Hukukun amaca uygun olarak, yani hakkın adalet terazisinde dağıtımı noktasında hâkimler gibi, tahkim
.
Milletlerarası Ticari Tahkim kuralları gereğince de hakemlerin, taraflar ve uyuşmazlık konusundan bağımsız olması, konuya önyargı ve bir tarafın adamı olma penceresinden uzak bakması esastır.
.
Bu durum akla şu soruyu getirebilir, “Tarafların kendi seçtikleri kişiler, nasıl olur da seçen kişiye karşı bağımsız olur?”. Önemli olan taraflarca atanan hakemlerin, hakemlik görevi gereğince kendisinden beklenen davranışın, bağımsız ve tarafsız olması gerektiği yönündeki kişisel yükümlülük duygusuna sahip olmasıdır. Tahkim kuralları da tarafsız ve bağımsızlığından şüphe edilen hakemlere karşı durulması için birtakım düzenlemeler içermektedir. ICC[1] kuralları ve LCIA[2] kuralları buna örnek olarak verilebilir. Bu ve benzeri kurallar, tarafların beklentileri için de kısıtlayıcı nitelikte olup, kendi hakemini atayan kişi de, hakeminden kendisine bağımlı hareket etmesini, taraflı bir tahkim yargılaması içinde olmasını bekleyemeyecektir. Tahkim tarafların seçtiği hakemlerce yapılsa da, tarafa göre yargılama yürütülecek zemin değildir.
.
Bu bağımsız ve tarafsız olma düşüncesi, hakem ile taraf arasında hiçbir diyalog olmayacağı anlamına gelmez. Önemli olan maddi ve/veya diğer bir ilişki biçimiyle tahkim yargılamasını gölgeleyebilecek bir ilişki içinde bulunmamaktır. Hakem için öngörülen tarafsız olma beklentisinin, bağımsız olmaktan daha önemli bir noktaya konulması önemlidir. Taraflardan birine, daha önce avukatlık/mali müşavirlik vb hizmet sunmuş, uyuşmazlığın tarafı olmuş kişiye hukuki hizmet/mali müşavirlik hizmeti vermiş bir kişinin tarafsız olması mümkündür. Bu noktada esas olan tarafsız hareket edebilme yeteneğinin var olabilmesidir. Nihayetinde, taraflar tanıdıkları kişileri hakem olarak atamak isteyeceklerdir.
Bu istek gayet de normaldir. Bilgisine, kişiliğine, tarafsız olacağına dair kanaat sahibi olunan kişinin tahkim heyetinde var olması isteği, tahkimin amacına uygun olandır. Ancak bağımsızlık ve tarafsızlık hakem tarafından yargılama boyunca korunmalıdır. Yani bir tarafın isteğine uygun olarak hakem heyetinde yer alınsa dahi, hakem yerine getireceği görevi gereği tarafsız ve bağımsız olduğu izlenimini bozacak tavır ve tasarruflardan uzak duracaktır. Bu hakem için bir iç ödevdir.
.
Hakem yargılama öncesi ve esnasında zihnini tüm önyargılardan arındırmayı, berrak bir duruş ile konuya yaklaşmayı sağlamalıdır. Hakemin yapacağı iş taraf tutmak değil, hakkın yerine gelmesine aracılık etmektir. Bu aşamada kendi içinde bu zor ve disiplinli görevi getirmesinin pek mümkün olamayacağını düşünen hakem, ya başlangıçta görevi kabul etmemeli, ya da görevini layıkıyla yapamayacağını anladığı anda görevinden çekilmelidir.
.
Kendisi tarafsızlığını ve bağımsızlığını korumayan hakeme karşı ise, hakemin yerine yeni bir hakemin atanması ve hakemin ret edilmesi gibi yöntemlerle taraflardan biri veya her ikisince işlem yürütülebilecektir.
Umut METİN
Av.
umutmetin@gmail.com
http://www.muhasebevergi.com/makale.aspx?id=334