İthalat, ihracat ve kur meselesi
Geçen iki buçuk-üç haftaya damgasını vuran olaylar, başta Yunanistan olmak üzere bazı ülkelerdeki ekonomik krizlerin boyutunun artması, ABD'de ise sınırına gelen borçlanma limitinin yükseltilip yükseltilmeyeceği konularıydı. İçeride ise hem bu dış etkenlerin hem de vatandaşı tasarrufa çağıran ama dozajı iyi ayarlanamayan demeçlerin etkisiyle döviz kurlarında yaşanan önemli hareketlenmelerdi. Bu hareketler Merkez Bankası Başkanı'nın geçen perşembe yaptığı açıklamalar ve Sayın Başbakan'ın ekonomik duruma ilişkin beyanatı sonrası duruldu. Ama tabii bu arada dolar kuru 1,67-1,70 arasında oynar bir hale geldi.
Bu arada haziran ayı sonu itibarıyla açıklanan ilk altı aylık ithalat ve ihracat rakamlarına bakıldığında ise ihracat geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 19.9 artışla 65 milyar 632 milyon dolara yükselirken, ithalat yüzde 43.4 artışla 119 milyar 610 milyon dolara ulaştı. Dış ticaret açığı yüzde 88.2 artarak 53 milyar 978 milyon dolar düzeyinde gerçekleşti. Buna göre, ilk altı ayda ihracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 54.9'e geriledi. Bu oran, uzun yıllar sonra ulaşılan en düşük oran olarak kayıtlara geçti. Bu rakamlarla ilgili olarak söylenebilecek en olumlu şey mevsimsel etkilerden arındırıldığında aylık bazda ihracattaki %2,9 artış oranının ithalattaki %0,8'lik artıştan daha yüksek olmasıydı.
Öteden beri bazılarınca savunulan kur artışının ihracata direkt yansıyacağına ilişkin sav da artık net olarak çökmeye başladı.
Evet kur artarsa ihracata ve ithalata mutlaka etkisi olur ama bunun ölçüsü ihracatın ve ithalatın yapısıyla çok ilgilidir. Türkiye gibi önemli bir enerji ithalatı olan ve teknolojiye dayalı ihracatta, ithalatın payı yüksek seyreden ülkelerde kur artışı hem ithalat nedeniyle ortaya çıkan yükümlülüğü artırmakta hem de ihracat ayağında da beklenen artış etkisini gösterememektedir. Bunun için kurla uğraşmak yerine iç talebi düşürücü önlemler yönüne gitmek ve bazı ithal kalemleri bakımından fon uygulaması, ihtisas gümrüğü gibi önlemlerin alınması daha öne çıkması gerekmektedir.
İhracat ayağındaki sanayi ürünlerinde daha çok yerli teknoloji katkısı sağlanmasına yönelik bir dönüşüm en önemli mesele haline geliyor. Bunun için daha önce de bu köşede belirttiğimiz üzere yeni yapısıyla Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'na çok önemli görevler düşmektedir.
İthalat ve ihracat yapısının ayrıntısına girdiğimizde Ekonomi Bakanlığı sitesinde yayımlanan verilere göre 98 fasıldaki toplam ihracatın %78'ini 16 mal grubu oluşturmaktadır. Aynı duruma ihracatımız açısından bakıldığında ise 25 grup mal toplam ihracatın %84'ünü oluşturmaktadır. Öne çıkan gruplar bakımından değerlendirdiğimizde ise ihracat şampiyonu dediğimiz motorlu kara taşıtları grubunda ithalat rakamı, ihracat tutarından 0,9 milyon dolar daha fazladır. Aynı grubun ithalatındaki artış bir önceki yılın aynı dönemine göre %69 iken ihracatındaki artış sadece %14'tür.
Bu tabloda dikkatimizi çeken bir diğer kalem ise inciler, kıymetli taşlar ve madeni paralar faslıdır. Bu fasılda ithalat rakamı ilk altı ayda geçen yılın aynı dönemine göre %265 artışla 2,3 milyon ABD Doları'na ulaşmışken ihracat %64 azalarak 1,6 milyon ABD Doları'na gerilemiştir. Bu kıyaslamayı başka sektörler bakımından da yapmak mümkündür.
Bunun verdiği sonuç itibarıyla yapılması gereken, yukarıda söylediğimiz gibi, bir yandan iç talebi ve ithalatı engelleyici tedbirler alınırken orta ve uzun dönemde ise sanayi üretiminde dönüşümün sağlanmasıdır. Bu dönüşümü sağlamak elbette kolay değildir. Ama başka çıkış yolu da yoktur.
Kaynak: Bugün Gazetesi / Osman Arıoğlu