İşçinin sadakat borcunu yerine getirmemesi- haklı fesih
Bilindiği üzere; iş ilişkisi karşılıklı güven esasına dayanan sürekli bir borç ilişkisi olup, bu güvenin sarsıldığı durumlarda, anılan tutumla karşılaşan taraftan böyle bir ilişkiyi sürdürmesi beklemek işin doğasına uygun düşmez, işçinin sadakat borcu işverenin işi ve işyeri ile ilgili hukuken haklı menfaatlerini korumak, zarar verici ve risk altına sokabilecek davranışlardan kaçınmayı gerektirir. Bu çalışmanın konusu bu anlatılanlar ışığında Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 28.01.2010 tarih 2008/14806 E. 2010/1477 K. sayılı kararı incelenmesini oluşturmaktadır.
Karara konu olayda; davacı, kıdem, ihbar, kötü niyet tazminatı, yıllık ücretli izin, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil, milli bayram alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş, dosya Yargıtay’ın önüne getirilmiştir. Yargıtay önüne gelen dosyada öncelikle davacının iş sözleşmesinin haksız, kötü niyetli ve tazminatsız fesih edildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacakları talep ettiğini ,davalının ise davacının görevinin tenis kortunda
tenis oynayan üye ve üye olmayan kişilerin giriş kayıtlarının yapıp üye olmayan misafirlerden belirlenen tahsilatı yaptıktan soma fış kesmekten ibaret olup esasen üye olanlardan ücret alınmadığını, üye olmayan misafirlerden ise ücret alındığını, davacının olay günü üye ile birlikte gelen misafirden aldığı ücreti kasaya koymadığını, fişini kesmediğini ve üye olarak kayda geçirdiğini belirterek, iş akdinin haklı neden ile 4857 sayılı yasa 25/2-e maddesi uyarınca feshedildiğini savunduğunu belirtmiştir. Mahkemece istek doğrultusunda karar verilmiştir. İş sözleşmesinin,
işçinin doğruluk ve bağlılığa aykırı söz veya davranışları sebebiyle işverence haklı olarak feshedilip feshedilmediği noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin II. bendinde, ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığında işverenin haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Yine aynı maddenin II. bendinin (e) alt bendinde, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarım ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan işçi davranışlarının da işverene haklı fesih imkânı verdiği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere yasadaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları işverene fesih imkanı tanımaktadır. İş sözleşmesinin feshi 4857 sayılı Yasa’nın 25/II-e maddesine dayandırılmıştır. Bilindiği üzere; iş ilişkisi karşılıklı güven esasına dayanan sürekli bir borç ilişkisi olup, bu güvenin sarsıldığı durumlarda, anılan tutumla karşılaşan taraftan böyle bir ilişkiyi sürdürmesini beklemek işin doğasına uygun düşmez, işçinin sadakat borcu:
işverenin işi ve işyeri ile ilgili hukuken haklı menfaatlerini korumak, zarar verici ve risk altına sokabilecek davranışlardan kaçınmayı gerektirir. Somut olayda; davacının çalıştığı tenis kortunda üye olmayan misafirden aldığı ücret için fiş kesmediği, aldığı ücreti kasaya koymadığı olay ortaya çıktıktan sonra alınan savunmasında bu hususu doğruladığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla feshin haklı nedene dayandığı kabul edilerek ihbar tazminatı ve kıdem tazminatı isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir denilmek suretiyle kararın bozulmasına karar vermiştir.
ALİ YÜKSEL / DÜNYA
02.12.2011