Sermaye Ve Şahıs Şirketi Tercihinin Sonuçları
.
.
.
I. GİRİŞ
Ülkemizde ticaret ile iştigal eden kişilerin ticari hayatlarına çoğunlukla sermaye şirketi ile başladıkları bilinmektedir. Bu eylemin nedenleri, sermaye şirketi, şahıs şirketi ve şahıs işletmesinin farklılıkları, avantajları, sakıncaları makalemizin konusunu oluşturmaktadır.
II. ŞAHIS İŞLETMESİ VE ŞAHIS ŞİRKETİ
Şahıs işletmelerinde şahsın kendisi , şahıs şirketlerinde şirket ortakları (adi şirket, kolektif şirket) gelir vergisi mükellefidirler aşağıdaki tarifedeki oranlarda vergiye tabiidirler.
9.400 TL'ye kadar | % 15 |
23.000 TL'nin 9.400 TL'si için 1.410 TL, fazlası | % 20 |
53.000 TL'nin 23.000 TL'si için 4.130 TL, (ücret gelirlerinde 80.000 TL'nin 23.000 TL'si için 4.130 TL), fazlası | % 27 |
53.000 TL'den fazlasının 53.000 TL'si için 12.230 TL, (ücret gelirlerinde 80.000 TL'den fazlasının 80.000 TL'si için 19.520 TL), fazlası | % 35 |
Oranlara dikkat edildiğinde önemli büyüklükte iş yapanlar %35 vergiye tabiidirler. Yani şahıs işletmesinde edinilen karın %35 ni büyük ortak devlet vergi yoluyla almaktadır. Bu işletmelerin sahip ve ortakları üçüncü kişilere ve amme borçlarından dolayı tüm mal varlıkları ile sorumludurlar. Şahıs işletmeleri sahipleri, şahıs şirketleri ortakları vergilerini doğru hesaplayarak ödemek kaydıyla geriye kalan karlarını diledikleri gibi harcama ve tasarrufta bulunabilirler. III. SERMAYE ŞİRKETİ
Sermaye şirketleri anonim, limited ve eshamlı Komandit şirketlerdir. Bunlar içerisinde yaygın olarak tercih edilenler anonim ve limited şirketlerdir. Söz konusu şirketler %20 oranında kurumlar vergisine tabidir. Bu şirketlerin ortakları şirketin parasını dilediği gibi kullanamazlar. Bunlar şirkette görevli isler görevleri icabı ücret alırlar. Bu ücretlerin makul olması yani emsallerine göre az yada fazla olmaması gerekir. Ayrıca yıl sonunda ilgili organların karar vermesi halinde (anonim şirketlerde genel kurul, limited şirketlerde ortaklar kurulu) kardan pay alırlar. Bu şirketlerin ortaklarının şirketten borç para alıp vermeleri de kurumlar vergisi açısından belli esaslara bağlanmıştır.
Şirketten borç para alanlar, merkez bankasının avans işlemlerine uygulanan faiz oranında şirkete faiz ödemek zorundalar, mali idarenin görüşü hesaplanan faize %18 KDV uygulanarak ortağa fatura edilmesi yönünde.
Şirkete borç para verilmesinde göz önünde bulundurulması gereken husus; tüm ortakların şirkete vereceği borç, hesap dönemi içinde herhangi bir tarihte kurumun öz sermayesinin üç katını aşmaması gerekir. Aşan kısmı, ilgili hesap dönemi için örtülü sermaye sayılır. (KVK Md. 12/1)
Örtülü sermaye üzerinden kur farkı hariç, faiz ve benzeri ödemeler veya hesaplanan tutarlar, gelir ve kurumlar vergisi kanunlarının uygulanmasında, gerek borç alan gerekse borç veren nezdinde, örtülü sermaye şartlarının gerçekleştiği hesap döneminin son günü itibarıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tutar sayılır. Daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, tam mükellef kurumlar nezdinde yapılacak düzeltmede örtülü sermayeye ilişkin kur farklarını da kapsayacak şekilde, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilir. Şu kadar ki, bu düzeltmenin yapılması için örtülü sermaye kullanan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şarttır. (KVK.12/7)
Sermaye şirketleri üçüncü kişilere karşı sermayesi ile sorumludurlar. Amme borçları için limited şirket ortakları sermayeleri oranında, anonim şirketlerde yönetim kurulu üyeleri; bunlardan da öncelikle imzaya yetkili olanlar sorumludurlar.
IV. DEĞERLENDİRME
Yukarıda şahıs işletmesi, şahıs şirketi ve sermaye şirketinin özelliklerini, vergisel yükümlülüklerini kısaca özetlemeye çalıştık. Konunun daha iyi anlaşılması için yeni ticarete başlayan birinin şahıs işletmesi veya sermaye şirketi olması durumunda karşılaşacağı vergisel düzenlemeleri kısaca özetlemeye çalışalım.
Öncelikle şunu belirmek gerekir ki, şahıs işletmesi, şahıs şirketi yada sermaye şirketi olma tercihi anayasal bir hak olup, bunu engelleyen herhangi bir yasal düzenleme mevcut değildir. Ancak önemeli olan bu tercih yapılırken ne kadar doğru karar verildiğidir. Bunun için aşağıda vereceğimiz örnek önemlidir.
Bir şahsı ele alalım. Bu şahıs beyaz eşya ticareti yapmak istemektedir. Aile geçimini buradan sağlayacaktır. Başkaca da geliri yoktur. Bu şahıs, şahıs işletmesi olursa artan oranlı vergiye tabi olur, işler iyi giderse %35 gelir vergisi yüküyle işine devam eder. Eşini de ortak gösterir de bir limited şirket kurarsa ne olur? Aşağıda inceleyelim.
- Elde edeceği kardan %20 kurumlar vergisi öder.
- Geçinmesi için şirketten maaş almak durumunda. Söz konusu maaş artan oranlı gelir vergisine tabidir. (GVK.Md.103)
- Yıl sonunda kar dağıtımı yaparsa, dağıtılacak kar %15 Kurum stopaja tabi. (GVK.Md. 94)
- Dağıtılan kardan ortağa düşen payın yarısı vergiden istisna kalanı artan oranlı vergiye tabi.( Bu yolla hesaplanan vergiden daha önce kurum stopajdan ortağa düşen stopaj payı mahsup edilir)
- Şirketten borç para alınırsa şirkete faiz ödenmesi gerekir.
Ülkemizde KOBİ ölçeğindeki şirketlerin çoğunda, şirket ortaklarının şirketten başka gelirleri olmadığı, şirketten aldıkları paralarla (maaş, huzur hakkı) geçindikleri halde, bu paraların şirket kayıtlarında gösterilmediği bilinmektedir. Bunun nedeni çekilen paraların duruma göre huzur hakkı yada maaş olarak gösterildiği takdirde bunlardan artan oranlı vergi alındığı, bunun da yerine göre %35 lik dilimlere varan ödenecek vergiye sebep olduğu, bu nedenle vergiden kaçınıldığı bilinmektedir. Bu kaçınma sonucu şirkette yıllarca 131 hesap çoğalmakta ve başka bir tabirle kangren olmaktadır.
Kısaca özetlemek gerekirse, sermaye şirketlerinde ortakları, şirketten makul ölçülerde alacakları ücretlerin (maaş yada huzur hakkı) ve yıl sonunda alacakları kar payının dışında başkaca bir şey alamayacaklarını bilmelidirler. Bu nedenle sermaye şirketi kurmadan önce özelikle bu hususu göz önünde bulundurmaları gerekir. Bu disipline uyamayacak yapıların sermaye şirketi olmaması gerekir.
Ülkemizde sermaye şirketi olmaya karşı dolaylı bir teşvik vardır. Hatta bir çok kuruluş şahıs işletmeleri ve şirketlerinden ziyade sermaye şirketleri ile iş yapmayı yeğlemektedirler. Bu anlamsız tercihin mantıklı geçerli bir sebebi yoktur. Sadece alışkanlık ve özentiden ibarettir.
Sermaye şirketleri üçüncü kişilere karşı sermayeleri ile sorumludurlar. Oysa şahıs işletmeleri ve şahıs şirketleri tüm mal varlıklarıyla sorumludurlar. Bu durumda iş yaparken güvenirlik ve risk açısından şahıs işletmeleri ve şahıs şirketlerinin sermaye şirketlerinden daha çok tercih edilmesi gerekir.
Hayatta her nesne ve oluşum doğasına göre hareket eder. 52 beden elbise giyen birine 56 beden elbise giydirirseniz ne hale gelir? Bu nedenle sermaye şirketi özelliği taşımayan ve taşıyamayacak olan bir oluşumun sermaye şirketi yapılması, o şirketi gereksiz mükellefiyetler altına sokmaktan başka işe yaramaz
V. SONUÇ
Yeni bir işletme meydana getirecek olanların hangi neviden bir işletme kuracakları noktasında, aşağıdaki hususları göz önünde bulundurarak, iyi analiz etmeleri gerekir.
- Kısa ve uzun vadede ortaklık ve sermaye yapısı.
- İşletmeden beklentiler
- Kurumlaşmaya ilişkin düşünceler
- İşletme yönetim ve organizasyonu.
- Kurulacak teşebbüsün Türk Ticaret Kanunu ve vergi kanunları açısından tabi olacağı hükümler, mükellefiyetler ve vergi yükü.
Yukarıdaki hususlar göz önünde bulundurularak uygun olan şirket tipi tercih edilmelidir.
Bilgi çağı denilen yüzyılımızda ticari faaliyet gösteren işletmeler için ayakta kalabilmenin yolu değişimin ve başarının sürekliliğini kavramaktan, yerel olmaktan çıkıp evrensel olmaktan ve kurumsal bir kimlik oluşturmaktan geçiyor. Kendini sürekli yenilemeyen bilgiyi, kaliteyi, günceli yakalayamayan kurumların başarılı olma ve ayakta kalma şansının yok olduğu bir yere doğru hızla yol almaktayız.
Bu bağlamda kurumlaşmanın zorunlu hale geldiği ortadadır. anonim ya da limited şirket olarak faaliyete geçmek, tek başına kurumlaşma anlamına gelmemektedir. Her şeyden önce kurumlaşma bir ticari kültür tercihidir. Öncelikle kurumlaşmanın gerekliliğine inanmak gerekir.
Ülkemizde şirket tipi seçmede yanlış tercihler yapılmakta; hatta bu durum kanıksanmaktır. Son yıllarda, kollektif şirket ve komandit şirket yok denilecek kadar azdır. Halbuki kurulmuş olan bir çok sermaye şirketinin sermaye yapılarına, organizasyonuna bakıldığında bunların kollektif şirket hatta adi ortaklık olduğu görülmektir.
Sonuç olarak ticari hayatına yanlış bir şirket tipi tercihi ile başlayan bir işletme, daha işin başlangıcında; gereksiz bürokrasi ve gereksiz mükellefiyetler altına girecektir. Bu türden işletmelerin başta ticaret kanunu olmak üzere vergi yasalarının emrettiği bir çok vecibeyi yerine getiremez hale gelmesi kaçınılmazdır.
Kaynak: www.MuhasebeTR.com
(Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz)
kaynak : http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/yunusdogru/003/