2012 mali yılı bütçesindeki yer alan vergi gelirlerine baktığımızda, 2011 yılına göre yaklaşık yüzde 11,4 oranında arttığı görüyoruz. Her ne kadar 2012 yılı için öngörülen GSYH artış oranı yüzde 11,3 olsa da, bu durum önümüzdeki yıl vergilerde artış olacağı sinyalini veriyor.
Vergi konseyinin üç yıl önce hazırladığı Gelir Vergisi yasa tasarısı üzerinde şu sıralar çalışma yapan Maliye Bakanlığı, gelir vergisinin harcamalar üzerinden hesaplanmasını hayata geçirmeye hazırlanıyor. Tasarının kanunlaşması halinde kişinin evi, arabası, kredi kartı, bankadaki mevduatı, yurtdışı gezisi, kira geliri incelenerek, kişinin elde edebileceği kazanç belirlenecek. Kişilerin yaptığı harcamalar mercek altına alınacak. Lüks yaşayan örneğin tatilini yurtdışında geçiren, lüks ev ve otomobil alan, bankada birikmiş mevduatı fazla olan ve kredi kartı harcamaları yüksek olan kişiler az gelir beyan edemeyecek.
İnceleme sonunda tespit edilecek ortalama harcama tutarı, kişinin aylık gelirinin ne kadar olduğunu gösterecek. Eğer bu kişiler gelirini az beyan ederse bilgisayar sistemleriyle kolaylıkla bulunup sorgulanacak. Yeni kanun maddeleri ile ceza alacak veya vergisini artırmak zorunda kalacak.
Vergi, ülkelerin gelişmişlikleriyle doğrudan ilişkilidir. Vergi bilinci oluşmuş ve kayıt dışı oranı düşüktür. Kanunlar, anlaşılır ve basittir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. Maddesinde Gelir, “ bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır”, denilmektedir. Yani, elde ettiğiniz gelirden, bu gelirin elde edilmesi için yapılan giderler indirilerek vergilendirilecek matrah bulunur. Gelişmiş ülkelerin hepsinde vergi sistemi sağlıklı bir şekilde işler ve vergi bu mantık üzerine toplanır.
Gelişmekte olan veya geri kalmış ülkelerde ise durum farklıdır. Vergi sistemi yoktur olan sistem de çalışmamaktadır. Denetim ve kontrol mekanizması da çalışmaz. Bu nedenle, vergi daha ilkel yöntemlerle, belirli kıstaslar dikkate alınarak toplanır. Hatta kimi zaman pazarlık yapılarak verginin tutarı belirlenir. Evin varsa şu kadar, araban varsa bu kadar vergi ödemek zorundasın! Bunun adına da “Hayat Standardı” denir.
Ülkemizde hayat standardı, 1982 - 1999 yıları arasında uygulanmıştır. O gün için hayat standardından kaçmak için yüzlerce, binlerce mükellef eşiyle, çocuğuyla, vb. bir aile ferdiyle birlikte “Limited” şirket kurmuştur. 2012 yılında yürürlüğe girecek yeni Türk Ticaret Kanunu (TTK) da, şirket kriterlerini taşımadığı halde sırf hayat standardından kaçmak için kurulan bu şirketlerin durumunun ne olacağı sorunu ile karşı karşıyadır.
Maliye Bakanlığı’nın hayata geçirmeye çalıştığı bu uygulama, hayat standardının geri getirilmesidir, yani bir çeşit eskiye dönüştür. Kaldı ki, söz konusu takipleri kimler yapacak? Kimler bildirecek? Bunun getireceği iş yükünü ve maliyet yükünü kim karşılayacak? Maliye Bakanlığı’nın bu güne kadar yaptığı gibi Mali Müşavirlere yüklenirse (mükelleflere yansıtılamadığı sürece), artık birileri ciddi isyan edecektir. Şayet, bu yükü mükellefler karşılayacaksa, henüz yeni TTK’ nın yükümlülüklerini bile karşılayacak gücü olmayan birçok şirket iflas bayrağını çekecektir.
Maliye Bakanlığı daha önce “nerden buldun?” yasasını getirmeye çalıştı ama başarılı olamadı. Hayat standardını geri getirerek, dolaylı yoldan bunu başarmak istiyor. Vergi toplamak için, yurt dışı gezileri, kredi kartı harcamaları, bankadaki paraları vb. bireysel hareketleri izleyerek özgürlükleri kontrol altına almak ancak geri kalmış ülkelerde olur. Bunun yerine, vergi bilincini arttırmak, vergi oranlarını makul seviyelere çekerek kayıt dışını önlemek ve teknolojiği kullanarak denetimleri arttırmak vergi toplama da gelişmiş ülkelerin tercihi olmalıdır.
İ.Burak OĞUZ
SMMM
burak@noktax.com
http://muhasebenet.net/haber.php?haber_id=922