Hesap dönemi takvim yılı olan kurumların 2011 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannameleri, 25.04.2012 günü akşamına kadar verilecektir.
Aşağıda, kurum kazançlarının vergilendirilmesi, indirim ve istisnalar ile kurumlar vergisi beyannamesinin doldurulması başta olmak üzere özelliği olan bazı konularda kısa açıklamalar yapılacaktır.
Beyanname doldurulmasında yapılan bazı basit hatalar zaman zaman sonradan telafi edilemeyecek sorunlara ve risklere yol açabilmektedir. Bu çerçevede 2011 hesap dönemi kurumlar vergisi beyannamesinin düzenlenmesinde dikkat edilecek konulara da aşağıda dikkat çekilecektir.
1. Kurumlar Vergisi Oranı
2011 yılı kazançları için kurumlar vergisi oranı % 20’dir.
Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin 08.01.2010 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kararı sonrasında, 6009 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nun yatırım indirimiyle ilgili geçici 69. maddesinde yapılan değişiklikle, yatırım indirimi sonrası kalan kurum kazancının % 20 oranında kurumlar vergisine tabi olması öngörülmüştür. Bu çerçevede, yatırım indirimi istisnasından yararlanan kurumlar için de kurumlar vergisi oranı % 30’değil, % 20’dir.
2. Kurumlar Vergisini Ödeme Zamanı
Kurumlar vergisi, beyannamenin verildiği ayın sonuna kadar ödenmektedir. Buna göre 2011 yılı beyannamesi üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin son ödeme günü 30 Nisan 2012 olmaktadır.
3. Geçmiş Yıl Zararları
a) Yurt İçi Zarar Mahsubu
Beyannamenin 4 no.lu tablosu geçmiş yıl zararlarının yazılması gereken tablodur. Bu tabloda yer alan zararların, zarar olsa dahi indirilecek istisna ve indirimler yapıldıktan sonra kalan tutarla sınırlı olarak, mahsuba konu edilmesi gerekir.
Aşağıda yurt içi zarar mahsubuna ilişkin özelliği olan konular özetlenmiştir.
aa) Zarar mahsup koşulları
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesine göre, kurumlar vergisi beyannamesinde her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek şartıyla, geçmiş yılların beyannamelerinde yer alan mali zararlar indirim konusu yapılmaktadır.
Bu hükme göre geçmiş yıl zararlarının mahsubu için;
- Zararın beş yıldan fazla nakledilmemiş olması (Bu çerçevede 2011 beyannamesinde 2006–2010 yılları zararları mahsup edilebilecektir),
- Mahsubun yapılacağı beyannamede her yılın zarar tutarının ayrı ayrı gösterilmiş olması,
- Mahsup edilecek geçmiş yıl zararının ilgili olduğu dönemin beyannamesinde yer alması,
gerekmektedir.
ab) Zarar mahsubu yapılmayan yıllarda, geçmiş yıllar zararlarının gösterilmemesi mahsup hakkını ortadan kaldırır mı?
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun yukarıda özetlenen 9. maddesinde yer alan düzenlemeye bakıldığında, mahsubun yapılacağı beyannamede her yılın zararının ayrı ayrı gösterilmesi zorunlu tutulmuştur.
Bu çerçevede zarar mahsubu yapılmayan hesap dönemine ilişkin beyannamede izleyen yıllarda mahsup edilecek geçmiş yıllar zararlarının ayrı ayrı gösterilmesinin gerekmediği düşünülmektedir. Mahsup işleminin yapılmadığı bir beyannamede, geçmiş yıl zararlarının ayrı ayrı yazılmasını istemenin bir gerekçesi de yoktur.
Ancak Gelir İdaresi bu görüşte değildir. İdarenin internet sitesinde yer alan 11.05.2011 tarih ve 490 sayılı özelgede;
- 2004 ve 2005 yıllarında zarar edip 2006 yılında kâr eden, ancak 2005 yılı beyannamesinde 2004 yılı zararını göstermeyen bir kuruma verilen yanıtta,
- 2005 dönemi beyannamesinde kazanç beyan edilmemiş olmak koşuluyla, 2005 dönemi için düzeltme beyannamesi verilip, 2004 dönemi zararının 2005 beyannamesinde ayrıca gösterilerek 2006 kazancından mahsubunun olanaklı olduğu açıklanmıştır.
Bu açıklamadan, zarar mahsubu yapılmayan dönem beyannamesinde de geçmiş yıllar zararlarının ayrı ayrı gösterilmesinin gerektiği anlaşılmaktadır. Neyse ki düzeltme kabul edilmektedir.
Gereksiz risk yüklenmemek ve düzeltme işlemleriyle uğraşmamak için, zarar mahsubunun yapılmadığı hesap dönemlerine ilişkin beyannamelerde de, geçmiş yıllara ilişkin zarar tutarlarının ayrı ayrı yazılması önerilmektedir.
ac) Zarar mahsup hakkı sonraki yıllarda kullanılabilir mi?
Gelir İdaresinin internet sitesinde yer alan çok 11.05.2011 tarihli dört adet özelgede bu soruya olumsuz yanıt verildiği görülmektedir.
Söz konusu özelgelerde, kazanç olmasına rağmen geçmiş yıl zararını mahsup etmeyerek mahsup hakkından vazgeçen mükellefin, söz konusu zararı izleyen yıllarda mahsup olanağının bulunmadığı belirtilmektedir.
ad) Zarar mahsup hakkı kullanılmayan beyanname düzeltilebilir mi?
Gelir İdaresinin bu soruya yanıtı da olumsuzdur.
Gelir İdaresinin internet sitesinde yer alan 11.05.2011 tarih ve 493 sayılı özelgede, bu soru olumsuz yanıtlanmıştır.
Özelgede yer alan açıklamadan, Gelir İdaresinin zarar mahsubunu, gider indiriminden farklı olarak hak olarak gördüğü anlaşılmaktadır. Dolayısıyla özelgede, kazanç beyan edilen dönemde geçmiş yıllar zararlarını mahsup etmeyerek bu hakkından vazgeçen mükelleflerin, kazanç beyan edilen dönem beyannamesini düzeltmelerinin ve geçmiş yıl zararlarını indirim konusu yapmalarının mümkün olmadığı belirtilmiştir.
ae) Mahsup olanağı ortaya çıkmadan, geçmiş yıl beyannamesi değiştirilebilir mi?
Gelir İdaresince verilen 03.06.2011 tarih ve 210 sayılı özelgede, ilgili dönem beyannamesinde zarar tutarı gösterilmemişse, söz konusu zararın sonraki yıllarda mahsup edilemeyeceği belirtilmiştir.
Özelgede açıkça belirtilmemiş olmakla birlikte, yapılan açıklamadan, zarar edilen dönem beyannamesinin düzeltilerek zarar tutarının gösterilmesinin de izleyen yıllarda zarar mahsubuna olanak sağlamayacağı anlaşılmaktadır.
af) Zararın yasal defterlerde ve mali tablolarda gösterilmemesi
Yasal düzenlemeler, zarar mahsubu için, geçmiş yıllar zararlarının yasal defterlerde veya mali tablolarda gösterilmesini zorunlu kılmamaktadır.
Buna göre, Türk Ticaret Kanunu hükümleri çerçevesinde, sermaye azaltımı yapılarak veya başka bir şekilde geçmiş yıl zararlarının kapatılması halinde, zarar mahsup olanağı son bulmamaktadır.
ag) İstisnadan kaynaklanan geçmiş yıl zararlarına ilişkin satırlar
Geçmiş yılların beyannamelerinde olduğu gibi 2011 yılı beyannamesinde de istisnalardan kaynaklanan geçmiş yıllar zararları ile diğer zararlar için ayrı satırlar açılmıştır. Bu ayırımın sadece istatistik amaçlı olduğu, vergisel bir sonuç doğurmadığı düşünülmektedir.
ah) Sonuç ve değerlendirme
Yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, şekli bazı unsurlar, zarar mahsup olanaklarının kısıtlanmasına veya tamamen ortadan kalkmasına yol açabilmektedir. Zarar mahsup olanaklarını kaybetmemek veya gereksiz risklerle karşılaşmamak için, cari yıla veya önceki yıllara ilişkin zarar tutarlarının, kurumlar vergisi beyannamesinin ilgili satırlarına mutlaka yazılmasında yarar bulunmaktadır.
b) Yurt Dışı Zarar Mahsubu
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan düzenlemeye göre, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarla ilgili zararlar hariç olmak üzere, yurt dışı faaliyetlerden doğan zararlar;
- Faaliyette bulunulan ülkenin vergi kanunlarına göre beyan edilen vergi matrahlarının zarar dahil, her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisi verilen kuruluşça rapora bağlanması,
- Bu raporun aslı ile birlikte tercüme edilmiş bir örneğinin Türkiye’deki ilgili vergi dairesine ibrazı,
koşullarıyla, kurumlar vergisi matrahının tespitinde indirim konusu yapılacaktır.
Kurumlar vergisi beyannamesinde mahsup edilecek yurt dışı zararlar için ayrı tablo veya satırlar bulunmamaktadır. Mahsup edilecek yurt içi / yurt dışı toplam zarar tutarlarının ilgili satırlarda topluca gösterilmesi yeterlidir.
c) Devir Alınan ve Bölünen Kurum Zararlarının Mahsubu
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 9. maddesinde, 20. maddenin birinci fıkrası çerçevesinde devralınan kurumların devir tarihi itibariyle özsermaye tutarını geçmeyen zararları ile bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında gerçekleştirilen tam bölünme işlemi sonucu, bölünen kurumdaki özsermayenin devralınan tutarını geçmeyen ve devralınan kıymetle orantılı zararların mahsubu olanağı düzenlenmiştir.
Yapılan düzenlemeye göre zarar mahsubu için;
- Son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması,
- Devralınan kurumun faaliyetine devir veya bölünmenin meydana geldiği tarihten itibaren en az beş yıl süreyle devam edilmesi,
gerekmektedir.
Beyannamelerin yasal süresinde verilmesi koşulu, ihmal edilebilecek önemde olan bazı şekli yükümlülüklerin dahi sonradan telafi edilemez sonuçlar yaratabileceğini göstermekte, beyannamenin zamanında ve istenen bilgilerin tamamını içerecek şekilde doldurulmasının önemini göstermektedir.
Devir ve bölünmede zarar mahsup süresi uzamaz. Yani her yıla ait zarar tutarı, yine beş yılla sınırlı olarak mahsuba konu olur.
d) KVK Geçici Madde 5 Kapsamında Birleşen KOBİ’lerde Devralınan Zararlarının Mahsubu
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun geçici 5. maddesine göre, madde kapsamında 31.12.2009 tarihine kadar birleşen KOBİ niteliğindeki kurumların, birleşme tarihi itibariyle öz sermaye tutarını geçmeyen zararlarının, 9. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen şartlarla matrahtan indirimi mümkündür.
e) Matrah Artırımı Yapan Kurumlarda Zarar Mahsubu
6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 6. maddesi kapsamında matrah arıtımında bulunan kurumların, matrah artırımında bulundukları yıllara ait zarar tutarlarının % 50’sinin 2011 yılı kazancından mahsubu olanaklı değildir.
Dolayısıyla, 2006-2009 yıllarının tamamı veya bazıları için matrah artırımında bulunulması halinde, artırım yapılan yıla ilişkin zarar tutarının % 50’si 2011 yılı beyannamesinde indirim konusu yapılmayacak, mahsup kalan % 50 ile sınırlı olarak yapılacaktır.
4. İştirak Kazançları
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının;
- (a) bendiyle kurumların, tam mükellefiyete tabi başka bir kurumun sermayesine katılmaları nedeniyle elde ettikleri kazançlar,
- (b) bendiyle de kanuni ve iş merkezi Türkiye’de bulunmayan anonim ve limited şirket niteliğindeki şirketlere iştirak eden kurumların bu iştirakleri nedeniyle elde ettikleri bentte sayılan koşulları taşıyan iştirak kazançları,
kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.
Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulamasında, Kurumla Vergisi Kanunu’nun 13. maddesinde belirtilen şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kâr payı sayılmaktadır.
Benzer şekilde, örtülü sermaye üzerinden hesaplanan faiz ve benzerleri, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarının uygulamasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibariyle dağıtılmış kar payı sayılmaktadır.
Örtülü sermaye üzerinden ödenen veya hesaplanan faiz ve benzeri gelirler ile transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlar dolayısıyla elde edilen ve diğer koşulları da taşıması nedeniyle iştirak kazancı sayılan ve iştirak kazançları istisnası kapsamına giren kazançlar için beyannamede ayrı bir satır bulunmamaktadır. Bu kazançların da iştirak kazançları satırına yazılarak istisnanın uygulanması gerekir.
5. Yurt Dışı İştirak, Şube ve İştirak Satış Kazançları İstisnası
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının;
- (b) bendinde yer alan düzenlemeyle;
- Yurt dışı iştirakin anonim veya limited şirket olması,
- En az % 10 sahiplik,
- En az 1 yıl süre kesintisiz elde tutma,
- İştirak kazancının en az % 15 fiili vergi yükü taşıması (bazı faaliyetlerde % 20),
- Kazancın 25.04.2012 tarihine kadar Türkiye’ye getirilmesi,
koşullarıyla, 2011 yılında elde edilen yurt dışı iştirak kazançları,
- (c) bendinde yer alan düzenlemeyle;
- Yurt dışı iştirakin anonim veya limited şirket olması,
- İştirak sahibinin tam mükellef anonim şirket olması,
- Kazancın elde edildiği tarih itibariyle, en az bir yıl süreyle, nakit hariç aktif toplamının en az % 75’inin yurt dışı iştirak hisselerinden oluşması,
- Yurt dışı iştiraklerin her birinin sermayesine en az % 10 oranında iştirak edilmesi,
- Hisselerin en az iki yıl aktifte tutulması,
koşullarıyla, yurt dışı iştirak satış kazançları,
- (g) bendinde yer alan düzenlemeyle;
- Kazancının en az % 15 vergi yükü taşıması (bazı faaliyetlerde % 20)
- Kazancın 25.04.2012 tarihine kadar Türkiye’ye transfer edilmesi,
koşullarıyla, 2011 yılında elde edilen yurt dışı şube kazançları,
kurumlar vergisinden müstesna tutulmuştur.
Öte yandan, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33. maddesinde yurt dışında ödenen vergilerin kurumlar vergisinden mahsubu düzenlenmiştir. Yukarıda açıklanan istisnalardan yararlanılamaması durumunda, yurt dışında elde edilen bazı kazançlar için 33. maddede yer alan koşullar çerçevesinde vergi mahsubu yapılması olanaklıdır. Yukarıda açıklanan koşullar çerçevesinde istisnadan yararlanılmasının mümkün olduğu durumda istisnanın uygulanması, istisnadan yararlanılamaması durumunda ise vergi mahsubu olanağına bakılması gerekmektedir.
İstisna kapsamında olan kazançlar için istisnadan yararlanılmayıp vergi mahsubu yapılmasını engelleyen bir yasal düzenleme olmamakla birlikte, gereksiz risk almamak ve vergi mahsup prosedürüne katlanmamak amacıyla, koşullar varsa istisnadan yararlanılması önerilmektedir.
6. Taşınmaz ve İştirak Satış Kazançları
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendinde yer alan hükme göre, bentte yer alan şartlar çerçevesinde elde edilen kazançların % 75’i kurumlar vergisinden müstesnadır.
İstisna uygulamasında dikkat edilecek konular özetle şunlardır:
- İstisna uygulamasına konu olacak kıymetlerin en az iki tam yıl (730 gün) süreyle kurumun aktifinde yer alması gerekmektedir.
- Rüçhan hakkı dolayısıyla itibari değeriyle yeni iktisap edilen hisse senetleri açısından iktisap tarihi, eski hisse senetleri ya da iştirak hissesinin iktisap tarihidir.
- Rüçhan hakkı dolayısıyla itibari değerinden farklı bir değerle hisse senedi iktisap edilmesi halinde, bu hisse senetlerinin iktisap tarihi olarak, eski hisse senetlerinin iktisap tarihinden bağımsız olarak fiilen kurumun aktifine girdikleri tarih esas alınır.
- Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 19 ve 20. maddeleri kapsamında gerçekleştirilen devir, tam ve kısmi bölünme hallerinde, devir veya bölünme suretiyle devralınan kapsamdaki kıymetlerin iktisap tarihi olarak, devir alınan veya bölünen kurumdaki iktisap tarihi esas alınır.
- Satış işleminin peşin veya vadeli olmasına bakılmaksızın istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır.
- Satıştan elde edilen kazancın istisnadan yararlanan kısmının, pasifte özel bir fon hesabına alınması ve satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar fon hesabında tutulması gerekir.
- Fon hesabına alınma işleminin, kazancın beyan edildiği döneme ait kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği tarihe kadar yapılması gerekir. İstisna kapsamındaki kazanç tutarı, satışın yapıldığı dönemin genel sonuç hesaplarına yansıtılır, kurumlar vergisi beyannamesinin ilgili satırında gösterilmek suretiyle de istisnadan yararlanılır.
- Fon hesabına alınan kazanç tutarı sermayeye ilave edilebilir.
- Fon hesabına alınan kazanç tutarının sermayeye ilave dışında, beş yıl içinde başka bir hesaba nakledilmesi, işletmeden çekilmesi veya dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılması ya da kurumun tasfiyesi halinde, istisna uygulanması nedeniyle zamanında tahakkuk etmeyen vergilerin, vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi ile birlikte ödenmesi gerekir.
- Kazancın tamamının fon hesabına alınması gerekmemekte olup, sadece istisnadan yararlanan kazanç kısmının fon hesabına alınması yeterlidir.
- Başta nakit girişi olmak üzere, yasal koşullara uyulması halinde, grup şirketleri arasındaki satışlarda da bu istisnadan yararlanılması mümkündür.
- İki yıldan fazla elde tutulduktan sonra satılan taşınmaz ve iştiraklerin satışından doğan zararların, kurum kazancının tespitinde dikkate alınıp alınamayacağı tartışmalıdır. Farklı zamanlarda farklı görüş vermekle birlikte Gelir İdaresi Başkanlığının bilinen son görüşü, taşınmaz ve iştirak satışından doğan zararın % 75’inin kurumun diğer faaliyetlerden elde edilen kazançtan indirilemeyeceği, indirim konusu yapılabilecek zarar tutarının kalan % 25 ile sınırlı olduğu yönündedir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla, bir vergi mahkemesi kararında da taşınmaz satışından doğan zararın kurum kazancının tespitinde gider gösterilmesinin hukuken mümkün olmadığı belirtilmektedir. Taşınmaz ve iştirak satışından doğan kazancın istisna tutulması belli bazı koşulların varlığı halinde mümkün olup, satışın zararla sonuçlanması halinde bu koşullar yerine getirilemeyeceğinden, satıştan doğan zararın mahsubuna yasal bir engel bulunmadığı düşünülmektedir.
- İki yıldan az elde tutulduktan sonra satılan taşınmaz ve iştiraklerin satışından doğan zararların, kurum kazancının tespitinde dikkate alınmasına hukuken bir engel olmadığı düşünülmektedir.
7. Yurt Dışı İnşaat ve Onarma İşlerinden Sağlanan Kazançlar
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi ile yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye’de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, başka bir koşul aranmaksızın kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.
İstisnadan yararlanmak için, yurt dışında yapılan kapsamdaki işlerden sağlanan kazançların Türkiye’ye getirilmesi zorunluluğu yoktur. Kazancın Türkiye’de genel sonuç hesaplarına intikal ettirilmesi istisnadan yararlanmak için yeterlidir.
8. Serbest Bölgelerden Elde Edilen Kazançlar
Serbest Bölgeler Kanunu’nun vergi teşviklerini düzenleyen geçici 3. maddesinin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre;
- 06.02.2004 tarihi itibariyle faaliyet ruhsatı almış olanların, bölgede gerçekleştirdikleri faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazançları, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatlarında belirtilen sürenin sonuna kadar,
- Bölgede üretim yapanların ürettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, faaliyet ruhsatlarının tarihine bakılmaksızın,
kurumlar vergisinden müstesnadır.
Buna göre imalatçı olmayıp 06.02.2004 tarihi itibariyle ruhsat almış olanların, faaliyet ruhsatlarında yer alan süre 2011 yılı içinde bitenler için kurumlar vergisi istisnası, faaliyet ruhsat süresinin sonu itibariyle bitmiştir. Faaliyet ruhsat süresinin uzatımı istisna süresini uzatmamakta olup, istisna kazanç tutarının istisna süresi sonu itibariyle hesaplanması gerekmektedir.
Düzenlemeden de anlaşıldığı üzere, 06.02.2004 tarihinden önce ruhsat alanlar, imalatçı olup olmadıklarına bakılmaksızın, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatında yer alan sürenin sonuna kadar kurumlar vergisi istisnasından yararlanabilmektedirler. Bu tarihten önce ruhsat alan imalatçılar ise söz konusu sürenin sonuna kadar bu kapsamda istisnadan yararlanabilmekte, süre bitiminden sonra ise sadece üretilen ürünlerin satışından elde edilen kazançlarla sınırlı olarak istisnadan yararlanabilmektedirler.
Benzer şekilde, 06.02.2004 tarihinden önce faaliyet ruhsatı almış olup, 2011 sonu itibariyle de ruhsat süresi dolmamış imalatçıların, 2011 yılında imalatçı sıfatıyla sadece ürettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançla sınırlı değil, bütün faaliyet gelirleri için istisnadan yararlanmaları gerekir.
Üretim faaliyetinde bulunanların yararlanabilecekleri istisna koşullu bir istisna ve kapsamı da daha dar olduğundan, 06.02.2004 tarihinden önce ruhsat alıp, bu tarih itibariyle faaliyet ruhsatlarında yer alan faaliyet süresi 2011 yılı içinde dolan imalatçıların, bütün faaliyetleri üretim faaliyeti, bütün kazançları da üretilen malların satışından doğmuş olsa dahi;
- 06.02.2004 tarihi itibariyle faaliyet ruhsatlarında yer alan sürenin sonuna kadar geçici 3. maddenin birinci fıkrasında düzenlenen geniş kapsamlı istisnadan yararlanmaları,
- Uzatılan faaliyet ruhsatının yeni döneminde ise aynı maddenin ikinci fıkrasında yer alan imalatçılar için düzenlenmiş olan yasal çerçevede teşvikten yararlanmaları,
önerilmektedir.
Kurumlar Vergisi Beyannamesinde zarar olsa dahi indirilecek istisnalar bölümünde, serbest bölgelerde elde edilen kazançlar için tek bir satır bulunmakta olup, yukarıda açıklanan ayırıma uygun birden fazla satır yoktur. 2011 yılı için yukarıda önerilen uygulamanın, beyanname dışında yapılacak çalışmayla, iki farklı dönem için istisna kazanç tutarının hesaplanması, bulunan toplam istisna tutarının ise beyannamenin ilgili satırına yazılarak istisnadan yararlanılması şeklinde yapılması mümkündür.
Öte yandan, serbest bölgede faaliyette bulunanların elde ettikleri bazı özellikli gelirler itibariyle yararlanacakları istisnanın kapsamına da değinilecek olursa, 1 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde yapılan açıklamaya göre,
- Serbest bölgelerde yürütülen faaliyetlerden doğan alacaklara ilişkin kur farkı ve vade farkı gelirleri istisna kapsamında değerlendirilmekte,
- Serbest bölgelerde yürütülen faaliyetler çerçevesinde elde edilen hâsılatın, serbest bölgelerde yürütülen faaliyetler çerçevesinde yapılacak ödemelerde kullanılıncaya kadar geçici olarak serbest bölgelerde mevduat hesaplarında veya repo işlemlerinde değerlendirilmesi sonucu elde edilen gelirler de söz konusu istisnadan yararlanabilmekte,
- Bunun dışında, serbest bölgelerde elde edilmiş olsa dahi faiz, repo ve benzeri faaliyet dışı gelirler istisna kapsamında değerlendirilmemektedir.
9. Teknoloji Geliştirme Bölgelerinde Elde Edilen Kazançlar
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’na göre, teknoloji geliştirme bölgelerinde faaliyet gösteren kurumların, münhasıran bu bölgedeki yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden 2011 yılında elde ettikleri kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır.
İstisna ile ilgili olarak dikkat edilecek konulardan bazıları aşağıda özetlenmiştir:
- Bölge dışında gerçekleştirilen faaliyetlerinden elde edilen kazançlar, yazılım ve Ar-Ge faaliyetlerinden elde edilmiş olsa dahi istisna kapsamında değildir.
- Bölgede üretilen ürünlerin seri üretime tabi tutarak pazarlanması halinde, ürünlerin pazarlanmasından elde edilen kazançların lisans, patent gibi gayrimaddi haklara isabet eden kısmı, istisna kapsamındadır. Üretim ve pazarlama organizasyonu nedeniyle doğan kazancın diğer kısmı ise istisna kapsamında kabul edilmemektedir.
- Faaliyetin zararla sonuçlanması halinde, bu zararların istisna kapsamında olmayan diğer faaliyetlere ilişkin kazançlardan indirilmesi mümkün değildir.
- 4691 sayılı Kanun kapsamı dışındaki ticari işlemlerden elde edilen gelirler ile olağandışı gelirler istisna kapsamında değerlendirilmemektedir. Bu kapsamda, nakitlerin değerlendirilmesi sonucu oluşan faiz gelirleri, yabancı para cinsinden aktifler dolayısıyla oluşan kur farkları ve iktisadi kıymetlerin elden çıkarılmasından doğan gelirler istisna kapsamında değildir.
- Bölgede faaliyet gösteren kurumlara TÜBİTAK tarafından sağlanan karşılıksız destekler kazanca ve istisna tutarına dahil edilir.
- İstisna kapsamına giren ve girmeyen faaliyetlerin birlikte yapılması halinde; müşterek genel giderlerin, her bir faaliyetin maliyet tutarları, müştereken kullanılan kıymetlerin amortismanlarının ise bunların her bir işte kullanıldıkları gün sayısı dikkate alınarak dağıtılması gerekir.
10. Ar-Ge İndirimi
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile işletme bünyesinde gerçekleştirilen Ar-Ge harcamalarının % 100’ü oranında hesaplanacak Ar-Ge indiriminin, beyanname üzerinden hesaplanan kurum kazancından indirilmesi öngörülmüştür.
Öte yandan, 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’la; teknoloji merkezi işletmelerinde, Ar-Ge merkezlerinde, Ar-Ge projelerinde ve rekabet öncesi işbirliği projelerinde yapılan harcamalar ile teknogirişim sermaye desteklerinden yararlananlarca gerçekleştirilen harcamalar için % 100 “Ar-Ge indirimi” getirilmiştir.
5746 sayılı Kanun’un 4. maddesinin beşinci fıkrasına göre, bu Kanun kapsamındaki indirimden yararlananların, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinde yer alan indirimden yararlanmaları mümkün değildir. Dolayısıyla, bu Kanunlarda düzenlenen Ar-Ge indiriminden birinin tercih edilerek uygulamanın bu çerçevede yapılması gerekmektedir.
5520 ve 5746 sayılı Kanun’larda düzenlenen teşvikin ismi ve oranı aynı olmakla birlikte, temelde bazı farklılıklar vardır. Ar-Ge indiriminden yararlanırken hangi Kanun kapsamında kalınacağı önemlidir. Aşağıda her iki Kanun düzenlemesi arasındaki bazı farklılıklara işaret edilecektir:
- Teşvikten yararlanmaya başlama zamanları farklıdır. 5520 sayılı Kanun’a göre, TÜBİTAK tarafından incelenerek desteklenmesi daha önce uygun bulunmuş Ar-Ge projeleri hariç, indirimin uygulanmaya başlanacağı döneme ait geçici vergi beyannamesinin verileceği tarihe kadar Gelir İdaresi Başkanlığına başvurulması gerekmektedir. 5746 sayılı Kanun’a göre indirimden ise karar destek yazısının düzenlendiği veya Ar-Ge Merkezi Belgesinin düzenlendiği tarihten itibaren yararlanılabilmektedir.
- Harcamaların kapsamı farklıdır. Örneğin;
- 5746 sayılı Kanun kısmen Ar-Ge faaliyetlerinde kullanılan sabit kıymetlerin amortismanlarının, bu faaliyette geçen süreye isabet eden kısmını Ar-Ge harcaması kabul ederken; 5520 sayılı Kanun, Ar-Ge faaliyetleri dışında da kullanılan sabit kıymetlerin amortismanını hiçbir şekilde Ar-Ge harcaması olarak kabul etmemektedir.
- 5746 sayılı Kanun kısmen Ar-Ge faaliyetlerinde çalışan personelin ücretlerinin, bu faaliyette geçen süreye isabet eden kısmını Ar-Ge harcaması kabul etmekte, sınırlı olarak destek personeli ücretlerini de Ar-Ge harcaması olarak nitelendirmektedir. Oysa 5520 sayılı Kanun, Ar-Ge departmanına tahsis edilmemiş olup günün bir kısmında bu departmanda çalışan personele ödenen ücretler ile destek personelinin ücretlerini hiçbir şekilde Ar-Ge harcaması olarak kabul etmemektedir.
- 5746 sayılı Kanunda yer alan düzenlemelere göre, danışmanlık hizmeti ve diğer hizmet alımlarına ilişkin harcamalar Ar-Ge ve yenilik harcaması kapsamında gerçekleştirilen harcama tutarının % 20’sini geçememektedir. 5520 sayılı Kanun’da ise bu şekilde bir oransal sınırlama bulunmamakta; ortak kullanılan Ar-Ge departmanında yapılan harcamalar, kamu kurum ve kuruluşlarına ait Ar-Ge merkezleriyle üniversiteler bünyesinde yapılan Ar-Ge harcamaları ve proje bazında yerli ve yabancı teknik personelden mesleki ve teknik destek alınması veya bazı analizlerin dışarıda yaptırılması halinde bunlarla ilgili olarak yapılan ödemeler hariç sadece işletme bünyesinde yapılan harcamalar Ar-Ge harcaması olarak kabul edilmektedir.
- Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesi kapsamında yapılan gayrimaddi hakka yönelik araştırma ve geliştirme harcamalarının tamamını aktifleştirilmesi, gayrimaddi hakka yönelik olmayan ve Vergi Usul Kanunu hükümleri çerçevesinde aktifleştirilmesi gerekmeyen harcamaların ise doğrudan gider yazılması gerekmektedir. 5746 sayılı Kanun kapsamında yapılan harcamaların ise aktifleştirilerek amortisman yoluyla itfa edilmesi, projenin başarısızlıkla sonuçlanması nedeniyle iktisadi kıymet oluşmaması halinde, aktifleştirilen tutarın doğrudan gider kaydedilmesi gerekmektedir.
- İlgili hesap dönemi kazancının yetersiz olması nedeniyle ilgili dönemde yararlanılamayan Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesi kapsamında yapılan Ar-Ge harcaması tutarı nominal bedeli ile sonraki yıllara devredilirken, 5746 sayılı Kanun kapsamında yapılan harcamalar yeniden değerleme oranında artırılarak devredilmektedir.
- Yukarıda yapılan açıklamalar 5520 ve 5746 sayılı Kanun kapsamında yapılan harcamaların izlenmesini ve kurumlar vergisi beyannamesinde de ilgili oldukları satırlara yazılmasını gerektirmektedir.
Ne Kurumlar Vergisi Kanunu’nda, ne de 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’da, bu iki Kanun’da yer alan Ar-Ge indiriminden biri kapsamında uygulama yaparken diğerine geçişi engelleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Böyle olmakla birlikte, hesap dönemi itibariyle ilk geçici vergi döneminde yapılan tercihe bağlı kalınmasında yarar bulunmaktadır.
11. Bağış ve Yardımlar
a) Bağış ve Yardımlarla İlgili Özet Açıklamalar
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinde sporla ilgili sponsorluk harcamaları ile bazı bağış ve yardımların, belli sınırlamalar ve şartlar çerçevesinde kurum kazancından indirilmesi öngörülmüştür.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun bu maddesi yanında diğer başka kanunlarda da, bazı kurum ve kuruluşlara yapılan bağış ve yardımların kurum kazancından indirimi düzenlenmiştir.
Burada bağış ve yardımların indirimiyle ilgili ayrıntılı açıklamalara yer verilmeyecek, sadece önemli görülen bazı konular aşağıda özetlenecektir.
- Kurum kazancının belli bir yüzdesiyle sınırlı olan bağışlarda hesaplamaya esas olacak kurum kazancı [Ticari Bilanço Karı – (İştirak Kazançları + Geçmiş Yıl Zararları)] formülüyle hesaplanacaktır.
- Kurum kazancının belli bir oranı ile sınırlandırılmayan bağış ve yardımların indiriminde de bir sınır bulunmakta olup, bu sınır bağış ve yardımın yapıldığı yılın kurum kazancıdır. Bu tutarı geçen bağış ve yardımlar sonraki yıllara devretmez.
- Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ile kamuya yararlı derneklere yapılan bağışlar, kurum kazancının % 5’i ile sınırlı olarak kurum kazancından indirilebilmektedir. Bu statülere sahip olmayan vakıf ve derneklere yapılan bağışlar ise kurum kazancından indirilememektedir. Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıfların listesine www.gib.gov.tr, kamuya yararlı derneklerin listesine ise www.dernekler.gov.tr internet adreslerinden ulaşılabilir.
- Kamu kurum ve kuruluşlarına bağışlanan okul, sağlık tesisi, öğrenci yurdu, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu ve huzurevi inşası dolaysıyla yapılan harcamaların indirim zamanı Kurumlar Vergisi Kanunu’nda açıkça düzenlenmemiş olup tereddüt yaratabilmektedir. Maliye Bakanlığınca öteden beri hukuken bağışın yapıldığı, bağışa konu değerin mülkiyetinin bağış yapılan kurum veya kuruluşa geçtiği tarih esas alınmakta, bu çerçevede;
- Tesislerin kamu kurum ve kuruluşlarına ait arsa üzerine inşa ettirilmesi halinde, inşaat için yapılan harcamaların, harcamanın yapıldığı yılın kazancından,
- Tesislerin mükellefin kendi arsası üzerine inşa ettirilmesi halinde ise, bu tesislerin inşası için yapılan harcamaların, tesisin tamamlanarak bağışlandığı yılın kazancından,
indirim konusu yapılması gerektiği kabul edilmektedir.
b) Kurum Kazancından İndirilen Bağış ve Yardımlara İlişkin Tablo
Kurum kazancından indirilebilecek bağış ve yardımlara ilişkin bir özet tablo aşağıda yer almaktadır.
KURUM KAZANCINDAN İNDİRİLEN BAĞIŞ VE YARDIMLARA İLİŞKİN TABLO
Bağışın Yapıldığı Kurum veya Kuruluş | Kanunun Adı / Maddesi | Bağışın Şekli | Oransal Sınır | Maktu |
Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köyler | Kurumlar Vergisi Kanunu (Md. 10/1-c) | Nakdi ve Ayni | % 5 | YOK |
Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köyler. (Okul, sağlık tesisi, yurt, çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve bakım ve rehabilitasyon merkezi yapımı ve onarımı için yapılan bağışlar veya yapılan harcamalarla sınırlı olarak) | Kurumlar Vergisi Kanunu (Md. 10/1-ç) | Nakdi ve Ayni | YOK | YOK |
Kamu yararına çalışan dernekler | Kurumlar Vergisi Kanunu (Md. 10/1-c) | Nakdi ve Ayni | % 5 | YOK |
Diğer dernekler | - | - | - | - |
Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar | Kurumlar Vergisi Kanunu (Md. 10/1-c) | Nakdi ve Ayni | % 5 | YOK |
Diğer vakıflar | - | - | - | - |
Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler, köyler, kamu yararına çalışan dernekler, Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar (kültürel, sanatsal ve tarihi eserlerin korunması amacıyla maddede sayılan faaliyetlerle sınırlı olarak) | Kurumlar Vergisi Kanunu (Md. 10/1-d) | Nakdi ve Ayni | YOK | YOK |
Umumi hayata müessir afetlere maruz kalanlara yapılan harcamaları karşılamak üzere fona verilmek üzere | Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kn. (Md. 45) | |||
Bağış toplayan kurum ve kuruluşlar | Nakdi | YOK | YOK | |
Milli ve mahalli yardım komiteleri | Nakdi ve Ayni | YOK | YOK | |
Üniversiteler ve yüksek teknoloji enstitüleri | Yüksek Öğretim Kanunu (Md.56) | Nakdi ve Ayni | YOK | YOK |
İlköğretim kurumları | İlk Öğretim ve Eğitim Kanunu (Md.76) | Nakdi | YOK | YOK |
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu ve Vakıfları | Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu (Md.9) | Nakdi ve Ayni | YOK | YOK |
TÜBİTAK | TÜBİTAK Kanunu (Md.13) | Nakdi | YOK | YOK |
Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu | Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu(Md.20/b) | Nakdi | YOK | YOK |
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve bağlı kuruluşları | Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Kanunu (Md.101) | Nakdi ve Ayni | YOK | YOK |
Türkiye Kızılay Derneği (İktisadi işletmeleri hariç) | Kurumlar Vergisi Kanunu (Md. 10/1-f) | Nakdi | YOK | YOK |
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı | Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı Kanunu (Md.3) | Nakdi ve Ayni | YOK | YOK |
Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu çerçevesinde yapılan harcamalar | Milli Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu (Md.12) | Nakdi ve Ayni | YOK | YOK |
Türkiye Kızılay Derneği | Kurumlar Vergisi Kanunu (Md. 10/1-f) | Nakdi ve Ayni | YOK | YOK |
12. Yatırım İndirimi
6009 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 69. maddesine eklenen, yatırım indirimini kazancın % 25’i ile sınırlayan hüküm, Anayasa Mahkemesinin 09.02.2012 tarihli kararıyla iptal edilmiş, hükmün karar Resmi Gazetede yayımlanacağı güne kadar yürürlüğü durdurulmuş ve bu kararlar Mahkemenin internet sitesinde 17.02.2012 tarihinde duyurulmuştur.
Anayasa Mahkemesinin yürürlüğü durdurma kararı, 18.02.2012 tarih ve 28208 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesi kararları sonrasında, 2011 yılı kurumlar vergisi beyannamesinin hazırlanmasında, % 25 sınırlamasına bakılmaksızın yatırım indiriminden yararlanılmasının önünde hukuksal bir engel kalmamıştır.
Gelir İdaresi Başkanlığı, internet sitesinden yaptığı duyuruyla bu konuyu aynı paralelde netleştirmiştir.
Duyuru yıllık gelir vergisi beyannamesiyle ilgili olmakla birlikte, bu açıdan bir özelliği yoktur ve kurumlar vergisi uygulamasının da aynı şekilde yapılması gerekmektedir. Beyan dönemi öncesinde benzer duyurunun kurumlar vergisi beyannamesi için de yapılması beklenmektedir.
Bu gelişmeler sonrasında, 2011 yılı için yararlanılabilecek yatırım indirimi istisnası tutarı, aşağıdaki unsurlardan oluşacaktır:
- 31.12.2005 tarihi itibariyle mevcut olup, kazancın yetersiz olması nedeniyle indirilemeyen yatırım indirimi tutarı.
- 24.04.2003 tarihinden önce yapılan müracaatlara istinaden düzenlenen yatırım teşvik belgeleri kapsamında, Gelir Vergisi Kanunu’nun mülga ek 1-6. maddeler çerçevesinde başlanan yatırımlar için, belge kapsamında 01.01.2006 tarihinden sonra yapılan yatırımlar nedeniyle hak kazanılan ancak kazancın yetersiz olması nedeniyle daha önce indirilemeyen yatırım indirimi tutarı.
- Gelir Vergisi Kanunu’nun mülga 19. maddesi kapsamında 01.01.2006 tarihinden önce başlanan yatırımlarla ilgili olarak, yatırımla iktisadi ve teknik bakımdan bütünlük arz edip bu tarihten sonra yapılan yatırımlar nedeniyle hak kazanılan ve kazancın yetersiz olması nedeniyle daha önce indirilemeyen yatırım indirimi tutarı.
- Gelir Vergisi Kanunu’nun mülga 19. maddesi kapsamında 01.01.2006-08.04.2006 döneminde yapılan yatırım harcamaları nedeniyle hak kazanılan ve kazancın yetersiz olması nedeniyle daha önce indirilemeyen yatırım indirimi tutarı.
Gelir Vergisi Kanunu’nun yürürlükten kaldırılan ancak 31.12.2005 tarihi itibariyle yürürlükte bulunan;
- Ek 1-6. maddeler çerçevesinde yararlanılan indirim tutarı yeniden değerleme oranında,
- 19. maddesi çerçevesinde yararlanılan indirim tutarı ise ÜFE artışı oranında,
artırılarak dikkate alınmaktadır.
2009 - 2011 hesap dönemleri için dikkate alınacak yeniden değerleme ve ÜFE artış oranları aşağıdaki gibidir:
GVK mülga 1-6. maddeler kapsamında yatırım indirimi uygulaması | GVK mülga 19. madde kapsamında yatırım indirimi uygulaması | |
Endeksleme ölçüsü | Yeniden değerleme oranı | ÜFE artış oranı |
2009 hesap dönemi endeksleme oranı | % 2,2 | % 5,93 |
2010 hesap dönemi endeksleme oranı | % 7,7 | % 8,87 |
2011 hesap dönemi endeksleme oranı | % 10,26 | % 13,33 |
13. İşletmeden Çekilen Enflasyon Düzeltme Farkları
2011 yılı Kurumlar Vergisi Beyannamesinde, bu yılda işletmeden çekilen enflasyon düzeltme farklarının ve bu farklar üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinin yazılacağı bir (kâğıt ortamında doldurulan beyannamede iki) satır bulunmaktadır.
Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298 ve geçici 25. maddelerinde yer alan düzenlemelere göre, pasif kalemlere ait enflasyon fark hesapları, herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledildiği veya işletmeden çekildiği takdirde, bu işlemlerin yapıldığı dönemin kazancı ile ilişkilendirilmeksizin, bu dönemde vergiye tabi tutulacaktır. Ancak özsermaye kalemlerine ait enflasyon düzeltme farkları, düzeltme sonucu oluşan geçmiş yıl zararlarına mahsup edilebilmekte veya sermayeye ilave edilebilmekte, bu işlemler de kar dağıtımı sayılmamaktadır.
Düzenlemeden de açıkça görüldüğü üzere, işletmeden çekilen enflasyon düzeltme farkları, dönem kazancından bağımsız olarak, dönemin zararla kapanmış olması veya geçmiş yıl zararları ya da indirim ve istisnalar nedeniyle kurumlar vergisi matrahı doğmasa dahi vergilenecektir.
14. Geçmiş Yıl Zararları / Ar-Ge İndirimi / Yatırım İndirimi İstisnası Uygulama Sırası
2011 yılı kurum kazançlarının vergilendirilmesinde;
- Geçmiş yıl zararlarının mahsubunun beş yılla sınırlı olması,
- Yatırım indirimi ve Ar-Ge indiriminin ise belirli bir yılla sınırlı olmaksızın tamamen indirilinceye kadar devredebilmesi olanağının bulunması,
bu indirim ve istisnaların uygulama sırasını oldukça önemli hale getirmektedir.
Öncelikle belirtmek gerekirse, yatırım indirimi istisnası, Ar-Ge indirimi ve geçmiş yıl zararlarının birlikte bulunması durumunda, vergi matrahının hesaplanmasında öncelik sırası konusunda açık bir yasal düzenleme bulunmamaktadır.
İndirimi belli bir süreyle sınırlanan geçmiş yıl zararlarının öncelikle dikkate alınmasına yasal bir engel yoktur. Bu çerçevede kurumlar vergisi matrahının tespitinde öncelikle geçmiş yıllar zararları dikkate alınabilir.
Zarar mahsubunda olduğu gibi, Ar-Ge indiriminin sırası konusunda da açık bir düzenleme yoktur. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun Ar-Ge indirimini düzenleyen 10. maddesinde, bu maddede sayılan indirimlerin sırası belirlenmiş, ancak Ar-Ge indirimi, zarar mahsubu ve yatırım indiriminde öncelikle ilgili bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasıyla ilgili 1 sıra no.lu Tebliğde de mahsup ve indirimlerin önceliğiyle ilgili bir açıklamaya yer verilmemiştir. 5422 sayılı eski Kurumlar Vergisi Kanunu uygulamasıyla ilgili olarak yayımlanan ve şu an itibariyle yürürlükte bulunmayan 86 seri no.lu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinde, Ar-Ge indiriminden yararlanan kurumların, aynı zamanda yatırım indiriminden yararlanması halinde, öncelikle Ar-Ge indiriminin, daha sonra da yatırım indiriminin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
Yapılan açıklamalar çerçevesinde, açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, kurumlar vergisi beyannamesinin mevcut formatının öncelikle zarar mahsubu, sonra Ar-Ge indirimi, daha sonra da yatırım indirimi istisnası uygulamasına göre yapılmış olduğu da dikkate alınarak bu sıraya uyulabileceği düşünülmektedir.
15. İndirimli Kurumlar Vergisi
5838 sayılı Kanun’la Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen 32/A maddesiyle, teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazançlar için indirimli kurumlar vergisi oranı uygulaması getirilmiştir.
Maddenin uygulamasıyla ilgili olarak halen yayımlanmış bir genel tebliğ veya sirküler bulunmamaktadır. Bu nedenle, tereddütlü çok sayıda konu ile ilgili olarak Gelir İdaresinin yorumu bilinmemektedir.
Aşağıda, ana başlıklar itibariyle konu özetlenmiştir.
a) İndirimli Kurumlar Vergisi Oranları
İndirimli kurumlar vergisi oranı yoluyla yararlanılacak teşvik tutarı, Bakanlar Kurulunca belirlenen yatırıma katkı tutarı ve yatırıma katkı oranı ile indirimli kurumlar vergisi oranına bağlı bulunmaktadır.
Teşvikten yararlanan kurumların yeni yatırımlardan elde edecekleri kazançlar, her bir bölge için Bakanlar Kurulunca belirlenen yatırıma katkı oranına ulaşıncaya kadar (yatırıma katkı tutarı, indirimli kurumlar vergisi uygulanmak suretiyle tahsilinden vazgeçilen vergi yoluyla yatırımların Devletçe karşılanacak tutarıdır) yine Bakanlar Kurulunca belirlenen indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulmaktadır.
Yatırıma katkı oranı ve kurumlar vergisi indirim oranı en son 2011/1597 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla belirlenmiştir.
Söz konusu Karar sonrasında halen uygulanan oranlar aşağıdaki tablolarda yer almaktadır:
aa) 31.12.2010 tarihine kadar başlanan yatırımlar için
Bölgesel Uygulama | Büyük Ölçekli Yatırımlar | |||||
Bölge | Yat. Katkı Oranı (%) | KV İnd. Oranı (%) | Uyg. KV Oranı (%) | Yat. Katkı Oranı (%) | KV İnd. Oranı (%) | Uyg. KV Oranı (%) |
1 | 20 | 50 | 10 | 30 | 50 | 10 |
2 | 30 | 60 | 8 | 40 | 60 | 8 |
3 | 40 | 80 | 4 | 50 | 80 | 4 |
4 | 60 | 90 | 2 | 70 | 90 | 2 |
ab) 31.12.2011 tarihine kadar başlanan yatırımlar için
Bölgesel Uygulama | Büyük Ölçekli Yatırımlar | |||||
Bölge | Yat. Katkı Oranı (%) | KV İnd. Oranı (%) | Uyg. KV Oranı (%) | Yat. Katkı Oranı (%) | KV İnd. Oranı (%) | Uyg. KV Oranı (%) |
1 | 15 | 50 | 10 | 25 | 50 | 10 |
2 | 25 | 60 | 8 | 35 | 60 | 8 |
3 | 35 | 80 | 4 | 45 | 80 | 4 |
4 | 55 | 90 | 2 | 65 | 90 | 2 |
ac) 01.01.2012 tarihinden itibaren başlanan yatırımlar için
Bölgesel Uygulama | Büyük Ölçekli Yatırımlar | |||||
Bölge | Yat. Katkı Oranı (%) | KV İnd. Oranı (%) | Uyg. KV Oranı (%) | Yat. Katkı Oranı (%) | KV İnd. Oranı (%) | Uyg. KV Oranı (%) |
1 | 10 | 25 | 15 | 25 | 25 | 15 |
2 | 15 | 40 | 12 | 30 | 40 | 12 |
3 | 20 | 60 | 8 | 40 | 60 | 8 |
4 | 25 | 80 | 4 | 45 | 80 | 4 |
Yatırıma başlamanın tanımı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Kararın Uygulanmasına İlişkin 2009/1 sayılı Tebliğin 11. maddesinde yapılmıştır.
Tebliğde yapılan düzenlemeye göre;
- Teşvik belgesinde öngörülen yatırıma başlama tarihi kural olarak teşvik belgesi için Müsteşarlığa veya sanayi odasına müracaat tarihidir.
- Yatırıma başlanıldığının kabul edilebilmesi için, arazi-arsa alımı, altyapının hazırlanması, inşaata başlama, makine ve teçhizat temini gibi harcamalardan bir veya birkaçının gerçekleştirilmesi şarttır. Ancak teşvik belgesinin ilk düzenlendiği tarihteki sabit yatırım tutarı esas alınmak üzere; bölgesel uygulama kapsamında gerçekleştirilen yatırımlarda teşvik belgesinde kayıtlı sabit yatırım tutarının en az % 10’u oranında, büyük ölçekli yatırımlarda ise en az 5 milyon Türk Lirası tutarında harcama yapılması halinde yatırıma başlanılmış sayılır.
- Yatırım projesine ilişkin fizibilite yapmak ve şirket kurmak yatırıma başlama sayılmamaktadır.
Öte yandan, Tebliğin 11. maddesinde 2011/1 sayılı Tebliğle yapılan ve 01.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren değişiklikle;
- Avans ve ön ödemeler harcama olarak değerlendirilmiş,
- Büyük ölçekli yatırım olarak tanımlanmayan ancak sabit yatırım tutarı 50 milyon lirayı geçen yatırımlar için, % 10 koşuluna bakılmaksızın en az 5 milyon lira yatırım yapılması, yatırıma başlama için yeterli ve zorunlu koşul olarak getirilmiştir.
b) İndirimli Kurumlar Vergisi Oranının Uygulanacağı Kazanç
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesinin birinci fıkrasında, indirimli kurumlar vergisi oranının, teşvik belgesine bağlanan yatırımlardan elde edilen kazanca uygulanması öngörülmüştür.
Buna göre, indirimli kurumlar vergisi oranı sadece yeni yapılan yatırımdan elde edilen kazançlara uygulanacak, yeni yapılan yatırım dışındaki faaliyetlerden elde edilen kazançlara ise indirimli değil standart oran uygulanacaktır.
İndirimli oranın sadece yeni yatırımdan elde edilecek kazanca uygulanması, yeni yatırımdan elde edilen kazancın diğer kazançlardan ayrı olarak hesaplanmasını gerektirmektedir. Komple yeni yatırımlarda bu hesap yapılabilir olmakla birlikte, diğer yatırım cinslerinde bu hesabı yapmak kolay olmayacaktır. Bu zorluğu gidermek üzere yapılan düzenlemede, aşağıdaki yöntem öngörülmüş olmakla birlikte, bu yöntemin uygulamasının da oldukça zorlu olacağı ve gelecekte tereddütlere ve ihtilaflara yol açacağı görülmektedir.
Maddenin dördüncü fıkrasında yapılan düzenlemeye göre;
- Tevsi yatırımlarda, elde edilen kazancın işletme bütünlüğü çerçevesinde ayrı hesaplarda izlenmek suretiyle tespit edilebilmesi halinde, indirimli oran bu kazanca uygulanacak,
- Kazancın ayrı bir şekilde tespit edilememesi halinde ise indirimli oran uygulanacak kazanç, yapılan tevsi yatırım tutarının, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan toplam sabit kıymet tutarına oranlanması yoluyla bulunacaktır.
Yapılan düzenlemeyi formüle edecek olursak;
İndirimli oran uygulanacak kazanç tutarı = (Yapılan tevsi yatırım tutarı / Toplam sabit kıymet tutarı ) x Toplam kazanç tutarı
olmaktadır.
Gelir İdaresi açıklamalarına göre;
- Formülün payında yer alan “yapılan tevsi yatırım tutarı” kavramı, indirimli kurumlar vergisi açısından yatırım harcaması kabul edilen, teşvik belgesi kapsamında yapılan harcama tutarını,
- Formülün paydasında yer alan “toplam sabit kıymet tutarı” ifadesi ise, teşvik belgesi kapsamında yapılan yatırım harcamaları dahil, amortisman konuna giren iktisadi kıymetlerin toplam tutarını,
ifade etmektedir.
Buna göre örneğin boş arsa ve arazi tutarı, toplam sabit kıymet tutarının hesaplanmasında dikkate alınmamaktadır.
Öte yandan, toplam sabit kıymet tutarının hesabında ayrılan amortisman tutarının ne şekilde dikkate alınacağı da açık değildir. Gelir İdaresi Başkanlığınca verilen bir özelgede, yatırımın kısmen işletilmesinden elde edilen kazancın ayrı tespitinin söz konusu olmadığı durumda, Devletçe karşılanacak tutarın tespitinde; amortisman uygulaması ile ilişkilendirilmeksizin, yapılan tevsi yatırıma ait tutarların, dönem sonunda kurumun aktifine kayıtlı bulunan amortisman düşülmemiş toplam sabit kıymet tutarına (devam eden yatırımlara ait tutarlar da dahil) oranlanması suretiyle indirimli oran uygulanacak kazancın belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir (29.04.2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.16.01-KVK 32/A-395 sayılı özelge).
c) İndirimli Kurumlar Vergisi Oranı Uygulamasına Başlama Tarihi
Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen 32/A maddesi hükmüne göre, indirimli kurumlar vergisi oranı uygulamasına, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlanılan hesap döneminden itibaren başlanacaktır.
Buna göre, teşvikten yararlanmaya başlamak için yatırımın tamamlanmasına ve tamamlama vizesinin yapılmış olması koşulu bulunmamaktadır.
16. Vergi Mahsubu
Beyannamenin vergi Bildirimi tablosunda mahsup edilecek vergiler üç başlık altında toplanmıştır. Bu başlıklar;
- Yabancı ülkelerde ödenen vergilerden mahsup edilecek kısım
- Yıl içinde kesinti yoluyla ödenen vergiler ve
- Geçici vergiden oluşmaktadır.
Yurt içinde kesilen vergilerin mahsubuna ilişkin düzenleme Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 34. maddesinde, yurt dışında ödenen vergilerin mahsubuna ilişkin düzenleme ise aynı Kanun’un 33. maddesinde yapılmıştır.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 34. maddesinde yapılan düzenlemeye göre; beyannamede gösterilen kazançlardan kaynağında kesilmiş olan vergilerin, beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edileceği, mahsubu yapılan miktarın kurumlar vergisinden fazla olması halinde aradaki farkın vergi dairesince mükellefe bildirileceği ve mükellefin tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde müracaatı üzerine kendisine iade olunacağı hükme bağlanmıştır.
Söz konusu maddede mahsup ve iadeyle ilgili düzenlemeleri yapma konusunda Maliye Bakanlığına oldukça geniş yetkiler verilmiş olup, Bakanlık bu yetkisini 252 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliğiyle kullanmıştır.
Genel Tebliğde yapılan düzenlemelere göre;
- Yıllık beyanname ile beyan edilen kurum kazancı üzerinden hesaplanan vergiden yıl içinde kesilen vergilerin mahsup edilebilmesi için, kesilen verginin beyannameye dahil edilen kazanca ilişkin olması gerekir.
- Kesilen vergilerin, yıllık kurumlar vergisinden mahsubunda mükelleflerin kendilerinden yapılan vergi tevkifatı ile ilgili olarak kesintiyi yapan vergi sorumlularının adı-soyadı veya unvanını, bağlı olduğu vergi dairesini ve vergi kimlik numaralarını, kesintiye esas alınan brüt tutarları, kesilen vergileri ve kesinti yapılan dönemleri gösteren bir tabloyu yıllık beyannamelerine eklemeleri gerekli ve yeterlidir.
- Yıllık beyanname üzerinden hesaplanan kurumlar vergisinden ilgili hesap dönemine ilişkin geçici vergi dönemlerinde ödenen geçici vergi mahsup edilir. Mahsup işleminin yapılabilmesi için, tahakkuk ettirilmiş geçici verginin ödenmiş olması gerekmektedir.
- Tahakkuk ettirilmiş ancak ödenmemiş olması dolayısıyla yıllık beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup olanağı bulunmayan geçici vergi tutarları terkin edilir.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 33. maddesinde yapılan düzenlemeye göre;
- Yurt dışında elde edilerek Türkiye’de vergilendirilecek kazançlar için daha önce mahallinde ödenen vergiler, Türkiye’de bu kazançlar nedeniyle hesaplanacak kurumlar vergisinden mahsup edilecektir.
- Mahsup edilebilecek yurt dışında ödenen kurumlar vergisi ve benzeri vergiler, hiçbir surette yurt dışında elde edilen kazançlara % 20 kurumlar vergisi oranının uygulanmasıyla bulunacak tutardan fazla olamayacaktır.
- Yurt dışında elde edilen kazançların kurumlar vergisinden istisna edilmiş olması halinde, bu kazançlar üzerinden yurt dışında ödenen vergiler yurt içinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmeyecektir. Recep Bıyık/PwC