"Görünen köy kılavuz istemez" atasözünün ne kadar isabetli olduğunu gösteren gelişmeler yaşanıyor.
.
.
.
.
Özellikle merkez bankalarının da yönelimiyle hızla yükselen altın fiyatlarında bir anda sert düşüşler yaşanıyor. Türkiye Futbol Federasyonu zamanında kendi başına alamadığı kararı, UEFA'nın zorlamasıyla almak zorunda kalıyor. Hasılı her gün beklenen ama yeni sayılan gelişmeler yaşanıyor.
Türkiye ve dünya ekonomisi bakımından beklenen bir gelişme cuma günü FED Başkanı Bernanke'nin konuşması. Gerçi orada da en ağırlık kazanan beklenti ABD Merkez Bankası'nın kendisine depo edilen kaynaklara sıfır faiz vereceğini açıklaması olacak gibi görünüyor.
Türkiye'de ise şu an en önemli beklenti yeni teşvik sisteminin ne şekilde olacağıdır.
Gerçi bu konuda da en azından temel çerçevede bir mutabakat olduğu yapılan açıklamalardan anlaşılıyor. Hem bu konuda kafa yoranlar hem de hükümet kanadından gelen açıklamalardan yeni teşvik sisteminin mutlaka katma değeri yüksek ve dünya ile rekabet şansımızı güçlendirici ürünlerin desteklenmesine yönelik olacağı anlaşılıyor.
Burada önemli olan, tespit edilecek teşvik konularının amaçlanan doğrultuda isabetle seçilmesi. Bir örnek verecek olursak, şu an en önemli ihracat kalemimiz olmasına rağmen kendi dış ticaret dengesinde cari açık veren otomotiv sektörünün doğru bir şekilde masaya yatırılmasında fayda var. Bir yandan kısa vadede, şu an ithalatla temin edilen bazı ara malların yerli üretimi değerlendirilirken, bir yandan da geleceğin teknolojisi hibrid veya tam elektrikli otomobil üretimi hedefi ana konu olmalıdır. Bunun için başta ihracatçılar ve üreticiler olmak üzere sektörlerin gelecek beklenti ve hedefleri öğrenilerek yön alanının netleştirilmesi ve sektörlere hedef konulması son derece yararlı olacaktır.
Öyle görülüyor ki dünya ekonomisindeki büyüme trendindeki yavaşlık biraz daha uzun sürecek. Bu durum aslında ekonomisinde değişim ve atılım yapabilme potansiyeli olan bizim gibi ülkelerin en büyük avantajı olacaktır. Üstelik Türkiye geçmişte yaşadığı kriz deneyimlerinden doğru sonuçları çıkarabilmiş ve gelişmiş ülkeleri derinden etkileyen bu krize kamu tarafında ve bankacılık sisteminde son derece güçlü bir yapı ile girmiştir. Tek sorun 2010 yılında başlayan ve 2011 yılının ilk yarısında da devam eden cari açık meselesidir. Burada özellikle dünya ekonomisinde oluşan yavaşlamanın da etkisiyle yılın ikinci yarısında önemli bir düzeltme sürecine girilmiştir.
Bu nedenle tüm konsantrasyon bu meselenin kalıcı olarak sonlandırılması için gerekli olan üretim ve ihracat yapısal değişimini gerçekleştirmeye kalmıştır. Bunun da öncelikli yolu doğru bir teşvik sistemi kurulmasından geçmektedir.
Teşvik sistemi konusunda hükümet haklı olarak ince eleyip sık dokuyarak bu defa en isabetli kararı almaya çalışmaktadır. Bu nedenle hemen hazır bir reçete ortaya konulma aceleciliğine girilmemektedir. Bunun piyasada yatırımları bekletmeye ve ekstra bir durgunluğa neden olmaması için sık sık getirilecek teşviklerin başlanılmış yatırımları da kapsayacağı ifade edilmektedir. Böylece geçmişten beri teşvik sistemlerinde daha ziyade yeni yatırımları hedefleyen ve selektif değil, bölgesel ve sektörel bakılmasının sakıncaları giderilmiş olacaktır.
Önümüzdeki dönemde Türkiye'nin bir şansı da geçen dönemlerde özellikle vergi oranları gibi kamusal yüklerde indirime gidilmesinin, buna karşılık, kayıt dışı alanında da daha kolaylıkla alınabilecek mesafenin bulunmasıdır. Her şeyden önce bu noktada Gelir İdaresi'nde sağlanan teknolojik alt yapının bu dönemde hızla sosyal güvenlik primleri alanına uyarlanması ile bu alanda da cesur adımlar atılabilecektir.
Osman ARIOĞLU
http://www.bugun.com.tr/kose-yazisi/167294-gelismeler-ve-yeni-tesvik-anlayisi-makalesi.aspx