1. GİRİŞ
İşletmelerin temel finansal tablolarında yer alan kar-zarar tutarı ile varlık ve kaynaklarına ilişkin tutarların belirlenmesinde değerlemede kullanılan ölçeklerin önemli bir etkisi bulunmaktadır.
.
Finansal tablolarda yer alan bilgilerin, bir başka ifadeyle; varlık, borç ve özkaynak unsurlarına ilişkin tutarların gerçeğe uygunluğu, doğrudan söz konusu unsurun para birimi cinsinden ifade edilmesinde kullanılan ölçüye bağlıdır. Değerlemede farklı bir ölçeğin kullanılması hem bilânçoda hem de gelir tablosunda yer alan tutarların farklılaşmasına neden olmaktadır.
Bu yüzden varlık ve kaynakların gerek ilk defa muhasebeleştirilmesi, gerekse izleyen dönemlerde finansal tablolara yansıtılması işlemi, muhasebenin en kapsamlı ve en sorunlu alanı olan “değerlemenin” konusunu oluşturmaktadır. Muhasebe biliminde bu kaygıları giderebilmek amacıyla birçok değerleme ölçüleri geliştirilmiştir.
Uluslararası ticaretin hızla gelişmesi, sermaye piyasalarının büyümesi, çok uluslu işletmelerin sayısının artması, muhasebe işlemlerinin karmaşıklaşması, gittikçe artan bilgi gereksinimi, kamuyu aydınlatmanın öneminin artması gibi nedenler finansal raporlama sürecini etkilemiş, finansal raporların benzer şekilde değerlendirilip yorumlanması gereksinimini doğurmuştur.
Ülkemizde finansal tabloların düzenlenmesinde ağırlıklı olarak Vergi Usul Kanunu’ndaki değerleme hükümleri esas alınmakta olup; 14.02.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan 6102 Sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu’yla tüm işletmelere muhasebe ve finansal raporlama konularında TMSK tarafından yayımlanan, UFRS’ye uyumlu Türkiye Muhasebe Standartları’na uymaları mecburiyeti getirilmiştir. Bir diğer ifadeyle bu mecburiyet Türkiye’de Türk Ticaret Kanunu’na tabi tüm işletmelerin yasal mali tablolarını hazırlarken UFRS ile tam uyumlu TMS’yi uygulamak durumunda olduklarını hükmetmektedir. Bu standartlar birçok değişikliği beraberinde getirmektedir. Bu değişiklikler “değerleme” işlemleriyle ilgili olarak da ortaya çıkmakta olup, mevcut mevzuatla Türkiye Muhasebe Standartları arasında yaklaşım farklılıkları söz konusudur.
.
2. DEĞER VE DEĞERLEME KAVRAMLARI
Muhasebede işlem ve olayların maliyet esasına göre kaydedilmesi çoğu zaman kayıtlar ile gerçek durumun birbirinden farklı olmasına, bu durum ise, tarihi maliyet esasına göre düzenlenen finansal tabloların, işletmelerin gerçek durumunu yansıtmayacağı yönünde kaygılara neden olmaktadır. Muhasebe biliminde bu kaygıları giderebilmek amacıyla birçok değerleme ölçüleri geliştirilmiştir.
.
2.1. Değer
Değerleme yapan kişi, grupların farklı olması, değerleme yapılırken kullanılan araçlardaki farklılıklar ve değerlemeyi yapanın içinde bulunduğu şartlardan kaynaklanan nedenlerle “değer” ile ilgili tek bir tanımın yapılması zordur. İşletme ekonomisinde “değer” ile genellikle iktisadi bir varlığın sağladığı yarar anlaşılmaktadır. Bu sağlanan yararın değişkenlik göstermesi yüzünden değerin açıklanması ve özellikle ölçülmesi sorunu önem kazanmaktadır.
Ticaret ve pazarlama anlamına gelen Latince kökenli “valere” kelimesinden türetilmiş olan ve sözlükteki karşılığı “bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü veya bir şeyin değdiği karşılık, kıymet” olarak tanımlanan değer kavramını, geniş anlamda herhangi bir şeyin fayda veya arzu edilme derecesinin göstergesi şeklinde tanımlamak mümkündür (Tokay ve Deran, 2008).
Değer, bir varlığın değişimi sırasında ortaya çıkan para cinsinden tutarı veya yükümlülüğün ifası amacıyla katlanılan bedeli ifade eder. Bu anlamda bir varlık veya yükümlülüğün değişim zamanlarına ve değişim ortamlarına göre farklı değerlerinden bahsetmek mümkündür (Tokay, Deran ve Aktaş, 2005). Örneğin, 01.01.2010 tarihinde 800 TL olan bir bilgisayarın değeri çeşitli faktörlerin etkisiyle 31.12.2010 tarihinde 1.000 TL’ye çıkabilir veya 700 TL’ye düşebilir. Bu yüzden zaman ve mekân gibi çeşitli faktörlerin etkisiyle varlığın değeri değişebilmektedir.
.
2.2. Değerleme
Muhasebe, kaydetme, sınıflandırma, özetleme ve raporlama fonksiyonlarının yerine getirildiği bir süreç olduğu kadar değerleme işlemlerinin de önemli yer tuttuğu bir süreçtir.
İşletmelerin bilânçoları, envanterde gösterilen varlıkların sınıflandırılmış ve karşılıklı olarak değerleri itibariyle düzenlenmiş bir özeti olduğundan ve değerleme vergi matrahının hesaplanmasında önemli bir rol oynadığından işletme ile çıkar ilişkisi bulunan çeşitli kişi ve gruplar değerleme işlemi ile yakından ilgilenirler (Ceyhan, 2003).
Bir işletme varlığının değerlemesi işletmenin kendi iç bünyesine ait bir faaliyet olup, iki aşamalı süreçten oluşmaktadır. Birinci aşama; işletmenin envanter günü sahip olduğu mevcut varlığını saymak, tartmak ve ölçmek suretiyle miktarını tespit etmek, ikinci aşama ise; miktar itibariyle tespit edilen bu ekonomik varlıkların milli para birimi itibariyle değerlemesinin yapılmasıdır.
Günümüzde üzerinde anlaşmaya varılmış ortak bir değerleme tanımı bulunmamaktadır. Bunun temel nedeni; değerleme kavramının sübjektif olmasıdır. Bundan dolayı da, değerleme konusu muhasebenin önemli ve karmaşık konularından biri haline gelmiştir. Muhasebenin objektif ve gerçeğe uygun bilgiler sunma sorumluluğunun bulunması değerlemeyi daha önemli hale getirmektedir (Pamukçu, 2011).
Değerleme kelime anlamı ile (Öztürk, 2006, s. 10); “belirli bir varlığa değer belirlemeyi ifade eder. Bir ticari işletme yönünden değerlemeyi, işletmenin varlığını meydana getiren aktif ve pasif elemanların belli bir tarihteki değerini saptama olarak tanımlayabiliriz.” Ölçme, sayma ve tartma sonucunda elde edilen miktarların birim değer ile çarpılmasıyla o iktisadi değer para ile ifade edilmiş olur.
Değerleme, VUK’da “vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir.” şeklinde tanımlanırken, Türkiye Muhasebe Standartları’nda, değerleme kavramı yerine ölçümleme terimi kullanılmıştır. Ölçüm; “finansal tablolarda yer alan unsurlarının, bilânçoda ve gelir tablosunda tahakkuk ettirilecekleri ve gösterilecekleri parasal tutarların belirlenmesi işlemidir” denilmektedir (Kavramsal Çerçeve m. 99).
Bu yazımda sadece Vergi Usul Kanunu’nda yer alan değerleme hükümleri incelenecek olup, TTK, SPK ve TMS/TFRS’lerde yer alan değerleme hükümleri bir sonraki makalelerimde ele alınacaktır.
3. VERGİ USUL KANUNU’NDA YER ALAN DEĞERLEME HÜKÜMLERİ
Vergi mevzuatımızda değerleme temel olarak 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’muzda düzenlenmiştir. Ancak, diğer vergi kanunlarında da değerlemeye ilişkin hükümlere de yer verilmiştir. VUK’da değerleme hükümleri 258 ile 330. maddeler arasında yer almaktadır. VUK madde 258’de değerleme, “vergi matrahlarının hesaplanmasıyla ilgili iktisadi kıymetlerin takdir ve tespitidir.” şeklinde tanımlanmıştır.
.
3.1. Değerlemenin Amacı
Değerlemeden beklenen asıl amaç; dönem sonundaki varlıkların gerçek değerleri ile değerlendirilmesi ve beklenen sonuçların bilânçoya ve kar/zarar tablosuna en doğru biçimde yansıtılmasını sağlayarak;
· İşletmenin gerçek ekonomik gücünün ortaya konması,
· Muhasebe tekniğinden beklenenin elde edilmesi,
· Vergi matrahının gerçek şekli ile meydana çıkarılması şeklinde özetlenebilir (Ceyhan, 2003).
Vergi kanunları değerlemeye, işletmenin ortakları ve diğer üçüncü kişilerin menfaatlerini korumanın yanında, asıl olarak, işletmenin gizli ortağı konumunda olan devletin menfaatlerini koruma gayesiyle bakar. Bu anlayış gereği vergi kanunları, değerlemeye ilişkin inisiyatifi mümkün olduğunca işletme yetkililerine bırakmak istemez. Vergi hukukunda, ticaret hukukundaki prensibin aksine azami ölçütler değil, değerlemede asgari ölçütler belirlemiştir (Akyol ve Küçük, 2003).
3.2. Değerlemenin Konusunu Oluşturan Unsurlar
Değerleme olayının gerçekleşmesi, değerlemeye tabi tutulacak ekonomik bir unsurun mevcudiyetiyle mümkün olmaktadır. Ekonomik varlık ve kaynaklar ile mali nitelikteki işlemlerin muhasebeye konu edilebilmesi için ortak bir ölçü birimi olan para ile ifade edilmeleri gerekir. Bir ticari işletmenin bilânçosunun aktifinde bulunan gayrimenkuller, demirbaşlar, alet, edevat, emtia, tahvil ve hisse senetleri gibi menkul kıymetler, alacaklar, kasa mevcudu ve peştamallıklar, ihtira beratları gibi gayri maddi varlıklar ile işletmenin bilânçosunun pasif kısmında yer alan borçlar vb. unsurlar değerlemenin konusunu oluşturmaktadır.
Değerleme, varlığa sahip olanlar tarafından yapılır. Bir başka ifadeyle varlığa sahip olmayanların değerleme yapması mümkün değildir. Varlığa sahip olmak demek o varlığın mülkiyet hakkına sahip olmak anlamına gelmemektedir. Varlığın zilyetliğine de sahip olunması vergi hukuku açısından yeterli görülmüştür (Dündar, 2010, s. 14). Örneğin, üçüncü kişiler tarafından bedelsiz olarak şirketin kullanımına tahsis edilen bir taşıtın şirket tarafından işletmeye dâhil bir kıymet olarak değerlenmesi ve bilânçoda gösterilmesi mümkün değildir.
.
3.3. Değerleme Günü
Bir ekonomik varlığın değerlemesi parasal karşılığının tespit edilmesi olduğuna göre, para değerinde meydana gelecek dalgalanmalar varlığın çeşitli zamanlardaki değerlerinin birbirinden farklı teşekkül etmesi sonucunu doğuracaktır. Bu durumda iktisadi varlığın belirli bir gündeki değerinin esas alınması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Vergi hukukunda bu olguya değerleme günü adı verilmektedir (Öztürk, 2006, s. 15).
VUK’un 259. maddesinde değerleme günü için; iktisadi kıymetlerin vergi kanunlarında gösterilen gün ve zamanlardaki değerlerinin esas alınacağı belirtilmiştir. Bu madde hükmünde, değerlemenin yapılacağı gün için belli tarih belirtilmemiş sadece özel kanunlara atıf yapılmıştır. Örneğin gelir ve kurumlar vergisi bakımından değerleme günü; ilk işe başlamada ilk işe başlandığı gün, daha sonra da hesap döneminin son günüdür.
.
3.4. Değerlemede Esas
Değerlemede, iktisadi kıymetlerin her biri tek başına nazara alınır. Teamülen aynı cinsten sayılan malları ve düşük kıymetli müteferrik eşyayı toplu olarak değerlemek caizdir Özpınar (b.t.). Burada, hangi iktisadi kıymetin tek tek, hangilerinin toplu olarak değerlemeye tabi tutulacağı hususu önem kazanmaktadır. Bunun için işletmenin durumu, işletmenin içinde bulunduğu sektör, değerlemeye tabi tutulacak eşyanın miktar, özellik ve benzerleri dikkate alınmalıdır.
3.5. Değerlemede Tek Ölçek Kullanma İlkesi
Mükellefler kişisel görüşlerine veya arzusuna uygun olarak değerleme yapmak yerine kanunda belirtilen değerleme ölçüsüyle değerleme yapmak zorundadır.
Değerlemede temel ilke, iktisadi kıymetlerin tek tek değerlendirilmesi olduğu halde, bu durumun bazı istisnaları vardır. Örneğin, iktisadi bir varlık olan asansör teşkilattı, ekonomik değer olarak tek başına değerlendirildiği halde, bir binadaki asansörün binadan ayrı olarak düşünülmesi söz konusu değildir. Bunun için bina ile birlikte değerlemesi yapılır (Uysal ve Eroğlu, 2005).
.
3.6. Değerleme Ölçüleri
Vergi Usul Kanunu’nun 261. maddesinde değerleme ölçüleri sıralanmış olup, değerlemenin iktisadi kıymetin nevi ve mahiyetine göre yapılacağı belirtilmiştir.
VUK’da yer alan değerleme ölçülerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz. Bunlar (Ekinci, 2010);
· Maliyet bedeli,
· Borsa rayici,
· Tasarruf değeri,
· Mukayyet değer,
· İtibari değer,
· Rayiç bedel,
· Emsal bedeli ve ücreti,
· Vergi değeri’dir.
.
3.6.1. Maliyet Bedeli
Maliyet bedeli, bir iktisadi kıymetin iktisap edilmesi veyahut değerinin artırılması münasebetiyle yapılan ödemelerle bunlara müteferri bilumum giderlerin toplamını ifade eder (Özbalcı, 2001, s. 515). Tanımdan da anlaşılacağı üzere iktisadi bir kıymet edinimi yoksa, iktisadi bir kıymetin değerinde artış yoksa veya yapılan giderler bir iktisadi kıymetin iktisap edilmesi veya değerinin artırılması ile ilgili değilse, maliyet bedelinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. “Müteferri bilumum giderler” ibaresi ile ifade edilen faiz, vade farkı, kur farkı, taşıma giderleri, nakliye sigortası, alım satım vergisi gibi giderler de maliyet bedelinin unsurlarından sayılmaktadır.
VUK’a göre maliyet bedeli ile değerlenecek iktisadi kıymetler şunlardır Ateşoğlu (b.t.).
· Gayrimenkuller ile gayrimenkullerin mütemmim cüzileri ve teferruatı,
· Alet, edevat, mefruşat, demirbaş eşya,
· Satın alınan ve imal edilen emtia,
· Tarım ürünü ve hayvanlar,
· Tesisat ve makineler,
· Özel maliyetler, gayri maddi haklar, gemiler, diğer taşıtlar vb. unsurlardır.
Örnek
Başak Petrol A.Ş. İstanbul Bakırköy’de petrol istasyonu işletmekte olup; 2010 yılında, işyerinin arkasında bulunan eski bir binayı 500.000 TL’ye satın almıştır. Daha sonra bu eski binayı yıkıp yeni bir bina yapmaya karar vermiştir. Eski binanın yıkımı için 100.000 TL, arsanın tesviyesi için 25.000 TL ve yeni binanın yapımı içinde 350.000 TL tutarında çimento, kum, çakıl, vb. inşaat malzemeleri satın almıştır. Ayrıca mühendis, mimar, usta, işçi ücreti ile plan, proje, noter, ruhsat bedelleri olarak 200.000 TL harcama yapmıştır. Bu durumda yeni yapılan binanın maliyeti;
Arsa bedeli : 500.000
Eski binanın yıkım bedeli : 100.000
Arsanın tesviyesi : 25.000
Malzeme bedeli : 350.000
Diğer hizmet alımları : 200.000
Toplam Maliyet :1 175.000 TL olarak hesaplanmaktadır.
Örnek
Duygu Hastanesi Ltd. Şti. ameliyathanede kullanılmak üzere yurtdışından 25.000 TL tutarında ultrason cihazı satın almıştır. Bu cihazın İstanbul’a getirtilmesi için 2.000 TL nakliye ve 500 TL montaj ücreti ödemiştir. Bu durumda satın alınan cihazın maliyet bedeli 25.000 + 2.000 + 500 TL = 27.500 TL olacaktır.
,
3.6.2. Borsa Rayici
Borsa rayici, gerek menkul kıymetler ve kambiyo borsasına, gerekse ticaret borsalarına kayıtlı olan iktisadi kıymetlerin değerlemeden evvelki son muamele gününde borsadaki muamelelerin ortalama değerlerini ifade eder (Yılmaz, 2006, s. 20).
VUK’un 263. maddesine göre borsa rayici ile değerlenecek iktisadi kıymetler şunlardır (Uysal ve Eroğlu, 2005).
· VUK’un 279’ncu maddesi uyarınca borsa rayici bulunan bazı menkul kıymetler,
· İktisadi işletmelere dâhil yabancı paralar,
· İktisadi işletmelere dâhil yabancı para ile olan alacaklar,
· İktisadi işletmelere dâhil yabancı para ile olan borçlar,
· Yabancı para ile elde edilen ücret, serbest meslek kazancı ile menkul ve gayrimenkul sermaye iratlarının değerleme yapılmasında borsa rayici kullanılır.
Yukarıda açıklandığı gibi, yabancı paralar borsa rayici ile değerlenir. Yabancı paraların borsada kayıtlı olmaması durumunda Maliye Bakanlığı’nca tespit ve ilan olunan kurlar esas alınarak değerleme yapılır (Gölgeli, 2003). Ülkemizde menkul kıymetler ve ticaret borsaları bulunmasına karşın, kambiyo borsaları bulunmamaktadır.
.
3.6.3. Tasarruf Değeri
Tasarruf değeri, bir iktisadi kıymetin değerleme gününde sahibi için arz ettiği gerçek değerdir (Dündar, 2010, s. 19). Ticari bilânçoların hazırlanmasında özellikle ferdi işletmeler açısından çok geniş uygulama alanı bulan tasarruf değeri ölçütünün aynı şekilde mali bilânçoların hazırlanmasında ve mali karın tespitinde uygulama alanı bulduğunu söylemek mümkün değildir. Bunun nedeni, tasarruf değeri ölçütünün bilimsel ve kesin sonuç veren değerleme ölçütü olmayışıdır (Küçük, 2004).
Mevduat veya kredi sözleşmelerine bağlı alacak ve borçlar, vadesi gelmemiş olan senede bağlı ticari alacak ve borçlar, banka, banker ile sigorta şirketlerinin alacak ve borçları tasarruf değeri ile değerlenir Yıldırım (b.t.).
.
3.6.4. Mukayyet Değer
VUK’un 265. maddesine göre mukayyet değer, “Bir iktisadi kıymetin muhasebe kayıtlarında gösterilen hesap değeri”dir.
Senetsiz alacak ve borçlar, karşılıklar, aktifleştirilen ilk kuruluş ve taazzuv giderleri, peştamallıklar, aktif geçici hesap kıymetleri ile pasif geçici hesap kıymetleri mukayyet değeri ölçüsü ile değerlenmektedir (Öztürk, 2006, s. 20). Uygulanması en kolay ve kesin sonuç veren bir değerleme ölçütüdür.
3.6.5. İtibari Değer
İtibari değer, her nevi senetlerle esham ve tahvillerin üzerinde yazılı olan değerleridir. Burada sözü edilen her nevi senet, bono, çek, poliçe gibi senetlerle birlikte ülke parasının da kastedilmiş olduğu ve ülke parasının üzerinde yazılı değeri de onun itibari değeri olduğunu ifade eder. İtibari değerle değerlenecek iktisadi kıymetler kasa mevcudu (yabancı paralar hariç) ve tahvillerdir (Pınar, 2007, s. 285).
.
3.6.6. Rayiç Bedel
Rayiç bedel “Bir iktisadi kıymetin değerleme günündeki normal alım satım değeridir.” İşletmeye dâhil iktisadi kıymetlerden, rayiç bedelle değerlenmesi gereken bir kıymet VUK’da sayılmamıştır. Bu ölçüt, Emlak Vergisi Kanunu ile Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu’nun uygulanmasında yeri olan bir ölçüdür (Özyer, 2008, s. 475).
3.6.7. Emsal Bedeli ve Emsal Ücreti
Emsal bedeli, hesaba veya araştırmaya dayanan ve belli hususları dikkate alan bir kıyaslamayı ifade eder. Bu kıyaslama, bir olanaksızlık veya zorunluluk sonucu olabileceği gibi, vergi ziyanını önlemenin özel durumlarını dikkate almak, hesap kolaylığı sağlamak, yerleşmiş muhasebe ve değerleme usullerine uymak gibi çeşitli amaçlar gözetilerek de yapılır (Ceyhan, 2003). Vergi Usul Kanunu’nda yer alan ve geniş bir uygulama alanı bulan değerleme ölçeklerinden birisidir.
Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde emsal bedeli, “gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değerdir” şeklinde tanımı yapılmıştır. Emsal bedeli ve emsal ücretinin değerleme ölçüsü olarak kullanılabileceği iktisadi kıymetler; satın alınan ve imal edilen emtia ile kıymeti düşen mallardır.
Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesine göre bir varlığın emsal bedeli ölçeği ile değerlenebilme nedeni şunlardır;
· Gerçek değerin belli olmaması,
· Gerçek değerin bilinememesi,
· Gerçek değerin doğru olarak saptanamaması,
· Borsa rayicinin ve mukayyet değerlerinin olmaması koşullarına bağlıdır.
.
3.6.8. Vergi Değeri
Vergi değeri, bina ve arazinin Emlâk Vergisi Kanunu’nun 29. maddesine göre tespit edilen değeridir (VUK Md. 268). Emlak Vergisi Kanunu’nun 29. maddesinde vergi değeri; “Emlak Vergisi’nin mevzuuna gire bina ve arazinin rayiç bedelidir.” Bu nedenle, arazi, arsa ve binalar bilânçolarda Vergi Usul Kanunu’nun 269’ncu maddesine göre maliyet bedeli ile değerlendirilip gösterilirken, emlak vergisi açısından Emlak Vergisi Kanunu’nun 29’ncu maddesine göre değerlendirilip beyan edilir ve emlak vergisi ödenir.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…
KAYNAKLAR
Akyol, M. E. ve Küçük, M. (2003). Bütün Yönleriyle Geçici Vergi. Yaklaşım Yayınları, 122, 176–177.
Ateşoğlu, K. V. (b.t.). Değerleme. 11.05.2011, http://www.sakaryavdb.gov.tr/ DOCUMENT/DE%C4%9EERLEME.pdf .
Ceyhan, M. (24.09.2003). Emsal Bedeli ve Ücreti. 10.03.2011, http://www.alomaliye.com/murat_ceyhan_emsal.htm .
Dündar, M. (2010). 2009 Yılı Dönem Sonu Envanter ve Değerleme İşlemleri (Yayın No 71). Ankara: ASMMMO.
Ekinci, A. (05.01.2010). Vergi Usul Kanunu Çerçevesinde Değerleme Ölçüleri. 11.03.2011, http://www.muhasebenet.net/makale_abdullah%20ekinci smmm_vuk %20da%20degerleme%20olculeri.html.
Gölgeli, B. (17.07.2003). Yabancı Paralar & Döviz Cinsinden Alacak ve Borçların Değerlemesi. 12.03.2011, http://www.alomaliye.com/bulent_golgeli yabanci _para.htm.
Özbalcı, Y. (2001). Tüm Vergi Kanunları (5. Baskı). Ankara: Oluş Yayıncılık.
Özpınar, A. (b.t.). Değerleme Ölçüsü Olarak Maliyet Bedeli. 20.03.2011, http://www.batiymm.com.tr/_5/2008/08-42.htm.
Öztürk, B. (2006). Vergi ve Muhasebe Uygulamaları Açısından Dönem Sonu Envanter ve Değerleme İşlemleri (3. Baskı). Ankara: Maliye ve Hukuk Yayınları.
Özyer, M. A. (2008). Açıklama ve Örneklerle Vergi Usul Kanunu Uygulaması (4. Baskı). Ankara: Maliye ve Hesap Uzmanları Derneği Yayını.
Pamukçu, F. (2011). Gerçeğe Uygun Değer Muhasebesi ve Finansal Tablolara Etkisi, Mali Çözüm, 103, 80.
Pınar, İ. (2007). Tüm Vergi Kanunları (34. Baskı). Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Tokay, S. H., Deran, A. ve Aktaş, R. (27-30 Nisan 2005). Uluslararası Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartlarında Gerçeğe Uygun Değer Yaklaşımı ve Muhasebe Uygulamalarına Etkisi. XXIV. Türkiye Muhasebe Eğitimi Sempozyumu’nda Sunulan Bildiri. Muğla, Türkiye.
Tokay, S. H. ve Deran, A. (2008). Türkiye Muhasebe ve Finansal Raporlama Standartları’nda Değerleme Ölçüleri. Mali Çözüm, 90, s.19.
Uysal, A. ve Eroğlu, N. (2005). Açıklamalı ve İçtihatlı Vergi Usul Kanunu (3. Baskı). Ankara: Gelirler Kontrolörleri Grup Başkanlığı.
Yılmaz, K. (2006). VUK, GVK, KVK, KDVK Açısından Değerleme (1. Baskı). Ankara: Maliye ve Hesap Uzmanları Derneği.
MURAT YAZAR
SMMM
Gopaş A.Ş. Mali Müşaviri
yazarmurat1982@mynet.com
kaynak http://muhasebenet.net/haber.php?haber_id=1099