bir an önce emekli olmanın yollarını aramaları anlamına geliyor. Böyle bir manzaranın ise reformu gerçekleştiren iradenin amacıyla uzaktan yakından alakası bulunmuyor.
Şu halde herkes müsterih olsun, bu çelişkili durum en kısa sürede düzeltilecektir. Ayrıca bu yanlıştan dönülmesi, yani aylıkların düşmesi yerine az da olsa artmasının sağlanması, SGK'nın açıklarını da artırmayacaktır. Çünkü bugünkü durum, özellikle prim gününü doldurmuş ve emeklilik için yaşı bekleyen kişileri kayıt dışı çalışmaya meylediyor. Yani SGK prim kaybına uğruyor. Dolayısıyla aylıkların artırılmasıyla sağlanacak ilave prim geliri, rahatlıkla birbirini telafi edecektir.
Biraz müsaade...
Çalışma hayatının gündemi bakımından çok yorucu bir yılı geride bıraktık. Önümüzde ise geride bıraktığımızı aratmayacak kadar yoğun bir yıl yine bizi bekliyor. Bu yoğunluğa hazırlanmak için biraz dinlenmeye ihtiyacım var. On gün kadar müsaade istiyorum, dönüşte görüşmek üzere hoşça kalın.
· Çalışmak yerine evde mi oturayım?
· Yıllık maaş kaybım ne kadar?
gibi soruları sıralıyorlar.
Evet, 2000 yılından önce çalışmaya başlamış olan SSK'lı ve Bağ-Kur'lular, çalışmaya devam ettikçe aylıkları eriyor. Bu durum, 2008 yılında yürürlüğe giren sosyal güvenlik reformunda gözden kaçan bir durum. 'Gözden kaçan' diyorum çünkü bu sonuç, sosyal güvenlik reformunu yapan siyasi iradenin amacıyla örtüşmüyor. Zira 2008'de yürürlüğe giren reform yapılırken;
· Emeklilik yaşı kademeli olarak 65'e yükseltildi, emeklilik sonrası çalışma şartları zorlaştırıldı. Yani mümkün olduğu kadar insanların uzun yıllar çalışması hedeflendi.
· Reform öncesinde sigortalı olanların kazanılmış hakları -büyük ölçüde-korundu.
· Kayıt dışı istihdamın azaltılması yönünde tedbirler öngörüldü.
Şimdi bu hedeflere ulaşmak için reform yapmış bir siyasi iradeden, çalışmaya ve prim ödemeye devam edenleri cezalandırması beklenebilir mi? Elbette beklenemez ancak reform kanununu (5510 Sayılı Kanun) yazan teknokratların, reformun hedeflerini kanuna tam olarak yansıttıklarını da söyleyemiyoruz.
Eğer sosyal güvenlik reformunun hedefleriyle uyumlu bir düzenleme yapılsaydı, eski sigortalıların çalıştıkları her yıl için emekli aylıklarında artış olması gerekirdi. Oysa şu an tam aksine, çalıştıkları her yıl için 25-30 liralık maaş kaybına uğruyorlar. Bu da insanların ya kayıt dışına çıkmaları ya da bir an önce emekli olmanın yollarını aramaları anlamına geliyor. Böyle bir manzaranın ise reformu gerçekleştiren iradenin amacıyla uzaktan yakından alakası bulunmuyor.
Şu halde herkes müsterih olsun, bu çelişkili durum en kısa sürede düzeltilecektir. Ayrıca bu yanlıştan dönülmesi, yani aylıkların düşmesi yerine az da olsa artmasının sağlanması, SGK'nın açıklarını da artırmayacaktır. Çünkü bugünkü durum, özellikle prim gününü doldurmuş ve emeklilik için yaşı bekleyen kişileri kayıt dışı çalışmaya meylediyor. Yani SGK prim kaybına uğruyor. Dolayısıyla aylıkların artırılmasıyla sağlanacak ilave prim geliri, rahatlıkla birbirini telafi edecektir.
Biraz müsaade...
Çalışma hayatının gündemi bakımından çok yorucu bir yılı geride bıraktık. Önümüzde ise geride bıraktığımızı aratmayacak kadar yoğun bir yıl yine bizi bekliyor. Bu yoğunluğa hazırlanmak için biraz dinlenmeye ihtiyacım var. On gün kadar müsaade istiyorum, dönüşte görüşmek üzere hoşça kalın.
Sadettin ORHAN
sorhan@bugun.com.tr
bugun.com.tr