Ramazan Bayramı hep özel olmuştur.
Başta, bir ay oruçtan sonra tekrar kahvaltı sofrasına oturmak önce bir tuhaf gelir insana. Sonra gün içerisinde her defasında bir şey yiyip içtiğinizde önce bir irkilme olur, sanki oruçlu olduğunu unutup bir şeyler yiyormuş hissedersiniz. Velhasıl tatlı bir heyecandır bayram. Zaten bunun için bir yandan "Ramazan Bayramı" yerine "Şeker Bayramı" da denilmeye başlanılmıştır.
Bu Ramazan Bayramı'nı Kuzey Kıbrıs'ta geçirelim dedik. En son gittiğimden bu yana üç yıl olmuştu. Bayramı geçirmek üzere geldiğimiz, değerli dostum Burhanettin Kaya'nın Kıbrıs için bir marka haline gelen Artemis Otel'i yine dopdolu bu bayramda da...
Bu zaman içerisinde elbette bazı değişiklikler olmuş Kıbrıs'ta da. En önemli değişiklik duble yolların Kıbrıs'ta da uzanmaya başlaması. Otele giderken bindiğimiz taksinin şoförü ile biraz sohbet ettik. Söylediği en ilginç şey, eskiden Türkiye yol yapımı dahil her şey için para gönderir ama doğru dürüst kontrol olmadığından mıdır ne hiçbir şey tam olarak yapılmazdı. Şimdi artık Türkiye para göndermek yerine müteahhidini gönderiyor. Yollar daha kaliteli olarak yapılmaya başlandı, diyor. Aslında her olayda böyle değil mi? Şayet bir ülkeye veya firmaya yardım edecekseniz ona bir perspektif de vermeniz gerekiyor. Bunun Türkiye'de ve dünyada da çok örnekleri görülmüştür.
Türkiye'de eskiden teşvik bölgelerine iktidar partisince törenle atılan fabrika temellerinin daha sonra, bir muhalefet partisi tarafından kamyon kasasında taşınma görüntüleri olurdu. Çünkü zamanında kontrol olmadığı için sağlanan kaynak ya düğün parası ya da lüks araba veya eve dönüşebilirdi. Şimdilerde bunun dünyadaki en bariz örneğini Avrupa Birliği'nden gelen kaynakları amacı doğrultusunda kullanmayan Yunanistan, Portekiz gibi ülkelerde yaşanan ekonomik krizlerle görebiliyoruz.
Aynı durumun olmaması bakımından Türkiye artık teşvik politikasını kökten değiştirme noktasına geldi. Artık "Biz bir teşvik ilan edelim ondan yararlanmak isteyen yararlanır" anlayışından, verilecek teşvikin kısa, orta ve uzun vadede ülke kalkınmasında ve dünya ile rekabette sağlayacağı avantajların dikkate alınmaya başlanacağı bir anlayışa geçilmiştir. Aynı durum Kıbrıs konusunda da kendini göstermiş. Türkiye'de Devlet Planlama Teşkilatı'nda müsteşar yardımcılığı ve müsteşar vekilliği görevlerinden sonra, bir süre Kıbrıs nezdinde temsilcilik de yaptıktan sonra şimdilerde Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs Büyükelçisi olan Halil İbrahim Akça'nın Kıbrıs'la ilgili bu değişimde elbette çok önemli katkısı olmuştur.
Meşhur sözdür: "Balık vermek yerine, balık tutmayı öğret."
Ümidin ve insan hak ve hürriyetlerine özenin her geçen gün daha arttığı, demokrasi anlayışının daha yerleşmiş olduğu, her şeyin objektif kurallar çerçevesinde işlediği bir gelecek dileğiyle Ramazan Bayramınız kutlu olsun.
OSMAN ARIOĞLU / BUGÜN
31.08.2011